Bornova’daki Kristal Zeytinyağı fabrikasında şalterler kapalı. Arkas Holding’e bağlı yaklaşık 90 işçinin asgari ücretin üzerinde maaş artışı için başlattıkları grev 35 gündür devam ediyor. Bunun için 11 Haziran günü çalışmayı durdurdular. İşçilerin yüzde 100’ü grevi destekledi. Yönetimin, toplu sözleşme masasında sergilediği uzlaşmaz tavra karşı tek silah üretimden gelen güçtü. Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş Sendikası İzmir 3 No’lu Şube’de örgütlüydüler. Sendika temsilcisi Gülnaz’nın söylediği gibi, düşük ücret alan işçiler uzun süredir zar zor hayatlarını devam ettiriyorlardı.
Zeytinyağı sofraya gelene kadar o kadar çok kişinin elinden geçiyordu ki. Fabrikalarda yıllardır bu emeği az ücretle geçiştiren işverenler için durum artık çok farklı. “Geçinme”, “hayatı idame ettirme” geçmiş dönemlerin iş şartlarıyla ilerlemiyor. Mevcut ücretlerle değil günlük yaşamı sürdürmek, hayatta kalmak bile neredeyse imkânsız.
Herkes “abla” diyor
Gülnaz Küçüközmen, Kristal Yağ’da işyeri temsilcisi. 2013 yılında bu işe başlıyor. “Ben ilk kez grev yaşıyorum Gülnaz Abla, nasıl olacak bu?” diye soran işçi kadınlara, “İnanın ben de hayatımda ilk kez greve çıktım” yanıtını verip heyecanlarını yatıştırmaya çalışmış. Söz “abla”dan açılmışken o lakaba değiniyor. Fabrikada yaşı kendisinden büyük olanlar da daha küçükler de “abla” diye hitap ediyor. Sendika temsilcisi olmasından kaynaklı. Diyor ki; “Benden tüm işçi arkadaşların ‘abla’ olarak söz etmesi çok hoşuma gidiyor”.
İşyerinde hem erkek hem de kadın temsilci var. Bu eşitlik kadın işçileri yüreklendirmiş. Sık kullandığı, “Biz kadınlar istesek her şeyi başarırız” sözleri sergilenen cesareti hep yükseltiyor. Aynı zamanda hayatında aldığı ilk temsilcilik görevi bu.
İlk iş, ilk endişe
Kendinden söz ederken eski bir tarihe gidiyor. Hayatını biriyle sürdürmeye karar verdiğinde geleceği hesaplayamamıştı. Evlenmeyi düşündüğü adam işsizdi. Ama elbette iş bulacaktı! Buna güvenerek nikah masasına oturmuştu. Eşinin iş bulma macerası aylar hatta yıllar sürünce, Gülnaz’ın babasına karşı mahcubiyeti arttı. Çünkü evine parasal desteği o sağlıyordu. İki kızının okul masrafları da önüne gelince Gülnaz 30 yaşında iş aramaya başladı. Şansı yaver gitti ve yağ fabrikasına başvurusu kabul edildi. Bu kez de endişelerle meşgul olmuş zihni. Çünkü ilkokuldan bu yana ilk kez kalabalık bir ortam içine giriyor. “Acaba işi yapabilir miyim”, “arkadaşlarımla uyum sağlayabilecek miyim” gibi kaygılarla savaşmış. “Benden yaşça büyük ablalar vardı fabrikada, çok destek oldular. Bir zaman sonra onlar sayesinde korkumu yendim” yorumunu yapıyor.
