Maraş merkezli Hascevher Grubu, 1993 yılından bu yana metal mutfak eşyası üretimi yapıyor. 2006 yılında Maraş’ta günlük 40 ton üretim kapasiteli Open-End tesisini kuran grup, Hascevher Tekstil’i kurduktan sonra 2020’de Niğde’ye yatırım kararı aldı. Bor ilçesindeki tesiste pamuk ipliği üretimi yapılıyor. Günlük yaklaşık 40 ton civarında üretimin yapıldığı fabrika, Bor ilçesinin en büyük sanayi tesisi durumunda. 320 işçinin çalıştığı fabrikada işçiler üç kişilik iş yaptırıldığını fakat ücretin emeklerinin çok altında olduğunu söylüyor.
Haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarılan ve hakları için dava açan kadın işçilerle konuştuk.
“Ayrımcılık işçi servisinde başladı”
2024 yılında işe giren Tülay Gecelen, söze serviste kadına yönelik ayrımcılığın nasıl uygulandığını anlatarak başlıyor. “İşe başladıktan 3 ya da 4 ay sonra biz kadınlara serviste arka 4’lü koltuğa oturmamız söylendi idare tarafından. Tabii ki itiraz ettik. İdareden bize “Maraş’taki fabrikada böyle buranında aynı olması isteniyor” denildi.” Kadınlara ayrılan koltuk sayısının bile çalışan kadın sayısı için yeterli olmadığına vurgu yapan Tülay, kadınların yine arka basamaklarda oturmak zorunda bırakıldığını ancak yaşanan ayrımcılığı kabul etmediklerine vurgu yaptı. “Bizlerde aramızda karar aldık. İlk binen kadın diğer kadın arkadaşlara yer ayırmaya başladı ve böylece ön koltukları aldık. Yeri geldi azarlandık, yeri geldi uyarıldı ama biz onların dediğini değil onlar bizim yaptığımızı kabul etmek zorunda kaldı.” diyen Tülay kadınlar olarak ilk mücadelelerini kazandıklarını belirtti.
Ayrımcılık sadece oturma planı ile sınırlı kalmamış, artan mesai saatleri ile birlikte işçilerin lavaboya bile gitme koşullarının kısıtlandığı süreç başlamış. Tüm baskı ve artan iş yoğunluğuna rağmen çalışmaya devam ettiklerini belirten Tülay, sendikalaşma ile birlikte işçi kıyımına başlandığını dile getiriyor. “Yemeğe bile çıkamadık sustuk ta ki sendikaya üye olana kadar.” diyor.

“İftirayla işten çıkarıldım”
Patronun, işçilerin sendikalaşmasına karşı sert tutum sergilediğini belirten Tülay, “Canan arkadaşımla yazışmalarımı görmüşler telefonu zorla elinden alındığı zaman. İş grubunu haber vermeden değiştirmişler. İşe gittim eve gönderdiler. Israrla işe gittiğim için en son idare gece vardiyasının sabahın da beni çağırdı ve soyunma odasında kavga edip sandalyeleri tekmelediğimi, küfürler ettiğimi söyleyerek iftira attı. Hiçbirini kabul etmedim. Önüme bir kağıt bir de kalem koyarak “savunmanı yaz” dediler. Olmayan olayın savunması olmaz dedim yazacaksın diye baskı yaptılar. Hiçbir suçlamayı kabul etmediğimi yazdım. Ertesi gün e-devlet üzerinden çıkışımın verildiğini gördüm.” Sözleri ile yaşatılan hukuksuzluğun boyutlarını dile getiriyor.
“Korumalarla idare odasına çıkarıldım”
Haksız bir şekilde işten çıkarılmayı kabul etmediğini belirten, hakkını aramak için dava açan Tülay “Bizler tek başımıza evlatlarımızı büyütmek okutmak için hayatlarını hiçe saymış kadınlarız. Hem anne hem baba olduk yapılan haksızlığa susmayacağız asla. İçerideki çalışan birçok kadın arkadaşlarımız hala baskı ve tehdit altında buna artık bir dur denmeli” sözleri ile tüm emekçilere çağrıda bulunuyor.
İşten çıkarılan bir diğer sendika üyesi kadın Zülfiye Özen. Mart ayından itibaren iş yerinde mobbinge maruz kalmış Zülfiye de. “Bayrama az bir vakit kala bir anda makinaların arasına kulaklıklı iri yarı izbandut gibi adamlar gelerek beni müdüriyete götürdüler. İşletmenin küçülmeye gittiğini, işten çıkarmalar yapılacağını ve beni seçtiklerini söylediler.” diye anlatıyor Zülfiye.
