Hatay’da kadınlar dayanışmanın kesilmesinden korkuyor

Hatay Samandağ’daki kadınlara Mor Tır’ın getirdiği malzemeleri dağıtan feministler, izlenimlerini aktardı. Kadınların yaslarını bile yaşayamadığı ve yine yalnız bırakılmaktan korktuğunu anlatan feministler, dayanışmayı akut ihtiyaçların da ötesine taşıyarak sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekti.
Paylaş:

Afet için Feminist Dayanışma Grubu’ndan kadınlar, Hatay Samandağ’a gönderdikleri Mor Tır’daki malzemelerin dağıtımını tamamladıktan sonra İstanbul’a döndü. Samandağ’daki depoda görüştüğümüz kadınlar izlenimlerini aktardı; önümüzdeki süreçte deprem bölgelerindeki kadınlarla feminist dayanışmanın nasıl sürdürülebilir kılınacağına dair görüşlerini paylaştı.

Kadınlar ağlayamıyor

Pınar, iki çadırda dört beş ailenin birlikte kalması sonucu mahremiyetin ortadan kalktığını, bu nedenle insanlar arasında çatışmaların başladığını söyledi. Kadınların bir yandan çocuklarla ilgilenirken diğer yandan temel ihtiyaçların peşinde koştuğunu, yasını yaşayamadığını anlatan Pınar, çocukların sürekli enkazlardan çıkan ölülerden söz ettiğini, ergenlerin ise çok sessizleştiğini ve içine kapandığını belirtti.

Bölgede su ve hijyen sorununun hâlâ ciddi boyutta olduğuna dikkat çeken Pınar, bitlenme ve uyuz vakalarının giderek yayıldığını, çadırların çok kalabalık olmasının bu sorunu daha da büyüttüğünü aktardı.

Kadınların ciddi bir güven problemi yaşadığını da dile getiren Pınar, “Çünkü biliyorsunuz ilk zamanlarda kimse yoktu, yapayalnızlardı. Bugün bir şekilde yakaladığı yerden bir koli alabiliyor ama üç beş gün sonra ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bence hayata dair güvenlerini tamamen kaybetmiş durumdalar” dedi.

Sokakların güvenliğini sağlamak yetmez

İrem ise Samandağ’da gönüllü sayısının ve yardımların giderek azaldığını belirterek, dayanışmanın sürdürülebilir kılınmasının önemine dikkat çekti.

Acil ihtiyaçlara yönelik çalışmaların yanı sıra bölgede psikososyal destek mekanizmalarının kurulması gerektiğini vurgulayan İrem, “Erkek şiddeti de devam edecek. Devletin birçok kurumu kendini askıya aldığı için yalnızca su vb. konusunda değil, bu alanlarda da devleti zorlamamız gerekiyor. Sokaklarda çok fazla polis, jandarma görüyoruz ama sokakların güvenliğini sağlamakla iş bitmiyor. Hane içinde de şiddet var. Kadınların zor durumda kaldıklarında, desteğe ihtiyaç duyduklarında erişebilecekleri mekanizmaların kurulması lazım” diye konuştu.

Adıyaman’daki kadın çadırında yürüttükleri dayanışma faaliyetlerine de değinen İrem, “Hatay’a gelmeye de devam edeceğiz. Kadınlarla iletişim içinde olmayı ve feminist dayanışmamızı sürdüreceğiz. Birbirimizin çaresiyiz” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Afet için Feminist Dayanışma

Paylaş:

Benzer İçerikler

EŞİK’in raporuna göre, depremi böyle büyük bir afete çeviren doğa değil; erkek egemen, ayrımcı, rantçı, tekçi, reisçi devlet anlayışı. Raporda, 18 yaş üstü tüm kadınlara özel nakdi destek verilmesi, kreş ve bakım merkezlerinin açılması, erkek şiddetine karşı koruma mekanizmalarının acilen oluşturulması talep ediliyor.
Emine, hayatı boyunca kayıtdışı çalışmış tarım işçisi bir kadın… Emekli olabilmek için 11 yıldır sigorta primlerini kendisi ödüyordu. Önce devlet prim ücretlerine fahiş zam yaptı, ardından deprem oldu. Şimdi Hatay’da derme çatma bir çadırda yaşam mücadelesi veriyor. “Artık prim ödemem mümkün değil, emeklilik benim için hayal oldu” diyor.
Hatay’da kadınların 8 Mart eyleminde kurdukları yaşam zincirine katılan HDP Milletvekili Züheyla Gülüm, eylem öncesinde Kadınİşçi’ye konuştu.
Şiddet dolu evliliğini zor da olsa bitirmiş, yeni bir hayat kurmuş, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın… Depremde yalnız evini, işini ve sevdiklerini değil, özgürlüğünü de kaybettiğini söylüyor. “Önce iş bulmam lazım” diyor, “Yoksa asla özgür bir alanım, kendi hayatım olmayacak. Tek istediğim kendime ait bir hayat.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!