Kadın diş hekimleri zorda

Pandemi döneminde yaşamını diş hekimleri de yaşamlarını yitirdiler ve yitirmeye devam ediyorlar.  Sağlıktaki neoliberal dönüşümden onlar da nasiplerini aldılar.  İş biçimleri değişirken, güvencesizlik arttı. Kadın diş hekimleri daha çok şiddete maruz kalıyor, çoğu erkeklerden düşük ücret alıyor, doğum izinleri sorunlu ve çocukları için kreş olanağından da yoksunlar. Onları dinliyoruz.
Paylaş:
Ayten Yıldırım, Diş hekimi     ayildirim1956@hotmail.com

Pandemi döneminde yaşamını yitirenler arasında diş hekimleri de yaşamlarını yitirdiler ve yitirmeye devam ediyorlar.  Sağlıktaki neoliberal dönüşümden onlar da nasiplerini almış.  İş biçimleri değişirken, güvencesizlik te arttı. Kadın diş hekimleri daha çok şiddete maruz kalıyor, çoğu erkeklerden düşük ücret alıyor, doğum izinleri sorunlu ve çocukları için kreş olanağından da yoksunlar. Onları dinliyoruz…

Diş hekimliği sanılanın aksine kadınların ağırlıkla tercih ettiği bir meslek. Tüm diş hekimlerinin yüzde 43’ü kadın yüzde 57’si erkek. Bu oran giderek artıyor. Örneğin, 36-55 yaş arası diş hekimlerinde kadın oranı yüzde 44 iken bu oran 21-35 yaş aralığında yüzde 52’ye kadar çıkıyor.(*)

Meslek başlangıçta özel muayenehaneler aracılığı ile hizmet vermekteydi. Devlet hastanelerinde görevli olan diş hekimleri genel popülasyonda önemli bir yer tutmamaktaydı. Ancak 2003 den bu yana her ilde hızla açılan Kamu Ağız Diş Sağlığı Merkezleri bugün diş hekimi popülasyonunun neredeyse yarıya yakınını istihdam etmeye başladı.

Ayrıca bireysel çalışan muayenehanelerden farklı olarak toplu çalışılan özel polikliniklerin artmasıyla diş hekimlerinin özelde de ücretli olarak çalışması gündeme gelmiş oldu.

Bu durum özelde muayenehanesinde,  polikliniklerde,  ayrıca kamuda olmak üzere üç ayrı kategoride çalışan kadın diş hekimlerinin sorunlarını az da olsa farklılaştırdı.

Özel muayenehane

  • Buradaki sorunlardan biri güvenlik, diş hekimi yalnız çalışabilir ya da bir yardımcıyla çalışabilir ki diş hekimliğinde yardımcıların da neredeyse yüzde 99’u kadındır. Bu nedenle kadın diş hekimleri gasp, darp, taciz gibi durumlarla sık sık karşı karşıya kalıyorlar.
  • Hamile diş hekimlerinin doğum öncesi ve sonrasında özelde ücretli ya da kamuda çalışanlar gibi yasal izinleri yoktur. Bu sürede ücret alamazlar ve ekonomik nedenlerle doğuma kadar çalışmak, doğumdan sonrada çok kısa sürede işe başlamak zorunda kalırlar.
  • Muayenehanesi olup çocuğunu muayenehanesine taşımamış kadın diş hekimi yoktur sanırım hatta bazı hekimler muayenehanesinin bir odasını bebek/çocuk odası yaparak çalıştılar yıllarca.
  • Özel çalışmada her ne kadar size bağlı olsa da hastalara göre ayarlanan saatler, örneğin çalışanların iş çıkışı ve hafta sonu gelme istekleri ve ekonomik baskılar nedeniyle yıllık izin kullanma sürelerinin bayramlarla sınırlı oluşu, uzun çalışma saatlerini ve günlerini beraberinde getiriyor. Bu çalışma biçimi de iş ve ev yaşamını dengeleyememekten kaynaklanan stres ve depresyona neden oluyor.

