Burda Bebek direnişçisi kadınlar anlatıyor: “‘Erkekler daha önemli’ dediler, biz de örgütlendik!”

En çok onlar çalışmasına rağmen “yüksek ücretleri” erkek işçiler alıyor. Tuvalete dakikayla gidiyor, gece vardiyalarında servise binmek için kilometrelerce yol yürüyorlar. Emeği görülmeyen ve her fırsatta değersizleştirilen Burda Bebek işçisi kadınlar işyerindeki cinsiyet eşitsizliği için de sendikalı olmuşlar.

Kadınİşçi ve Emek ve Adalet Platformu olarak 28 Aralık sabahı yola düştük. İstikametimiz Sakarya 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Burda Bebek fabrikası önü idi… Çünkü fabrikadaki çalışma koşulları ve onur kırıcı yaklaşımlara karşı Petrol İş Sendikası’nda örgütlenme kararı alan kadın işçiler, işten çıkarılınca burada kurdukları direniş çadırında 39 gündür direniyorlardı.

Sıcak bir merhaba ve yeni yapılan çay ile karşılandık. Henüz sohbete başlamışken, asgari ücret görüşmeleri konusunda toplantı halinde olan Türk-İş’ten temsilciler de ziyarete geldi. Kısa bir süre işçilerle konuşan heyetin ardından direnişteki işçilerle kadın kadına sohbet edecek bir alan yaratıp sohbet etmeye başladık.

Kadınlar riskli bölümlere gönderilerek cezalandırılıyor

Kimi beş, kimi altı, kimi de yedi yıldır Burda Bebek işçisi olan kadınlar, çoğunlukla fabrikanın montaj, arada da enjeksiyon bölümlerinde çalıştıklarını anlatıyorlar. Ve ekliyorlar: “Aslında her yerde çalışıyorduk. Yani biz aslında piyon eleman gibiydik. Nerede istiyorlarsa, orada çalışabilecek ve çalışan elemanlardık.”

Aramızda daha önce fabrikada çalışan arkadaşlar olduğu için çalışma koşulları üzerine deneyimlerimizi konuşarak, fabrikadaki durumu anlamaya çalışıyorduk. Ancak kadınların anlattıkları hem bir yönüyle diğer fabrika koşulları ile aynıydı hem de başka yönleri ile onlardan ayrılıyordu.

Kadınlar, enjeksiyon bölümünde, hammadde kasalarına en az 20 kiloluk çuvalları kendilerinin boşalttığını ve bunun da kas yırtığı, boyun fıtığı gibi hastalıklara yol açtığını anlattılar. Kimyasal ürünlerden oluşan hammaddenin işlenmesi sırasında kadınlara verilmeyen maskeler ve eldivenler (yani alınmayan önlemler) yüzünden astım ve nefes darlığı yaşadıklarını da… Kadınlar, astım ve nefes darlığı yaşamaya başladıktan sonra rapor alarak o bölümde çalışmayı bırakmışlar. Ama sendikaya üye olduktan sonra bilinçli bir şekilde o bölümde çalışmaya zorlanmış; amirlerin “ruh haline” bağlı olarak “söz dinlemediklerini” iddia ettikleri işçilere baskı uygulanmış.

Tabii soruyoruz; maaş bordrolarında görev tanımında montaj ve ambalaj yazmasına rağmen enjeksiyon gibi bir bölümde çalışmaları ile ilgili itirazlarına ne tür bir karşılık almışlar? İtiraz eden bir kadın işçinin aldığı karşılık “amire itaatsizlik”ten tutanak olmuş. Yedi yıldır burada, sevkiyat bölümünde çalışan başka bir direnişçi kadın da sendikalı olduğu için daha önce çalışmadığı bir bölüme gönderilmeye çalışılmış. Kabul etmeyince, onun hakkında da “itaatsizlik”ten tutanak tutulmuş, yetmemiş işten çıkarılmış.

