Dünya’da aşırı sağ güçlenirken kadın ve LGBTİ+ lara karşı düşmanlık ve hak ihlalleri artıyor. Türkiye’de de son zamanlarda toplumsal cinsiyet eşitliği yasaklanan bir kavrama dönüşüyor. Normal doğum ve aile kutsanırken aile içindeki emek sömürüsü ve şiddet görünmüyor. Feministler olan biten karşında nasıl bir mücadele öneriyor? Kulak veriyoruz.
“ama şu açık, kapitalizmle ilişkimiz esasen tüketirken değil üretirken, emeğimizi satarken kuruluyor. kapitalizmi alışverişle değil, emeğimizle ayakta tutuyor, patronları zengin ediyoruz. zaten gerçekten etkili olan 2 nisan boykotunun hedefi kapitalizmi yıkmak değil. öyle bir ânın gelmesini ummakla birlikte bugün daha farklı ve sınırlı hedefler için yan yana gelmeye çalışıyoruz.”
“ona sadece bazı makalelerde ve sohbetlerde rastlıyorum. kim o, nerede, dediğimde kaybolup gitmiş oluyor. onu teşhir eden yazılarda yaşıyor “burjuva feministi”; o kadar çok şeyden sorumlu ki… neyse ki vereceği zarar, sınıf perspektifi olanlar tarafından engelleniyor. bende de az buçuk sınıf perspektifi olduğu için bir miktar rahatlıyor içim ama keşke tanışabilseydik, belki benim de iki çift lafım olurdu kendisine.”
“Yaşını Gösteren Kadınlar” kadınların yaş ve yaşlılık deneyimlerini anlattığı bir kitap. Kadın yaşlılığını “patriyarkal kapitalist kültürden” ayrı düşünmeyen arkadaşlar, buradan hareketle yaşlılığın kavramsallaştırılmasına sıcak bakmadıkları gibi yalnız yaşlı kadınların değil genç kadınların da ayrımcılığa uğradığını, gerontokrasinin kadınlar için de geçerli olabileceğini söylüyorlar. Editöryal ekiple konuştuk.
feminizmin de kapitalizmle ilgili söyleyecekleri var muhakkak ki. ama feminizmi sadece piyasa karşıtlığıyla tanımlamanın içini boşaltmak anlamına geldiğini görüyorum. tabii erkekleri rahatlatan bir yanı var bunun.
Trans kadın kimliği nedeniyle işsiz ve evsiz olan, dayanışma kampanyası başlatan şair Arzu Bulut, “Kapitalizm altında güvenceli iş yok” diyor; “Çünkü sistem kapital için var. Bu yüzden hem sigortalı hem de sigortasız çalıştırıldığım yerlerde birbiriyle akraba değersizleştirmeleri deneyimledim.”
Prof. Dr. Özar, çalışma hayatındaki toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın, çalışma dışı alanlardaki güç ilişkilerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirtti. Ayrımcılık ve eşitsizliğin önüne geçmek için her türlü ayrımcılık biçiminin deşifre edilmesi gerektiğini vurgulayan Özar, “Kapitalist, homofobik, transfobik, göçmen karşıtlığı gibi ayrımcılık pratiklerinin cinsiyetçi ayrımcılıkla iç içeliğini de görmek gerek” dedi