Alım gücü bitti, şalter kapandı
Kirayı ve iki çocuğun gereksinimlerini o dönem bir şekilde karşılıyordu. Ama günümüzün aşırı hayat pahalılığından kaynaklı ücretler temel ihtiyaçlarına yetemeyecek duruma gelmişti. Çok düşük ücretler kazanmanın verdiği hayal kırıklığıyla greve gittiler. 20 yıllık üretim tarihinde fabrikada yeni bir sayfa açılmış oldu. Enflasyonun bütçeleri daha da zorlamasıyla yoğunlaşan ekonomik güvencesizlik duygusu Kristal Yağ grevine hayati bir anlam kattı. Gülnaz şöyle bir örnekten söz ediyor: “Evin eksiği bitmez. Kırmızı biberi de diğer baharatları da almak zorunda kalabiliyorsun. Ama artık o tezgahlara da elimiz gitmiyor. Markete gidince, çorbaya serpeceğim toz biberin etiketini görünce bile irkiliyorum. Bir şey almaya gerçekten korkar olduk. Şimdi iki poşet bile zar zor doluyor. Alım gücü bitti. İşte o yüzden direniyoruz.”
“Ortak karar verdik”
10 yıllık iş geçmişi boyunca ilk defa greve çıkıyordu. Bunu daha önce hiç yaşamamış bir kadın işçi neler hissederdi? Şöyle cümleler kuruyor bu soru karşısında; “Hem ilk kez greve çıkıyorum hem de bu ilk temsilciliğim. Her şeye ortak karar verdik. Arkadaşlarımızla birlikte yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda oldu. Onlarla fabrikada bütün günümüz iç içe. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Ortak olarak ne yapmak istiyorsak herkes el kaldırıyor. Bir kişi bile ‘Bu greve çıkmayalım’ demedi. Birlikte kararlaştırdık ve samimi olarak emeğimizin karşılığını istedik.”
Bu arada bir ayı geçen bir sürede grevde neler yaşandı? Enteresan durumlar oldu mu? Yanıtı da ilginç; “Evet böyle şeyler oldu” diyor ve şunu aktarıyor; “Örneğin grevden bir gün önce 10 Haziran’da ‘yarın grev var’ dediler. Sabah fabrikaya geldik. Ben bir-iki saat bocalama yaşadım. ‘İçeri girmeyecek miyiz?’ diye sordum. Sadece benim değil, hayatında hiç greve çıkmamış bazı arkadaşların aklından da geçmiş. Sonra sendika şube başkanımız, ‘Hayır girmiyoruz, kapı önündeyiz. Grev alanımız burası’ dedi. Böylece gün be gün deneyim yaşadık”.
“Hiçbir anlamı kalmadı”
Pahalılıkla ilgili talepler daha çok kadınlarda yankı buluyor. Ne yazık ki, bu onların mutfakla özdeşleştirilmesiyle alakalı elbette. Şu cümlelerle devam ediyor genç kadın; “Bugünkü yaşam eski dönemlere göre çok farklı. Ücretler çok eridi. Sadece o da değil. Doğum parası, bayram ikramiyesi gibi yan ödemeler gibi bazı sosyal yardımlarımız çok komik düzeylerde kaldı. Bunlara ses yükselttik. Alın terimizin hakkını versinler. İnsanca yaşayacağımız bir ücreti hak ediyoruz ve istiyoruz. Emeklerimiz boşa çıkmasın. Bu aylıkla yarım kilo dahi peynir alamıyoruz. Kasaba zaten ne zamandır gitmiyoruz. Bütün işçiler aynı durumda. O nedenle birbirimize kenetlendik. İnanın kendi ihtiyaçlarımızı değil, çocuklarımız ne yiyip içecek onu düşünüyoruz. Her şeyin fiyatı çok yükseldi. Artık 10 yumurta birden alma devri bitti. Ya üç ya da dört tane. Bazı yöntemlerimiz var. Bir kadın işçi arkadaşımız alışveriş yaparken çok ucuz bir gıdayla karşılaşınca hemen telefon mesajıyla bilgi veriyor. Bize de almasını söylüyoruz.”
