Serinyol’da KADAV çalışanları ile görüştük: “Kadınlar çocuklarının okuluna yakın bir iş arıyor”

Kadınlar bir şeyler yapmak istiyorlar ama yapamıyorlar çünkü ulaşım yok. Zaten bir yere gidemiyor. Eğer çevresinden yakınlarını kaybetmişse veya evinde yaşlı varsa ona bakmak direkt kadının görevi olmuş. Eğer evi sağlamsa kayın babası, kendi annesi babasına evinin bir odasını vermek zorunda kalmış. Kendi danışanlarımdan şunu duydum: “Annem babam dışarıdayken kendi odamda uyuyamam, onlara verdim odamı.”
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com

RLS ve Kadınİşçi işbirliği ile “Depremden Etkilenen İllerde Kadın Emeği Araştırması” kapsamında depremden en çok etkilenen illerde dolaşarak görüşmeler yapmıştık. Kadınlarla yaptığımız görüşmelerde, depremin kadınların yaşamında nasıl bir değişime yol açtığını anlamaya çalıştık. Bölgede 6 Şubat’tan sonra kadınlara yönelik çalışmalar başlatan dernek, kurum, vakıflarla da görüşerek, yaptıkları çalışmaları dinledik. KADAV da depremzede kadınlara psikososyal destek sunan bir kuruluş olarak Serinyol bölgesinde bir süredir çalışma yürütüyor. KADAV’ın bölgedeki çalışanıyla görüşerek Hatay’da, Serinyol’da kadınların neler yaşadığına dair röportaj yaptık.

İstihdam üzerine konuşmak istiyoruz. Fakat depremden sonra çocuklar travmayı atlatamadı, yaşlı, hasta, çocuk bakımı yükleri artığı gibi yaralanan, sakatlanan insanlara da kadınlar baktılar. Bunlarla başa çıkma süreçlerini anlatabilir misiniz?

Depremden önce yazın tarlaya, zeytine giderler, kışın evde otururlardı kadınlar. Hizmet sektöründe olanlar, düşük gelirli, asgari ücretin altında; belki de bir yılı doldurduktan sonra sigortanın başlatılacağı belli bir işe yerleştirirlerdi. O zaten çok zordu. Kadınlar depremden önce hem evde yemek yapıyorlar, iş yapıyorlar hem de dışarda bir işte çalışıyorlardı. Çünkü geçinmek imkânsızdı. Artık mecburiyetle destek olmalıyım diyordu. Tarlaya gidenlerin çoğunun kendi bağı bahçesiydi. Daha doğrusu kardeşinindi, kaynındı, eşinindi. Deprem sürecinde ise kalabalık ortamlarda çok fazla insanla birlikte yaşadılar.

Kadınlar çaresizliğe itiliyor

Depremden önce eşler de çalışıyor muydu?

Çalışıyorlardı. Çalışmayanlar da vardır elbette ama istisnadır. Ortalama ikisi de çalışıyordu. Çünkü artık geçim çok zordu. Burada kiralar da çok yükselmişti. Çocuk da fazla olduğu zaman okulu, dershanesi, üniversitesi filan. Depremde toplu yaşamlar çok arttı. Yaşlısı, genci, çocuğu bunların hepsi kadına yüklendi. Bu sorumluluğu sürekli yemek yap, çocuk bak, çadırda yaşıyorsa sürekli çadırın önünü temizle… Bu şekilde hep bir iş. Yani çoğu erkek işe gidemiyordu. Sürekli yemek yapıyorlardı kadınlar. Ben de buradaydım o süreçte. Sürekli yemek yapıyor, bulabildikleri sularla bulaşık ve çamaşır yıkıyorlardı. Suların buz gibi olduğunu biliyorum. Elektrik yoktu, ocak yoktu. İşlerini büyük bir eziyetle yapıyorlardı. Şimdi yavaş yavaş herkes çekirdek ailesiyle bir alan oluşturmaya başladı… 40 kişi bir arada nereye kadar yaşarsınız? Ondan sonra ayrılarak ilerlediler ama yine ‘evim yok, ne yapacağım ben’ stresini yaşadılar. Bu stres çocukların gelecek kaygısıyla birlikte ilerledi. Kadınlar bir şeyler yapmak istiyorlar ama yapamıyorlar çünkü ulaşım yok. Zaten bir yere gidemiyor. Eğer çevresinden yakınlarını kaybetmişse veya evinde yaşlı varsa ona bakmak direkt kadının görevi olmuş. Eğer evi sağlamsa kayın babası, kendi annesi babasına evinin bir odasını vermek zorunda kalmış. Kendi danışanlarımdan şunu duydum: “Annem babam dışarıdayken kendi odamda uyuyamam, onlara verdim odamı.” Kadınlar kendilerini geri plana attılar. Kendilerine vakit ayıramıyorlar. Birçok danışan ‘unutkan oldum’ diyor. Psikolojik ve fiziksel sağlıklarının nasıl etkilediğini anlatıyorlar. İş bulmak istiyorlar ama diyor ki mesela; “İki tane çocuğum var. Çocuğumun okuluna yakın bir yerde iş bulabilirsem giderim.” Okul sayısı da çok azaldı. Okulların yakınında iş bulma oranı tahmin edersiniz ki çok düşüktür. Evde şiddet gibi bir durum varsa mecburen o kadın, o evde yaşamak zorunda kalıyor. Çünkü kalabilecekleri bir yer yok. Ulaşım zaten sıkıntı. Para yok, iş bulamıyor. Bu durum kadınları, ister istemez çaresizliğe itiyor.

