KESK’li kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini anlatan ‘Vardık, Varız, Var Olacağız’ sanal sergisinde, kadınların 1990’lı yıllardan itibaren yer aldıkları sendikal mücadelede sadece kendilerinin değil, kendileriyle birlikte sendikalarının, işyerlerinin, ailelerinin ve çevrelerinin, esasında hayatın dönüşümünde yer almalarına tanık oluyoruz.
Röportajımız sosyolog Dr. Gökçe Bayrakçeken Tüzel’in doktora tezi üzerine. 18 derinlemesine görüşmeye, aslında sözlü tarih çalışmasına dayanan tezinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında profesyonel mesleklerde çalışmış kadınların öz yaşam anlatıları üzerinden ataerkillik, profesyonalizm ve Kemalizm arasındaki ilişkiye ve ataerkinin bu ilişkiler yumağın içinde nasıl işlediğine odaklanıyor. Gelin hep birlikte Dr. Bayrakçeken’e kulak verelim.
Teknik kadınların sözlü tarih yazma girişiminden haberdardık. Ama sosyal medyada dolaştırdıkları ilân herkes gibi bizi de çarptı: “Dikkat aşağıdaki ilan, cinsiyet ve yaş ayrımcılığı içerir! Mühendis, mimar ve şehir plancılarının deneyimlerinin belgeleneceği bir çalışmaya katılım için meslektaşlarımızı arıyoruz.” Süreci onlardan dinleyelim.
1873 yılında hizmetçi ve fabrika işçisi kadınların sorunlarını çözmek amacıyla Berlin Kadın İşçi ve Kız Çocukları Derneğini kuran Pauline Staegemann’ın kendisi de hizmetçilik yapıyordu. Uzun süre unutulan Pauline’nin torunu Jutta Limbach’ın yazdığı kitapla birlikte tekrar hatırlandı.
Ocak 2020’de başlayan “Bizim Hikâyemiz” projesi kapsamında Mart 2020’den beri, Diyarbakır, Antep, İstanbul, Ankara, İzmir’de sözlü tarih çalışması yapılıyor. Feminist akademisyenlerin yürüttüğü çalışmada sözlü tarihin yanı sıra, video röportajlar, günlükler, kadınların çektiği fotoğraflar ve kendi çizdikleri bilişsel haritalar da yayımlanıyor.