Basmahane’de bir kaynakçı ustası: Reyhan Hanım

Reyhan Ozam, 1946 yılında Bakırköy Bez Fabrikası’nın dökümhanesinde kaynakçı ustası olarak çalışan tek kadındı.  Neriman Hikmet, erkekle tanımlı bu mesleği icra eden kadın işçinin yaşamını merak ederek haberleştirdi. Aradan geçen 75 yılda haber, kullanılan üslup, seçilen kelimeler artık bir tarihi belgeydi.
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com
Necla Akgökçe     nakgokce@gmail.com  

Reyhan Ozam, 1946 yılında Bakırköy Bez Fabrikası’nın dökümhanesinde kaynakçı ustası olarak çalışan tek kadındı.  Neriman Hikmet, erkekle tanımlı bu mesleği icra eden kadın işçinin yaşamını merak ederek haberleştirdi. Aradan geçen 75 yılda haber, kullanılan üslup, seçilen kelimeler artık bir tarihi belgeydi.

Kadınİşçi dostları sağ olsunlar, ara ara ellerindeki tarihi belgeleri, kaynakları bizimle paylaşıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Hakan Koçak Sendika Gazetesi’nin 28 Eylül 1946 tarihinde yayımlanan 5. Sayısı’nda yer alan bir haber küpürü yolladı. Haberi daha önce Kadınİşçi’de hayat hikâyesini yayımladığımız Neriman Hikmet yapmış. Başlık: “Kaynakçı Ustası Ağır İşçi Türk Kadını diyor ki.”  Haber bugün için bile ilginçliğini koruyor, çünkü kaynakçı ustası kadınlara hâlâ çok sık rastlayamıyoruz.

Neriman Hikmet’in iyi habercilik örneği olarak araştırıp bulduğu kaynakçı ustası Reyhan Ozam, o vakitler Bakırköy Bez Fabrikası demirhanesinde çalışmaktaydı. Bu o kadar da şaşırtıcı değil.  Kapitalizmin kitlesel üretime geçtiği dönemde dokuma fabrikaları, Batı’da da bizde de kadınların istihdam edildiği alanların başında geliyor. Evin altındaki işlikte zaten ip eğirip bez dokuyan kadınların fabrikalarda bu işlere geçişi zor olmamıştı.

Burada bir kadın işçi mekânı olarak Bakırköy Bez Fabrikası’na (Basmahane) yakından bakmakta yarar var. Kadın emek tarihi yazılarını veya derlemelerini gözden geçirdiğinizde Bakırköy Bez Fabrikası’nın kuruluşundan itibaren kadın işçilerin yoğun olarak çalıştığı bir iş yeri olarak değerlendirildiğini görürüz.  Başlangıçta Yahudi, Ermeni, Rum kadınlar çalışırken, daha sonra Müslüman kadınlara çalışma izni çıkınca onlar da buraya müracaat edip işe girmeye başladılar.

Bugün bile kadın ağırlıklı işyerlerini yakından incelediğinizde orada mutlaka bir kadın emeği geçmişi bulursunuz.  Bu işe talip olan kadınlar açısından da orada bir kadın nüfusunun bulunması patriyark baba ve kocaların ikna edilmesi konusunda son derece kullanışlı bir sebeptir.

Kız çocukları ve kadın işçiler çalışırdı

Lütfi Erişçi Türkiye’de İşçi Sınıfının Tarihi isimli kitabında,  Bakırköy Bez fabrikasında kız çocuklarının ve kadın işçilerin bir hayli yoğun olduğunu yazar. Kadın emeğine dair birkaç derlemede de ikincil kaynaklardan hareketle kadın sayısının fazla olduğu vurgulanır.