Grev oylaması
Bazı fabrikalara sessizlik hâkim olabiliyor. Olumsuz koşullara kimi zaman işi kaybetmekten korktukları için ses çıkaramayabiliyorlar. Kristal Yağ’da tam tersi olmuş. İşçi isyanını grevle dile getiriyor. Greve gidiş kararı, yani katılım oranı yüksek miydi? “Yüzde yüz katılım oldu” diyor onurla. Oylamayı anlatıyor: “Arkadaşlar birbirine kenetlendi. Kadınlar da erkekler de aynı fikirdeydi. Önce kendi kararımız vardı ve kesindi. ‘Yapacağız, greve gideceğiz’ dedik. İşten çıkarma diye bir şey hiç önemli değildi. Sendika bir gün belirledi ve grev oylaması için toplandık. Hepimiz sıraya girip sandığa oyumuzu attık. Sonuçlar açıklandı, yüzde 100’dü. Artık kaybetmek değil, kazanmak istiyorduk. Bunun için de işverene sesimizi duyuracaktık. O nedenle tek bir fire dahi verilmeden greve evet dedik.”
İşe girince özgüveni arttı
Özel hayatına dönüyorum yine. Hâlâ o işsiz eşiyle hayatına devam etmiş mi? “Uzun bir süre devam etti maalesef. Ama en sonunda boşandım” yanıtını paylaşıyor. İşe girince büyük bir özgüven geldiğini, her işin üstesinden gelebilecek güce sahip olduğunu söylüyor. Ve tabii en kötüsü nafaka bağlanmaması. Çünkü ayrıldığı eşi çalışmıyor. Peki, tek maaşla nasıl? “Anneciğime vefat eden babamdan maaş bağlandı. O paradan bana da destek sağlıyor. Kendime hiçbir şey almıyorum. Sadece çocukların beslenmesini, giyimini ve evin çok acil ihtiyaçlarını karşılayabiliyorum. Annemin yardımıyla kirayı ödeyebiliyorum. Onun desteği olmasa düşünemiyorum bile.”
Ailesi çalışmasını istemedi
İlkokulu bitirmiş, ardından eğitime devam etmemiş. Ama okula gitmemesi bir işe girmek için değil. “Kızlar okumaz” önyargısı nedeniyle gönderilmemiş. Şöyle diyor; “Ailem yollamayınca benim de hevesim kaçtı, istemedim okumayı.” İki erkek kardeşi daha var. Onların da eğitimi yarıda kesilmiş. Babasının sadece okul noktasında değil, çalışmaya dair de kesin bir kural koyduğunu bu nedenle de herhangi bir işe giremediğini söylüyor. “Babam işçiydi, annem ise evin nesi var nesi yok üstlenir, o düzeni sağlardı. O zaman da tek maaştı eve giren ama hayat bu kadar pahalı değildi, pek sıkıntı yaşamadık. O yüzden beni çalıştırmayacağını söyledi. ‘Benim kazancım yeter, gerek yok’ dedi.” Evde kalması için her yol denenmiş.
Apartmanda kadın dayanışması
Aslen Erzurumlu olan Gülnaz, İzmir doğumlu. Şu an Bornova’da kirada oturduğu apartmanda komşularına sözü sık sık getiriyor. Kocasının işsizlik dönemlerinde her komşu kadın kapısını çalıp, ihtiyacı olabilecek bir şey uzatırmış. Aynı zamanda Gülnaz’ı moralle de kuşatırlarmış. “O dönem yaşadığım hem maddi hem manevi destek bana çok iyi geldi. İki çocukla hayata tutunmamda, onların o kadar rolü oldu ki…”
Arkas Holding, çok yüksek kârlara sahip bir şirket. Ne var ki işçiye dair kararlarda eli çok sıkı. Ölmeyecek kadar ücret verip üretimin sürmesine odaklanmışlar. Kristal Yağ çalışanları ise daha iyi bir gelecek umuduna, yaşamlarını sürdürecek ücrete odaklı…