Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD): “Belediyelerde LGBTİ+ destek birimleri oluşturulmalı”

LGBTİ+’lar için pandemi dönemi, her alanda eşitsizliğin büyüdüğü bir dönem oldu. LGBTİ+ların barınma sorunu arttı, evde ve sokakta maruz kaldıkları şiddet katlandı. Diğer yandan LGBTİ+ları kapsayan sosyal hizmet mekanizmaları oldukça yetersiz. SPoD’la sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.
Paylaş:
Roza Kahya
Roza Kahya
rozakahya@hotmail.com

Roza Kahya      rozakahya@hotmail.com

LGBTİ+’lar için pandemi dönemi, her alanda eşitsizliğin büyüdüğü bir dönem oldu. LGBTİ+ların barınma sorunu arttı, evde ve sokakta maruz kaldıkları şiddet katlandı. Diğer yandan LGBTİ+ları kapsayan sosyal hizmet mekanizmaları oldukça yetersiz. SPoD’la sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

COVID-19 pandemisi, mevcut eşitsizliklerin toplumun daha büyük bir kesimini etkilemesine ve eşitsizlik deneyimlerinin derinleşerek daha görünür bir hal almasına sebep oldu. Bu süreç, sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı artırdı. Toplumda ayrımcılığa ve eşitsizliğe en fazla maruz kalan gruplarından biri olan, temel haklara erişimde pandemi öncesi süreçte de ciddi zorluklar yaşayan, kamu kurumlarının sunduğu hizmetlerden eşit şekilde yararlanamayan LGBTİ+’lar için bu dönem, her alanda eşitsizliğin büyüdüğü bir dönem oldu. Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) tarafından yürütülen saha araştırması, pandemi süreci ile birlikte LGBTİ+ların yüzde 64’ünün gelir getiren bir işte çalışmadığını ortaya koyuyor.

Pandemi sürecinde, LGBTİ+’lara yönelik ev içindeki ve dışındaki şiddet te arttı. Söz konusu araştırmaya göre katılımcıların yüzde 29’u fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet türlerinden bir ya da birkaçına maruz bırakıldı. Pandeminin etkilerine ek olarak kamu görevlileri ve siyasetçiler tarafından LGBTİ+’ları hedef alan açıklamalar, SPoD LGBTİ+ Danışma Hattı’na gelen başvurulardan elde edilen verilere göre, önceki döneme kıyasla yüzde 50 oranında bir artışa sebep oldu. Şiddet evde, sokakta, kamusal alanın her köşesinde devam ederken ilgili kurumlar tarafından şiddeti önlemeye ve şiddet sonrası destek sağlamaya yönelik adımlar atılmadı.

SPoD ne zaman kuruldu, ne tür çalışmalar yürütüyor; kısaca dernek hakkında bilgi alabilir miyiz ?

2011 yılında gökkuşağının altında adil, eşit ve özgür bir dünya hayaliyle yola çıkan Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD); Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve artıların (LGBTİ+) cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerine dair kendilerini baskı altında hissetmeyecekleri bir yaşam için gerekli sosyal politikaların üretilmesine katkı sunmayı amaçlıyor.

SPoD, bu amaçla yürüttüğü savunuculuk çalışmalarının yanında LGBTİ+ topluluklarına yönelik hizmet modelleri geliştirerek kamu kurumlarına örnek oluşturmayı, buralardaki ayrımcılığın her şeklini ortadan kaldırmayı ve uzun vadede LGBTİ+’lara özel hizmetleri kamu ve özel sektör işbirlikleri ile sunmayı hedefliyor.

SPoD, LGBTİ+’lara hukuki, sosyal ve psikolojik danışmanlık sunuyor, kampanya dava takibi yapıyor; ruh sağlığı uzmanlarına, hukukçulara, kurumlara ve belediyelere eğitimler veriyor; akademik araştırmalar yürütüyor; seminerler, paneller, siyaset ve aktivizm okulları ve seçim kampanyaları düzenliyor; destek grupları oluşturuyor ve savunuculuk toplantıları yapıyor. Bu çalışmaları, bünyesinde barındırdığı profesyonel çalışanları, gönüllüleri ve uzman ağları ile yürütüyor.