Kadınlar, tutanak konusunda dertliler. “Biz şu ana kadar, yani sendikalı olana kadar hiç tutanak yememiştik. Sendika duyulduktan sonra herkes tutanak yemeye başladı sırayla. Beş senedir iyi çalışan elemanlardık, sendikadan sonra kötü eleman olmaya başladık. Hiç tutanak yemeyen, hiç kavga etmemiş, performansı yüzde 90 olan elemanlarız.” -Fabrikadaki her bir işçinin performans notunun yüzde 70’in üzerinde olması gerektiğini öğreniyoruz kadınlardan.-

Kaldı ki müdürler de bu durumu kabul etmiş ve çıkarılan işçilerden biriyle, “Senin performansın, yani sizin performansınızın yüksek olması bizim için hiçbir şey ifade etmiyor” şeklinde konuşmuş. Kadınlar bu konuşmaları hatırlayınca, onur kırıcı davranışlardan da söz ettiler: “Kadın olmamızın da insan olmaızın da bir önemi yok. ‘Yaptığınız işi sokaktan geçen insan da yapar’ dediler bize. İşimizi basitleştirmek için… Bu tarz şeyler bizim motivasyonumuzu düşürdü. Mobbing bu. İnsan kendini değersiz hissediyor. Sen buraya gelmişsin, en az 5 yılını vermişsin, ne iş verilse yapmışsın, hiçbir zaman ‘yapamam’ dememişsin…”

“Sizin bizim için bir değeriniz yok, bizim için erkekler daha önemli”

Kadınlar, şunu özellikle vurguladılar: “Biz işimizden memnunduk.” Sendikalı olmaya karar vermelerindeki en önemli etmenler; yaptıkları işin, dolayısıyla kendilerinin küçümsenmesi, çalışma şartları, amirlerin söylem ve hitapları, yine amirlerin işçiler arasında kendine “yakınlığı” oranında işçiler arasında gözettiği ayrım. “Amirler sinirlendikleri zaman ‘yoldan geçenin yapabileceği bir iş’ diyorlar. Sonra da yeni gelen elemanlar oluyor. İşleri onlara emanet edemediklerinden hemen ‘eski elemanlar gelin siz, üç kişi daha koyun’ diye bizden iş bekliyorlar.”

Öfkeliler haklı olarak… Çünkü fabrikanın yüzde 90’ı kadınlardan oluşmasına rağmen kadın işçilerin yaptıklarının küçümsenmesinin yanında erkek işçilerden de az maaş alıyorlar. Bu ayrım oldukça belirgin. Hatta çeşitli şikayetleri iletmek için zar zor randevu aldıkları müdür ile görüşmelerinde yaşanan şu diyalog, cinsiyet ayrımcılığının ne denli bariz olduğunu göstermiş bir kez daha. “Müdür Bey’den zoraki bir randevu ayarlatıldı. Şikayetlerimizi dile getirirken, ‘Sizin bizim için bir değeriniz yok, bizim için erkekler daha önemli’ dedi bize. Biz de orada söyledik, ‘ama her şey bizden çıkıyor’ diye. Bakış açısına bakar mısın? ‘Bizim yaptığımız işi, erkeklere yaptıramazsınız’ dediğimde de bana hak veriyor Müdür Bey. Zaten bir kere erkek işçiler yardıma gelmişlerdi. ‘Bu iş yapılmaz, yapmayız’ dediler. Hepsi gitti.”

Fabrikadaki erkek egemenliği, erkeklere yönelik kayırmalar burada çalışan kadın işçileri çok rahatsız etmiş. Kadınlar, erkek işçilerin ücretleri gibi mola saatlerinin de kadın işçilerden fazla ve rahat olduğunu anlattılar. “Onların izin olayı da daha rahat. Biz bin bir laf yiyoruz izin alırken. Molaya çıkıyoruz, 10 dakika yapıyoruz. Onlar zaten 10 dakika önceden çıkmış oluyorlar, biz işe döndüğümüzde de onlar daha molaya devam ediyor oluyorlar. Onlara bir sıkıntı yok. Mesela lavaboya gidiyor erkekler, lavabodan çıkıp sigara içmeye gidebiliyorlar, bu 20 dakikaya tekabül ediyor. Bizim lavabo gidişlerimizde dakika tutulduğu anları bile biliyoruz. Dakika tutuyorlar ya da peşine birini gönderiyorlar. Oysa kadınların tuvalet ihtiyacı daha çok oluyor, özel durumlarımız oluyor, hamile olanımız oluyor, daha uzun da kalman gerekiyor. Kaldı ki, ben çok uzun kaldığımızı düşünmüyorum.”

