1 Mayıs’ta bakım emeğini tartıştık

Kadınİşçi  bu yılın 1 Mayıs etkinlikleri çerçevesinde,  bir zoom toplantısı düzenleyerek, ücretli, ücretsiz bakım emeğini tartıştı.  2 Mayıs Pazar Günü 15.00- 19.00 saatleri arasında düzenlenen etkinliğe, 63 kadın katıldı. Serbest kürsü bölümünde ise kadınlar kendi bakım emeği deneyimlerini dile getirdiler.
Paylaş:
Haber Merkezi

Kadınİşçi  bu yılın 1 Mayıs etkinlikleri çerçevesinde,  bir zoom toplantısı düzenleyerek, ücretli, ücretsiz bakım emeğini tartıştı.  2 Mayıs Pazar Günü 15.00- 19.00 saatleri arasında düzenlenen etkinliğe, 63 kadın katıldı. Serbest kürsü bölümünde ise kadınlar kendi bakım emeği deneyimlerini dile getirdiler.

Bu yıl işçi sınıfı ve kadınlar 1 Mayısı kapatılmanın gölgesinde kutladı. Sokağa çıkma yasağına rağmen Taksim’e çıkanlar da oldu,  işyerlerinde taleplerini yazdıkları dövizlerle, 1 Mayıs Marşı eşliğinde kutlayanlar da.

Kadınİşçi’nin etkinliği,  Eğitim- Sen kadın müzik grubundan kadınların okuduğu 1 Mayıs Marşı ile başladı.  Daha sonra İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Özge İzdeş bakım emeği ve bunun ücretli emeğe yansıması konusunu ele alan sunumuna başladı.  Özge, feministlerin bakım emeğini daha önce de konuştuğunu ama pandemi döneminde yaşanan sağlık krizinin bakım emeğinin ne kadar yaşamsal öneme sahip olduğunu herkese gösterdiğini belirttikten sonra şöyle devam etti  “Pandemiyle beraber bakım emeğinin ücretli kısmında yer alan sağlık çalışanlarının emeğinin ne kadar önemli ve değerli olduğunu görürken yine bir diğer ücretli bakım emeği olan eğitim sisteminin dijitale dönüşmesi ile çok ciddi bir iş yükü açığa çıktı.”

Çoğunlukla hane içinde kadınlar tarafından gerçekleştirilen ücretsiz bakım emeği konusundaki bu farkedişin, kadınların bakım emeğine desteklerin artmasına hizmet etmediğini, bu hizmetlerin çok cüzi kaldığını belirttikten sonra bakım emeğinin ilişkisel yönüne de vurgu yaparak  “Bakım emeği çok emek yoğun bir çalışma biçimi ve ilişkisel, dolayısıyla bazı yönleri ile metalaşabilen bazı yönleri ile metalaşamayan bir emek türünden bahsediyoruz.  Özetle tümünü piyasaya devretmemizin mümkün olmadığı bir emek türünden bahsediyoruz.” dedi.

Neoliberal politikalarla devletin bu alandan geri çekildiğini, bu boşluğu ailenin doldurulması için bıraktığını, bu durumun en çok kadınları sıkıştırdığını belirten İzdeş, bakım emeğinin bir sistem sorunu olduğunun da altını çizerek  “Bizim bakım emeğimizi umursamayan bu sistem, insanların yeniden üretimini umursamayan ve her şeyi piyasaya terk eden bu sistem sonunda bizi yeni bir barbarlık çağının eşiğine getirdi ancak bizler bakımın ve umursamanın merkezde olduğu yeni bir dünya talep etmeliyiz.” dedi.

Hemşire emeği: Görünmeyen emek

İpek Deniz, hemşire emeğinin tümüyle görünmeyen bir emek türü olduğunu söyleyerek başladı konuşmasına. Kendisine sorduklarında hâlâ belli bir iş tanımı yapamadığını belirten İpek  şöyle devam etti : “ Biz bu meslekte, devletin, ailenin boşluklarını dolduruyoruz aslında. Mesela hastaya ailesi gelip bakmaz o boşluğu biz doldururuz. Ona biz bakarız. Yemeğini yediren, suyunu veren olmaz biz yaparız. Ama bizim hastaya su vermemiz bir işmiş gibi asla görülmüyor. ‘Eline mi yapışır?’ bizim yaptığımız her işe eline mi yapışır, diye bakılıyor. Biz sürekli bunu duyuyoruz. Şunu da yap eline mi yapışır, bunu da yap eline mi yapışır?”

2007 yılından sonra işe alınan erkek hemşireler meselesine de değinen İpek, erkek hemşirelerin iş tanımlarının kendilerine göre çok daha net olduğunu da değinerek “Ama kim nerelerde çalışıyor diye bakarsanız kadınlar bakım ağırlıklı yerlerde, erkekler ayaktan tedavi kısımları ya da yönetici pozisyonlarında görev alıyorlar. Cinsiyetçi bir iş bölümü var anlayacağınız.” dedi.