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden dolayı işe alınmıyorlar

Pandemi öncesinde de ciddi zorluklar yaşayan LGBTİ+’ların pandemide kayıtsız, güvencesiz çalışmaya itilerek bu süreçte işini en çok ve en hızlı şekilde kaybeden gruplardan biri olduğu tespitinde bulunmak mümkün. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle her alanda baskı ve dışlanma söz konusu. Bu ayrımcılığın emek piyasasındaki tezahürü nedir?

Pandemi sürecinde, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın emek piyasasındaki tezahürünü birkaç boyutta açıklamamız mümkün. LGBTİ+’lar, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bahane gösterilerek işe alınmamakta, işten çıkarılmakta, istifaya zorlanmakta, terfileri engellenmekte, düşük maaşa çalıştırılmaktadır. Bunların yanında LGBTİ+’lar, iş yaşamında sözlü/sözsüz tacize ve mobbinge de maruz bırakılmaktadır. LGBTİ+’lar iş yaşamında potansiyel olarak ayrımcılığa maruz bırakılabileceklerini düşünmektedir. Cinsel yönelimleri ya da cinsiyet kimlikleri hakkında açılmaları ya da açılmamaları, potansiyel ayrımcılığa maruz bırakılma ile yakından ilişkilidir. Ayrıca cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini gizlemeyen LGBTİ+’lar fiilen ayrımcılıkla karşı karşıya kalmakta, cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini gizleyen LGBTİ+’lar ise başkalarının yaşadığı ayrımcılıklardan dolayı uzun bir süre iş yerinde açılmamayı tercih edebilmektedir.

LGBTİ+’ların cinsel yönelimlerini ya da cinsiyet kimliklerini açıklaması durumunda, daha en başta, işe alım sürecinde ayrımcılık yaşanmakta ve bu durum çoğu zaman, bireyleri formel/yasal istihdam alanlarından dışlayabilmektedir. İş mülakatlarında LGBTİ+’ların cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini açıkça ya da dolaylı olarak belirtmediği durumlarda da ayrımcılığa maruz bırakıldığı görülebilmektedir. LGBTİ+’ların sosyal medya organları (Google, Facebook, Instagram vd.) üzerinden soruşturulması, işe alım aşamasında ayrımcı pratiklerin aracına dönüşebilmektedir.

Terk ettikleri aile evlerine geri döndüler

Pandemi sürecinde Türkiye genelinde barınma ciddi bir sorun haline geldi. Özellikle ailesi ve toplumun diğer kesimleri tarafından dışlanan LGBTİ+lar açısından bu sorunun daha fazla derinleştiğini söylemek mümkün. Örneğin transların bu süreçte barınma konusunda çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. LGBTİ+lar bu süreçte barınma sorununa dair neler yaşadılar?

LGBTİ+’lar hem kamusal alanlardaki ikincil ilişkilerde hem de aile ilişkilerinde yaygın bir sosyal dışlanma yaşamaktadır. LGBTİ+’lar yaşadıkları sorunlar nedeniyle doğup büyüdükleri şehirlerden ve ailelerinden kaçmayı, uzaklaşmayı bir çözüm yolu olarak görmekte ve bir daha asla geri dönmeyi istememektedirler. Aileleri ile çatışmalar yaşayan, aileleri tarafından reddedilen ve çoğu zaman onlarla görüş(e)meyen LGBTİ+’lar, pandemi döneminde yaşadıkları gelir kaybı ve barınma sorunları nedeniyle aileleriyle yaşamak zorunda kalmışlardır.

