Erkekler ‘iş bitirici’, kadınlar ise ‘etkileyici’ avukat!

İşçi avukat Sibel Soydemir’in patronuna açtığı kötü niyet davasını kazanması, erkek yargı düzeninde kadınların yaşadığı cinsiyet temelli ayrımcılığı ve şiddeti bir kez daha gündeme getirdi. Mobbing, cinsiyetçi iş bölümü, taciz, güzellik dayatması, emek sömürüsü… Sorunlar saymakla bitmiyor. Kadın avukatlarla konuştuk.
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com

Bu ülkede çalışan kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlik ve şiddet, her meslekte kendini gösteriyor. Bu mesleklerden biri de avukatlık. Kadın avukatlar bu eşitsizlikten doğan mobbing, taciz, ücret eşitsizliği, cinsiyetçi iş bölümü gibi sorunların hiçbirinden azade değil. Karşılaştıkları türlü hak ihlalleri ve yoğun emek sömürüsü de cabası…

Özellikle mesleğe yeni giren stajyer avukatlar ile işçi avukat kadınlar, bu sorunları daha da katmerli şekilde yaşıyor. Patronuna açtığı kötü niyet davasını geçen hafta kazanan işçi avukat Sibel Soydemir’in anlattıkları, bu sorunları bir kez daha görünür kıldı.

Erkek yargı düzeninde mesleğini yapmaya çalışan kadınlarla yaşadıkları sorunları ve yapılması gerekenleri konuştuk.

Patron özellikle kadınları işe alıyordu

Sibel Soydemir, 6,5 yıllık avukat. 9 aydır bir avukatlık bürosunda işçi avukat olarak çalışıyordu. Salgın döneminde işten çıkarma yasağına rağmen istifa etmiş gibi gösterilerek işten çıkarıldı.

İşyerinde sigara içme sürelerine dahi karışıldığını, yoğun şekilde baskı ve mobbinge maruz kaldıklarını anlatıyor Soydemir. Patron avukatın, işe alımlarda özellikle kadın avukatları tercih ettiğini söylüyor. Soydemir, bu tercihin nedenlerine ilişkin şu yorumu yapıyor:

“Genel olarak işverenler, kadınların kendilerine daha el mahkûm hissettiklerini, üzerlerinde daha rahat otorite kurabileceklerini düşünüyor. Bizim meslek açısından erkeklerin daha kolaylıkla serbest çalışmaya yönelebildiğine, bu nedenle bağlı/işçi çalışma için kadınların tercih edildiğine çalıştığım yerlerde şahit oldum.”

Barolar etkin yaptırım uygulamalı

Kadın işçi avukatlarla sürekli azarlayıcı, onur kırıcı bir üslupla konuşuyor patron. İzin günlerinde dahi whatsapp gruplarından işle ilgili mesajlar gönderiyor. Sibel Soydemir, bunlara karşı çıkınca “Kes sesini” yanıtını alıyor ve ardından whatsapp gruplarından atılarak işten çıkarılıyor.

“Ben bu olaydan sonra haklarımı talep ettiğimi belirten bir ihtarname çektim. Sonrasında hak arayışımdan vazgeçmem için birçok girişimde bulundu ama ben davamı açtım. Kendisini İstanbul Barosu’na da şikâyet ettim. Davayı kazandım, mahkeme 21,6 bin lira kötü niyet tazminatı ödenmesine hükmetti ama karar henüz kesinleşmedi. Barodaki şikâyetim için de disiplin süreci devam ediyor.”

Bu kazanımın diğer kadın işçi avukatlara yol göstermesini diliyor Sibel Soydemir.  Kadın avukatların karşılaştığı hak ihlalleri ve cinsiyetçi tutumlara karşı baroların sıkı denetim yapmaları gerektiğini de vurguluyor: “Kadın avukatlara gelen her şikâyet ve beyanı dikkate almalı, karşı tarafa etkin yaptırımlar uygulamalılar. Kadın avukat örgütlerinin çalışmalarının etkin kılınabilmesi için baroların bu konular üzerine özellikle eğilmesi gerek.”

Cinsiyetçi iş bölümü kadınların önüne geçiyor

Bugüne dek iki kurumsal, üç butik ofiste çalışan stajyer avukat Şaziye, bir kadın avukat olarak emeğinin erkek avukatlara oranla daha az görünür kılındığını söylüyor. Kadın hukukçuların görece daha ‘kadınsı’ alanlara yönlendirildiğini ifade eden Şaziye, şöyle devam ediyor:

“En basitinden icra memuruyla muhatap olacak olan avukatlar genelde kadın seçilirken, hacze gidecek avukatlar erkek seçiliyor. Ceza alanı için aynı şey geçerli. ‘Kadınlar duygusaldır nasıl ceza davalarına baksın?’ ‘Kadınsın, bir şiddet faktörüyle karşı karşıya kalırsan ne yaparsın?’ ‘Cezacı dediğin erkek olur’ gibi yargılarla kadın ceza hukukçularının hep önüne geçiliyor.”

