Duacı kadın Rojda anlatıyor: “Dünya böyle bir yer işte…”

Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
Paylaş:

Diyarbakır’da birçok şehirde karşılaşmadığımız bir iş kolu var. Kur’an okuyarak para kazanmak. Aslında bunun bir geçmişi olduğunu mevlitlerde, cenaze evlerinden biliyoruz. Hatta birçok memlekette ölen kişinin ardından ağlamak için ağıt yakılır. Ve bu işi yapan ağıtçı kadınlar olurdu. Yol, yemek masrafları ödenir ve para da verilirdi. Ya da özellikle Ramazan Ayı’nda parayla hatim indirtilirdi.

Hazreti Süleyman Camii’nin etrafında altı kadın bu işi düzenli olarak yapıyor. Aynı işi yapan erkekler de var ama onlar daha çok Kürtçe mevlit okuyorlar sesli bir şekilde.  Kadınlar her ne kadar bunu bir iş olarak görmese de para kazanmak için bu yola başvurdukları aşikâr.

Kur’an okuyan kadınlardan biri olan Rojda’nın hikayesi sokakta çalışan birçok kadın gibi zorluklarla dolu.

Sekiz yaşında Kur’an okumayı öğrendi

Rojda, Hz. Süleyman Cami civarında

Diyarbakır’ın Hazro ilçesinde doğan Rojda, sekiz yaşında evine epey uzak olan camiye giderek hem okuma yazma hem de Kur’an-ı Kerim öğreniyor. Makamlı Kur’an da okuyan Rojda 10 yaşındayken köyündeki dengbejlerden etkileniyor. Komşularının evindeki kasetçalardan sık sık dengbej Ayşe Şan dinlediğini söyleyen Rojda şöyle devam ediyor: “Sesim güzel diye bir keresinde Dengbej Ayşe Şan’ın bir kılamını söylemiştim evi süpürürken. Babam da o ara eve gelmiş. Önce beni sonra annemi dövdü. Annemi de ‘bu kızı yollu yapacaksın’ diye dövdü. O kadar dövdü ki inanamazsınız o gün bugündür Kur’an dışında hiçbir şeyi sesli okumadım.’’

Muhafazakâr bir ailede büyüyen Rojda önce kadınların olduğu cenaze evlerine çağrılarak makamlı Yasin Suresi okuyor. Sonrasında, bebeklerin kırkına, lohusa kadınların ‘iyileşmesi ve cinlerden korunması’ için dualar okumaya çağrılıyor.

Rojda, annesinin hasta ve yaşlı olduğuna da değinerek şöyle devam ediyor: ‘’Annem kendimi bildim bileli hastaydı. O kadar çok ev işi yapardı ki beli, kolu her yeri ağrırdı. Bir gün bir kadının evinde Kur’an okudum ve geldi cebime para koydu. Ne yalan söyleyeyim çok sevindim, annem hastaydı ve paraya hep ihtiyaç vardı. Eve gittim parayı anneme verdim. Ondan sonra da ne zaman bir yere gitsem para verdiler. Annem bir sene sonra öldü. Babam da beni kuzenim ile evlendirdi.’’

O bir çocuk gelin

Evliliğinin çok zor geçtiğini söyleyen Rojda, ‘’Kuzenim benden epey büyük biriydi. Ben onunla evlendiğimde zaten 14 yaşındaydım. Evlendik ve çok zor süreçler yaşadım. Kocam da beni  döverdi, sebep yoktu. Yemek beğenmezdi, beni beğenmezdi, çocuğum olmuyor diye laf ederdi. Ev işi de bitmezdi. Köyde bahçe ile de ev ile de kadınlar ilgilenir. İki ineğimiz de vardı. Onları sağmak, ahırı temizlemek evi temizlemek, bizim işimiz buydu. Tabi o zaman makine yok, her şeyi elimizle yapardık’’ dedi.

Sağlık güvencesi olmadığı için senelerce tedavi olmadığını belirten Rojda şöyle devam etti: ‘’Köyde de gider Kur’an okurdum, cenaze evlerine gider sureler okurdum. Elime geçen parayı da biriktiriyordum ne olur ne olmaz diye. Uzun bir süre böyle gitti. Sonra da ilk çocuğuma hamile kaldım. O doğar doğmaz öldü. Hayatımın en zor yıllarıydı. Kocam beni sürekli dövüyordu ve çocuğumu kaybetmiştim. Doktor tedavi olmamı söyledi ama güvencem yok. Kocam da o parayı vermezdi. Sonra yine hamile kaldım ama bu sefer evde ağır bir şey taşırken düşürdüm.’’

