Agrobay işçisi kadınlar, Ankara’ya yürüyüşlerinin üçüncü gününü geride bıraktı. Geceyi Soma’daki bir kapalı spor salonunda geçiren kadınlar, dördüncü günde, bir heyet oluşturarak Çalışma Genel Müdürü Mehmet Baş ile görüşmeye yolladı.
Biz kadın işçilerle sohbete devam ediyoruz. Konuğumuz; Nuray. Agrobay öncesinde İŞKUR üzerinden sigortalı olarak iki dönem ormanda çalışan Nuray, daha öncesinde hiç sigortalı çalışmamış. Ancak hiç evde de oturmamış. “Ben önce eşimle beraber Bursa’ya gittim. Orada el işi yaptım sattım. Yani hiç böyle hazır yemedim. Şimdi yedi aydan beri oturuyorum evde. O da iyi mi kötü mü bilmiyorum ama oturuyorum.”
Nuray, Agrobay’da yaprak temizleme işi yapıyormuş. Ama onun dışında kum taşıma, indirme işleri de onlara aitmiş. Koca koca torbaları taşıdıklarını anlatıyor. Onunla işin ayrıntılarına giriyoruz. Ayrıntıya girdikçe kadın emeğine dair pek çok görünmeyen gerçek ortaya çıkıyor.
Bu işleri neden erkeklere yaptırmıyorlar?
Erkek az mı geliyor bilmiyorum kadınlar yapıyor diye mi? Onların yevmiyesi fazladır galiba, bilmiyorum tam. Ama şey hani erkek de kadın da aynı işi yapıyor. Mesela ben yaprakçıyım orada yaprak kesiyorduk. Yaprak çuvallarını taşısın diye erkek alıyorlar ama erkek olmayınca kadınlar da taşıyor.
Erkekler niye olmuyor o zamanlarda?
E çıkıyor erkekler dayanamıyor mesela kadınlar yapıyor.
Erkekler çok sık girip çıkıyorlar o zaman?
Çünkü erkeklerin iş imkânı daha çok. Var Aliağa’ya kadar işler var onlara. Bergama’da bizim tarafta hiç iş yok. Bizim köylerde kadınlara başka iş yok. Ameleye gidebiliyon işte öyle.
Size başka iş olanağı olmadığı için mi bu koşulları dayatıyorlar?
Tabii mecburuz zaten. Belki de çoğu insan mecburiyetten çalışıyor. Mecbur çünkü ilkokul mezunusun bir yere gidemiyorsun. Şimdi her yerde belge istiyorlar. Hiçbir şey yok bizde. İlkokul mezunuyuz en fazla yapabileceğimiz seralara gireceksin ameleye gideceksin en fazla bu. Yani başka başka yere girip çıkmaktansa işte Agrobay’da devam ettik. En son işte arkadaşlar olmuş diye biz de sendikaya üye olduk. Ondan sonra da kapının önüne konulduk.
Daha önce sendikayı duymuş muydun ne olduğunu biliyor muydun?
Hiç hiç duymadım.
Peki nasıl ikna oldun hani hiç bilmediğim bir şey söylüyorlar sana?
Bak ikna da olmadım ya işte arkadaşlar olmuş. Hatta öyle sera içinde bir söylenti oldu 300 yüz kişi falan çıkartılacak dendi. Ya kimsenin hakkı verilmiyor zaten diye duyuyorduk biz serada. Çıkan insan dava açıyor bu seraya. Biz de öyle duyunca hadi böyle bir şey varmış, herkes üye oluyor biz de üye olalım dedik. En kötü ne olabilir diye düşündük. Olduk iki gün sonra kapıya konulduk.
Atıldıktan sonra neler oldu?
Atıldıktan sonra daha böyle hani gönül rahatlığıyla oh deyip evimizde oturamadık. Yani hakkımız için bir yerlere gidiyoruz çünkü alamadık. İçeride bir tane maaşımız var. Yıllık izinlerimiz var. Tazminatımız var. Benim çok değil ama var yani. Hepsini geçtim hani çoğu şeyi mahkeme ile alsın diyormuş Arzu Hanım ama sadece o çalıştığımız, en zor şartlarda çalıştığımız 25 günün parasını versin, yıllık izin paralarını versin. Tazminatı da madem hiç vermiyor, mahkeme yoluyla versin bu kadar.
Kaç yıldır evlisin?
Ben 2003’te evlendim. İki kızım var. Bir kızım lise sonda. Serada çalışırken diğer kızım oldu. O da üç yaşında.
Sen çalışırken çocuklarınla kim ilgileniyordu?
Zaten büyük kızım yurtta kalıyor. Bergama’da okuyor. Küçük kızım da işte serada oldu. Ben hamilelik geçirdim serada. Sonra da annem baktı. İki buçuk aylık falandı ben tekrar işe başladığımda. Annem baktı.
“Kesinti çok oluyordu”
Çocuğunla zaman geçirebiliyor muydun?
Yok işte, çocuk rahatsız olunca ben evde kalıyordum. İki günüm kesiliyordu. Sonra o hafta içinde bir daha evde kalıyordum. Sonra pazartesi günü de kesiliyordu herhalde. Benim öyle hani düzenli şu kadar maaş aldım diyemem çok kesintim oluyordu.