Zihinsel ve fiziksel sağlığın belirleyicilerinden olan barınmanın devlet tarafından karşılanması gerekmektedir. Ancak pandemi sürecinin zorluklarından bir tanesi de LGBTİ+’ların kendilerini güvende hissetmedikleri/hissedemedikleri yerlerde barınmak zorunda kalmalarıdır. Ayrıca barınma hizmeti ile ilgili doğru ve güvenilir bilgiye erişim de gerekli olmaktadır. Ancak LGBTİ+’ların büyük çoğunluğu pandemi sürecinde barınma hizmeti ile ilgili bilgilere erişimde sorunlar yaşamakta, bahsi geçen hizmetlere erişimde cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliklerinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılmakta, ailelerinin ya da arkadaşlarının yanına gitmek durumunda kalmaktadır. Barınma hizmeti ile ilgili herhangi bir kuruluşa başvuru yapan LGBTİ+’ların büyük bir çoğunluğu ise destek alamamaktadır. Özellikle kimliğindeki cinsiyet hanesinde “kadın” yazmayan geyler, biseksüeller ve translar şiddete maruz bırakılma durumları söz konusu olsa bile herhangi bir barınma hizmetine erişememektedir.

Şiddet artarken LGBTİ+’lar için sığınma evi yok

Pandemi ev içi şiddet arttı. İktidarın hedef göstermesiyle birlikte LGBTİ+lara karşı nefret söyleminin ve şiddetinin artması söz konusu. Bu yükselen nefret ve şiddet LGBTİ+ların gündelik yaşamında nasıl sonuçlar yaratıyor?

Toplumsal kurumların pratikleri aracılığıyla her gün yeniden üretilen ikili cinsiyet sistemi, LGBTİ+ kimliklerin ve yönelimlerin dışlanmasına, ayrımcılığa maruz bırakılmasına neden olmaktadır. Pandemi sürecinde, LGBTİ+’lara yönelik ev içindeki ve dışındaki şiddet artış göstermiş, kamu kurum ve kuruluşlarında heteronormatif ideolojinin sürmesi, LGBTİ+’ların maruz bırakıldığı şiddeti daha da görünmez hale getirmiştir. Bunun yanında, LGBTİ+’lar, şiddet sonrası destek mekanizmalarına ulaşmakta zorluklarla ve engellerle karşılaşmaktadır. LGBTİ+’ların sığınabileceği bir sığınma evi olmamakla birlikte, acil yardım hatları da bahsi geçen konularda yetersiz kalmaktadır.

LGBTİ+’lar toplumda çok çeşitli şiddet türlerine maruz bırakılmaktadır. Bu şiddet türlerini; fiziksel şiddet (itme, vurma vd.); cinsel şiddet (istenmediği halde cinsel ilişkiye zorlanmak, cinsel içerikli imalarda bulunmak vd.); psikolojik şiddet (küçümsemek, korkutmak, konuşmamak, surat asmak, hakaret etmek, tehdit etmek vd.) ve ekonomik şiddet (maddi gelirden yoksun bırakmak vd.) olarak sıralamak mümkündür. LGBTİ+’lar çoğu zaman, bahsi geçen şiddet türlerinin sadece bir tanesine değil, bu şiddet türlerinin kombinasyonuna maruz bırakılmaktadır.

LGBTİ+’lar, şiddete maruz bırakıldıklarında herhangi bir kamu kurum ve kuruluşuna başvuruda da bulun(a)mamaktadır. LGBTİ+’lar, bunun nedenlerinin tehdit edildikleri için korktuklarını, tekrar şiddete maruz bırakılabileceklerini, cezasızlığın hâkim olduğunu, kamu kurum ve kuruluşlarının kendilerine yönelik nefret söylemi ürettiğini, bahsi geçen destek mekanizmalarına erişim noktasında cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliklerinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılabileceklerini, ilgili kurum ya da kuruluşların olumsuz tutum ve davranışlarının olduğunu düşünmektedir. Bunların yanı sıra, eve zorunlu bir dönüşü gerektirebilen pandemi süreci, LGBTİ+’ların aile yanında bile kendilerini güvende hissetmemesine yol açmıştır.