Küpür elime geçtikten sonra internetten bir tarama yapayım bakayım yeni bir şey var mı, diye düşündüm. 2017 yılında yazılmış Aslı Nur Sencer’in Devletçilik Döneminde Tekstil Sektörünün Gelişimi ve Bakırköy Bez Fabrikası (1934- 1950) isimli çalışmasına denk geldim. Birkaç alıntıdan hareketle Bakırköy Bez Fabrikasının tartışmalı olmakla birlikte 1850 yılında Barutçubaşı Ohannes tarafından Basmahane adı altında kurulduğu belirtiliyor. Abdülmecit burada üretilen ürünlerin çok beğenilmesi nedeniyle 1860 tarihinde fabrikayı “Basmahane-i Amire” adı altında Hazine-i Hassa bünyesine katar. Yani fabrika 1860 yılından sonra Osmanlı’da kurulan birkaç devlet fabrikasından biri haline gelir.

Cumhuriyet’ten sonra 1934 yılında fabrika binası ve donanımı geliştirilerek şaşalı bir törenle tekrar faaliyete geçti. Bu törene katılan İsmet Paşa açılış konuşmasında kadın işçilere vurgu yaparak:  Fabrikada gördüğü en iyi şeylerden birinin, hanımların geniş bir çalışma zemini bulmasıdır, demişti. Yıllar içinde kadın sayısı artarak, İkinci Paylaşım Savaşı sırasında 1942 yılında erkekler askere alındığı için fabrikada çalışan kadınların yüzdesi yüzde 85’i aşmıştı.(*)

Kadın ağırlıklı işyerlerinde fabrika içi işbölümleri de zamanla farklılaşarak,  bazı durumlarda ve zamanla daha eşitlikçi hal alabilir. İşte Reyhan Hanım da Bakırköy Bez Fabrikası gibi kadın ağırlıklı bir iş yerinin erkek ağırlıklı dökümhane bölümünde çalışıyordu.

Bu işe heves ettim

Neriman Hikmet dökümhaneye vardığında ağır işçi olarak tanımladığı Bayan Reyhan’ı erkek işçiler arasında işine dalmış olarak bulur. Reyhan’ın iş giysileri de farklılaşmış gibidir üzerinde bir gömlek ve mavi renkli bir iş pantolonu vardır. Aynı erkek işçiler gibi. Yüzünde mavi bir kaynakçı gözlüğü bulunur. Hikmet, üretim alanını bir huzur mekânı gibi tanımlar, ne de olsa “üreten” “işe yaradığını hisseden kadın” mutludur. “Demirhanenin yanan ocağının alevleri karşısında”  iki kadın sohbete dalarlar.

Çizdiği fabrika profili bugün alıştığımız fabrikalardan bir hayli farklı. Bu aynı zamanda bir kültüre de işaret eder. “Dökümhanede iplik dokuma tezgâhlarının bozuk aksamları tamir edilip, icabında da üretilmektedir”. Yani fabrika her anlamıyla kendi kendine yeten kapalı bir komplekstir. Atölyede iki demirci, üç çekiç ustası, üç kaynakçı çalışır, kaynakçılardan biri de Reyhan Hanımdır.

Reyhan 14 yıllık işçidir. Neriman Hikmet, ona bu işe tesadüfen mi girdiğini sorduğunda şöyle cevap verir: “Hayır ben bu işe heves etmiştim. İşe başladığım ilk günden bugüne bu işi tutuyorum.”

Reyhan hanımın üretim içinde son derece normal olarak gördüğü ve çok rahat bir biçimde yaptığı bu işi, Neriman Hikmet evde nakış işleri yapan kadının işine benzetmeden edemez. Dönemin sosyalist yayınlarından biri olan Sendika Dergisi için yapılmıştır söyleşi, sınıf ve sınıf bilinci, sosyalizm filan vardır fakat kadın- erkek arasındaki cinsiyetçi işbölümü, bugüne göre çok daha katıdır. Kadınların zihinsel donanımlarını kimi zaman erkekler kadar etkiler.

İşçi Reyhan Hanım başka bir havadadır oysa; atölyede yapılan iş üzerinden kendi bireysel eşitlik imparatorluğunu kurmuş gibidir “Geçen sene hariçten elektrik motoru getirilemiyordu. Bunlar yerli malzeme ile yapılmıyordu da. Fakat Enver Usta ile beraber uğraşarak, bu kapakları yapmağa muvaffak olduk.”  Neymiş yıl 1946’da kadınlar, kapakta üretebilirmiş, elektrik motoru da.

