Kocaeli Dilovası, Mimar Sinan Mahallesi… Evlerin arasında yer alan bir binadan yükselen patlama sesiyle mahalle sarsıldı. Parfüm deposunda yangın çıkmıştı. Altı kişi öldü, beş kişi de yaralandı. Ailelerin, erkek bulunmadığı için kız çocuklarının çalışmasında sakınca görmediği işyerinde canların nasıl tehlikede olduğu iş cinayetinden sonra gün yüzüne çıktı
“Tuhaf sahiden, ikimiz de tarihin kaybedenleri olarak başlamıştık hayata… Ama… simetrik bir dönüş yaşanmış, paylaştığımız dünyanın kaybedenleri kazananlar … olmuştu”[1] diyen Louis’nin ve annesi Monique’in hikayesi Moda Sahnesi’nde. Bir izleyin, derim.
Yaklaşık iki yıl önce maden şirketinin dereyi kurutup ağaçları devirmesiyle Koçmarin mezrasında hayat değişti. Tabiata kol kanat geren Azize, köyün deresi kuruduğundan bu yana, hayvanlarına su içirmek için çok uzun bir yolu katediyor. Maden çevresindeki köyün kadınları yoklukla baş başa bırakıldı.
Büro çalışanı kadınlar işyerlerinde en acil ihtiyacın kreş olduğu noktasında birleşiyorlar. Aile yılı politikalarının kadınların omuzuna yüklendiği vurgusunu yapan kadınlar “bakıcı” rolünü de reddederek “Annelik izni” değil “ebeveyn izni” istiyorlar.
Emekli aylıkları açlık sınırının da altına indi, “geçinemiyoruz” sloganı ile geçtiğimiz günlerde emekliler sokaklardaydı. Kadınlar eylemlerde başı çekiyor. Emekli sendikalarından kadın yönetici ve temsilcilerle emekli kadının taleplerini, haklarını ve cinsiyet temelli mücadelelerini konuştuk.
“19 Martta başlayan süreç Şimşek’in ekonomi programına inananları da gerçeklerle yüzleşmeye zorladı. Bu programla iki yıldır yapılmaya çalışılan müdahale, olayların ilk saatinde buhar oldu. Geriye kalan şey enflasyona ezdirilen ücretler ve maaşlarla yaşamı sürdürme mücadelesidir. Reel ücretlerin baskılandığı ortamda cinsiyete dayalı ücret açıkları da büyür. Alım gücü kısıtlandığında geçinme yükü kadınlara bırakılır.”
Saraçhane’de de çeşitli kentlerde yapılan sokak eylemlerinde de kadınlar en ön sıralardaydı. Eylemlere işten atılırım korkusuyla katılamayanlar da çalıştıkları için katılamayanlar da vardı; geçim derdi herkesin korkulu rüyasıydı. Ama gönüller de alanlardaydı. Öğrenci kadın arkadaşımız ise cinsiyetçilikten yakınıyor farklı bir dünyada yaşamak istiyordu. Değişik meslek ve yaş grubundan kadınlarla konuştuk.
Kadınların büyük bir bölümü asgari ücretle çalışıyor, düşük bir asgari ücret evdeki ev ve bakım işi yükünü de artırıyor. O nedenle feministler açısından asgari ücret önemli. Kısa vadede yapılacaklar için AFK’li kadınlar “Komisyona dönük talepleri yakın vade gibi görüp yüksek sesle dillendirmek, talepleri birlikte oluşturmak gerekiyor. Ücret tespiti gibi önemli kararlarda kadınların, LGBTİ+’ların da taleplerini dillendirebilecekleri bir imkâna sahip olması önemli” diyorlar.
O, yaşamın zorluklarıyla çocuk yaşta mücadeleye başlayan ama sesini çok duymadığımız, kendi hayatının kahramanı milyonlarca kadın işçiden biri… Eski trikocu, overlokçu son birkaç senedir “yaşlı refakatçisi” olarak çalışıyor. Hatice Yardımcı, “Sabır, merhamet ve vicdan isteyen bir iş yapıyorum” diye konuşuyor.
Malatya’da konteyner kentlerde yaşayan kadınlarla, beden sağlığı, cinsel sağlık ve hijyenle ilgili yaşadıkları sorunları konuştuğumuz buluşmalarımızın ikincisini 8 Eylül günü gerçekleştirdik. Mamacash desteğiyle sürdürdüğümüz çalışmaya ağırlıklı olarak göçmen kadınlar katıldı. Sorunlar katmerleşmişti. Kâh güldük eğlendik kâh hüzünlendik.
Mahallede yaşayan bazı insanlar tarafından ilçe emniyetine şikayet edilmiş kayısı emekçileri. “Görsel ve ses kirliliği yaptıkları” iddia edilmiş! Hidayet mahallesindeki kadın emekçilerin doldurdukları kasalar, metreler boyunca yerlere serili bezlere dizdikleri kayısılar, “görüntü kirliliği” yaratmış! Açık havada gerçekleştirdikleri bu iş esnasında konuşmaları ise, “ses kirliliği” olarak dilekçeye konu olmuş. İşçi Neslihan, “kayısı patiği “sürecini anlattı.
“Kelimenin tam anlamıyla nefes alamıyoruz çünkü ne hukuki ne sosyal ne toplumsal ne ekonomik açıdan dayanabilecek gücümüz kalmadı. İktidarı gönderme konusunda halk muhalefet partilerinin önünde. Muhalefet partilerinin daha güçlü muhalefet yapması için bekleyecek takat de zaman da yok. Geçinemiyoruz. Cüzdanımızda para yok ama öfke çok.”
Çocuk yaşta evlendirilen Reyhan ve Emel’in hayatı hane halkına hizmet etmekle geçmiş. 6 ve 20 Şubat depremleri hayatlarını daha da zorlaştırmış… Pahalılıkla baş etmeye çalışırken kendi ihtiyaçlarını unutmuşlar. Çocukları için sağlıklı ve güvenli bir ortam yaratmaya çalışıyorlar. Konteyner kent koşullarında ne kadar mümkün?
Hemen hepimiz günbegün fakirleştiğimizin farkındayız ama sanırım bazılarımız bunu kabul etmekte biraz zorlanıyor. Nihayet fakiri kendimizin dışında aramaktan vazgeçip, kendimiz dahil ülkenin fakirlerini yan yana getirerek bu gidişe dur demenin yollarını bulma zarureti, dört yanımızı sardıkça sarıyor.