25 kasım’da filistinli kadınları unutmayalım

"Filistinli kadınların etnik temizlik amacıyla hedef alınmasının devlet şiddetinin en açık ve ağır biçimlerinden biri olduğu tartışma götürmez bence. o yüzden, bu 25 kasım’da, filistinli kadınları unutmayalım."
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

geçtiğimiz aylarda, abd ve israil yanlısı tutumu bilinen cnn, israil yönetiminin filistinli esirleri korkunç koşullarda tuttuğuna dair bir haber yayınladı.[1] buna göre, filistinli esirler, bezlenmiş ve gözleri bağlı halde yataklara zincirlenmiş olarak tutuluyordu! haberde, tarif etmeye çalıştığım vahşetin temsili bir resmi de var. ayrıca birçok esirin, uzun süre kelepçeli kalan bileklerinde ortaya çıkan komplikasyonlar yüzünden ellerinin kesildiği gibi, başka dehşet verici ayrıntılar da mevcut. bu haberden birkaç ay sonra yine sde teiman cezaevinde toplu tecavüze uğrayan bir erkek kaldırıldığı hastanede öldü.

fiziksel şiddet dışında da koşullar o kadar kötü ki birkaç ay hapiste kalıp salınan esirler en az on kilo vermiş oluyor ve yıllarca yaşlanmış gibi görünüyor.

filistinli kadın esirlerin taciz ve tecavüz de dahil olmak üzere şiddete maruz kaldığına dair bildirimler var.

filistin halk kurtuluş cephesi’nin önderlerinden, feminist halida cerrar yıllarca hapiste kalmıştı ve kalp krizi geçirerek ölen kızı suha’nın cenazesine katılmasına dahi izin verilmemişti. halida cerrar aralık 2023’te bir kere daha tutuklandı, ağustos ayında, başka bir cezaevine, tecrit koşullarında kalmak üzere nakledildi. üç hafta sonra ziyaret edebilen avukatı, hücresini bir mezar olarak tanımladığını anlattı. herhangi bir penceresi, havalandırma sistemi olmayan daracık mekânın içinde suyu akmayan bir tuvalet varmış ve hücrenin kapısının altından hava alabilmek için yere uzanmak zorundaymış. ağır sağlık sorunları olmasına rağmen, ilaçlarına ulaşamadığı ve çok az yiyecek ve su alabildiği koşullar yavaş bir ölüm olarak tanımlanıyor.

ama şiddete maruz kalan sadece esir filistinli kadınlar değil.

geçtiğimiz bir yıl içindeki gelişmeler, siyonist işgal yönetiminin rehineleri geri alabilmeyi öncelemediğini -ki bu israil sokaklarında birçok protesto eylemine sebep oluyor- saldırının başındaki “hamas’la mücadele” iddiasını da geride bıraktığını, açıkça daha fazla filistin toprağını işgal etmeyi ve bunun için de etnik temizliği hedeflediğini gösterdi.

israilli tarihçi ilan pappé, ilk kez balkanlar’daki çözülme süreçlerini tanımlamak için kullanılan etnik temizlik kavramına, filistin’in işgal edilmesinin tarihini anlatırken başvurdu.[2] bugün birçok tarihçi ve yazar bu tanımı benimsiyor. bosna savaşı’nda etnik temizliğin erkek şiddeti aracılığıyla, doğurabilecek yaştaki kadınlara tecavüz edilmesiyle gerçekleştirildiği biliniyor.

gazze’de hiç okul yok…

siyonistler, duvar yazılamalarında, sosyal medya platformlarında “gazze’de hiç okul yok çünkü hiç çocuk yok” diye şakalaşıyor! filistin’de sivillerin hedef alınması, yiyecek yardımlarının bölgeye girmesini engelleyerek halkın açlığa ve susuzluğa mahkum edilmesi, hastanelerin bombalanması, enkaz altından insanları çıkaran sivil savunma güçlerinin, gazetecilerin ve sağlık personelinin vurulması gibi pek çok savaş suçu işleniyor ve bütün bunlar bir soykırıma işaret ediyor. çocukların öldürülmesi de bilinçli bir etnik temizlik çabasının parçası.

aynı şekilde kadınların, özellikle hamile kadınların hedef alındığı bildiriliyor. bu da sıradan bir savaş suçu değil, kadınları katlederek bir halkın gelecek nesillerini de imha etme planı.

tarihte bir kere daha etnik temizlik kadınların bedeni üzerinden yürütülüyor.

bu noktada küçük bir parantez açayım: kuzey amerika’da[3] örgütlü arap ve filistinli kadınlardan oluşan filistin feminist kolektifi adlı grup, geçtiğimiz aylarda yayınladıkları bir bildiride, “bizler ulusumuzu yeniden üretecek güce sahibiz” demişti. kadınlara doğurganlık üzerinden yüklenen bu sorumluluğu feminizm açısından sorunlu görmek mümkün ve anneliğe ilişkin tartışmaların bir parçası bu bence. ama kendi adıma, tarihten silinmek istenen bir halkın kadınlarının bu beyanı öncelikli olanın eleştiri değil, buna kulak kabartmak olduğunu düşünüyorum. bu tabii ki eleştiri hakkımızdan vazgeçmek değil, nitekim, ikinci dünya savaşı sonrası süreçte sscb’de, anneliğin yüceltilerek teşvik edilmesi de feminist eleştiriden -haklı olarak- nasibini aldı.

ben de geçmişte, şehit olanlar içinde kadınların sayısının belirtilmesini, kadınların da öldürülme hakkı olduğu için, gereksiz buluyordum ama soykırım süreciyle birlikte bunun farklı bir anlamı olduğunu gördüm.

bu tartışmalar bir yana, filistinli kadınların etnik temizlik amacıyla hedef alınmasının devlet şiddetinin en açık ve ağır biçimlerinden biri olduğu tartışma götürmez bence.

o yüzden, bu 25 kasım’da, filistinli kadınları unutmayalım.


[1] https://edition.cnn.com/2024/05/10/middleeast/israel-sde-teiman-detention-whistleblowers-intl-cmd
[2]bknz filistin’de etnik temizlik, ilan pappé, çev. yankı yazgan, intifada yayınları, istanbul, 2023
[3] Onlar burayı, yerli halkların kullandığı ifadeyle turtle island/kaplumbağa adası olarak tanımlıyor.

fotoğraf: bds türkiye

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!