Yemek sektöründe çalışan kadınlar: “Kadın yöneticiye tahammülleri yok”

Yemek sektöründe çalışan kadınlar, cinsiyet ayrımcılığına maruz kalıyor. Bu sektörde çalışan kadınların yükselmesine erkekler engel oluyor. Erkek egemen baskılar yüzünden kadınlar belli alanlara sıkıştırılıyor. Ama “mutfak erkek işidir” şeklindeki cinsiyetçi önyargıyı kıranlar var. Onlarla konuştuk.
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Erkek hakimiyetinin olduğu yemek sektöründe çalışan kadınlar çok ciddi engellemelerle karşı karşıya kalıyorlar. Erkeklerin sektörü hala kendi tekellerinde görmesi, kadın çalışanları kariyer yapamayacakları pasta börek işlerine yönlendirmesi, sıcak mutfaktan uzak tutmaları, onları meslekten uzaklaştırmak için şiddet, taciz, mobbing her türlü yola başvurmaları pek de işe yaramıyor. Son zamanlarda mutfak işlerinde ilerlemek, şef olmak, uluslararası kariyer yapmak isteyen kadınlar, erkek egemenliği ile de mücadele ederek, bunu kırmaya çalışıyorlar. Ağır çalışma koşulları, her türlü erkek egemen baskı ve yıldırmaya karşı mücadele ederek, mesleğini devam ettirmeye çalışan iki kadın arkadaşımızla “meseleyi” konuştuk…

“Başkaldırdığım için radara takıldım”

On sene yemek hizmeti sektöründe çalışan Sevim*, okul yıllarından itibaren erkek egemen zihniyet ile karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Sevim, “Gastronomi ve Mutfak Sanatları mezunuyum.  Aynı zamanda formasyon aldım.  Bizim mutfak dilinde hem alaylı hem okullu denilen tabir var. Hem okudum hem de okurken çalıştım. İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümünü kazandım. 2 sene okuduktan sonra benim babam patron değil yönetici değil ben en iyisi Gastronomi okuyayım dedim. Ve gastronomi okudum. Daha okula başlar başlamaz çok acıklı bir anım oldu. Oryantasyon dersinde bölüm başkanı geldi ve ‘Kadınlar sınıftan çıksın’ dedi. Neden diye sorduğumda ise ‘Çünkü bu bölümü okuduktan sonra kocanıza yemek yapmaktan başka bir yerde çalışamayacaksınız. Mutfak demek erkek işi. Siz hiç ünlü bir kadın şef gördünüz mü?’ dedi. Toy olduğumuz için kadın şefleri çok bilmiyoruz tabii. Bunun üzerine ‘daha mezun olmadım’ dedim ve o sınıftan çıkmadım. O saatten sonra hocanın radarına takıldım. Bütün sınavlarım, mutfak uygulama derslerim geriye gitmeye başladı. Beş dakika geç kalsam sınıftan atıyordu. Çünkü ona başkaldırdım” diyor.

“Mutfak, erkek egemen bir sektör”

Mutfak sektörünün erkek egemen bir sektör olduğuna dikkat çeken Sevim, “Okul bitince ünlü bir firmada çalışmaya başladım. Mutfakta erkek hegemonyası var. Kadınların mutfakta erkeklerden fazla söz hakkının olmasını istemiyorlar. Alaylı dediğimiz kesim ve erkekler, ‘Kadın dediğin evde yemek yapar, aşçılık erkeğin mesleğidir’ diye düşünüyor. İşe başladığımda beni pastaneye almaya çalıştılar. ‘Sen kadınsın, pasta, kurabiye kadın işi işte. Sen pasta kurabiye yap, minnoş kadın işi’ dediler. Pastanede çalışmak istemediğimi, kek kurabiye yapmak değil, tava sallamak istiyorum, dedim.” 