Özel poliklinik ve hastaneler

  • Bu çalışma biçiminde sorunlardan biri her iş kolunda olduğu gibi eşit işe eşit ücret verilmemesi. Yeni mezun ve deneyimsiz olanlar itiraz edemedikleri için bu durum onlarda daha belirgin. Belli bir deneyime ulaşmış diş hekimleri arasında makas çok açık değil.
  • İnsan gücü planlaması yapılmadan kontrolsüz ve hesapsız açılan diş hekimliği fakülteleri (2002’de 19 olan fakülte sayısı 2020’de 97 fakülte olmuştur) her sene 6 bin 500-7 bin arası mezun veriyor. (2003’de kontenjan sayısı 929 iken 2020’de bu sayı 7443’e çıkmıştır) bu da işsiz diş hekimlerinin sayısını artırıyor. Böylesi bir durumun her meslekte olduğu gibi diş hekimliğinde de önce kadınları etkileyeceği aşikardır.
  • Uzun çalışma saatleri ve karşılığında mesai dışı çalışma gibi bir kavramın hiç söz konusu olmaması da sorunlardan biri.

Kamu ağız diş sağlığı merkezleri ve fakülteler

  • Mesai saatlerinin belli olması, hafta sonunun tatil olması, yıllık izin hakkı ve sabit bir gelirinin olması sebebiyle daha çok kadın diş hekimleri tarafından tercih edilen bu çalışma biçiminin de kendine has sorunları var. Performansa dayalı çalışma sistemi hekimin mesleğini layıkıyla uygulamasına engel. Bunu talep eden ve uygulayan hekimler sistemin “toplam verimliliğini” düşürdükleri için üstleri tarafından sürekli uyarılıyor bu da yapılan işin kalitesini düşürüyor.
  • Uygulanan performans sisteminin; Dünya Sağlık Örgütü’nün normal çalışma saatleri içinde kaç hastaya bakılabileceği konusundaki direktiflerine uyulmaması iş yükünü ölçüsüz arttırdığı için tükenmişlik sendromu ve depresyon özellikle kadın diş hekimleri arasında artıyor.
  • Anne olarak çocuk bakımı, evde yaşlı bakımı, varsa engelli bakımı kadınların doğal görevi gibi algılanıyor. Kurum içinde hem diş hekimi kadınların hem de sağlık çalışanı kadınların kreş, yuva ihtiyacının karşılanması, ayrıca evde bakım hizmetlerinin organize edilmesi gereklidir.
  • Fakültelerde ise ast-üst ilişkisinin askeri disiplin gibi yaşandığı kariyer basamaklarının birilerinin karar ve görüşlerine bağlı olduğu bir yapıda mobbing, aşağılama, yok sayma ve taciz sıkça yaşanan ve kadınları etkileyen durumlar.

Yazının başında da belirttiğimiz gibi sorunlar sadece kadın diş hekimlerine özel değil başına KADIN yazıp sonuna hangi mesleği eklerseniz ekleyin aşağı yukarı aynı sorunlar dile getirilecektir.

Her alanın kendi çerçevesinde verileceği mücadele genel içinde de değerlendirilmez ise tek başına başarmak mümkün değil.

Son olarak; örgütlü mücadele önemli, ancak kendi meslek örgütümüz içinde bile alt komisyonlarda çalışan kadın oranı yönetici kadrolara doğru giderek azalıyor. Kadın erkek oranının neredeyse yarı yarıya olduğu bir meslekte meslek odasının kurullarında temsiliyet oranı yüzde 20’ler civarında kalıyor.

SON SÖZ: Kadın olarak yer almadığımız hiçbir mecra bizim adımıza bizim haklarımızı savunmayacak, korumayacaktır…

*İstatistiki bilgiler Türk Diş Hekimleri Birliğinin resmi sitesinden alınmıştır.

Paylaş:

Benzer İçerikler

ILO’nun 3.007 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen “İşyerinde Şiddet ve Taciz Algıları ve Deneyimleri” araştırması sonuçlarının açıklandığı toplantıya katılan kadın sendikacılar, şiddetin tırmandığına dikkat çektiler: “Şiddetin azalması için sendikalaşmanın, örgütlemenin önündeki her türlü engelin kalkması lazım. Araştırma sonucu da bunu ortaya koyuyor.”
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Kadınların büyük bir bölümü örgütsüz işyerlerinde asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete zam yapılmaması en çok onları etkiledi. İstanbul ve Malatya’da çalışan işçi kadınlarla asgari ücreti konuşalım istedik. Ama ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, ev ve bakım işleri, bitmeyen mesailer gibi ortak dertlere de girmeden edemedik.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!