Kadına yönelik şiddet arttı mı, yoksa görünür olmaya mı başladı?

Depremin olduğu ilk süreçlerde şiddet çok direkt gelmiyordu. Yani kadın yaşasa bile gelip anlatmıyordu. Ön plana koymuyordu. Daha yeni yeni şiddet vakaları geliyor. “Tamam şiddet görüyorum ama nereye gideceğim?” İlk soru ne yapacağım, nereye gideceğim, nasıl gideceğim, o nerede kalacak? Böyle bir belirsizlik var. Belli bir süre uzaklaştırma kararları da verilmedi. Çünkü gidecek yeri yok adamın, mecbur orada yaşayacak. O şekilde pek uygulanamadı. Onlar da kadınla birlikte kalmak zorunda kaldılar.

Sigorta yok

Peki bir iş imkânı var mı? Burada aslında Serinyol Antakya’ya göre biraz daha iyi durumda. Şu an burada hayat var diyorlar hatta.

İş olanağı çok azaldı. Olduysa da herkes tanıdıklarına verir oldu. Tanıdığı olmayan için iş var mı? Var. Tarımsal üretim var ama nasıl var işte kendi bağı bahçesiyle. Herkes artık kendi bağı bahçesini ekip biçiyor.

Esnaf olan kadınlar var mı?

Burada esnaf olan kadın bir boyacı vardı. Hatta biz görüşmüştük. O boya satış dükkanını kendi işletiyordu. Biz bu boyaları da ondan almıştık. Onu biliyorum. Onun dışında başka bir kadın vardı ambalaj filan satıyordu. Böyle genellikle züccaciye tarzı ambalaj ürünleri… Ama ağırlıklı olarak erkek esnaflar var burada. Güvenceli çalışma imkanları yine yok.

Burada sigortalı çalışılan işyeri, fabrika falan var mı?

Buraya gelirken gördüm. Girişte Özmiroğlu var. Orada çalışan kadınlar var. Un fabrikası. Hatta oradan bir kadınla görüşmüştük. Oranın çay ocağında çalışıyordu. Kendi geçimini kendisi sağlıyordu. Eşinden ayrılmış, tek başına yaşamak istiyordu. Bu şekilde çalışan kadınlar var. Bu bölgede aslında Antakya’ya göre kadınlar bir tık daha ön plandaydı. Oraya göre güvenceli bir yerdi. Genel olarak çalışmaya çalışıyorlar.

Çalışmalarınızda kurslar daha mı ön planda tutuluyor?

Buradaki kadınlar yani mesela burada el işi atölyesi var. 30 kadın geliyor ki bu az bir sayı değil. Deprem sonrasına falan bakacak olursak burada biraz kadınlar daha aktif ve ben şunu da fark ediyorum. Mesela araç kullanan kadın bile burada daha fazla biliniyor. Diğer yerlerde de var erkekler ağırlıklı olarak yurt dışında çalıştıkları için kadınlar yapmak zorunda. Burada da var, burası çok karışık. Erkekler mesela bir tane var Katar’a gitmiş. Kadın, “ben tamam, eşim Katar’da ama burada da ben bir şeyler yapmalıyım” deyip çalışıyordu. Burada iş arayan kadınlar var. Ama iş olanakları yine de kısıtlandı depremden sonra.

Kadınların güçlendirilmesi gerekiyor

Peki sana daha çok hangi derdi dertlerle başvuruyorlar? Hangi sorunlarla başvuruyorlar?