Alanındaki cinsiyetçiliğe öğrencilik döneminden beri şahit olduğunu söyleyen Şaziye, şu örneği veriyor:

“Öğrenci olduğum dönemde bile kadın ve erkek hukukçular arasında yapılan ayrımı görüyordum. Neredeyse okulun düzenlediği ‘ceza hukukunda kadının yeri’ etkinliklerine erkek hocamız katılıp beyan bildirecekti. Daha sonra bu cinsiyetçiliğin okulda kalmadığını, iş hayatında da devam ettiğini örnekleriyle beraber gördüm. Hukuk mezunu insanlar meslek içinde önce erkeklerle, sonra ihtiyaç halinde kadınlarla dayanışıyor.”

‘Başarılarımızı erkeğe bağlamadan duramıyorlar’

Bazı hukuk bürolarında kadın ve erkek avukatlar arasında ücret farkı olduğunu da ifade eden Şaziye, karşılaştığı diğer ayrımcı uygulamaları şu sözlerle anlatıyor:

“Bizler erkek meslektaşlarımız tarafından çok fazla ‘mansplaining’e* maruz kalıyoruz. Patron kadın meslektaşlarımız ‘erkekleşmek’ zorunda kalıyor. Ofiste giydiğimiz kıyafetler herkesin dilinde. Giydiğimiz topukludan tutun, eteğimizin boyuna kadar. Bir gün işe kot pantolonla gittiğim için azarlandığımı hatırlıyorum, fakat bunu bir erkek meslektaşım yaptığında en fazla esprili bir dille uyarılıyor.”

Her ofisin toplumun bir yansıması olduğunu dile getiren Şaziye, “Erkek meslektaşlarım iş bitirici olarak görülürken biz bazen müvekkilin etkileyici avukatı; bazen hırslı, bencil, biriyle ilişkisi olan insanlar olarak görülüyoruz. Başarılarımızı erkeğe bağlamadan duramıyorlar” diyor.

‘Engelliyim, fiziksel kapasitemin üzerinde çalıştırıldım’

Ayşe ise ortopedik engelli bir kadın işçi avukat olarak bizlere alanındaki sömürünün bir başka boyutunu anlatıyor. Sektörde kadınların maruz bırakıldığı türlü mobbing, hak ihlali ve cinsiyetçi tutuma ek olarak, engelli işçi avukatların fiziksel kapasitelerinin üzerinde çalıştırıldıklarını söylüyor.

Ortopedik engelinin ekstra bir sömürü aracı olarak önüne çıkarıldığını söyleyen Ayşe, staj ve ruhsatını aldıktan sonraki süreçte erkek patronları tarafından ‘eksik’ hissettirildiğini ifade ediyor.

Her daim kendini kanıtlaman gerekliymiş gibi…

Ayşe, erkek işverenler tarafından kadınların ‘muhatap’ olarak alınmadığını belirterek, yaşadığı çoklu ayrımcılığa dikkat çekiyor. Hâlihazırda maruz kaldığı cinsiyet ayrımcılığına ek olarak engelli kadın işçi olmanın getirdiği zorluklara değinen Ayşe, şöyle konuşuyor:

“Stajyer avukatlık sürecimde emek sömürüsüne maruz kaldım. Fiziksel kapasitemin üzerinde çalıştırıldım. Bunun sonucunda sağlık sorunlarım ağırlaştı. Engelli kadın avukat olunca çoklu ayrımcılığa maruz kalıyorsun. Her daim kendini kanıtlaman gerekliymiş gibi bir algı var. Kadınlar çalışma hayatında bir yerlere gelebilmek için erkeklerden çok daha fazla çaba harcıyorlar. Engelli kadınların bunun birkaç katı çaba harcamaları gerekiyor. Ayrıca sana sürekli varlığının tahammül edilen bir şey olduğu hissettiriliyor.

İş görüşmelerinde fiziksel kapasitem kısıtlı olduğu için ofis dışı işleri yoğun olarak yapamayacağımdan bahsediyordum. Karşımdaki erkek işveren avukatlara bu durumu anlatınca yüz ifadeleri benim için rahatsız edici bir hal alıyordu. Onlar için ‘engelli’ kimliği görünmez bir şey olarak kalmalı ve bu durumdan bahsedilmemeli.”

İstifa etmek zorunda kaldım

Ayşe, fiziksel kapasitesinin üzerinde işler verildiği için sağlık sorunları artınca istifa etmek zorunda kaldığını anlatıyor: “İstifa için işveren avukatla konuştuğumda ‘Bazı şeyleri yetiştiremiyordun, hiçbir şey demedim, durumunu bilerek işe aldım, başka yerlerde bu şartlarda çalışamazsın” vb. söylemlerde bulundu.”

