adıyaman

Savaş, göç, çocuk işçilik, zorla evlendirilme, boşanma, geçim sıkıntısı, aile baskısı, ırkçılık… Ve son olarak deprem… Suriyeli Rehaf’ın 22 yıllık yaşamına sığmış tüm bunlar. Şimdi Adıyaman’da bir çadır kentte kalıyor. “Bu sistem her şeyimizi aldı ama ben kararlıyım, okuyup avukat olacağım” diyor.
Adıyaman’da, patriyarkanın depremin yarattığı yıkımla iç içe geçerek kadınların yaşamları, bedenleri, duyguları üzerindeki baskıyı daha da şiddetlendirdiğini gördüm. Bu noktada biz feministlerin kadını anne ve eş olarak değil, “birey” olarak ele alan, güçlendiren feminist yaklaşım ve dayanışma temelli çabalarımız çok daha önem arz ediyor.
Feministler olarak gittiğimiz Adıyaman’da dayanışma faaliyeti yürütürken gördüğüm şuydu: Devlet de enkaz altında kalmıştı. Patriyarka ise arşa çıkmıştı. İhtiyaçların temini için sıra bekleyen, çocukları için çırpınan, çadırlara yemek taşıyan, köy evlerinde 30-40 kişiyi doyurmaya çalışan hep kadınlardı.
Adıyaman’da kadınlar tuvalet, iç çamaşırı ve hijyen malzemelerine erişemedikleri için hastalanıyor. Buna karşın erkek yetkililer, kadınların özgül ihtiyaçlarına öncelik vermiyor. Kadın Zamanı’ndan Dilek Başalan, “Bu durum, ileride kadın sağlığıyla ilgili ciddi sorunlara yol açacak. Ve bunu sadece biz görüyoruz maalesef” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!