Erkekler gibi mutfakta kariyer yapmak istediğini belirten Sevim’in hayali mutfak koordinatörlüğü ve mutfak şefliği görevine getirilmekmiş. Bu işi yapmanın yolu da sıcak mutfaktan geçiyor. O nedenle sıcak mutfak istemiş. Meslek hayatında beş seneye yakın mutfak şefliği de yaptığını anlattıktan sonra şöyle devam ediyor:

“Ağır bir meslek bunu kabul ediyorum ama biz kadınlar bu işi yapamayacak değiliz. Erkek çalışanlara göre evde yemek yapmak kadının görevi en güzel yemeği evde kadın yapar ama nedense kadın, profesyonel aşçı olamıyor. En iyi yemek şefi olduğunu iddia eden erkekler yanımda eşlerini arayıp, ‘Akşam yemekte ne var? Ne yemek yaptın’ diye soruyor. Evdeki tüm yükü kadının omuzuna bırakıyorlar” diye belirtiyor.

“10 kasa soğan soydum, dünya üzerinde hiç olmayan bir otu arattılar”

Sevim, yemek hizmeti sektöründe pek çok sorun ile karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Yaşadığı sorunları şu sözlerle anlatıyor; “Ustalara çok direttiğim için ilk iş günüm faciaydı. 10 kasa soğan getirdiler ve bana ‘Madem öyle 10 kasa soğanı bir soy. Madem bu işi yapacaksın en ağır kazanlar en ağır yemek tencerelerini getir götür bakalım’ dediler. 3 gün gözlerimi kırpamadım. Dünya üzerinde hiç olmayan bir ot adı söyleyip bana mutfakta olmayan otu arattılar. Yeni olduğum için beni parmağında oynatmaya çalıştılar. Mutfakta zihniyet şu şekilde: ‘Sen bir şey yapma sen minnoşsun’ ya da ‘Yap o zaman da gör gününü, bu erkek işi gördün mü? Senin yapabileceğin bir iş değil’ diyerek kadınlara psikolojik baskı ve mobbing yapıyorlar. Benim yükselmemem için elinden geleni yaptılar.”

Erkek şeflerin bu alaylı işi Sevim bu işi yapamaz, ilerleyemez diye hakkında dedikodu yaptıklarını belirten Sevim, önüne sürekli problem çıkardıklarını vurguluyor: “Bir okul okudu diye öne geçemez yönetici olamaz. O bir kadın, O sözünü dinletemez. Bir kadın yöneticinin altında mı çalışacağız’ dediler.  Bir şekilde bunları aştım. Kadın yöneticiye tahammülleri yok. Mutfakta olmamızı istemiyorlar.  Yükselmemizi istemiyorlar. Çalışma saatleri mutfaklarda 8 saatten fazla. Gün geliyor 10 veya 12 saat çalışıyoruz. Gün geliyor çok çalışıyorsun. Bazen izinlerimiz iptal oluyor.  İki kat çalıştığımız gün çok oldu” diye ekliyor.

“Erkek hegemonyası altında ezilmek istemedim yönetici oldum”

Sevim, yemek hizmeti sektöründe kadın işçilere ve kadın yöneticilere erkeklerin tahammülleri olmadığını vurguluyor. İş yaşamında psikolojik şiddet, baskı ve mobbinge maruz kaldığını söylüyor: “Çok direndim. Erkek yapıyorsa ben de kaldırırım dedim. Ben de yaparım dedim. Yer mi yıkanacak yer yıkadım. Ağır bir iş mi yapılacak yaptım. Yeter ki eşitlik olsun istedim. Ne ‘minnoş kadın’ kayırılması istedim ne de mutfakta erkek hegemonyası altında ezilmek istedim. Yola çıktığımda mutfak şefi olmak istiyordum ve oldum. Şefliğe yükseldiğimde de çok daha büyük sorunlar yaşadım. Erkekler, kadın şefin altında çalışmak istemediği için çoğu defa beni saymama durumu oldu. Bir işyerinde erkek bir patron tarafından hakarete, baskıya maruz kaldım. Yemek servisim vardı. Müşteriye yemek hazırlarken, erkek patronum alkollü bir şekilde mutfağa geldi. Mutfak tezgahına vurarak ‘Bana yemek vereceksin, burası benim restoranım. İlk benim yemeğimi vereceksin’ dedi. Masayı yumrukladı. O gün istifamı verdim. Sanki beni satın almış gibi davrandı. Başka bir işyerinde ise bana tazminat vermemek için o gün mutfakta olmayan bir ürünü istediler ve hakkımda tutanak tutmaya çalıştılar. Toplantı yaptık. Patron, ‘Benimle aynı masaya oturmayacaksın ayakta bekleyeceksin. Beni ayakta dinleyeceksin tek kelime cümle etmeyeceksin. Ben cümlemi söyleyeceğim sen gideceksin’ dedi. Sinirden ağladım. ‘Ne oldu karşımda karı gibi ağlama, bir kadının yapacağı iş mi zaten’ dedi. Avukat tuttum. Tazminatımı ve yıpranma payımı aldım ama bu süreç beni o kadar yordu ki işten ayrıldıktan sonra travma yaşadım. Psikolojimi düzeltmek için ciddi bir tedavi sürecinden geçtim.”

