Roe v. Wade (ABD’de kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan 1973 tarihli ABD Yüksek Mahkemesi kararı) şimdi iptal edildi, bu durum yakında ABD eyaletlerinin yaklaşık yarısında kürtajı fiilen yasa dışı hale getirecek. Bu olursa, tarihsel veriler bize bunun yalnızca kadınları kişisel olarak etkilemeyeceğini, aynı zamanda onların iş yaşamlarını da tehlikeye atacağını söylüyor.
Mayıs ayında bir taslağı Politico’ya sızdırılan ve son hali cuma günü (24 Haziran) yayımlanan bu karar, bir kadının çalışma olasılığını, ne tür bir işte çalıştığını, ne kadar eğitim aldığını, ne kadar para kazandığını ve hatta kendisine dair umutlarını ve hayallerini etkileyecek. Bu da kadının, yoksulluk içinde yaşama olasılığından kendine bakışına kadar hayatının neredeyse tüm yönlerine etki edecek.
Ve bu kararı verme yetisini ortadan kaldırmak, kadınların toplumdaki yeri üzerinde kademeli etkileri olan işgücünde on yıllardır kaydettiği ilerlemeyi alt üst edecek.
Middlebury College’da ekonomi profesörü olan Caitlin Myers’ın dediği gibi, “Çocuk doğurmak çoğu kadının ekonomik olarak verdiği en önemli karar.” Tüm bunları, kürtaj yasaklarının kadınlara nasıl zarar verdiğine ilişkin onlarca yıllık araştırmadan biliyoruz. Myers’ın 150’den fazla ekonomistle birlikte, Yüksek Mahkeme’ye ‘Dobbs v. Jackson Kadın Sağlığı Örgütü davasında (Roe v. Wade kararını baş aşağı eden Mississippi Davası) sunduğu uzman görüşünde özetlediği araştırmadan…
Kürtaj yaptıramayan kadınlara karşı kürtaj yaptırabilen kadınların sonuçlarını inceleyen uzun vadeli çalışmalara ek olarak, çocuk sahibi olmanın genel olarak kadınlar üzerindeki olumsuz etkileri hakkında daha da sağlam veriler var. Texas A&M Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Jason Lindo, “Çocuk sahibi olan veya çocuk sahibi olmayı ciddi olarak düşünen herkes, bunun zaman ve para açısından çok maliyetli olduğunu bilir” diyor ve ekliyor:
“İnsanların ne zaman çocuk sahibi olacakları (ya da yeni çocuk yapacakları) konusunda planlama yapmasını zorlaştıran kısıtlamaların, elbette onların kariyerleri ve ekonomik durumları üzerinde ciddi etkileri olacaktır.”
En yoksul kadınları vuracak
Ulusal bir yasağın yokluğunda bile kürtaj karşıtı önlemler, kadınlar ve genel olarak toplum üzerinde büyük bir yük oldu. Kadın Politikaları Araştırma Enstitüsü (IWPR), eyalet düzeyindeki kısıtlamaların, işgücüne katılımın azalması, kazançların düşmesi, çalışma çağındaki kadınlar arasında işten çıkışların ve izin kullanma süresinin artması nedeniyle yılda 105 milyar dolara mal olduğunu tahmin ediyor.
Kürtaj yasağı da tüm kadınları eşit şekilde etkilemeyecek. Myers, kürtajın yasak olduğu ve kadınların kürtaj yaptırabilmek için uzun mesafe yolculuk yapması gereken bölgelerde, kürtaj isteyen kadınların yaklaşık dörtte üçünün yine kürtaj yaptıracağını söylüyor. Bu, oradaki kadınların kabaca dörtte birinin, Myers’ın sözleriyle “Derin Güney ve Ortabatı’nın geniş bir bölümünde en yoksul, en savunmasız, mali açıdan en kırılgan kadınların” sağlık hizmeti alamayacağı anlamına geliyor.
ABD, pandemi sırasında çocuklara ve yaşlılara bakmak için işgücünü terk eden kadınların kısmen öncülük ettiği, hâlâ süren bir işgücü sıkıntısıyla karşı karşıya. Yüksek Mahkeme’nin beklenen kararı durumu daha da kötüleştirecek ve kadınların işgücündeki deneyimlerini gelecek yıllarda potansiyel olarak değiştirecek.
1.Kadınların işgücüne katılımı düşebilir
Kürtaja erişim, kadınların işgücüne katılımını artıran önemli bir güç. Ulusal olarak kadınların işgücüne katılım oranları, Roe v. Wade’in 1973’te kabul edilmesinden önce yaklaşık yüzde 40 iken, bu oran pandemi öncesinde yaklaşık yüzde 60’a yükseldi (o sırada erkeklerin işgücüne katılımı yüzde 70’ti). Kürtaj yasakları, bu kazanımların bir kısmını engelleyebilir, hatta tersine çevirebilir.
