Editörden

Bu yıl 8 Mart’ta kadınlar olarak yas, isyan ve mücadele azmiyle sokaklardayız. Depremde on binlerce insan yaşamını yitirdi. Bunun bir doğa olayı değil, insan eliyle işlenen cinayet olduğunun farkındayız. Birbirimizin aklına, duruşuna, mücadele azmine ve bunların birleştirilmesine; feminist politikaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var…
AKP, 2018 seçimlerinde kadınların işgücüne katılım oranını yüzde 41’e yükselteceğini söylemişti. Bugün TÜİK verilerinde bile bu oran yüzde 31,7 civarında. 20 yıldır uyguladıkları kadın emek piyasalarını esnekleştirme politikalarının sonucu, zirveye çıkan genç kadın işsizliği oldu.
Asgari ücreti, kadın ücretlerini tartışırken sınıf dahilindeki toplumsal cinsiyet temelli iktidar ilişkilerini bir kenara atarsak, küresel kapitalizmi ayakta tutan kadınların devasa ücretsiz emeğini de gözden kaçırmış oluruz. Bu da “son tahlilde” sınıfın da zararınadır.
Yeni kurulan sendikalarda, başlangıçtan itibaren yönetimlerde yer alıyorlar. Grup örgütlenmeleri oluşturuyorlar. Büyük sendikalarda kadın çalışmalarını kurumsallaştırmaya çalışıyorlar. Sendikalarına rağmen kadınlar üye olmaya, aktif çalışmaya devam ediyorlar. Bu kadar dirençten bir şeyler çıkacak gibi görünüyor.
Kadınların sendikal yönetimlerde yer alması için çok çalışmaları, örgütlenme çalışmalarında daha çok yer almaları, erkeklerden bir şey istememeleri gerekiyormuş; oysa kota, eşit temsil, eşbaşkanlık yıllardır sendikalarda mücadele veren kadınlar sayesinde var, sendikalı erkeklerin bir lütfu değil…
Asgari ücretin toplumsal cinsiyet boyutu var. Kadınlar emek piyasalarının en düşük ücretli çalışanları olduğu ve kadın erkek ücretleri arasında ciddi bir makas bulunduğu için asgari ücret bizim açımızdan daha önemli. Varlığı, bir miktar denge sağlayabilir. Ama patriyarka ortadan kalkmadan gerçek ücret eşitliğine ulaşmak da mümkün görünmüyor.
Geçtiğimiz günlerde Madagaskar’da tekstil, ayakkabı, deri sektöründen sendikacılar bir kadının başkanlığında toplanarak Covid sonrasında “sendikal örgütlenme dinamikleri”ni tartıştı, kararlar aldı. Bizim sendika kişilerinin uzun zamandır gündeme getirmedikleri iç örgütlenmeye dair pek çok mesele herkesin önünde masaya yatırıldı. Bu vesileyle “iç meselelere, sendikal sırlara” bakalım dedik.
Savaş ve barış cinsiyetlidir. Savaşları erkekler çıkarır ama sonuçlarından en çok kadınlar ve çocuklar etkilenir. Kadınlar için savaş, erkek şiddeti, yoksulluk, göç ve kayıplar anlamına gelir. O nedenle barış süreçlerinde kadınlar en ön saflarda yer almalılar.  
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!