Emekli ve memur aylıklarına yapılan zam, iki kesimin de tepkilerine neden oldu. Gerçek enflasyon oranının yüzde 100’ü aştığı Türkiye koşullarında bu zamlar, konfederasyonların hesapladığı açlık sınırının bile altında kalan bir aylıkla yaşamaya zorluyor insanları. Emeklilerin durumu kötü çünkü; yaşları nedeniyle iş bulmaları zor olduğu gibi, buldukları işler de sağlıklarını zorlayan, düşük ücretli, güvencesiz işler oluyor.
Kadınların büyük bir bölümü emekli bile olamazken, geçinemedikleri için iş bulabilmeleri de genç kadın işsizliğinin bu kadar yoğun olduğu koşullarda neredeyse imkânsız.
Kadın emeklilerin yaşadığı sorunları, Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz, Emekliler Dayanışma Sendikası üyeleri Nalan Malkoç, Gülseven Deniz ve emekli Hamiyet Türer ile konuştuk.
Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz, emekli maaşlarına yapılan zammın açlık sınırının bile altında olduğunu belirtikten sonra, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. Emekli maaşlarının enflasyon oranına göre belirlenmesinin yanlış olduğunu da sözlerine ekliyor:
“Emekli aylıklarının enflasyon oranına göre ayarlanması başlı başına bir sorun. Çünkü TÜİK, enflasyon oranını daima düşük tutuyor. Emeklilerin pek çok sorunu var ama biz sadece onların ekonomik sorunlarını konuşmak zorunda kalıyoruz.
Mesela sağlık… Herkesin en az bir kronik hastalığı var; iki, üç kronik hastalıkla uğraşmak zorunda kalan emeklilerin sayısı bir hayli fazla, sağlık özelleştirildikçe ücretsiz erişebilir sağlık hizmetlerine ulaşımları giderek güçleşiyor. Sağlıkta katkı payı yüzde 10 ile başladı; yüzde 50, yüzde 100, yüzde 200’e kadar geldi, dayandı. Sağlık sistemi öyle bir hal geldi ki bir akciğer tetkikinden 10 bin TL isteniyor ve bunu biz yaptıramıyoruz. Emeklilere gece yarısı tomografi, MR sırası veriliyor. O saatte oraya gidecek taksi parası bile yok emekli kadınların.”
Emekli aylıklarında yeniden düzenleme yapılmalı
Şahbaz, emekli aylıklarına yapılan zammın asla yetmeyeceğini belirterek, “Asgari ücret yüzde 50 artarken emeklilere neden yüzde 30 zam yapıldı?” şeklindeki bir anlayışı da doğru bulmadıklarını ifade ediyor. Türkiye’nin bu koşullarında insanların asgari ücretle de geçinemeyeceklerinin altını çiziyor:
“Neden çalışıyor insanlar? Yaşamak için, ihtiyaçlarını karşılamak için… Biz emekliler neden prim ödedik? Devlet bu oranları belirleyerek bize, ‘Bu kadar ücret ile çalışacaksınız, biz de size yaşlılığınızda yaşam güvencesi, ekonomik güvence, ücretsiz güvenilir sağlık hizmeti sunacağız’ dedi. Ama biz emekliler tedavi bile olamıyoruz. İyileşemiyoruz, hatta doktor bulamıyoruz.”
Emeklilik bir insanlık durumu, çalışanların nasıl birtakım hakları varsa emeklilerin de var. Şahbaz, emeklilerin meselesinin memleket meselesi olduğunu, onların yoksulluğunun ve sağlık sorunlarının ailenin diğer üyelerini de etkilediğini, yaşlıların sürekli suçlanan insanlar haline geldiğini, bunun da çok yaralayıcı olduğunu belirterek, devletlerin sorumluluğuna dikkat çekiyor:
“Sürekli suçlanan bir kesimimiz. Oysa biz geçmişi geleceğe bağlayan insanlarız. Canlı, yaşayan organizmalarız. Bir toplumda sosyal güvenlik sistemi belli kesimleri dışlıyorsa, orada her şey bitmiş demektir.
