Tek adamlarla mücadele ettiğimiz gibi kadınların kazanılmış haklarına, eşitliğine, özgürlüğüne, kadınların birlikteliğine karşı politikalar üreten kadınlara karşı da buradayız.
Yukarıdaki başlık Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından 17 Eylül Cumartesi günü Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan uluslararası bir konferansın başlığıydı. Toplantıda vakfın konuyla ilgili raporu sunulduktan sonra, pandemi ile birlikte kadınları iyice zorlayan bakım emeğinin çeşitli biçim ve yönleri tartışıldı.
AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğu’nun kocası Ünsal Ban’a 70 milyon liralık boşanma davası açması haliyle gündem oldu. Çok geçmeden suç örgütü lideri faşist Sedat Peker’in kullandığı delicavus_ntn adlı twitter hesabından konuyla ilgili paylaşımlar düştü sosyal medyaya.
Erdoğan’ın kadınlara “sürtük” demesinin bir karşılığı olacak. Söz ağızdan çıktı bir kere. Duyduk, gördük, aklımıza yazdık. Ne demiştik 25 Kasım’da? Öfkemiz döviz kurundan hızlı yükseliyor.
“Tıpkı erkekler gibi “kadınların da geçim derdi olduğunu, geçinmek için çalışırken cinsiyet ayrımcılığına uğramadan, eşit şartlar talep ettiğimizi sendikalara, sermayeye, devlete ve hükumetlere yine yeni yeniden söylüyoruz.”
Türkiye’de feminist hareket kuşkusuz ücretli-ücretsiz emek konusunda hem araştırma hem de eylem ve kampanya düzeyinde politikalar üretti, üretiyor. Ancak bu alanda oluşan eğilimleri takip edip üzerine söz kurma ve politika yapma konusunda daha örgütlü olmamız gerekiyor.
“Tanık olduğumuz feminist eleştiri ve tarih, bizimle birlikte mücadele eden herkesi değiştiriyor. Edebiyatın bir tanığı olarak bu değişimi de yazmayı amaçladım. Queer/feminist hareketin bu değiştirme/dönüştürme gücüne inanıyorum, daha ne olsun!”