Kaliforniya Üniversitesi San Francisco profesörü Diana Greene Foster ve diğer araştırmacılar, ülke genelinde kürtaj yaptırabilen veya yaptıramayan kadınların zaman içindeki sonuçlarını karşılaştıran dönüm noktası niteliğindeki Turnaway Study’den elde edilen verileri inceledi ve şu sonuca ulaştı:
Kürtaj talebi reddedildikten altı ay sonra, kadınların tam zamanlı olarak istihdam edilme olasılıkları, kürtaj yaptıranlara göre daha düşük. Bu fark, kadınların kürtaj talepleri reddedildikten sonraki dört yıl boyunca anlamlı bir fark olarak kaldı; bu durum, gelecekte onların istihdam beklentilerini daha da olumsuz etkileyebilir.
2. Daha düşük eğitim düzeyi
Eğitim oranları, kariyer beklentileri ve ücretler için temel bir etmen. Joshua Angrist ve William Evans tarafından 1996 yılında yapılan bir araştırma, Roe v. Wade’den önce kürtaj yasalarını özgürleştiren eyaletleri inceledi ve kürtaja erişimin daha yüksek eğitim oranlarına ve işgücü piyasası sonuçlarına yol açtığını buldu. Amerikan Üniversitesi ekonomi profesörü Kelly Jones, eyalet kürtaj yönetmeliği verilerini kullanarak, hamile kalan genç kadınların yasal kürtaja erişiminin, eğitim başarılarını yaklaşık bir yıl ve üniversiteyi bitirme olasılıklarını yaklaşık yüzde 20 oranında artırdığını belirledi.
Bu bulgu, büyük ölçüde kürtaja erişimin genç siyah kadınlar üzerindeki etkilerinden kaynaklanıyor. Jones ve Mayra Pineda-Torres tarafından yapılan diğer araştırmalar da, kürtaj sağlayıcıları üzerinde hedeflenen kısıtlamalara (TRAP yasaları) basit bir şekilde maruz kalmanın, genç siyahların üniversiteye gitme veya üniversiteyi bitirme olasılığını azalttığını buldu.
Düşük eğitim, ‘hangi işlerin kadınlar için uygun olduğunu’ da etkiliyor.
3. Kadınların çalıştığı işler daha kısıtlı olacak
Çocuk sahibi olmak, kadınların çalıştıkları iş alanlarını önemli ölçüde etkiler ve genellikle onları yarı zamanlı çalışmaya veya daha düşük ücretli mesleklere yönlendirir.
Daha geniş kürtaj yasakları, yasa çıkarmak isteyen herhangi bir eyalette artık mümkün olsa da, birçok eyalet zaten kürtajı zorlaştıran TRAP yasalarını yürürlüğe koydu. Bu yasal düzenlemeler, aynı zamanda Washington Adil Büyüme Merkezi’nin baş ekonomisti Kate Bahn gibi araştırmacılar için doğal bir deney ortamı sağladı. Bu eyaletlerdeki kadınların daha yüksek ücretli mesleklere geçme olasılığının daha düşük olduğunu saptayan Bahn, Recode’a şunları söylüyor:
“70’li yıllarda doğum kontrol haplarının ve kürtajın yaygınlaşması üzerine yapılan önceki araştırmalardan iyi biliyoruz: Kadınlar aile planlaması konusunda biraz daha netliğe sahip olabildiklerinde seçimlerini farklı yapıyorlar.”
Bu durum, örneğin sağlık hizmetleri ve öğretmenlik gibi belirli alanlarda kadınların aşırı temsil edilmesi gibi, mesleki ayrımcılığın artmasına yol açabilir ve bu alanlardaki ücretleri düşürür.
4. Yukarıdakilerin tümü geliri olumsuz etkiler
Kadınların çalışacağı iş alanlarının kısıtlanması, işe ara vermek, daha az eğitim almak… Bunların tümü, zaten ortalama olarak erkeklerden daha düşük olan kadın ücretlerine zarar verir.
Ekonomist Ali Abboud’un Roe v. Wade’den önce kürtajın yasal olduğu eyaletleri inceleyen bir makalesi, planlanmamış bir hamileliği sadece bir yıl geciktirmek için kürtaj yaptıran genç kadınların saatlik ücretlerinde, ortalamaya göre yüzde 11 artış olduğunu buldu. Jones’un araştırması da hamile genç kadınlar için yasal kürtaja erişimin, profesyonel bir mesleğe girme olasılıklarını yüzde 35 oranında artırdığını saptadı.