2023 bütçesini inceledim. 4 trilyon vergi geliri var. Bunun bir trilyonunu şirketlere veriyorlar. Emekliden, işçiden, küçük esnaftan, üreticiden vergi alarak şirketlere aktarıyorlar.
‘Müslüman toplumuz, büyüklere saygı duymalıyız’ diyerek, emeklilerin sorumluluğunu ailelere yüklemek istiyorlar. Hayır, vergilerimizin karşılığını istiyoruz biz, sadaka değil. Emekli maaşları asla ve asla açlık ve yoksulluk sınırının altında olmamalıdır. Emekli maaşlarında yeniden düzenleme yapılmalıdır.”
Şahbaz, kadın emeklilerin sorunlarının farklılığına da vurgu yaptıktan sonra şunları anlatıyor:
“Kadınların durumu daha da vahim, emekli aylığı bağlanma oranları düşürüldü. Eşini kaybetmiş, aylık alan kadınların ve kız çocuklarının aylık oranlarını da çok aşağı çektiler. Bu kadınlar arasındaki ekonomik dayanışmayı azalttığı gibi onların geleceklerini de yok etti. Cinsiyetçi toplumsal ilişkileri güçlendirdi. Kadın emeklilerin iş bulması da çok zor. Emekliler kendi aralarında örgütlenmelidir. Toplu sözleşme masasına oturularak bu sorunlar çözülebilir. Emekli sendikaları olarak bunları konuşmalıyız. Bu ülkenin kaynakları var. Bu kaynaklar emeklilere de ayrılmalıdır. Çaresiz değiliz, yeter ki bir araya gelelim.”
Ödediğimiz primlerin karşılığı verilsin
Nalan Malkoç sendika üyesi ve aldığı aylıkla geçinemiyor. AKP’nin emeklileri açlığa, sefalete mahkûm ettiğini belirterek, bunu hak etmediklerini söylüyor:
“4 bin 250 TL maaş alıyorum. Emekli bir kadın olarak bu maaşla yaşama asla ve asla ayak uyduramıyorum. Sağlıklı beslenemiyor, yaşımızın gerektirdiği gıdaları alamıyoruz. Eşimin de emekli maaşı var ama yine de yetmiyor. Dört muz alıyorum, eşime ‘Yarısını sen ye, yarısını ben yiyeyim’ diyorum. Ay sonunu getiremiyoruz. Kredi kartları ile alışveriş yapıyoruz. Tatil yapamıyoruz. Kitap alamıyoruz. Hiçbir şekilde sosyalleşemiyoruz.”
Malkoç, bazı arkadaşlarının emekli olduktan sonra da çalıştıklarına vurgu yapıyor ve yıllarca emek harcayıp vergi ödediklerini, büyümeden pay almak istediklerini dile getiriyor. İlaçlardan istenen katkı paylarından o da son derece rahatsız. Bu bedelleri karşılayamadıklarını ama ilaç almak zorunda olduklarını belirterek şöyle diyor:
“Eşimin raporlu ilacına 130 TL ödedim. Neredeyse ilacın fiyatına denk geliyor. İlaç bittiğinde tekrar aynı şey. Nasıl ödeyelim? Maaşı yetmediği için emekliler, ‘Faturamın birini çocuğum ödesin’ biçiminde beklentilere giriyorlar. Yıllarca çalışan, emek veren anne-baba, niye çocuğuna muhtaç olsun? Bizi yük olarak görüyorlar. Emekli olup, pazarda ikinci el ürün satan arkadaşlarımız var. Doktor yanında çalışan emekliler var.”
Sadaka istemediklerinin altını çizen Malkoç, “Emeklileri yardım bağımlısı yapmaya çalışıyorlar. ‘Belediyeler koli yolluyor, alsınlar’ diyorlar. Bizim istediğimiz sadaka değil. Emekliliğimiz, sağlığımız için yıllarca ödediğimiz primlerin karşılığını istiyoruz. Hakkımızı istiyoruz” diye konuşuyor.
