Kamu emekçileri ve emeklilerinin 2024-2025 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği 7. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi (TS) sürecinde müzakereler bugün (22 Ağustos) sona eriyor. Taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması durumunda son sözü, üyelerinin çoğu Cumhurbaşkanı tarafından atanan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu söyleyecek.
Yaklaşık 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini doğrudan ilgilendiren müzakereler, 1 Ağustos’ta başladı. Görüşmelerde hükümeti temsil eden Kamu İşveren Heyeti, 14 Ağustos’ta ilk, 17 Ağustos’ta ikinci teklifini sundu. Son teklif, 2024’ün ilk altı ayında yüzde 15, ikinci altı ayında yüzde 10, 2025’in ilk altı ayında yüzde 6 ve ikinci altı ayında yüzde 5 zam öngörüyor. Bu oranları kabul etmeyen sendikalar yeni teklifi bekliyor.
Öte yandan bu sendikaların üyelerinin yüzde 44’ü kadın; ama masada kadının adı bile yok! Görüşmelere katılan tek kadın olan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil’in anlattıkları, masada gerçekten “kadının adı olmaması” için özel çaba sarf edildiğini gösteriyor. Tamamı erkeklerden oluşan masada, kadınların kreş, süt izni, taciz ve şiddetin son bulması, eşit yükselme hakkı gibi talepleri gündeme bile alınmıyor. Bu nedenle kadın emekçiler, bu masadan kendileri lehine bir sonuç çıkacağını düşünmüyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) işyeri temsilcisi Ebru Erdem de hiç umutlu olmadığını, masada kadın temsiliyetinin artması için mücadeleye devam edeceklerini belirtiyor.
Kablan ve Erdem’le Kamu Toplu Sözleşmesi süreci üzerine söyleştik.
‘Taleplerimizi dile getirdiğimde müdahale ettiler’
Kamu emekçisi bir kadın olarak gördüğüm fotoğraf içime oturdu diyebilirim. Siz o kadar erkek bir masada ne hissettiniz öncelikle, kadınların lehine bir şey çıkar mı o masadan?
Şükran Kablan Yeşil: Kamu emekçileri ve emeklileri için TS görüşmeleri 12 yıl, 6 dönemdir gerçekleşiyor. Görüşmeler ilk başladığından bu yana biz KESK’li kadınlar olarak masada yer almayı, kadın kamu emekçilerinin özgün taleplerinin ayrı bir başlıkta tartışılmasını sağlamayı önemsedik ve bunun mücadelesini yürüttük. Her dönem genel taleplerimizin yanı sıra kamu emekçisi kadınların taleplerini de içeren ayrı çalışmalar, bildiriler ve broşürler hazırladık. Ancak ne yazık ki AKP’nin ve onun yan kolu gibi çalışan Memur-Sen’in kadını yok sayan, kadın düşmanı politikaları ve yaklaşımları, kadınların ve kadın taleplerinin masadaki temsiliyetini her dönem engelledi.
Hatırlanacağı üzere 2015 – 2016 TS görüşmeleri döneminde KESK Kadın Sekreterimiz Gülistan Atasoy’un kamu emekçisi kadınların taleplerini dile getirmek istemesi üzerine Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Kadın sendikacı konuşur, kadın talepleri dile getirilirse masayı terk ederiz” demişti. Hem o hem de dönemin Çalışma Bakanı tarafından kadın sekreterimiz engellenmişti. Ancak bu mücadeleyi sürdüren ve bu taleplerin arkasında durmaktan vazgeçmeyen KESK’li kadınların mücadelesi sonucu, 7. Dönem TS görüşmelerine KESK Eş Genel Başkanı ve tek kadın olarak katıldım. Buradan, böylesine eril bir masaya kadınların sesi ve sözünü taşıma kararlılığıyla vazgeçmeyen, itaat etmeyen ve boyun eğmeyen KESK’li kadınların mücadelesini bir kez daha selamlamak isterim.
