Nafakada mevcut düzenlemeler şu an için yeterlidir!

Yoksulluğun derinleştiği, bu dönemde 6. Yargı paketi içerisinde nafakanın süreli olması yine gündeme geldi. Cebimizdeki 20 lira 1 lira oldu bu sorun olmadı ama evlilik boyunca ev icinde ücretsiz emek harcamış kadınlara verilen komik rakamlar yine sorun oldu. Nafaka konusunda mevcut yasal düzenlemeler şu an için önemlidir ve yeterlidir. Herhangi bir değişikliğe gerek yoktur.
Paylaş:

En tartışılmaması gereken dönemde nafakanın sınırlandırılması konusu gündeme taşınınca; önce kadınlar ve çocuklar sözünü sadece filmlerde iyi anlamda kullandıklarını bir kez daha görmüş olduk. Ekonomik kriz dönemlerinde ilk gözden çıkarılanların kadınlar ve çocuklar olduğu aşikar. Bunu nafaka meselesinde daha iyi anlıyoruz.

Öncelikle ekonomik krizin sebebinin kadınlara ve çocuklara ödenen nafaka olmadığının tespitini yaparak söze başlamak sonraki söyleyeceklerimizi de açıklığa kavuşturacaktır. Ekonomik dalgalanmalardan en başta gelir kaynaklarına erişimde dezavantajlı grupların etkileyeceğini de tespitimize katalım.

Bundan sonra genel olarak sorunun temeli olan eşitsiz gelir dağılımının üzerinden atlayarak; zaten ekonomik eşitsizlik sonucu ortaya çıkan nafakayı hedef almak, meselenin adalet meselesi olmadığını bizlere gösterir.

Komik rakamlar sorun oldu

Döviz kuru artarken ve azalırken yaşanan usulsüzlükler çoğumuzun malumu. Dövizi yüksekten bozup düştükten sonra satın alan zenginler var. Bu yakın zamanda karşımıza çıkan usulsüzlüklerden sadece bir tanesi. Şu süreçte insanların sırtına basıp da paralarına para katanlar, nafaka alanlar kadar konuşulmadı güzel ülkemde. Cebimizdeki 20 lira 1 lira oldu bu sorun olmadı ama evlilik boyunca bütün yükü sırtlanmış iş hayatına katılamamış kadınlara verilen, kendi öz evlatlarına verilen  200-400 TLl[1] gibi komik rakamlar sorun oldu.

Nafaka konusunun kanuni dayanağına baktığımızda; Medeni Kanun’un 175. Maddesi, yoksulluk nafakasını düzenler ve kadına verilir, demez. Yani eşler arasında eğer ki yoksulluğa düşecek bir taraf varsa ve kusuru daha ağır değilse, ‘gücü oranında nafaka verir’, der. Medeni Kanun kadın-erkek ayrımı yapmaz. Algıda nafakanın kadının üzerinden değerlendirilmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor. Çünkü kadınların ekonomiye katılımı veya ekonomik olarak güçlenmesi önünde engeller var. Simone de Beauvoir’un şu meşhur sözü gibi „Kadını götürüp mutfağa kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşıyoruz. Kanatlarını kesiyoruz, uçamıyor diye yakınıyoruz.”

Kadınların çok azı yararlanıyor

Mevcut düzenleme uzun deneyimler sonucu ortaya çıkan bir uygulamadır. Bu düzenlemeye göre nafaka her koşulda „sınırsız“ değildir. Nafaka ödeyen veya alan kişi, şartların değişmesi halinde mahkemeye giderek, yeni bir değerlendirme isteyebilir. Kanun kapsamında ödenen nafaka miktarında ise ‘gücü oranın da katılır’ hükmü var. Hâkim nafakayı belirlemek için, eşlerin sosyo-ekonomik durum araştırması istiyor, çıkan sonuca bakarak ödenecek nafaka miktarını takdir ediyor. Bu durumda kimi hurafelerin de kanunen mümkün olmadığı (kadın daha zengin olmasına rağmen nafaka alıyor, adam sokakta yaşıyor yine de eşine nafaka ödüyor gibi…) aşikardır.

Öte yandan, sanki içinde bulunduğumuz ataerkil düzlemden bihabermişiz gibi kadınların sahip olduğu haklar onlara zahmetsiz sunuluyormuş gibi algılanıyor. Nafakaya ulaşmak maalesef kadınlar için çok zor. Hem mahkeme önünde hem de icra aşamasında kadınlar bu zorluklar nedeniyle haklarından vazgeçmek zorunda kalıyorlar. İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosunda Bulunan 2017 Ve 2018 Atama Tarihli, Karara Çıkmış Boşanma Dosyalarındaki Yoksulluk Nafakası Kararlarına Dair Rapor’a göre, „…Yoksulluk nafakası ile ilgili olarak işin esasına girilmiş olan toplam 1.023 dosya incelenmiş olup bu dosyaların yalnızca 125 tanesinde kadın için yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Elimizdeki verilere göre dosyaların yaklaşık yüzde 88‘inde o ya da bu sebeple yoksulluk nafakası kararı verilmemiştir. Çekişmeli boşanma davalarında verilmiş olan yoksulluk nafakalarının ortalaması aylık 381,63 TL’ye tekabül etmektedir.“[2] denilmektedir. Yani avukat tutamadığı için adli yardıma başvurmuş ve yapılan inceleme sonucu  sosyo-ekonomik durumunun avukat tutmaya yeterli olmadığı tespit edilmiş kadınların yaklaşık %80’i nafaka alamamıştır. Bunun anlamını hep beraber düşünelim.

CEDAW- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ

Madde 3-Taraf devletler özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün  uygun önlemleri alacaklardır.

Madde 4/1-      Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalaa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verilecektir.

Netice olarak mevcut yasal düzenlemeler şu an için önemlidir ve yeterlidir. Herhangi bir değişikliğe gerek yoktur. Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve Anayasamızın eşitlik ilkesi gereği, toplumsal eşitlik kuruluncaya kadar bu düzenlemeleri değiştirmek bizi adaletsizliğe sürükler. Bu nedenle gerçek adalet için; toplumsal eşitlik mücadelesine, nafaka ödemek istemeyen erkekleri de bekliyoruz.

[1] Kadın Dayanışma Vakfının  2019 yılı raporuna göre nafakanın yüzde 66,4’ü 0-500 lira arasında olup ortalaması 262 liradır. Tüm aralıklar için mahkemelerce verilen nafaka miktarlarının ortalamasının ise sadece 370 lira.

[2] Raporun tamamı için: https://bianet.org/system/uploads/1/files/attachments/000/002/925/original/NAFAKA_RAPORU_-_MAKALE_%282%29-d%C3%B6n%C3%BC%C5%9Ft%C3%BCr%C3%BCld%C3%BC_%282%29.pdf?1584011689

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!