“Cinsel istismara, tacize göz yummamızı istiyorlar”

Sevim, işe alım süreçlerinde cinsiyetçi ve ayrımcı bir dil ile karşılaştıklarını belirtiyor. Yemek hizmeti sektöründe çocuk işçilerin, cinsel istimara maruz bırakıldığına dikkati çekiyor. Sevim, “İş alımlarında asılanlar oluyor. Şunu söylemeleri bile çok acı, ‘sen kadınsın bizim mutfağımız çok dar, çalışırken sana çarpabiliriz, bu sorun olmasın’ gibi tacizi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Kendini korumaya alman gerekiyor. Küfürlere, kötü cümlelere, hakarete, bel altı kelimelere göz yummamızı istiyorlar. Otellerde çalışırken çocuk işçileri, komileri, stajyerleri, ‘vaatler’ ile kandırmaya çalışıyorlar. ‘Seni şu göreve getiririm. Yanımda çalışırsın. Burada seni kadrolu işe alırız. Bir akşam yemeğine çıkalım’. Stajyer kız çocuklarını ve stajyer kadınları, ‘notunu’ düşürürüz diye tehdit ediyorlar.”

“Asla hayallerimizden vazgeçmemeliyiz”

Yemek hizmeti sektöründe çalışacak kadınlara asla hayallerinden vazgeçmemesi gerektiğini öneren Sevim, “Bir, senedir çocuğum olduğu için çalışamıyorum. Ev kadınları çok büyük emek sömürüsü altında. Ev işi, yemek, çocuk, kadının omzunda çok büyük yük. Çalışma hayatını bırakmadım, kısa bir mola verdim. Yemek sektöründe çalışan kadınların mutlaka ve mutlaka kendine güvenmesi gerekiyor. Çok çaba sarf ettim. Gün geliyordu sadece dört saat uyuyordum. İstikrar çok önemli.  Bir erkeğin gölgesinde olmak bir erkeğin kolunun altında olmak yerine ben yaparım diyebilmek çok önemli. Asla hayallerimizden vazgeçmemeliyiz” diye belirtiyor.

“Artık söz hakkım var”

İsmini vermek istemeyen bir kadın mutfak şefi de yemek sektöründe çalışan kadınların erkek şefler tarafından baskıya ve mobbinge maruz kaldığını söylüyor. Kadın şef: “Bu işe başladığımdan beri en adaletsiz şey erkeklerin kadın işçi ile eşit tutulmamasıdır. Erkekler kariyerlerinde kadın işçilere göre daha hızlı yükseliyor. Erkeklere daha fazla iş imkânı veriliyor. Mutfak sektöründe erkekleri elinde tutma tabiri vardır ama kadında öyle bir şey yok. Kadın tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yere gelmek zorunda kalıyor. Profesyonel olarak mutfakta beşinci senem. Erkeklerden daha iyi fikirlerimiz olsa bile erkekler tarafından ciddiye alınmadığımız zamanlar oluyor. Fikirlerimiz önemsenmiyor. Kadın yaparım dese bile ispat gerekiyor. Mesleğimde belli bir yere geldim. Artık söz hakkım var. Hatta artık erkek şeften üstün tutulmak zorunda kalıyorum. Buraya gelene kadar çok şey yaşadım. Üç yıl hayatımda sadece iş oldu. Belki bunu erkekler de yapıyor ama erkek bir yıl kadın üç yıl yapıyor. Kadının yükselmesini istemiyorlar. Kadın yükselmek için ekstra çaba harcamak zorunda kalıyor. Şefliğe kadar yükselmek çok yorucuydu. Çok mesai harcadım hatta ‘mesai istemiyorum buraya kendim için geldim’ dediğim zamanlar oldu. Fazla mesainin karşılığını almak için değil de yapabildiğimi ispatlamak için.”