“Biz buradan gidersek, her şey eskiye dönecek”

Kadınlar, sendikalı oldukları için işten çıkarıldıktan sonra dışarı çıkıp sigara içemeyen kadın işçilerin, şimdi onlar sayesinde bunu yapabildiklerini, sabah kahvaltılarında simit-peynir verilmeye başlandığını söylediler. Aynı zamanda kaç yıllık işçi olursa olsun, tüm kadınlar asgari ücret alırken, direniş başladıktan sonra içerde çalışan işçilere kıdem farkı verilmeye başlanmış. “Sendika olayı olunca kesenin ağzı açıldı. Ama yine de öyle çok büyük bir fark yok. Mesela 5 yıllıkla 4 yıllık arasında 100 lira fark var. Ama biz buradan gidince aslında neler olacak, farkında bile değiller. Her şey eskiye dönecek, bir yıl öncesine döneceğiz. Biz bunu söylüyoruz ama hiç kimse anlamıyor.”

Direnişin fabrika içinde diğer çalışanlara etkileri olup olmadığını, soruyoruz .Kadınlar, çalışanların sürekli tehdit edildiğini anlatıyorlar: “İçeridekilere ‘Eğer dışarıya bakıp selam verirseniz atarım’ demişler. Onlar da gözlerini bile gözlerimize değdirmiyorlar o derecede yani. Mesela geçen yıl piknik etkinliği yapmışlardı. Bu yıl yapmadılar. ‘Biz sizi pikniğe götüremedik. O yüzden size biner liralık hediye çeki vermek istiyoruz’ deyip A101 çeki vermişler. Yani sendika gelmeseydi böyle bir parayı hatırlayıp vereceklerini sanmıyorum. Sus payı verdiler yani. Ki biz 2 yıl önceye kadar Ramazan erzakı yerine 225 lira alan bir fabrikayız. Bir sene hiç almamıştık pandemide. Oysa pandemide hiç zarar görmeyen bir fabrikaydı burası.”

“Ayrıca ‘dışarıdakilere destek olmazsanız, size çeyrek altın vereceğiz. Ama bir kişi bile destek verirse, hiç kimse bunu alamayacak’ demişler. İçeride iç savaş çıkarmaya çalışıyorlar.” Bir arkadaşımız, “bir çeyreğe mi tav olacağız!” diye espri yapınca, direnişçilerden biri, “Üç-beş lira değil sadece mesele. Savunduğu şey için, paranın, insanın gözünün önüne hiç gelmemesi lazım” dedi. Sendikalı olmanın ve haklarına sahip çıkmanın doğruluğuna olan inancındandı, bu sözleri.

“Kadın işçilere dönük adaletsizlik var”

Kadınlar, Kadınİşçi’yi merak edip daha ayrıntılı sorunca, biraz kendimizden bahsettik biz de. Kadınların, kadın emeğinin, kadın işçilerin taleplerinin daha görünür olmasını hedeflediğimizi anlatınca, direnişçiler de kadınlara dönük adaletsizleri anlatmaya başladılar: “Çalışma ortamlarında her zaman kadınlar olacak. Kadınlara adaletsizlik yapılmamalı. Adaletli çalışma koşulları olduktan sonra çalışmakta bizim için bir sıkıntı yok. Ama adaleti sağladığını zanneden kişilerin değişmesi gerekiyor. Değişmesi lazım ki, içerisi çiçek açsın. Şu an içerisi cehennem. Mesela burada bölüm bölüm fark edebilir ücretler ama erkeklerle arada çok büyük farklar var. Biz stabil asgari ücretle çalışırken, onlar bizden çok yukarıda alıyorlar. Hem de vardiyalarda uyuyorlar. Aramızda 500-1500 lira ücret farkı var.”

Söz, yeniden ayrımcılığa gelince, kadınların Burda Bebek işyerinden yeni yeni örnekler verdiğine şahit olduk. “Normal izin olur, pandemi izni olur vs. Hamile bir bayan görseler, işin başındaki adam sana ‘boş kaldınız ya, hemen değerlendirdiniz’ gibi şeyler konuşabiliyor. Adam her türlü aşağılama yöntemini kullanıyor.” Bu örnek bile, aslında, cinsel taciz ve uygunsuz davranışların bu fabrikada yaşandığını, kötü çalışma koşullarının bir parçası olduğunu gösteriyordu. Ancak tüm bunları yapanların cezalandırıldığı bir fabrika ortamı neredeyse yok ve kadınlar da bunun farkında. “Onlar içeride, maalesef biz buradayız. Niye? Haklarımızı aradığımız için. Anayasal haklarımızı kullandığımız için. Sesimiz çıktığı için.”