Görüşmeler henüz başlamadan KESK’in masadaki temsiliyetini engellemeye dönük son anda birtakım girişimler olmuşsa da bu engeller aşılarak görüşmelerin başlayacağı saatte Çalışma Bakanlığı’nda heyetimiz yerini almıştır. Ancak masaya gittiğimizde, Çalışma Bakanlığı’na ilettiğimiz tüm resmi yazışmalarda masa katılımcısı Eş Genel Başkan olarak benim adım verilmiş olmasına rağmen masada temsiliyette erkek eşbaşkanımızın adı yazılıydı. Görüşmeler başlamadan uzmanlarımızın yaptığı uyarılara, daha sonra benim temsilci isminin düzeltilmesine dair yaptığım uyarılara rağmen benim adım yazılmadan bakan konuşmasına başladı. Bu eril masadaki duygularımı sorduğun için ayrıntılı anlatıyorum. Masaya katılmaya, masada yer almaya dair tüm engeller bir şekilde aşılmışken bu defa da ‘kadının adı yok’ misali masada adım yazılı değildi. Konuşma sırası bana gelene kadar bir düzeltme yapılmazsa önce bu durumu protesto etmeyi düşündüm. Birçok uyarıdan sonra toplantının ortalarına doğru benim adımın yazılı olduğu kâğıt masaya kondu.
Elbette sorunlar burada bitmedi. KESK olarak geçmişten bugüne dile getirdiğimiz, geçen dönem de görüşmelere katılan eşbaşkanımızın dile getirmiş olduğu taleplerimiz herhangi bir müdahale ile karşılaşmazken bu taleplerin benim tarafımdan dile getirilmesi, önce Kamu-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanları, sonrasında da Çalışma Bakanı tarafından müdahale ile karşılandı. Neydi bu talepler? Nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz ve anadilde eğitim veren kreşlerin açılması, hukuksuz OHAL KHK’larının iptal edilmesi ve esas olarak karşı tarafı oldukça kızdıran İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca feshinin iptal edilmesine dair talebimiz.
Elbette KESK olarak bizim dışımızda kamu emekçisi kadınların yaşadığı ayrımcılığa, mobbinge, tacize dair tek bir söz kuranın olmadığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaratmış olduğu çalışma hayatındaki ücret adaletsizliğinden çalışma yükünün artmasına kadar bir dizi soruna dair tek bir cümlenin edilmediği bir masa, aynı zamanda bu sorunlara dair de çözüm üretecek bir masa değil. Biz çözümün daha fazla örgütlülük, sendikalaşma, sendikalarda eşit temsiliyet ve güçlü ortak mücadele olduğunun bilincinde olarak bu masada her şeye rağmen kadınlar olarak sesimizi ve sözümüzü kurmayı önemsiyoruz.
Eşit temsilin olduğu, gerçek bir toplu sözleşme masası istiyoruz
Kadın talepleri, KESK dışında diğer sendikaların gündeminde bile değil. Özellikle kadın taleplerinin sözleşmede yer bulabilmesi için bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?
Yeşil: Özellikle AKP’nin hızla hayata geçirdiği neoliberal politikalar, kamuda güvencesiz istihdamın önünü sonuna kadar açtı. Muhafazakâr yaşam tarzı çerçevesinde hem kamuyu hem de toplumu dizayn etmek isteyen AKP, kadınları çalışma hayatının ve kamusal alanın dışında eve, erkeğe, aileye bağımlı kılmak için dönem dönem düzenlemeler yaptı; esnek, yarı zamanlı, taşeron, güvencesiz çalışma biçimlerini daha çok kadınlar için düzenledi. Böylece cinsiyetçi iş bölümü neticesinde kadınların yarı zamanlı işlerde, düşük ücretlerle çalıştığı, öte yandan tüm bakım hizmetlerini (ev işi, çocuk, hasta bakımı) kadınların omzuna yükleyen bir istihdam biçimi hâkim kılınmak istendi. Bu durum kadın emekçiler açısından başta ücret eşitsizliği olmak üzere göreve yükselmelerde engeller, performansa dayalı çalışmada baskı, mobbing ve tacizin artması vb. birçok sorunun birikmesine neden oldu.