Emekli kadın iş bulamıyor
Gülseven Deniz de sendika üyesi; emekli maaşlarının düşüklüğü nedeniyle çalışmaya devam etmek zorunda olduğunu ve pek çok sektörde belli bir yaşın üzerindeki kadınların iş bulma konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtiyor. Ayrıca yaş nedeniyle belli işleri yapmakta güçlük çektiğini dile getiriyor:
“Kadınlar belirli yaştan sonra iş bulamıyor. Eğitim alamadığı ve bir mesleği olmadığı için kendilerine iş alanları da yaratamıyorlar. Geçinemeyen emekli kadınlar çocuk bakıyorlar, temizlik işi yapıyorlar. Aralarında yemek yapanlar da var. Kira ve faturalar ödenemiyor, bu durum onları rencide ediyor. Suyunu akıtamıyor, doğalgazını yakamıyor, hastalığını zamanında tedavi ettiremiyor, ilacını alamıyorsun. Bu sizin hem psikolojinizi zorluyor hem de fiziksel olarak hastalıklara açık hale geliyorsun.”
Türkiye’de emekliliğe dair politikaların toplumsal cinsiyet boyutunun olmadığına işaret eden Deniz, bu politikaların iş yaşamındaki ayrımcılıkları hesaba katmadığını vurguluyor. Kadınların eşit işe eşit ücret alamadıkları gibi prim gün sayısını da dolduramadıklarını belirterek, eşitlikçi bir emeklilik politikasının gereğine dikkat çekiyor:
“Kadınlar işyerlerinde daha fazla çalışsa bile daha düşük ücret alıyor ve primleri çoğu zaman eksik yatırılıyor. Bu yasalara aykırı bir durum. Kadınların eşit işe eşit ücret alması gerekiyor. Erkek ve kadına yatırılan primlerin eşit olması gerekiyor. Eşitlikçi bir anayasa olmadığı, erkekler ile eşit yurttaş olmadığımız sürece, Türkiye’de cinsiyetçi ve ataerkil zihniyet bizi ekonomik olarak da sıkıştırmaya devam edecek.”
Deniz, sendikaların kadın emeğinin değersizleştirilmesi karşısında politika geliştirmediklerine de değiniyor. Deniz’e göre, bu konudaki mücadele eksikliği, sendikalı işyerlerinden emekli olan kadınların durumunu da zorlaştırıyor:
“Sendikalar kadınların yaşadığı sorunlar ve maaşlarının artırılması için alternatif toplu sözleşme modelleri geliştirmelidir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi ve 184 sayılı Tavsiye Kararı, eve iş alan kadınların çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaç edinmiştir. Emekliler için bu sözleşme önemlidir. İnsana yakışır iş ve toplumsal cinsiyet eşitliği hayata geçirilmelidir. Kadınlar SSK’sız, güvencesiz bir şekilde çalıştırılmamalıdır. Bunun için iktidar, yetkililer ve sendikalar, kadın örgütleri bir an önce politika geliştirmeliler. Emeklilikte toplumsal cinsiyet temelli politikalara ihtiyacımız var.”
Emekli ve hasta olmak çok zor
Hamiyet Hanım, 66 yaşında ve kanser hastası, emekli maaşının geçinmeye bile yetmediğini söylüyor. Tedavi masrafları nedeniyle çok zorlandığının altını çizerek, sağlık sisteminin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor:
“7 bin lira emekli maaşı alıyorum. Kanser hastası olduğum için her muayene olmaya gittiğimde en az 350 lira muayene ücreti ödüyorum. Aylık sağlık masrafım bin 500 lirayı geçiyor. Evim kira olmadığı halde bu emekli maaşı ile asla geçinemiyorum. Hastalığımdan dolayı sağlıklı beslenmeye çalışıyorum ama her istediğim sebze ve meyveyi alamıyorum. Bir kilo meyve en az 20-30 lira. Nasıl alalım? Artık toplu alışveriş de yapamıyoruz. Almak istediğimiz gıdaların bir ay birini, öbür ay diğerini alıyoruz. Et, süt, balık, yumurta çok çok pahalı. İki kilo et ve süt almam gerekiyor ama ben ancak yarım kilo alabiliyorum.
İki senedir kıyafet alamadık. Ekonomik nedenlerden dolayı dışarı bile çıkmıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Aldığım emekli maaşı ancak boğazımıza yetiyor. Zar zor idare ediyoruz.”
Ana görsel: Getty Images