Sağlık emekçisi kadınlar dayanışma ağları kuruyor

“Şiddete ve tacize karşı dayanışma ağlarını çok önemsiyoruz. Sağlık kurumlarında dayanışma birimleri oluşturmaya yönelik planlarımız var, diğer sağlık emek ve meslek örgütünden kadınlar ile ortaklaşıyoruz”
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com
İpek Deniz    ipekkdeniz@gmail.com

“Şiddete ve tacize karşı dayanışma ağlarını çok önemsiyoruz. Sağlık kurumlarında dayanışma birimleri oluşturmaya yönelik planlarımız var, diğer sağlık emek ve meslek örgütünden kadınlar ile ortaklaşıyoruz”

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu, 17-18 Nisan’da çevrimiçi düzenlenen ‘Pandemi ve Kadın Çalıştayı’nın raporunu bu ayın başında yayımladı. Pandemi öncesindeki sorunların pandemi sürecinde kartopu gibi büyüdüğüne dikkat çekilen raporun sonuç bölümünde, şu ifadelere yer verildi:

“Pandemi süresince yaşadığımız, maruz bırakıldığımız baskılar ile mücadele edebilmek için dayanışma ağlarının gerekli olduğunu bir kez daha anladık. Meslek örgütleri, sendikalar, çalıştığımız kurumlar özelinde kendi içinde ve birbiriyle etkileşim halinde olan dayanışma ağları kurmak, başta en kökleşmiş sorunumuz kadına yönelik şiddet olmak üzere tüm mücadele alanlarında biz öznelere daha çok alan açacak, daha çok umut verecektir.”

Çalıştayın düzenleyicilerinden Meltem Günbeği[1] ile çalıştayı, pandemide sağlık emekçisi kadınların durumunu ve bu dayanışma ağlarının nasıl oluşturulacağını konuştuk.

Ciddi bir tükenmişliğe itildik

Öncelikle biraz çalıştaydan söz edelim, hangi meslek gruplarından kadınlar katıldı?

Çalıştaya sağlık alanından tüm kadınlar davet edildi. Çoğunluğu hekim olmak üzere psikolog, hemşire, sosyal hizmet uzmanı, eczacı, veteriner hekim gibi farklı alanlarda ve farklı basamak sağlık hizmetlerinde çalışan kadınlar katıldı.

‘Pandemide sağlık emekçisi ve kadın olmak’ üzerine yapılan aktarımlarda hangi sorunlar, tespitler öne çıktı?

Bilindiği gibi, sağlık alanında çalışanların çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Özellikle hekim grubunda; enfeksiyon, göğüs hastalıkları, anestezi gibi branşlarda kadın oranı oldukça yüksek, servis-yoğun bakım hizmetlerinde çalışan hemşirelerin neredeyse tamamı kadın. Ancak buna rağmen kadını görmeyen bir sağlık sistemi ve anlayışı var. Bunu kadın bedenine uygun olmayan koruyucu ekipmanlardan, karar aşamalarında kadın sağlık çalışanlarına söz hakkı verilmemesine kadar geniş bir skalada görüyoruz. Bunları konuştuk.

Öte yandan sağlık çalışanı ve kadın olmak, bakım emeğinin görünmezliğinin ne büyük bir sorun olduğunu hem işyerlerinde hem de evlerde bize tekrar gösterdi. Hem evde kalamayan bir meslek grubundasınız hem de hiçbir sosyal destek verilmeden ‘evde kalın’ çağrısı yapılan çocuk, yaşlı, hasta bakımını üstlenmek zorunda bırakılansınız. Bu yoğun emeğin altında kadın sağlık çalışanları, zaman yoksulu insanlar olarak ciddi bir tükenmişliğe itildi. Bu dönem hastalık bulaşı için risk oluşturmaları ya da yasaklar nedeniyle evde çocuk bakımında ya da diğer konularda destek alamadılar.

Çocuklar evde yalnız kaldı

Aslında çok ciddi bir kreş sorunu krizi patladı ama sürecin başından beri duyulmayan çığlıkları oldu sağlık emekçisi kadınların. Çocuklarını kaybeden Fatma İçuz olayında bile… 7-24 çalışılan alanlarda bu krizin yansımaları nasıl oldu?

