Malatya’da yaşıyor. 6 Şubat 2023 tarihindeki büyük depremde bölgede binlerce insan hayatını kaybetti, pek çok insan yaralandı, pek çoğunun hayatı tümden değişti. Depremden en çok etkilenenler ise kadınlar ve çocuklar oldu. Emine de depremden sonra Malatya’da dört çocuğu ile birlikte konteyner da hayatını sürdürmeye çalışıyor.
O, 41 yaşında. Malatya’da dördü erkek, beşi kız dokuz çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. “Çok şükür baskıcı bir ailede büyümedik; anlayışlı anne- baba ve abilerdi. Biz kızların hayatını zorlaştıran katı kuralcı bir aile değildi. Yataklarımız yer yatağıydı örneğin biz kesinlikle yer yataklarını kaldırmazdık, onları ağır olduğu için abimler kaldırırdı. Eğer abimler yoksa babam kendisi yataklığa kaldırırdı.”
Babası ve annesi kızları erkek çocuklara, abilere ezdirmezmiş. Annesi ekmek yaparken ağabeylerinin ona yardım ettiğini, saçta ekmekleri çevirdiğini hatırlıyor. “Bizde erkekler oturacak, kızlar onlara hizmet edecek böyle bir şey yoktu. Herkes iş yapardı sadece evin bütçesi babamın kontrolündeydi. Çalıştığımızı babama verirdik onda toplanırdı. Babam o konuda biraz tutucuydu mesela anneme harçlık verirdi.” Aile içindeki demokrasi de bir yere kadarmış demek ki.
Genellikle kadınlar çalışırdı
Evlenmeden önce epey uzun bir süre kayısı fabrikasında sigortasız çalışıyormuş. O dönemde fabrikalarda hemen hemen herkesin sigortasız çalıştığını, fabrikaya müfettişler geldiğinde herkesin kamyonlara bindirilip uzaklaştırıldığını söylüyor, “Birkaç kişi bırakıyorlardı, onlara da başkasının sigorta kartını veriyorlardı, düşün 200 eleman vardı, hepsi sigortasız çalışıyordu.”
14 yaşında işe başlayan Emine tek bir fabrikada değil pek çok fabrikada aynı koşullarda çalışmış. “Genellikle kadınlar çalışırdı, ustabaşılar erkekti ama pek baskı yoktu ücretleri pek hatırlamıyorum.” diye anlatıyor, o günleri.
Babasının çalışmadığını, evi çocukların geçindirdiğini, onu okula göndermediğini satır aralarından anlıyoruz. Daha sonra kendisi dışarıdan ortaokulu bitirmiş, şu anda da liseye devam ediyor.
Tam bir köleydim
21 yaşında evlenip, 22 yaşında anne oluyor. İki kız, iki oğlan dört çocuğu var.
“Evlenmeden sigortalı güvenceli bir işyerinde hiç çalışmadım.
Evliyken çok ekonomik zorluk yaşadım ama eşim bir gün dahi çalışmama müsaade etmedi. Evliliğim boyunca kafese hapse edilmiş bir kuş gibiydim.”
Ailesinin karşı çıkmasına rağmen eşiyle severek evlendiğini ama 17 yıl boyunca şiddet ve psikolojik taciz yaşadığını anlatıyor. “Kapının önüne dahi çıkamadım. Sadece ona hizmet et sadece ona yemek pişir hizmetini gör… Aşırı abartılı kıskançlıkları vardı. Çocuk doğur, çocuk bak tam bir köleydim. Hakaretler küfürler yetmezmiş gibi bir de eve gelen misafirle yakıştırmalar… Haysiyetimi kırması, baskılar, dayak, işkence dolu bir hayat…”
Emine’nin çalışmasına müsaade etmeyen koca, ev giderleri için de para vermezmiş ona, çocukları makarna ve pilavla beslermiş. Başka şeyler almaya parası hiçbir zaman yetmiyor. “Eşim halamın oğluydu Aslında ayrılmayı çok istiyordum ama ailemin karşı çıkmasından dolayı hep sessiz kaldım. En büyük şansım annem ve kız kardeşlerimle aramın çok iyi olmasıydı. Onları arayıp, konuşup, dertleşebiliyordum.”
Nihayet ailesini ikna edip boşanıyor Emine. İki yıldır hür, çocuklarıyla mutlu bir hayatı olduğunu belirtiyor. Fakat yıllardır sigortasız çalıştırılmış olmanın sıkıntısını çekiyor. “Sigortam olmuş olsaydı şimdi emeklilik hak etmiş olurdum. En azından küçük te olsa bir güvencem olurdu. Evin içinde yıllarca çalışmama rağmen emeğim hiç görünmedi. Eşim evliliğimizde hiç sigortalı çalışmadı nedenini sorduğumda ‘ben sigortalı çalışırsam öldüğümde sen benim maaşımı alırsın’ diyordu. Böyle bir adam kadının evde yaptıklarını görür mü? Onun için evin hizmetçisiydim.”
Burada dayanışma var
Depremden önce kirada oturuyorlarmış, aileden kayıp olmadığı için şükrediyor ama evlerinde hasar oluştuğu için şu anda çocuklarla birlikte konteynerde yaşıyor. “Bir taraftan bebeğimi büyütüp, çocuklarımı okutmaya çalışıyorum, her kadın gibi yaşamak için mücadeleye devam ediyorum. Kendimi çocuklarımla birlikte burada daha güvende mutlu ve huzurlu hissediyoruz. Evin yıkılma korkusu yok.”
Başlangıçta yardımlarla geçindiğini ama bu arada boş durmadığını, tereyağı, pekmez satıp kazandığı parayla borçlarını kapatıp, çocukların ihtiyaçlarını karşıladığını övünerek anlatıyor. Evde küçük bir bebeği var, çocuklar okula gidip geliyorlar, büyüyorlar.
Baskı ve şiddet dolu bir yaşamdan sonra konteynerdeki hayatından memnun.
“Birbirimize bağlı dört- beş aileyiz. Burada güzel bir dayanışma birbirine destek olma, sahip çıkma var. Çocuklar hastalansa, ateşlense bir şey olsa kimin arabası varsa hemen yardım ediyor. Çocuklarımızı birbirimize rahatlıkla emanet edebiliyoruz. Bu yönden çok şanslıyız. Hayatımdan, gençliğimden çalınanı yok sayıp, bir dönemi kapatıp çocuklarımla birlikte hayatımızda yepyeni sayfalar açıyoruz.”