Evin işini nasıl hallediyordunuz, nasıl yapıyordunuz?
İşten gelince zar zor. Bir de sabah beşte kalkıyorduk biz. Çünkü bizim köyümüz çok uzak çalıştığımız yere. Sabah beşte kalkıyorduk işte varıyorduk işte akşam dönmem belki 6-7’yi buluyordu eve, hâlâ aynı.
Kaça kadar iş yapıyordun kaçta uyuyordun mesela akşamları?
Çocuk ne zaman uyursa. Hiç uyumadığım gün falan oldu. Ama o gün de işe gitmek zorundaydım tabii. İki tane çocuk bakacaksın. Bir tane kız okutuyoruz kolay değil hani zor.
Kadınların çoğu bizim özel yaşamımız kalmamıştı diyor. Senin var mıydı özel yaşantın?
Bak bayramda 40 yılın başı hadi dedik şeye gidelim, Menteşe’de kaplıca var. Bayramda dört gün yer ayırttırdık. Sözde gidecek olduk. Ama ben amirden izin alamadım. Eşim beni her gün kaplıcanın oradan aldı mescidin oraya getirdi akşam yeniden aldı yeniden kaplıcaya götürdü.
Onlar orada tatil yaptı sen?
Bana izin vermediler.
O kadar iş yoğunluğu var mıydı bir gün bile izin veremeyecek kadar?
Bilmiyorum ki verilene veriliyordu bize vermediler işte.
Bugün tam 211 gün oldu Nuray 211 gün uzun bir zaman değil mi? Niye çözülmüyor sence?
Bu siyasi, bu yasayı kim çıkardıysa onu da aslında ilgilendiriyor. Mesela 46 kod diye bir şey çıkartıyor. Sendika üyesi oldun diye işten çıkartıyor. Arkasından 46 kod çıkarıyor. Sıkıyorsa gel sendikalı ol der gibi. Aslında bu yasada da var bir şey. Yani baştan kim çözebiliyorsa çözsün zaten. Yoksa bizlik bir şey değil.
Peki bu kod 46 ile çıkarıldıklarında kadınlar bununla ilgili bir problem yaşadı mı?
Yaşadım. Bir de çok korkutulduk hiçbir iş yeri almaz diye çok korkutulduk. Gene arkadaşlarımız iyi kötü işe girdiler. Biz köydeyiz diye işe giremiyoruz. Sicilinize işler dendi. İşte örgüt işi dendi. Yani bizim hakkımızda çok hayırlı bir şey çıkmadı bu saate kadar. Belki bu yürüyüş ile beraber inşallah.
Aileden çevreden bırak bu işi ya da ne bileyim kocan bir daha gitme gibi baskıda bulundu mu hiç, ne işin var buralarda gibi? Ne diyorlardı mesela?
Tabii. Bugün filan zorla geldim. Köyden mesela Allah razı olsun sendikacılar gelip alıyorlar. Çünkü bizde araba da yok böyle gidip gelmek için. Gelip alıyor insanlar. Bu sefer de köyde yayılıyor arabalara binip binip gidiyor diye. Elalem ne der, bizim köylerde yaygın? İşte yabancı arabalara biniyor filan….
Mesela Bergama’da, Kınık’ta kadınların tamamı tarlalarda seralarda bahçelerde çalışıyor. Yani herkes aynı koşullarda mı çalışıyor?
Tabii aynı koşullarda. Çünkü hepsi ilkokul mezunu. Lise mezunu ya da üniversite mezunu olsan da yapacak çok bir iş yok bizim buralarda. Mesela ben seraya girmeden önce şeye gittim domates ekmiş bir adamın domatesini toplamaya. Öğretmendi adam ama atanamamış. Domates ekmişti işte. Yani öğretmene yok iş bana nereden olsun. Zaten en fazla gireceğin yer ya sera ya amelelik işi öyle.
İzmir’in neresini biliyorsun?
Yok vallahi köyümden başka bir yer bilmiyorum. Çok biz öyle dolaşabilen insan değiliz. Mesela Bergama’ya ilçeye babamla gideriz babam getirir götürür bizi. Öyle çok girgin bir insan değiliz. Evlendik evlenince de eşle gidiyoruz geliyoruz öyle.
Türkiye’nin en güzel yerlerinden İzmir’e dünyanın her yerinden tatile geliyorlar…
Sen İzmir’i diyon ben Bergama’daki kaleye çıkmış insan değilim. Bergama’nın kalesi var mesela ama oraya çıkmış insan değilim. Çok böyle gezen bir insan değiliz.
İstemedin mi gitmeyi gezmeyi yoksa başka bir sebebi mi vardı?
Yok bak gezmeyi istedim. Gezmeyi istedim de kaleye çıkmak değil. Ya daha böyle dinlenebileceğim yerleri istedim. Ya biz böyle çok toplum içindeki yerleri gezmeyi de sevmiyoruz. Ben mesela denize gidelim desem pek rahat etmem ama Menteşe iyi geliyor. Çünkü kendi odam gibi, öyle büyümüşüz ya biraz ezik büzük, o yüzden.