Kadın, engelli, işçi avukat olarak Ayşe’nin bir sözü daha var:

“Engelli kadın avukatlar için kamu kurum ve kuruluşları erişilebilir değil. Adliye ve cezaevlerinde bu sorunlar daha yoğun yaşanıyor. Bu yüzden mesleğimizi icra etmemiz zorlaşıyor, savunma hakkı engelleniyor.”

‘Erkek stajyer’ notlu iş ilanları

İşçi Avukatlar Merkezi adına konuşan Avukat Bade Başkan, kadın işçi avukatlar üzerindeki sömürü artışının hukukun piyasalaşmasından bağımsız olmadığına dikkat çekiyor. Kadın işçi avukatların yaşadığı sömürü ve eşitsizliğin kadınların diğer her alanda yaşadıklarından farklı olmadığını söyleyen Başkan, kadınlara dayatılan bakımlılığın ‘iş çözmek’ için kullanıldığına vurgu yapıyor.

Sömürüye en açık ‘esnek çalışma saatlerine uyum’ talebine kadınların çoğu zaman uyamayacağı düşünülüyor. Bu nedenle çoğu iş başvurusundan olumsuz dönütler alındığına şahit olduğunu söyleyen Başkan, kadınların iş görüşmelerinde özel hayatlarına ilişkin sorular sorulduğunu da aktarıyor.

Av. Başkan’ın değerlendirmeleri şu şekilde:

“Birçok iş ilanında ‘bakımlı bayan stajyer’ ibaresine yakın ifadeler yer alıyor. Ceza hukuku gibi alanların kadın avukatlar tarafından kotarılamayacağı düşünülüyor. Bu ilanlar için ‘erkek stajyer’ notu düşülüyor. Kadın işçi avukatlar topuklu ayakkabı, mini etek, makyaj zorunlulukları ile müvekkil görüşmelerinde dekor olarak kurgulanırken, aynı zamanda icra dairesi gibi ‘iş çözmek’ gereken yerlerde avantajlı olabilecekleri için tercih edilebiliyor. Hem tercih edilmek hem de edilmemek patron avukatların ihtiyaçları çerçevesinde şekilleniyor.

Hukuk bürolarında işçi avukatların koşullarının ağırlaşması ile çalışma saatlerinin oldukça esnekleşmesi ve uzaması sebebiyle de, kadın işçi avukatların bu saatlere uygun çalışamayacağı düşünülüyor. Bu sebeple de patron avukatın daha ucuza çalıştıracağı kadın işçi avukatların evli olup olmaması gibi konular iş görüşmesinde ilk sorulan sorular arasında oluyor. Oldukça fazla sayıda stajyer ve işçi avukatın cinsel şiddete uğradığı, kimilerinin cinsel saldırı veya fiziksel şiddet sebebiyle şikâyetçi olduğunu biliyoruz.”

‘Avantajlar da cinsiyetçilik barındırıyor’

Kadın işçi avukatların işe kabulünde avantaj gibi gözüken, fakat altında yine bir cinsiyetçilik barındıran durumlar da oluyor. Buna örnek veren Başkan, “Kimi durumlarda kadın işçi avukatlar, erkek meslektaşları kadar kolay şekilde kendi bürolarını açamayacakları için tercih ediliyor. Ayrıca pek çok durumda kadın işçi avukatlara bürolarda sekreterlik, çay servisi veya temizlik gibi işlerin de bırakıldığına şahit oluyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Kadınların her alanda cinsiyet eşitsizliğine maruz kaldığını söyleyen Başkan, stajyer ve işçi avukat kadınların dayanışarak örgütlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Başkan, şunları söylüyor:

“Patron avukatların meslektaşız yalanlarının arasında, zaten kıyafetine, makyajına karıştıkları kadın işçi avukatların itibarının erkek meslektaşlarıyla eşit görülmediğini belirtmek gerekiyor. Bu noktada, toplumun gericileşmesi ile bu eşitsizliğin arttığını da görüyoruz. Nitekim, geçtiğimiz senelerde bir hâkimin duruşma sırasında kadın avukatın etek boyuna karıştığına şahit olduk.

İşçi avukatlar bir araya geliyor

Başkan’a göre kadın işçi avukatların sorunları da, diğer emekçilerin sorunları gibi düzenin kendisinden ve emeğin örgütsüzlüğünden besleniyor: “İşçi avukatlar ve stajyer avukatlar söz konusu olduğunda, bürolarda genelde az sayıda çalışan olması sebebiyle bu yalnızlık hali daha da ağır şekilde hissediliyor. Bu sebeple, kadın işçi avukatların mücadeleyi ve dayanışmayı büyütmesi, yaşanan eşitsizliklere karşı mücadelede oldukça öncelikli durumda. İşçi Avukatlar Merkezi’nde işte bu temelde işçi avukatlar bir araya geliyor.”

*Mansplaining: bir erkeğin bir kadına herhangi bir şeyi ondan daha iyi bildiğini ve anladığını düşündüğünü gösterecek biçimde açıklama yapma pratiği.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!