Ücret Patriyarkası

Caliban ve Cadı isimli eseriyle tanıdığımız maddeci feminist, otonomist, aktivist ve akademisyen Silvia Federici, 'Ücret Patriyarkası'* isimli kitabıyla bu kez bize Marx’ın temel metinlerini tekrar gözden geçirme ve patriyarkanın ücret halini tartışma imkânı sunuyor.
Paylaş:
Feryal Saygılıgil
Feryal Saygılıgil
s.feryal@gmail.com

Kitapta Federici, ilk olarak 1970’li yıllarda feministlerin tartışmaya açtığı ev içi emek ve ücret meselesinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, Marx’ın gözden kaçırdığı önemsiz bir ihmali olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Marx’ın emek kuramı kabaca “doğrudan artıkdeğer üreten ve toplumsal iş bölümünün parçası olan üretken emekle doğrudan artık değer üretmeyen, ücreti kapitalistin üretken emeğin sonucunda oluşan artıkdeğere el koymasıyla edindiği kârla karşılanan üretken olmayan emek olmak üzere ikiye ayrılabilir.” Yani doğrudan meta üreten işçiler “üretken emek”** olarak görülür. Yeniden üretim süreçlerine dâhil edilen ev içi emek “doğal” etkinlik kılıfına büründürülür.

Federici’nin kitabında altını çizdiği bir başka konu ise ırk ve toplumsal cinsiyet hakkında Marx’ın ciddi bir tahlilinin olmamasıdır. Bunu şöyle ifade eder: “Cinsiyet ve ırk ayrımından başlayarak kapitalizmin dünya proletaryası dâhilinde oluşturduğu ayrılıklardır. Marx, yazılarında ve Birinci Enternasyonal’in sekreteri sıfatıyla yaptığı müdahalelerde hem patriyarkal ilişkileri hem ırkçılığı kınamış olsa da eserlerinde kapitalizmin tarihi boyunca özellikle ırk ve toplumsal cinsiyet temelinde inşa ettiği emek hiyerarşilerine ve bu hiyerarşilerin sonuçlarına dair, gerek kapitalizmin gelişiminin gerekse sınıf dayanışmasının geçtiği yolları anlamayı sağlayacak ciddi bir tahlile rastlamayız. Feminist perspektif burada da elzemdir.”

Kitaba ismini veren ücret patriyarkası’nı şöyle tanımlar Federici: “Kadınların karşılığı ödenmemiş ev içi emeği, ücretlerindeki hatırı sayılır artışla birlikte 20’nci yüzyılın başında gayriresmî bir yeni cinsiyet sözleşmesinin, çiçeği burnunda bir patriyarkal düzenin temeli haline gelmiştir.” Başka bir deyişle, kapitalistlerin serveti kadınların karşılıksız ev içi emekleri üzerinden birikmektedir.   

Kitapta yer alan “Marx’ın Kapital’inde Toplumsal Cinsiyet ve Yeniden Üretim” başlıklı makaleye göre, Marx’ın ev içi emek meselesini kuramlaştırmamasının nedeni, endüstriyel üretimin gelişimiyle birlikte kadınların endüstrideki istihdamının genişleyeceğine inanmasıdır. Federici’ye göre Marx, toplumsal yeniden üretimin önemini idrak edememişti. Kapital’in birinci cildinde toplumsal cinsiyete dair bir farkındalık olsa da bu yeterli değildir. Çok kısa soluklu gözlemlerden oluşur. Buna karşın Federici, “Marx, Feminizm ve Müştereklerin İnşası” isimli makalesinde Marx’ın tarihsel materyalist yönteminin feministler açısından öneminin hakkını teslim eder. Ona göre toplumsal tahakkümün, kökleri özgül bir iş örgütlenmesine dayanan tarihsel bir sonuç olduğunu fark etmek, kadınlar üzerinde özgürleştirici bir etki yaratmıştır.    

Sermayenin aileci politikaları                                  

Kitabın “19.Yüzyıl İngilteresi’nde Ev İçi Emeğin İnşası ve Ücret Patriyarkası” ve “ABD ve Britanya’da Seks İşçiliğinin Kökenleri ve Gelişimi” başlıklı son iki makalesi de Marx’ın sermayenin planlaması ve sınıf mücadelesi gibi kavramalarını genişletmeye, yeniden tartışmaya olan ihtiyacı göstermektedir. Federici, feministlerin tartıştığı “aile ücreti” meselesini yeniden ve yeniden hatırlatır bu iki metinde. Sermayenin ve devletin daha üretken bir işçi sınıfı ortaya çıkarmak için geliştirdikleri aileci politikaları gözler önüne serer. Şu satırlar oldukça çarpıcı: “Sözü geçen iki bölüm de, Marx’ın varsayımının aksine, emek gücünün yeniden üretiminin tek başına piyasa tarafından gerçekleşmediğinin ve sınıf mücadelesinin yalnızca fabrikalarda değil bedenlerimizde de verildiğinin kanıtıdır. Bu mücadele sırf emekle sermaye arasında değil, proletarya dâhilinde de, erkeklerin, özellikle de ücret aldıklarında, kadınlar nezdinde devletin aile ve topluluğun geneli içindeki temsilcisi olmayı kabul etmeleri ölçüsünde verilmektedir.”  

Federici, Marx’ın “yabancılaşmış emek” kavramından yola çıkarak erkek işçinin kendini çalışmadığı zaman “evinde” hissetmesi için “yeni “nedenleri olduğunu söyler ve bunları tartışır. Marx’ın temel metinlerini tekrar gözden geçirmek, patriyarkanın ücret halini tartışmak için Silvia Federici’nin kitabını vakit kaybetmeden okuyalım. 

*Ücret Patriyarkası, Marx, Toplumsal Cinsiyet ve Feminizm Notları (çev.: Reha Kuldaşlı, Kasım 2022, Sel Yayıncılık)

**Bkz. Grundrisse, Sol Yayınları, s.217.  

Fotoğraf: New Frame

Paylaş:

Benzer İçerikler

Toplumsal Tarih Şubat sayısında “ezberleri sorgulayan emek tarihini ele alırken” feminist tarihçilerin makalelerine yer veriyor. Bunun yanı sıra erkek tarihçiler de bu kez kadınları görmezden gelmemişler. Hadi hayırlısı, diyelim…
Kadınlardan söz eden, kadınların ilişkisi üzerine bir kitap bu. Anne-kız ilişkisi, bakım emeği, ücretli emek, lezbiyen olmak hakkında düşündürücü bir edebi metin. Aileyi yeniden sorgulamamıza, yaşlanmayı düşünmemize vesile oluyor. Yaşlılığın politik bir durum olduğunun altını çiziyor.
“…bütün yazı hayatım boyunca rahatsız edilmeden geçirdiğim iki saatim hiçbir zaman olmadı.” (Oliphant; aktaran Le Guin, 2020: 117)
“Genel olarak masallarda, kadın ve erkeğin, toplumsal cinsiyet rolleriyle uyumlu biçimde konumlandırıldığını görüyoruz. Buna göre; kadınlar daha çok evdedir, bekârsa beyaz atlı prensi ya da şehzadeyi beklemektedir evlenmek için. Pek çok masalda, kadın ev dışında var olabilmek için erkek kılığına girmekte, ancak erkek gibi göründüğünde bir işte çalışabilmektedir.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!