Kreş, tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da yok sayılan bir sorun. Bu dönem okulların kapatılmasıyla; bakıcıların ya da çocuğun bakımına destek olan kişilerin, sağlık çalışanlarının evlerine gidememesi ile daha da görünür oldu. Balkonlarda alkışlanan sağlık çalışanları, çocuklarını evlerde yalnız bırakmak zorunda kaldı. Sağlık çalışanı olan kadınlar, toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olamadı elbette, hem bu zorlu görevi yaparken hem de evde çocuk bakımı yine kadınlara kaldı. Sonuç olarak yıllardır talep etmemize rağmen kreş sorunu bu dönemde dahi çözülmedi. Ancak kreş talebinin pandemi sonrası daha güçlü mücadelelere evrileceğini öngörüyoruz.

Tüm bu anlattıklarınız da gösteriyor ki ‘Pandemide kadın olmak’ başlığı altında konuşulacak çok şey var. Çalıştayda en çok tartışılan konu hangisi oldu?  

Sağlık alanında kadın emeğinin görünmezliği ve bakım emeği, en çok tartıştığımız konular oldu.

Tarama yok, kürtaj imkânsız

Bakım emeği, görünmezliği, çalışan güvenliğindeki sıkıntılar, evde artan şiddet ile ilgili denk geldiğimiz ve okuduğumuz yazılar oldu. Ama cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları gibi konulara pek denk gelmedik. Çalıştaydaki katılımcılar neler aktardı bu konularda, gözlemleri neler?

Katılımcılar farklı kurumlardan ve farklı basamaklardandı; bu nedenle cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetine yönelik de çok kıymetli tartışmalar oldu. Öncelikle tüm kriz durumlarında cinsel sağlığın ötelendiğine yönelik tartışmalar yapıldı. Kadınlar, kriz dönemlerinde tüm haklara erişimde daha çok sorun yaşıyor, sağlık hakkı da bunlardan biri.

Birinci basamakta üreme sağlığına yönelik malzemelerin dağıtımında pandemi öncesi de var olan sorunlar, pandemide daha da arttı. Malzemelerin dağıtımı durma noktasına geldi. Üstelik aile planlaması hizmetlerinde deneyimli sağlık çalışanları filyasyonda görevlendirildi ve bu alanlar boş bırakıldı.

Yine kadınlarda sık görülen ve erken teşhisi hayat kurtaran meme, over kanseri gibi kanserlere yönelik taramalar yapılmadı; çünkü pandemi dışı sağlık hizmetleri uzunca bir dönem verilmedi. Zaten sorunlu olan kürtaj hakkına erişim, pandemide operasyonların ve muayenelerin durdurulması ile tamamen imkânsız hale geldi.

Filyasyonda regl olmak

Pandemide öne çıkan branşlar kadın ağırlıklı branşlar. Özellikle asistan hekimler bu dönemde ciddi sıkıntılar dillendirdi, basına yansıyan eylemleri oldu. Kadın asistan hekimler neler anlattılar? Var olan ve eşitsizliği derinleştiren hiyerarşi ile ilgili tartışmalar oldu mu, çözüm önerileri nelerdi?

Asistan sorunu mevcut sağlık yapılanmasındaki hiyerarşiden kaynaklanıyor. Pandemi görevlendirmelerinin neredeyse hepsi asistan hekimler üzerinden yapıldı. Pandemi polikliniklerinde, servislerde, yoğun bakımlarda, filyasyonda asistan hekimler görev aldı, tüm bahsettiğimiz sorunlar ile en çok onlar muhatap oldu. Şiddetle ilk karşılaşan, filyasyonda geç saatlerde çalışan, tacize uğrayanlar asistan hekimler.