İlk başta kalabalık ortamda yaşamanın vermiş olduğu stres ağırlıklıydı. Yani artık kadınlar kaldıramıyordu. Çünkü değersiz hissediyorum, diyor. Bu diye hitap ediyorlar evde diyor, tek görevim yemek yapmak, çocuk bakmak diyor. Benim görevimmiş gibi algılanıyor artık, eşimin ailesi tarafından değersiz görülüyorum, herkes geldiğinde yatıyor sanki benim canım yokmuş gibi. Bu şekildeydi. Şimdi biraz daha yeni yeni şiddet gelmeye başladı. KADAV ekibine de söylemiştim. O şekilde geliyor ama daha çok stres. Ekonomik nedenler çok fazla var. İşte iş arıyorum diyenler ama civar yani yakın yerlerde iş bulmam lazım diyorlar.

Şiddet ile ilgili başvurular gelmeye başladı, artmaya başladı dediniz. Boşanma süreci başlatanlar anlamında da artışı oldu mu?

Yani resmi bir rakam görmesem de boşanma sürecinde olanlardan şunu duydum: “Ailecek mahkemeye verdik. Şans tanıyoruz boşanma sürecindeyiz. Bir şans tanıyoruz son kez ama boşanma sürecindeyiz.” Belirsizlik içindeler. Bu boşanma sürecinde böyle olan çok kadın var. Boşanma sürecinde olup da hala aynı evde olan çok fazla kadın var burada. Kadın, gidecek yeri olmadığından ya da gerçekten bir şans tanımak istediğinden dolayı aynı ortamda kalıyor. Şiddete maruz kalma ihtimali daha da yüksek. O yüzden kesinlikle yani bir anlamda güçlendirilmesi gerekiyor kadınların.

Resmi makamlarla bu konuda ilişkiniz var mı? Barınma ya da maddi imkanları sağlamak yönünde çalışmalar var mı buraya özgü?

Açıkçası gelmedi. Biz böyle artık Hatay Barosu kadın haklarıyla da direkt irtibatlı çalışıyoruz. Avukatlar bile kendi bireysel çabalarıyla işte telefonla kadınlara ulaşarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yani resmi bir ağızdan hadi şunu yapalım diye bir şey ben duymadım. Varsa da çok küçüktür.

“Uzun vaadeli işler yapalım”

Ne olur buralarda, bir değişim, bir dönüştürme çabası var mı?

Buralarda var. Buranın insanı yerele ağırlık verelim burayı daha da yerelleştirelim diyorlar. Buraları kalıcı hale getirelim düşüncesi var. Bu bölgede ne yapacağından korkuyor insanlar. Mesela burada yani devlete ya da kamuya güven azaldı, çünkü yalnız bırakılma psikolojisi oldu. Artık ileriye dönük bir gün, iki gün, bir ay, bir yıl nereye kadar? Bu yıllar boyu burada bu insanlar ve gitmeyi istemiyorlar. Hatay’ı çok sevdiklerini dile getiriyorlar. O yüzden burada uzun vadeli işler yapalım. Mesela dernek kuruluyorsa uzun vadeli dernekler olsun. Bu şekilde çalışmaları var. Yerelleşme dediğim birazcık o anlamda yerelleşme. Yani burada bir iş kurulmuş. Paramızı çıkartıp ona verelim.

Serinyol’un temel ihtiyaçları nedir? Kalacak binalar ne kadar sağlam? Geçerken gördük binalar pek yıkılmamış ama yaşayabiliyor mu insanlar buralarda?

Konteynerler E-5 karayollarında, o hizalarda var. Buralarda daha çok kendi içinde dağınık yerleşke. Binası yıkılmışsa yanında bahçesi varsa oraya çadır ya da konteynerini kurmuşlar. Çok fazla çadırda kalan var bu bölgede. Konteyner alamayanların konteyner kentte gitmeleri isteniyor çünkü. O insanlar konteyner kente gitmek istemiyor, konteyner çıkmıyor. Bu sefer de çadırda yaşıyor.

Lavabo, duş mesela ben danışanlarımdan ağır hasarlı binalara girenleri duydum yani. Duş almaya gidiyor yıkılacak binaya. “Ne yapacağım ben, çadırda kalıyorum”u çok duydum. Sağlık problem oluyor. Kadın sağlığı alanında zaten ilk başta yakın civarda bir doktor bulmak imkansızdı. Antakya’da Araştırma Hastanesi var, burada yoktu. Ben kendim bizzat şahit oldum, burada hastane var ama doktor yok. Şimdi o zamanlar ilk başlarında kadın sağlığı alanında yoktu. Şimdi mesela sıra almak çok zor. Geçen gün kadın buluşması yaptığımızda kadınlar direkt sağlık problemlerini dile getirdiler. Uzman bir kadın doktorunu bulma randevu alıp ulaşmak çok zor oluyor. Oraya gitmek, sıkıntı. Otobüs yok. Otobüsler yeni yeni başladı. İlk zamanlar yoktu. Ulaşım Hatay’da sorundu şimdi felaket oldu. Ben mesela babamın aracı olmasa işe gelemem. Köyden, kırsaldan geliyorum. Yani iki otobüse binmem lazım gelmek için ama gelemem. Yolda kalırım.