İşten çıkarılan ilk isimlerden olan Zülfiye, işten kovulması nedeniyle başka fabrikalarda iş bulmakta da zorlandığını vurguladı. Çocuğuna bakmak zorunda olduğunu hatırlatan Zülfiye, “Bir çocuğum var tek başıma onu okutuyorum ve hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum o fabrikada ağır şartlarda çalışıp molamızı bile kullanmayıp üretim çıksın diye uğraşıp çalışıp didindik ama göze görünmedi. Ben hala iri yarı adamlar gördüğüm zaman irkiliyorum, bizi tabiri caizse tutup kolumuzdan atmak gibi bir şey yaptılar” diyor.

“Kadınsal ihtiyaçlarımızı bile gideremiyorduk”
Hascevher’de insani olmayan koşullarda çalıştıklarını anlatıyor bir diğer işçi Hatice Erdemir. İşlerin yetişmesi için ihtiyaç molasına bile çıkmadıklarını ancak karşılığının korumalar eşliğinde işten çıkarılmak olduğuyla başlıyor sözlerine. “Kadınsal olarak zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk, su içmeye bile gitmediğimiz zamanlar oldu. Üç kişinin yapacağı işi yapıyorduk her şeye rağmen iş yerimiz ekmek teknemiz diye belki düzelir umuduyla sabrediyorduk.” diyor Hatice ve ekliyor “Sürekli zorunlu olarak mesaiye kalıyorduk, ay içinde üç gün işe gitmediğimiz taktirde ceza olarak bir günlük yevmiyemiz kesildi.”
Süheyla Yolcu da sendikalı olduğu için korumalar eşliğinde işten çıkarılan bir diğer kadın işçi. Çalışma koşullarının zorluğundan bahsediyor Süheyla da. “Zordu ama var gücümüzle çalışıyorduk” diyor. Korumlar eşliğinde idareye götürülen Süheyla, “Gittiğimde önüme bir kağıt konularak savunma yazmam gerektiği söylenildi. İçeride bir arkadaşımla tartıştığım ve bu yüzden savunma doldurmam gerektiği söylenildi. Ben de savunma yazmak istemediğimi çünkü böyle bir şeyin yaşanmadığını belirttim. Onlar ise savunma yazmadan odadan çıkamayacağımı belirttiler. Bu olaydan birkaç gün sonra hiç haberdar etmeden tazminatsız çıkışımı vermişler.” Sözleri ile anlatıyor yaşadıklarını. Bu şekilde işten çıkarılan Süheyla, hakları için mücadele etmeye karar verdiğini ve şirkete dava açtığını belirtti.
“Panoda sendika hakkı yazılıydı ama…”
Sendikalaşma sürecine ön ayak olan ve işçi haklarının fabrikada da uygulanması gerektiği için sendikalı olan Canan Yıldız da işten çıkarılan bir diğer kadın. “İş yerinde panoda yazılı olan sendikayla ilgili yazıyı gördüm ve araştırdım üye oldum sonra iş yerim bunu öğrendi ve çalışma şartlarımı zorlaştırdı.” Sözleri ile anlatıyor yaşadığı süreci Canan.
Rutin mesai saatinde işe giden Canan, fabrika kapısından içeri alınmadı. “Güvenlik beni hiçbir açıklama yapmadan idareye götürdü. Odaya girerken işletme müdürü telefonumu vermemi istedi ben de vermek istemedim, zorla elimden alındı ve bana odada hakaret dolu sözler sarf edildi.” sözleri ile dayatılan zorbalığı dile getiriyor. Telefonu karıştırılan Canan da diğer arkadaşları gibi hukuksuzca işten çıkarıldığını e-devlet üzerinden öğreniyor. Emeklerinin karşılığını almak için mücadele ettiklerini belirten Canan da “Hakkımı aramak için mahkeme sürecine baş vurdum. Ben hakkım olanı alamadığım için mağdur oldum. Olmadık sebepten çıkardıkları için işsizlikten yararlanamıyorum, maddi ve manevi durumdan beni zor durumda bıraktılar. Bu süreçten dolayı başka işyerlerine de giremedim” diyor.
İşçiler işten çıkarılırken Kod 50 (İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, iş yerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri 30 günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması) gerekçe gösterildi.