Kadınların başarısı bugün olduğu gibi dün de iş yaşamının reisleri olan erkekler tarafından, erkekler dünyası tarafından onaylanmadan tam başarı sayılamıyor ne yazık ki.

Ev işi kadın işi

Neriman Hikmet bir kadın işçinin başarısını kamuoyunun gözüne sokmakta kararlıdır,  bahsi geçen Enver Usta’ya Reyhan Hanımın nasıl bir işçi olduğunu sorarak işini garantiye alır, “Evvela faal ve çalışkandır. Bütün madeni kaynaklarda ihtisas sahibi olduğu gibi aynı zamanda elektrik oksijen kaynakçısıdır.” Hadi bakalım ikna olmayın şimdi.

Neriman Hikmet’in söyleşi atmosferini tanımlaması ve üslubu bizim dönemin işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini görmemize de yol açar. Sorulardan sonra verilen arada, Reyhan gazeteci hanıma her gün kendisine verilen yarım kilo sütten bir bardak süt ikram eder. Kaynakçılık ağır metallerle yapılan tehlikeli bir iş olduğundan atölyede çalışanlara süt verilmektedir.

Kadın işçi söz konusu olduğunda sorulmadan edilemeyen bir soru da elbette ev içi emeğidir. Kim yapar peki evdeki işleri? Burada Neriman Hikmet’in iç sesini dinliyoruz :  “Demirhanede bu kadar çalıştıktan mada herhalde akşamları evine yorgun argın giderdi, işlerini de belki anasına, kardeşine, kaynanasına havale ederdi.” Gazete haberleri esasında tanıklıktır. O an, orada olup biten hakkında bize anın bilgisini verdiği gibi haberi yazana daha önceki deneyimlerinden edindiği malumat ve bilgiyi de yansıtabilme olanağı verir. Üslup diye küçümsenen şey de esasında belli bir dönemin işçi sınıfı gerçekliğini ve kültürünü satır aralarında verebilir.  Gerçekten 1940’lı yılların ikinci yarısında kentteki yoksul işçi sınıfının kız çocukları, genç kadınları fabrikalarda çalışır ve bunların çoğu aileleri ile otururdu.

Hikmet’in karşılaştığı işçi Reyhan ama bir istisnadır.  “Benim evimde kocamdan başka kimsem yoktur. İşten dönünce evime koşarım, ev işlerimi tanzim ederim. İşbaşı sabah 7’de başlar, 8 saat çalışıyorum 4’te çıkıyorum. 11 saat çalıştığımız günler de oluyor….”

Ev işlerini tanzim etmek… Ücretli çalışmaya yeni yeni alışmış bir kadın kuşağının 11 saatlik iş gününden sonra bugün tek tek saydığımızda ikinci bir iş günü dolduracak kadar değer üretilen ev işlerine bakış biçimini ne kadar iyi yansıtıyor. Bir gazete haberinde kullanılmış, tanzim etmek kelimesi 75 yıl sonra bir tanıklık haline gelebiliyor. Özellikle kelimelerin klişeleri değil, bizzat kendi anlamlarını ifade ettiği bir çağ söz konusu olduğunda.

Neriman Hikmet,  Reyhan Hanıma aldığı ücreti de sormuş. Saat ücreti 55 kuruştur.  Aslı Nur Sencer’in tezinde Bakırköy Bez Fabrikası için1946 yılı ortalama saat ücreti 51.5 kuruş civarında verilir. Bu Reyhan Hanımın tanıklığını doğrular niteliktedir.  Onun kaynakçı ustası olması, yıllardır orada çalışmış olması ücreti farklılaştırmış olabilir.  Erkek ücreti ile kadın ücretleri arasında bir fark var mıdır? Bilemiyoruz,  bu elbette daha geniş ve ayrıntılı bir araştırmanın konusu.  Keşke yaşayan akraba ve tanıdıklarına ulaşıp Reyhan Hanım’ın biyografisini yazabilsek…

*Aslı Nur Sencer, A, e., S. 181,

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!