“Temizlik yaptığımı kocamdan sakladım”

Beş çocuğa hamile kalan Rojda’nın dört çocuğu ölmüş. Rojda, ‘’Zaten kan uyuşmazlığı mı ne varmış kocamla aramda. Son çocuğum Mustafa da engelli. Bakıma muhtaç bir çocuk. Hayatım hamile kalıp düşürdüğüm çocukların dayağını yiyerek geçti. Son çocuk doğunca biz de Diyarbakır merkeze yerleştik. Doktora gidip gelmesi gerekiyor çocuğun ama para yok. Beş gün sıra bekliyorduk. Bir kısmını devlet karşılıyordu hastanede ama ilaç falan hep para. Sonra da kocam hastalandı. O da hastalanınca ben tekrar evlere Kur’an okumaya, temizlik yapmaya gittim. Ama merkezde tanıdığım kimse yok, gidecek ev bulmak çok zordu gerçekten. Kocamdan uzun bir süre sakladım temizlik yaptığımı’’ diye konuştu.

Temizlik yaptığını saklamasının nedenini sorduğumuz Rojda şöyle cevaplıyor: ‘’Eee kızım Kur’an okumak ayıp değil ama bir kadının evlere gidip temizlik yapması ayıp. Ondan dolayı sakladım. Ama napayım hem çocuğa hem de eve bakmam lazımdı. Temizlik de ne zor iştir. O koca binalara gidiyorum temizliyorum elin kadını beğenmiyor. Sırtım ağrıyor, evde bekleyen engelli bir oğlum var. Kocam yatakta. Bir gün oğlumu düşünürken masayı siliyorum. Masanın üstünde de çaydanlık var, farkında bile değilim. İş bitse de oğlumun yanına gitsem diye düşünürken masanın ayağını kaldırdım halıyı çekmek için o kaynar su olduğu gibi üstüme döküldü. Haftalarca işe gidemedim. Merhem verdiler inanır mısın onu bile alamadık. Çocuğa, adama bakacağım diye enfeksiyon kaptı yaram. İzi de hiç geçmedi. Evini temizlediğim kadın da benim dikkatsizliğime kızdı durdu. Parayı da az verdi iş bitmedi diye. Dünya böyle bir yer işte güzel kızım. Anamızın kaderi neyse bizim de kaderimiz o. Çektik durduk.’’

Hz. Süleyman Camii girişi

“Kendime de dua ediyorum”

Rojda zamanla annesi gibi fıtık, kireçlenme gibi birçok sağlık sorunu yaşadığını anlatıyor. Hastalık ilerledikçe temizliğe gidemeyecek duruma gelen Rojda da Hz. Süleyman Camii’nin etrafında Kur’an’dan sureler okuyarak geçimini sağlıyor. Rojda, ‘’Zamanla elden ayaktan düştüm. Mahallemdeki bir adam bu camiye gelip mevlit okuyarak para kazanıyordu. Çok insan gelip gidiyor buraya o yüzden burada okuyayım dedim ben de. Geldim buraya Kur’an okudum, dua ettim para kazandım. Benden sonra bir sürü kadın da geldi bu işi yapmaya başladı. Eskiden zabıta karışıyordu ama artık karışmıyor. Çünkü buraya çok insan gelip dua okuyor, adak adıyor. Herkesin türlü derdi var. Herkesin duaya ihtiyacı var. Yağış olmayan her gün yaz, kış buraya geliyorum. Kocam öldü, bir ben bir de oğlum var. Herkese dua ediyorum. Hatta bir gün bir kadın geldi ‘senin duan sayesinde hamile kaldım’ dedi. Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir kızım’’ diyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Türkiye nüfusun giderek yaşlandığı bir ülke artık. Ama ücretli emek alanında 40 yaş kadınların yaşlı, erkeklerin birikimli olarak görüldüğü yaş olmaya devam ediyor. Kadınlar pek çok sorunla baş başa kalıyor.  Yaşlılığın bir cinsiyeti var, diyerek hazırladığımız raporumuzu, bu alanda politika üreterek mücadele yöntemleri geliştirecek olan kadınlarla paylaştık.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Toplamda dört kadın işçinin çalıştığı Nazimiye Belediyesi’nde kadınların tamamı işten çıkarıldı. Onlardan biri olan Nihal, belediye başkanının kendisiyle değil erkek kardeşiyle görüşüp “Ablanı işten çıkaracağım, bayanlarla çalışmak istemiyorum” dediğini söyledi.
“Bu kampanyayı ilerletirken kadın meclisimiz şimdiye kadar hep önüne koymuş olduğu komisyon kurma meselesini bu süreçte biraz daha ilerletecek. Kadın Meclisi’ne bağlı Kadın Emek Komisyonumuz, buralarda açığa çıkan, kadınların emek yaşamında yaşadığı sorunları bütünlüklü olarak ortaya koyacak bir çalışmayı gerçekleştirecek.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!