“Kadın yönetici ile çalışmam diyerek istifa etti”

Kadın işçi, erkek çalışanların, kadın yöneticiler ile çalışmak istemediğini söylüyor. “Yemek hizmetleri sektöründe sesini çıkarmayan insanların emeği sömürülüyor, baskı ve mobbinge maruz kalıyor. Kadınsın yapamazsın. Tencere ağır, kadınsın, sen kaldıramazsın’ diyorlar. Ben alasını yaptım. Erkeklerden daha iyisini yapmaktan sıkıldım. Erkekler bize hep ‘yapabilirim’ ile ahkam kesmişler. Bir işçiye ‘Sen yapamazsın’ demek çok kötü bir şey. İyi bir yemek yaptığımızda bizi kıskanıyorlar. İyi bir yemek yaptığımızda bazı erkek şefler bizimle arasına mesafe koyuyor. Ben kadınların daha iyi yönettiğine inanıyorum. Kadın bir yöneticim olsa ondan hoşlanmasam bile kadın orada diyorum ve saygı duyuyorum. Altımda çalışmak istemeyen erkek personeller oluyor. Bu hafta işe başlayan biri ‘Ben kadın bir yöneticinin altında çalışamam’ dediği için istifa etti” diyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

“Emek sömürüsüne karşı susmasınlar”

O yemek sektöründe çalışan kadınların baskıya karşı, emek sömürüsüne karşı asla susmaması gerektiğini vurguladıktan sonra kadınlara susmamayı, haklarını savunmayı öğütlüyor: “ Patronlar, erkek yöneticiler bir soru sorduğunda cevap vermemezlik etmesinler. Her türlü emek sömürüsüne karşı tepkilerini versinler. Ve asla yapamayacağız demesinler. Belki bazen az yaparız ama kadın olarak her zorluğun üstesinden gelebiliriz. Yapamayacağımız hiçbir şey yok.” 

* Gerçek isim değildir, değiştirilerek kullanılmıştır.

Fotoğraf: Serra Akcan /csgorselarsiv.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
“Türkiye’de yasalara göre, imza attığı sözleşmeler gereğince de 12 yaşındaki çocuklar çalışamazlar. Ama siz eğitim içerisindeki bir mevzuatı bu şekilde değiştirirseniz 12 yaşındaki çocuğun işçileşmesi meşrulaşıyor. “Çalışmıyor ki, okula gidiyor” denilecek. Tüm mekanizmalar gerçekten çocuk işçiliğini meşrulaştırmanın bir yolu.”
Hatay’da yanında çalışan çocuğu istismar eden kuaför Mahmut Altun, mahkemede “rızası vardı” diyerek suçunu itiraf etti, mahkeme faili serbest bıraktı. Fail ve yakınlarının tehdit ettiği çocuk ve aile adalet ve dayanışma bekliyor.
Anneler gününde kreşi olmayan düşük ücretli işyerlerinde çalışan iki kadın işçiyle konuştuk. Erkeklerin çocukların sorumluluğunu hiçbir biçimde üzerine almadığını belirten kadınlar bakım işini anneleriyle birlikte yürütüyorlar. Böylece annelik ömür boyu bir bakım hizmetine dönüşüyor.  
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!