bir de eski yöntemleri mi denesek

kadın kurtuluş hareketi erkek şiddetine karşı mücadeleyle sınırlanamaz, erkek şiddetine karşı mücadele de yasal önlemler, dayanışma ve destek çalışmalarından ibaret olamaz. cinsiyet eşitliğini, kadın özgürlüğünü ve lgbti+ varoluşu hedef alan politikalar git gide yükselirken geçmişte başvurduğumuz ama bugün için yeni olan araçlar üzerine düşünmenin zamanıdır
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

tüm vatandaşların güvenliğini sağlamak devletin sorumluluğu ama ev içi şiddetin görünür olması bile, mücadele sonucunda mümkün oldu. eviçi şiddetle mücadele için kolluğun olağan işlevlerinin yeterli olmadığı da bu mücadeleyle ortaya çıktı. özellikle avrupa’da, kadın kurtuluş hareketinin yükseldiği yıllar, sosyal devletin güçlü olduğu zamanlardı. başta sığınaklar olmak üzere, şiddetle mücadele için geliştirilen birçok model sosyal devletin sağladığı imkânlar sayesinde mümkün oldu. dünyanın her yerinde sosyal devletin çözüldüğü yıllarda, bu fikriyatın türkiye’de kök salması, bir biçimde kurumsallaşması kadın kurtuluş hareketinin önemli bir başarısı bence. bugün mecliste yer alan ve yerel yönetimlerde etkin olan en büyük iki muhalefet partisinin yani chp ile dem parti ve öncüllerinin ev içi şiddetle mücadeleyi ve bu konuda kadın kurtuluş hareketinin önerilerini benimsemesi, eksik gedik de olsa uygulaması, uygulama zorunluluğu görmesi de yine kadın kurtuluş hareketinin başarısı. sosyal devletin, kapitalizmin tarihinde ancak bir âna tekabül ettiğini hatırlatıp devam edeyim.

erkek şiddeti eviçiyle sınırlı değil; hatta sadece kadınlara değil eşcinsel ve trans erkeklere de yöneliyor. dolayısıyla erkek şiddetiyle mücadele çok daha kapsamlı. ayrıca bugün hem cinsiyet eşitliği hem kadın özgürlüğü hem de lgbti+ onuru, olağanüstü bir saldırıyla karşı karşıya. türkiye’de akp’nin iktidara gelmesiyle birlikte yükselen bu hat, zaman zaman mücadeleyle geriletilse de, özellikle istanbul sözleşmesi’nden çıkma ve aile yılı çerçevesinde şiddetini artırdı. iktidar, kadınların gelire erişiminin özgürlüklerini sağlayacak düzeyde olmadığı, ailelerindeki erkeklere itaat, erkek şiddetine boyun eğdikleri, erkek şiddetinden korunmayı kendilerinin üstlendiği, eşcinsellerin varoluşlarını gizlediği, cinsel pratiklerini gizli yaşadığı, transların da ağır aşağılanma ve şiddet altında hayatlarını sürdüreceği bir türkiye tasavvurunu hayata geçirmeye çalışıyor. aynı zamanda, -dizilerden medyaya- çeşitli ideolojik aygıtları sınırlayarak bu tür bir toplum yapısı için rıza üretimini yükseltiyor.

kampanyaları hatırlayan var mı

bugün kadın kurtuluş hareketi ve lgbti+ hareket esas olarak stk’lar ve sokak eylemliliği üzerinde yükseliyor. stk’lar, zaman zaman sosyal devletin vermesi gereken bazı hizmetleri, -onun yokluğunda- dayanışma formunda sunarak çok önemli bir iş yapıyor, buna şüphe yok. sokak eylemliliğiyse her politik hareketin vazgeçilmez bir unsuru.

ancak karşımızda yükselen saldırının daha fazlasını gerektirdiğini, bu ihtiyacın feminist hareketin geleneksel mücadele yöntemlerinden biri olan kampanyalarla karşılanabileceğini düşünüyorum. bu kampanyalar, ele aldıkları konularda belli bir derinleşme yani fikir emeğinin ardından harekete geçen, eylemlilik ve propagandayı birlikte yürüten ve ülke çapında eşgüdümlü biçimde politika üreten, farklılıkları ve ortaklıkları dikkate alan hareketler olabilir. benim hatırladığım bu türden son kampanya kürtaj yasağı girişimine karşı yürütülmüştü.

patriyarkayı bir üretim biçimi, erkek egemenliğini de bir yönetim olarak tanımlamaktan yanayım. aile yılı ve benzeri politikalarla korunmak istenen, kadınların eviçinde ücretsiz çalıştığı patriyarkal üretim biçimi, ve bunun dağılması, aşılması süreci belli şartlara dayanıyor. bunlardan en önemlisi tabii ki kadınların kendilerine ait bir gelirlerinin olması yani ücretli çalışma, ücretsiz/kayıtdışı çalışmış kadınlara emeklilik hakkı ve nafaka hakkı. bunların hepsi ayrı ayrı kampanyaların konusu. ikinci konu; çocuk bakımı yükünün kadınların sırtından alınıp bir kısmının kamuya, bir kısmının da erkeklere devri. kamunun çocuk bakımını üstlenmesi konusu da bir kampanya konusu.

ama erkeklerin çocuk bakımı ve daha önemlisi kendi bakımları dahil olmak üzere evişlerini üstlenmeleri kadın kurtuluş hareketinin baskısıyla mümkün olabilir. çünkü hiçbir egemen sınıf, zümre, ne derseniz deyin, ayrıcalıklarından kendiliğinden vazgeçmez. erkekleri de vazgeçirecek olan kadın hareketinin topyekûn mücadelesi, kadınların güçlenmesi ve tek tek evlerde kadınların direnişi oldu ve olacak. bu noktada ideolojik mücadelenin de önemli olduğunu düşünüyorum.