IWPR, mevcut kürtaj kısıtlamaları ortadan kalkarsa, ABD’deki kadınların yılda ortalama bin 600 dolar daha fazla kazanacağını tahmin ediyor. Kaybedilen gelir, sadece istenmeyen gebelikleri olan kadınları değil, aynı zamanda onların ailelerini ve mevcut çocuklarını da etkiliyor. Gelir, bu kadınların mevcut çocuklarının da yoksulluk oranlarını belirliyor.
5. Kürtaja erişimin olmaması, kadınların kariyer özlemlerini sınırlandırıyor
Belki de en sinsice etkisi şu: Kürtaja erişimin olmaması, kadınların kendi kariyerleri için umutlarını ciddi şekilde kısıtlıyor. Ekibinin Turnaway Study’deki araştırmasına dayanarak Foster, istediği kürtaj hizmetini alamayan kadınların, istihdamla ilgili bir yıllık hedeflerine sahip olma olasılığının -muhtemelen yeni doğmuş bir bebekle ilgilenirken bu hedeflere ulaşmak çok daha zor olacağından- kürtaj yaptıranlara göre önemli ölçüde daha düşük olduğunu tespit etti. Ayrıca, genel olarak arzuladıkları bir yıllık veya beş yıllık hedeflerine ulaşma olasılıkları daha düşüktü.
IWPR’nin başkanı ve CEO’su C. Nicole Mason, Recode’a verdiği demeçte, kadınların üreme hakları üzerindeki özerkliğini sınırlamanın, kadınların eşit olmayan statüsünü hem somut hem de geçici yollarla pekiştirdiğini söylüyor. “Eşitliğimin, haklarımın erkek meslektaşlarımdan daha az olduğunu hissetmek ve anlamak çok psişik bir duygu. Yasalar bunu yapıyor. Yüksek Mahkeme de bunu yapıyor” diyor.
*Yazının orijinali için: https://www.vox.com/recode/23074696/abortion-illegal-supereme-court-women-work
Bu karar eşitsizlikleri derinleştirecek
ABD’nin en büyük işçi sendikaları federasyonu olan, 57 üye sendikasıyla 12,5 milyon işçiyi temsil eden AFL-CIO’nun başkanı Liz Shuler, ABD Yüksek Mahkemesi’nin Dobbs v. Jackson Kadın Sağlığı Örgütü davasındaki kararına tepki gösterdi. Shuler, şu açıklamayı yaptı:
“Yüksek Mahkeme’nin Roe v. Wade davasını bozmaya yönelik bugünkü kararı, ülke genelinde çalışan kadınlara ve ailelere yıkıcı darbe oldu. Kişisel üreme sağlığına ilişkin kararlar da dahil olmak üzere, herkesin kendi bedeni üzerinde kontrol sahibi olması gerektiğine güçlü şekilde inanıyoruz. Özellikle pandemiden orantısız bir şekilde etkilenen marjinal topluluklar için, tüm çalışan insanlar için eşitliği genişletmeye odaklanmamız gereken bir zamanda, bu karar yalnızca ırksal ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirecektir. Bu kararın yükü, kuşkusuz düşük gelirli kadınlara ve toplumsal cinsiyete dayalı baskıya maruz kalmış insanların omzuna yüklenecektir. Hiç kimse üreme sağlığı hizmetlerinden mahrum bırakıldığı için finansal güvencesizliğe zorlanmamalıdır. Hükümetimiz ayrıca çocuk bakım sistemimize, aile ve sağlık ücretli izinlerimize yönelik gecikmiş ve gerekli yatırımlara öncelik vermeli; cinsiyetler arası ücret farkını sona erdirmeli, yüksek ücretli ve iyi sosyal haklara sahip işlere erişimi artırmalıdır.
Bu, işyerinde oy kullanma ve toplu pazarlık hakkı da dâhil olmak üzere temel haklarımıza yönelik bir dizi saldırının yalnızca sonuncusu ve ‘evlilik eşitliği’ gibi iyi oturmuş diğer hakların elimizden alınabileceği konusunda endişe verici bir eğilime işaret ediyor. Yüksek Mahkeme’nin şu anki muhafazakâr çoğunluğu, bedensel özerkliği, özgürlüğü ve kendi kaderini tayin hakkını birkaç seçilmiş kişiyle sınırlamaya kararlı ve bu esasen demokratik değil. Amerika’daki sendikalar, tüm insanlar için toplumsal cinsiyet adaleti ve ekonomik eşitlik mücadelesine bağlı kalmaya devam edecek.”
*Açıklamanın orijinali için: https://aflcio.org/press/releases/afl-cio-affirms-right-everyone-make-their-own-health-care-decisions
Fotoğraf: Socialist Worker