Burda Bebek’teki kadın işçiler, Kod 45’ten işten çıkarılmışlar. Yani “tehdit, şantaj, uyuşturucu ve alkol kullanma”! “Yedi yıldır hiçbir şey yapmadık içeride, çok iyi elemanlardık ama bir anda alkolik olduk hepimiz. Hepimiz hırsız olduk. Çok mantıksız şeyler ama bunları kanıtlamak zorundalar” diyen kadın işçiler, bu suçlamalarla ilgili hiçbirinin tutanağı bile olmadığına vurgu yaptılar. “Beni işten atarken hayatımda ilk kez savunma yazdım ben” dedi, direnişçilerden bir kadın arkadaş, “25 yıldır çalışıyorum. Savunma nasıl yazılır, onu bile bilmiyorum. Önüme geleni yazdım, doğru olan şeyleri. Sonra da işten çıkarıldım.”

“Gece vardiyasında servisler uzağa bırakıyor, karanlıkta eve yürüyoruz”

Kısa bir değerlendirmenin ardından yeniden çalışma koşulları üzerine konuşmaya başladık. Gece vardiyalarında servis konusunda sorun yaşayıp yaşamadıklarını sorduk. Kadınlar, bu konuda sıkıntı yaşadıklarını, servislerin evlerden kilometrelerce uzakta bıraktığını, karanlıkta yürümek zorunda kaldıklarını ve tacizin buralarda kol gezdiğini anlattılar. Bu durumla ilgili içeriye şikâyette bulunduklarında ise “Servis benim sorunum değil” şeklinde cevap almışlar.

Sohbetimiz, bu kez, Petrol-İş Sendikası Trakya Şubesi’nin destek ziyareti nedeniyle kesintiye uğradı. Fakat, sendika şube yöneticileri ile birlikte Pas South direnişçisi kadınların da ziyarete geldiğini görünce çok sevindik. Pas South’ta çalışan 16’sı kadın olmak üzere 19 işçi Şubat 2022’de Petrol-İş sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve 86 gün boyunca fabrika önünde direnmişlerdi. Temmuz ayında yapılan görüşmeler sonucunda, patron, sendikanın yetkisine yaptığı itirazı geri çekmiş, işçilerin bir kısmı işe iade edilmiş ve toplu sözleşme görüşmeleri başlamıştı. Direnen ve direnişleri kazanımla sonuçlanan Pas South işçisi kadınların, Burda Bebek işçilerine dayanışma ziyaretine gelmesi oldukça anlamlıydı. Benzer şartlarda çalışmış, direniş sürecinde benzer zorluklar yaşamış kadınların dertleşmesi, Pas South işçisi kadınların direnişteki kadınlara kendi süreçlerini anlatması ve motivasyonlarını artırmaları çok etkileyiciydi. Biz de bu sohbetleri dinledik, direniş sürecinde önceden direniş deneyimi olan kadın işçilerin desteğinin ve ziyaretlerinin kadınların motive olması açısından çok kritik olduğunu düşündük. Bu sırada vardiya değişimi olacaktı, hep birlikte fabrika önüne doğru geçtik. Halaylar, horonlar, sloganlar ile dayanışma ziyaretimizi sürdürdük.

Burda Bebek işçileri yeni yıla direnişle girdi. Kadına yönelik şiddete, tacize ve mobbinge karşı sendikada örgütlenen ve işten atılan kadın işçilerin direnişine daha çok destek olmamız gerekiyor. Bu direniş, Türkiye’deki bütün kadın işçilerin sorunlarının daha fazla gündemleştirilmesine vesile olabilecek bir direniş. Burda Bebek işçisi kadınlar “tüm kadın işçilerin sesi olmak için” bu yola çıkmış, bize düşen bu sesi bulunduğumuz her alanda yükseltmek ve kadın dayanışmasını büyütmek. Burda Bebek işçisi kadınların her zaman yanındayız.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!