Boşanma konuşulamıyor

O toplantıda kadınlar başka ne anlattılar?

Doktorlara erişimi anlattılar. Hijyen koşullarından da şikayetçiler. Mantar gibi sorunlar patlak vermişti ilk başlarda. Bir de çok fazla hamile var. Şimdi biraz daha arttı. Bahsettik. Prezervatif ve kadın doğum hapları dağıtanlar oldu bunun üzerine. Benim gittiğim kurum ziyaretlerinde “biz doğum kontrolü hapını dağıtıyoruz” denildi. Bir dernek dağıttığını söyledi… Aslında buradaki sorun şuydu, evet, tamam dağıtan var. Belki veren de var ama organize olamamak ve kime ne ölçüde nerelere veriyorsunuz? Mesela bütün kurumlar bir yerleşkeye yerleşmiş ve aynı civara gidiyorlar. Benim etkinliklerimde daha farklı insanlara ulaşmam lazım. Diğer insanlara da ulaşmak gerekiyor ama kurumlar burada yetersiz kalıyor.

Kiralar ne kadar?

En düşük 10.000 TL var. 10 bine yakın şurada bir daire vardı, söylemişlerdi. Bu eve tadilat yapıldı, böyle değildi. Hasarlı mı yok hasarlı değil ama hasarsız da değil. Sıva çatlağı filan çok vardı. Bazılarını ördüler sıvadılar ama o konu çok sıkıntılı. Küçücük daireye 10 bin lira veremez insanlar. Başka alan yok. Burası biraz merkezi ama uzak bir yere işe gitmesi gerekse nasıl gidecek? Evet çadırda kalmamak lazım ama bu yüzden çadırda kalıyor insanlar.

Depremden önce kadınlar boşanmaya cesaret edebiliyorlar mıydı?

Bazı bölgelerde biraz daha cesaret edebiliyorlardı. Tabii şimdi Reyhanlı, Kırıkhan’a falan gidersen daha az. Ama Antakya, Serinyol taraflarında biraz daha rahat konuşabiliyorlar. Her ne kadar Hatay’ın bazı bölgeleri gelişmişse gelişmemiş bölgeleri de bir o kadar var. Geleneksel kalıplara takılıyor insanlar. Artık şanslarına demek istemiyorum ama aileden aileye değişiyor.

Fotoğraf: Bahar Gök

*Bu haber RLS ve Kadınİşçi işbirliği ile yapılan Depremden Etkilenen İllerde Kadın Emeği araştırması kapsamında yazılmıştır.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Üç yıldır yayın hayatını sürdüren kadınların ücretli, ücretsiz emek deneyim, talep ve direnişlerini dile getirmek için hak haberciliği yapan sitemiz Kadınİşçi, Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Yolumuzu aydınlatan ve halkın, sınıfın gerçeklerini aktarırken yaşamını yitiren Metin Göktepe’yi saygıyla anıyoruz.
Yoksulluğa, erkek şiddetine, savaşa, emek sömürüsüne karşı sokakları terk etmeyeceklerini vurgulayan kadınlar, “Haklarımız, hayatlarımız için mücadelemizi büyüteceğiz” dedi.
6 Şubat depreminin birinci yılındayız. Bu büyük felakette 11 ilde binlerce insan yaşamından olurken, devlet geride kalanların hayatını kolaylaştıracak hiçbir şey yapmadı. İnsanlar çoğu zaman dayanışma ile ayakta kaldı. Depremin her türlü yükünü çekmek zorunda kalan kadınların sorunlarına kulak verenler ise yine kadınlardı. Bölgede çalışma yürüten Kadın Savunma Ağı,  Afet İçin Feminist Dayanışma, Mor Dayanışma, Kadın İşçi’den arkadaşlarımızla kadınların dertlerini, deneyimlerini konuştuk.
Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yoksullaşma 2023’de kadın işçi yaşamına damgasını vurdu. Grev ve direnişlerde kadın işçiler en öndeydi. Kadınların kadın işçilerin mücadelesi 2024’te de devam edecek. Herkese mutlu ve dayanışma dolu bir yıl diliyoruz.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!