Elbette yapısı her ne kadar antidemokratik olsa da toplu sözleşme görüşmeleri, kamu emekçilerinin hem ekonomik hem de özlük ve sosyal hakları ile ilgili düzenlemelerin yapılacağı, özlük ve sosyal haklarla ilgili sorunların çözüme kavuşturulacağı bir süreci ifade eder. Buradan hareketle altı dönemdir olduğu gibi bu dönemde de ısrarla dile getirdiğimiz ‘kamu emekçisi kadınların sorunlarının ayrı bir başlıkta ele alınması ve mutabakat metninde de bu şekilde yer alması’na dair talebimiz, hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu eril masa tarafından yok sayılmıştır. Kadınların eşit temsil edildiği, kamu emekçisi kadınların özgün sorunlarının ve taleplerinin ayrı bir başlıkta ele alındığı, demokratik, grevli gerçek bir toplu sözleşme masası için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Beklentim çok ama umudum yok
Kamu emekçisi bir kadın olarak toplu sözleşme masasından ne bekliyorsunuz?
Ebru Erdem: Açıkçası toplu sözleşmeden pek umudum yok. TS’ye gelene kadar fazlasıyla kaybettiğimiz haklarımız var. Beklentim çok da umudum yok diyelim! Masanın görselinde 23 erkek, 1 kadın saydım. 23 erkeğin oturduğu masadan kadına dair hiçbir şey çıkmayacak. Ama bu demek değil ki yelkenleri indiriyoruz; aksine, öncelikle masadaki kadın temsiliyetini/sayısını artırmak için daha çok mücadele edeceğiz. Kadının olmadığı yerde kadına dair beklentiyi konuşmak, beklentiden öteye geçmez zaten. Yasal olarak haklarımız nasıl gasbediliyor, benim aklım almıyor. Yıllar içinde daha da geriye düşen bir durum var maalesef.
KESK tarafından geçenlerde Twitter’da sohbet odası yapıldı, kadın talepleri üzerine. Nelere değinildi bu sohbette, hangi eksiklikleri fark ettiniz?
Erdem: Uzun zamandır var olan bir ihtiyaçtan doğdu aslında bu buluşma, çok da keyifli oldu. Feminist avukat Meriç Eyüboğlu ve KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher’e yöneltildi sorular. KESK’in tarihi, mücadele ve kazanımları konuşuldu; kadına yönelik erkek şiddeti, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa gibi konular üzerinde duruldu. Burada konuşulmayan tek şey para/ zam oranları olmuştu, bunu da sohbet odası bitiminde fark ettik hatta. “Biz neden bu konuya hiç değinmedik?” dedik ve aslında nedeni ortadaydı. TS görüşmeleri öncesi bir kadın buluşmasında, “Kadınlar konuşuyor” etkinliğinde, tek bir yerde para kelimesi geçmemiş; o kadar ki boğulmuşuz öldürülmekten…
Toplu sözleşme masasında sadece ekonominin konuşulması, kadın hakları açısından ne gibi sonuçlar doğuruyor?
Erdem: Sadece ekonominin konuşulduğu yerde kadın haklarından bahsetmek, gerçeklik düzlemine oturan bir yerde durmuyor. Kadın haklarından bahsetmek için öncelikle kadının yaşam hakkından bahsetmek gerekiyor. Kadınlar erkek şiddetiyle her gün katledilirken yalnızca yüzdelerden bahsetmek üzgünüm ki trajikomik oluyor. Burada insanca yaşamak; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz kalmadan, erkek şiddeti ile katledilmeden yaşamak çok daha elzem bir konu. Önce yaşayabilmek, hayatta kalabilmek, daha sonra bu yaşamı insanca kurgulamak istiyoruz ve bunu da biz kendi ellerimiz ve irademizle yapmak istiyoruz. Bizi yaşamdan koparmak için var gücüyle savaşan, hatta bizi kendi yarattıkları aile içine “kutsal anne, eş” kisvesi altında hapsetmek isteyen ataerkil ve kapitalist sisteme karşı mücadele ediyoruz. Bu sistem bizi ekonomik anlamda gücü, özgürlüğü olmayan, biat eden; babaya, abiye, erkek kardeşe ve eşe mahkûm kadın olarak kurguluyor. Yani işin özü, kadın kamudan ve ekonomiden uzak tutulmaya çalışılıyor.
Fotoğraf: AA