çünkü hayatımızı, hayatı değiştirmek mümkün

her şeyden önce, bizlerin ideolojik mücadeleyi basın açıklamalarının ötesine taşımamız gerekiyor. 1980’li, 1990’lı yıllarda anaakım medya bize açıktı, o yıllarda feminizm evlere girebildiyse, bunun büyük payı vardır. bugün durum farklı, anaakım medya feminizme kapalı, muhalif addedilen anaakım da ancak “makbul” feminizmin temsilcilerine yer veriyor. anaakımın dışındaki medyanın erişimi sınırlı ve özellikle kimi kanallar manüplatif yayın yapıyor, konuklarını kendi gündemlerine çekmeye, kendi söylemek istedikleri şeyleri söyletmeye çalışıyor. bu yazıyı gazeteciliğin geldiği durumu ele almak için yazmıyorum ama mevcut halin kadın kurtuluş hareketine yansıması böyle.

ama dijital ortam ve sosyal medya büyük imkânlar sunuyor. “resmi” söylemin dışına çıkabileceğimiz, derdimizi, dertlerimizi sansürsüz anlatabileceğimiz, radikalleşebileceğimiz, zaman zaman ağzımızı bozabileceğimiz alanlar var. geçtiğimiz yıllarda, bazıları irkiltici bulunan şeyler de yazmış olan kimi bireysel hesapların feminizmin bakış açısını, kadınların neler yaşadığını, erkekliğin ne menem bir şey olduğunu anlatabildiğine, bunları yaygınlaştırabildiğine şahit olduk. aynı şeyi örgütlü olarak yapmak, belli alanlarda -uzmanlaşarak değil- derinleşerek ideolojik argümanlar üretmek mümkün. bu emeksiz yapılacak bir iş değil, tek bir şaka için saatlerce tartışmak gerekebilir ama bence değer.  sosyal medya, kendisine bakamayan erkeklerle alay eden paylaşımlarımızla yıkılmalı. her kazandığımız davadan, her mutlu boşanmadan herkesin haberi olmalı. bunlar ilk aklıma gelenler. ortak aklımızın çok daha iyi örnekler geliştirebileceğine şüphe yok. aslında feminist yayın da önemli bir konu ama o başka bir yazının konusu olsun.

Fotoğraf: https://dsip.org.tr/index.php/kampanyalar/106-gecmis-kampanyalar/90-kurtaj-yasagina-hayir

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Patriyarka, devlet politikaları ve hukuktan ibaret değil. bunlardan çok daha fazla, toplumsal kurallarla şekilleniyor. Örtü de dahil olmak üzere kadın giyiminin politikleşmekten uzaklaştırılması bence ilk hedef. Kaldı ki, kadınların sadece toplum içinde makbul sayılmak için değil, iktidara yakın görünmenin avantajlarından yararlanmak için de örtündüğü bir dönemdeyiz.”
solda erkek şiddetinin bir kavram olarak tanınması, kınanması büyük ölçüde ortak bir değer haline geldi. ancak feminizm karşıtlığı çok önemli bir ortak değer ve erkek şiddetine duyulan tepkiden güçlü olabiliyor. böylece erkek şiddeti, patriyarkadan başka aklınıza gelebilecek binbir şeyle açıklanıyor ve çözümsüz kalıyor…
aile yılı tam gaz devam ediyor. iktidar kadınların mevcut haklarına el koymak, adil olanı değil patriyarkanın gerektirdiklerini hayata geçirmek için yeni yeni adımlar atıyor. son olarak kadınların miras hakkı hedefte. mirasın eşit şekilde bölünmesi zorunluluğu kaldırıldı. bunun yerine mirasçılar kendi aralarında anlaşabilecek. kadınların miras hakkı feminist bir kampanyanın konusu olmayı hak edecek kadar önemli bir mesele.
“Bir erkeğin, bir kadının, düzen içindeki ezilen ve sömürülen konumundan kaynaklanan sebeplerle suç işlemesiyle bir erkeğin erkek olmasından kaynaklanan sebeplerle, şiddete eli alışık olduğu için kadınlara yönelik şiddetin cezasızlığından da cesaret bularak, kendi sosyal çevresinde erkek şiddeti kutsandığı için ya da benzer sebeplerle başkalarına fiziksel, psikolojik zarar vermesi hatta onların canını alması aynı kategoride ele alınamaz. eğer topluma baktığımızda sadece kapitalizmi değil patriyarkayı da görüyorsak!”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!