Pandemi döneminde ilk kez görünüp alkışlandıklarını ama sorunlarının hiçbir biçimde çözülmediğini belirterek, hemşirelerin ve temizlik çalışanlarının bu dönemde ciddi sorunlarla baş başa bırakıldığını da sözlerine ekleyen İpek, “Pandemide çok zorluklar yaşadık, hâlâ da yaşıyoruz. Maskelere ulaşamadık. Maskeleri hiyerarşik olarak dağıttılar. Kronik hastalığı olan sağlık çalışanları çalışmıyorken temizlik çalışanları çalışmaya devam etti. Yandaş kişiler sahadan çekildi, riske girmediler hiç. Çocuklarımız ortada kaldı. Bakacak kimseyi bulamadık. Bakım krizi yaşadık. Hijyen ve temizlik yükü çok arttı, hem evde hem işte.”

İpek, hemşirelerin bakım emeği ile tanımlandığını ama bu bakımın sınırı olmadığının altını çizdikten sonra “Size beyaz melekler diyorlar, sizin hakkınız ödenmez diyorlar… Hakkımızı da ödemediler gerçekten de”  diye eleştirilerini dile getirdi.

Hemşire emeğinin toplumsal cinsiyet yönüne vurgu yapan doğum hemşiresi Nilgün Kutal ise hemşirelerin tarihin şifacı kadınları olduğuna vurgu yaptıktan sonra, 15-16 yaşlarında yatılı okullarda okutulan hemşirelere daha başlangıçtan itibaren toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl öğretildiğini anlattı.

Hemşireliğin bir meslek olarak anlaşılmasının bile erkeklerin bu işe başlamasıyla mümkün olduğunu söyleyen Nilgün şöyle devam etti. “2007‘den sonra erkekler geldi başımıza bela oldular. Onlar gelince bir meslek olduğumuz anlaşıldı ama yönetim kadrolarında hep onlar var. Pandemide zorluklardan kaçtılar. Liyakatsiz ve deneyimsizler. Ama işte onlarla da bireysel olarak bir yere kadar mücadele edebiliyorsunuz

Hastaların her türlü bakım işleriyle ilgilendiklerini belirten Nilgün, pandemi döneminde çocuk bakımı alanında yaşadıkları sıkıntıyı ise şöyle anlattı: “Pandemide kadın doğum acilde çalışıyordum. Biz pandemide herkesin markete bile çift eldivenlerle gittiği zaman biz çocuklarımızı kliniklere getirdik, orada baktık besledik. Çünkü başka şansımız yoktu. Herkes bizden kaçtı hasta oluruz korkusu ile. 16 saat çalıştık maddi karşılığını alamadık. Klinik şefleri bütün primleri aldı. Temizlikçiler, güvenlikçiler hiçbir şey alamadı. Maske bile verilmedi onlara düzgün bir şekilde. Ve işsizlik korkusu ile hesap soramadılar

Etkinliğin serbest kürsü bölümünde sendikacı kadınlar Kadıköy ve Şişli Belediyesi’nde imzalanan toplu sözleşme ile bakım emeği konusunda elde edilen kazanımlara dikkat çekerken, sendika üyesi ve çeşitli sivil toplum örgütlerinden kadınlar da kendi eviçi bakım emeği deneyimlerini anlattılar…

Paylaş:

Benzer İçerikler

Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yoksullaşma 2023’de kadın işçi yaşamına damgasını vurdu. Grev ve direnişlerde kadın işçiler en öndeydi. Kadınların kadın işçilerin mücadelesi 2024’te de devam edecek. Herkese mutlu ve dayanışma dolu bir yıl diliyoruz.
Kadın işçiler erkek egemenliğine, eşitsizliklere, sömürü düzenine karşı 1 Mayıs meydanlarında olacaklarını söylüyor. Yaklaşan seçimler nedeniyle bu yıl 1 Mayıs’ın daha da kritik olduğunu belirtiyorlar. “Çıkarabildiğimiz kadar ses çıkarmalıyız, olabildiğimizce çok olmalıyız. Bu düzeni biz kadınlar değiştireceğiz” diyorlar.
Samandağ’da depremden sağ kurtulan bir kadınla konuşuyoruz. Çadırda kalıyorlar, evleri hasarlı. Kadın çocuklara ve yaşlılara bakıyor, yemek pişiriyor, onların psikolojileriyle ilgileniyor. Kendi psikolojisi de berbat. “Kadınsal ihtiyaçların” devam ettiğini söylüyor.
Son 15 yılda 374 kamu kreşi kapatıldı. 3-5 yaş grubunda üç milyona yakın çocuk bu hizmetten yararlanamıyor. 13 milyon kadın, çocuk baktığı için iş bile arayamıyor. “Özel kreşlere paramız yetmediği için çocuğumuzla eve kapanmak istemiyoruz” diyen TİP’li Kadınlar, “Çocuklar kreşe, kadınlar işe” sloganıyla kampanya başlattı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!