Kadının yok sayıldığı bir sistem demiştim en başta, asistan hekimlerin verdiği bir örnek ile de somutlaştırayım. Giyilmesi ve çıkarılması oldukça zor kıyafetlerle, tulumlarla çalıştılar ve regl dönemlerinde regl izni olmaması nedeniyle çok zorluk yaşadıklarını, özellikle filyasyonda sürekli gezici halde oldukları için sağlık dağıtırken kendilerinin hijyen sorunları yaşadıklarını aktardılar. Ancak regl izni, yönetenlerin gündeminde dahi yok. Asistan boyutu ile ortaya çıkan en önemli çözüm önerisi, kadın dayanışmasının çalışma alanında da güçlendirilmesi, diğer hiyerarşik yapılanmalara karşı kadın dayanışmasının öncelenmesi oldu.

Önümüzdeki süreçte sağlık çalışanı kadınlar için şiddete karşı dayanışma ağları ve cinsel tacizle mücadele hareket planları oluşturulmasına ilişkin somut bir planlama var mı?  Diğer kadın örgütleri buna nasıl destek olabilir?

Sağlık alanı, hiyerarşinin çok fazla yer edindiği bir alan. Bu nedenle şiddete ve tacize karşı dayanışma ağlarını çok önemsiyoruz. Sağlık kurumlarında dayanışma birimleri oluşturmaya yönelik planlamalarımız var, diğer sağlık emek ve meslek örgütünden kadınlar ile ortaklaşıyoruz.

Özellikle pandemide gündeme gelen ve hepimizi üzen velayet davaları oldu, Bu durumu nasıl açıklarsınız?

Krizi fırsata çevirmeye çalışan patriyarka, velayet konusunda da karşımızda. Çocuk bakım hizmetine yönelik görevini yerine getirmeyen kurumların cezalandırılması gerekirken, sağlık çalışanı kadınlar mesleğinden dolayı velayet hakkından edilmek isteniyor. Ancak güçlü bir kadın dayanışması gösterildi bu dönemde.

Bu pandemi son değil

Bu zor süreçte sanal ortamda da olsa bir araya gelmek iyi geldi mi? Önümüzdeki süreçte diğer kadın örgütleri ile ortak planlamalar, etkinlikler olacak mı?

Online toplantıların getirmiş olduğu yorgunluk ve isteksizlik bizi endişelendirmişti ancak katılım oldukça iyiydi. Yaşadığımız sorunların ne denli ortak olduğunu duymak ve çözüm önerilerini birlikte tartışmak hepimize iyi geldi. Dar grupta farklı çalışma grupları ile derinlemesine tartışmalar yapıldı ve bazı grupların çözüm önerilerinde diğer kadın örgütleri ile ortaklaşılmasına yönelik somut öneriler çıktı.

Son olarak bizi takip eden kadın arkadaşlarımıza ne söylemek istersiniz?

Bu pandemi ilk ve son değil. Patriyarkal kapitalizmin yaşatacağı son kriz de değil. Krizin en çok etkilediği biz kadınlar patriyarkaya karşı kadın mücadelesini sürdürmeliyiz. Bir yandan da yeni pandemileri, ekolojik krizleri öngörerek yol haritalarımızı oluşturmalıyız.

[1] Meltem Günbeği, TTB Merkez konsey üyesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalında asistan doktor, eski TTB Asistan Hekim Kol Yürütme üyesi . Aynı zamanda Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı alanında çalışmalarda görev alıyor. Çalışma hayatı boyunca sendikal mücadelenin de içinde aktif yer aldı.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Diş hekimi kadınlar anlatıyor: “Bu bölümü tercih etmemizden itibaren ‘erkek işi’ laflarına sıkça maruz kaldık”, “Erkek ve presentabl olmadığım için iş bulmakta zorlandım”, “’Sen bu dişi çekemezsin, erkek doktor yok mu?’ diye soran hastalar vardı”, “Alınmayan önlemler, hasta yığılmaları bize ekstra şiddet olarak dönüyor…”
Tanıtım-pazarlama işlerinde yevmiyeli çalışan, stantlarda gün boyu gülümseyen kadınlar, katmerli bir sömürüyle karşı karşıya. Bedenleri metalaştırılıyor, birileri onların fotoğraflarını “beğenirse” işe alınıyorlar. Aldıkları ücret, dış görünüşlerine göre değişiyor. Sıklıkla cinsel tacize maruz kalıyorlar. Otellerde kadrolu işçilerin yapması gereken işleri yapıyor, güvencesiz çalışıyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!