LGBTİ+’lar istihdam çalışmalarına dahil edilmeli

2021 yılında SPoD LGBTİ+ Dayanışma Hattı’na gelen başvuruların bir önceki yıla göre arttığı görülüyor. Bu konuda ne tür mekanizmalara ve nasıl bir sosyal politikaya ihtiyaç var?

Pandemi sürecinde LGBTİ+’lara yönelik insan hakları ihlalleri karşısında toplum önünde sağlam bir duruş sergilenmeli, hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için eşitlikçi ve insan haklarından yana bir pozisyon alınmalıdır. Kamu kurumları bünyesinde, toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları geliştiren birim ve komisyonlar kurulmalı, pandemi sürecinde ve sonrasında LGBTİ+ kapsayıcı politikaların geliştirilmesi için ivedikle çalışmaya başlanmalıdır. Kamu ve yerel yönetim kurumlarında hizmet sağlayıcı konumundaki kişilerin, hak temelli ve kapsayıcı hizmet sunumuyla ilgili kapasiteleri güçlendirilmedilir. Bu konuda LGBTİ+ sivil toplum örgütlerinden eğitim ve süpervizyon desteği alınmalıdır.

Sosyal hizmet(ler) sağlayan kurum ya da kuruluşların, özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın LGBTİ+’lara yönelik hizmetleri, uygulamaları ve politikaları ana hizmet modeli olarak sunması gerekmektedir. Belediyeler bünyesinde LGBTİ+’lara doğrudan destek veren birimlerin oluşturulması ve bu birimlerin aktif bir biçimde çalışmasının sağlanması gerekmektedir. Günlük işlerde çalışan ve pandemide işini kaybeden LGBTİ+’lar, kamu ve yerel yönetim kurumları tarafından yürütülecek istihdam çalışmalarına dâhil edilmeli, çalışma olanaklarına eşit erişimleri sağlanmalıdır.

Şiddete maruz bırakılan LGBTİ+’lar için COVID-19 önlemlerine uygun, güvenli ve erişilebilir geçici barınma imkânları sağlanmalıdır. LGBTİ+’ların barınma hizmeti kapsamında sığınmaevlerine kabul edilmesi ya da LGBTİ+’lar özelinde sığınmaevlerinin kurulması sağlanmalıdır. Şiddete maruz bırakılan LGBTİ+’ların kolayca ulaşabileşeceği, il ve ilçe düzeylerinde hizmet veren, acil şiddet hattı ve/veya online sistemler kurulmalıdır. Ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemelerin (İstanbul Sözleşmesi, CEDAW, 6284 sayılı Kanun) eksiksiz bir biçimde yerine getirilmesi sağlanmalıdır.

Paylaş:

Benzer İçerikler

AKP iktidarı İş Kanunu’nda değişiklikler yapmayı planlıyor. Yapılan değişikliklerin işçilerin değil sermayenin çıkarları doğrultusunda olacağını önceki deneyimlerimizden biliyoruz. Arkadaşımız Nesrin, İş Kanunu’nun tarihçesini ve imzalanmayan ILO sözleşmelerini anlatıyor.
Geçtiğimiz nisan ayında başladığımız ve aralık ayında tamamlanan Kadınİşçi’nin “Depremden Etkilenen Kentlerde Kadınların Ücretli Ücretsiz Emeği” adlı raporunun çıktıları, Bağlam Yayıncılık’ın toplantı salonunda basın ve kadın örgütlerine anlatıldı.
Kadın mühendis, mimar ve şehir plancıları, uzaktan çalışmanın yeni meselesi “buradayımcılık”tan ve “hazır ve nazırcılık”tan mustarip. Bu nedenle “bağlantısızlık hakkı”nı daha fazla dillendiriyorlar. İşsiz kalma ve temel ihtiyaçları karşılayamama konularında erkeklerden daha kaygılılar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!