Kız kardeşleri Anna ve Mariia, eşi Nadya… Ne yazık ki bu üç kadının Lenin’le olan ilişkilerindeki her yönü ele alınırken, yalnızca çok az kaynak siyasi eylemlerinden bahseder. Birden fazla dil bilen, çeviri yapan, önemli politik yayınları hazırlayan ve dağıtan, konferanslar, kitlesel grevler ve isyanlar örgütleyen bu kadınların, cinsiyetçi klişelerle bir şekilde dışlandığı malum. Bu nedenle birçok kaynak Lenin’in büyük kız kardeşi Anna Ulyanova için “kocasını hor gören bir eş” ve küçük kız kardeşi Mariia içinse “huysuz bekâr” gibi cinsiyetçi ifadeler kullanmıştır. Lenin’i kadınları manipüle eden biri olarak tasvir eden ataerkil zihniyet, bu kadınları –devrime değil, sırf liderlik vasıflarından ötürü– kendilerini Lenin’e adamış kadınlar gibi göstermiştir. Oysaki gerçek öyle değil… Anna ve Mariia 1880’lerden, Nadya ise 1890’dan 1930’lara kadar devrimde ve de feminist harekette aktif rol almıştır.
Bu üç kadına geçmeden önce binlerce kadının, o dönemde büyük bedellerle zorlu bir örgütlenme inşa etmiş olduğunu belirtmek isterim. Lenin ise birçoğuyla yazışmış, görüşmüş ve bir araya gelmiş hatta Elena Stasova[1], Rosalia Zemlyachka[2] ve Apollinariya Yakubova[3] gibi Bolşevik öncü devrimcilerden olan kadınlardan ilham almıştır. Kız kardeşleri, annesi ve eşi başta olmak üzere emekleri pek görünmeyen bu üç kadın, en kritik anlarda Bolşevik Parti’yi hem kadın işçilerle omuz omuza durarak hem de devrim sürecinde önemli faaliyetlerde bulunarak desteklemiştir. Artık yapılan yeni araştırmalar sayesinde bu kadınların yaratıcılığı, cesareti ve bağlılığı ile yürüttüğü birçok çalışmanın Ekim Devrimi’ndeki başarı için hayati öneme sahip olduğu bilinmeye başlanıyor.
Aile hakkında…
Lenin’in annesi Maria Aleksandrovna, 1886’da kocasını kaybeder. Bu ölüm sonrası, ailesine bakmak zorunda kalan Maria, kızlarının da diğer erkek kardeşleri gibi eğitim almaları için çok çaba sarf eder. Çocuklarını polis baskısında korumaya çalışan, sürgünlerine eşlik eden ve devrimci faaliyetlerini destekleyen anne Maria Aleksandrovna’nın da emeği görmezden gelinmemelidir. Lenin’in mektuplarından anlaşıldığı üzere, annesi onu sadece manevi olarak desteklemekle kalmaz, aynı zamanda yurtdışından gönderdiği yazılarını bir şekilde yayıncılara iletir. Fakat anne Maria Aleksandrovna için dayanması en zor acı erken yaşta ölen kızı Olga[4]’dan sonra ikinci kez evlat kaybıyla karşı karşıya kalmasıdır. Lenin’in abisi Aleksandr’ın ölümü ailenin kaderini değiştirir. Aleksandr, Çar’a suikast suçlamasıyla genç yaşta 8 Mayıs 1887’de idam edilir. Anne Maria Aleksandrovna’nın geriye dört çocuğu kalır: Lenin, Anna, Dmitry ve Mariia… Lenin’den yaşça daha büyük olan ve Petersburg’da üniversiteye giderken devrimci mücadeleye başlayan 1864 doğumlu Anna, kardeşlerin en uzun yaşayanı Dmitriy[5], kardeşlerin en küçüğü olan Mariia.
Kız Kardeşler Anna[6] ve Mariia[7]
Anna ve Aleksandr, Lenin’den daha önce St. Petersburg’da öğrenciyken devrimci faaliyetlere başlar. Hem Aleksandr hem de Anna, Çar III. Aleksandr’a karşı suikast girişiminde bulundukları için tutuklanır. Anna, bu başarısız suikast girişiminde suç ortağı olur ve beş yıl sürgüne mahkûm edilir. En sonunda kardeşiyle birlikte çarı devirip, Marx-Engels-Lenin Enstitüsü’nün kurucusu olur ve hayatını bu enstitünün araştırmacılarından biri olarak geçirir.
Anne Maria Aleksandrovna, Aleksandr ve Vladimir’in (Lenin), Anna’nın siyasi hayatını şekillendirdiğini şu sözlerle ifade eder: “Aleksandr Anna’yı bir devrimci yaptı, Vladimir ise Marksist”… Fakat annelerinin bile bilmediği bir gerçek vardı: abla Anna, zaten bu iki küçük kardeşinden yıllar önce bir devrimcidir.
En küçük kız kardeş Mariia –ki aile içinde Manyaşa olarak anılırdı– abisi idam edildiği zaman sadece sekiz yaşındadır. Bu acı kayıp ilk gençlik yıllarına ulaşan Mariia’yı doğal olarak devrimci harekete yöneltir. Rus Sosyal Demokrat ve İşçi Partisi’ne (RSDLP) katılır, bir yıl içinde maaşlı parti çalışanı olur ve devrimci faaliyetlerden dolayı dört kez tutuklanan Mariia Komünist Parti Merkez Kontrol Komisyonu üyeliğine kadar yükselir. 1903’te Bolşevikler ve Menşevikler olarak iki fraksiyona ayrılan RSDLP sonrası Anna ve Mariia, Bolşevik örgütlenmesini pekiştirmek için büyük bir çaba harcar. Bu süreç zor ve tehlikelidir. İçlerinde bulundukları hareket, en azından kadınların erkeklerle eşit formel statüye sahip oldukları bir yerdir.
1905 Rus Devrimi sırasında, Anne ve Mariia, Rabselkor[8] adlı yayının kurucularından biri olur ve çok geçmeden Rabselkor’un öncülüğünü Mariia alır. Kısa bir sürede Rabselkor’un faaliyetleri, dönemin Rusyası’nda sosyalist fikirlerin yayılmasına katkıda bulunur. Farklı bölgelerdeki işçiler ve köylüler arasında hem dayanışmayı hem de bilgi alışverişini teşvik etmesiyle bilinir hale gelir. Mariia, Ekim Devrimi’ne giden yolda propaganda çalışmalarını yönetir, kadın işçileri ve köylüleri yazmaya teşvik eder ve yayıncılık faaliyetleri üzerinden özellikle feminist harekette de çok önemli işlere imza atar.
1908-1912 yılları arasında Lenin sürgündedir. Özellikle Anna, Lenin’in Materyalizm ve Ampiryokritisizm kitabının ilk kopyalarında editöryal düzenlemeler yaparak fikri katkılarda bulunur. Lenin’in de izniyle 50 kopya hazırlar ve bunları Lenin’in yayıncı dostlarına iletir. Ayrıca Lenin’in yokluğunda Mariia ve Anna, ayrı ayrı sürgünlerde olmalarına rağmen, altın madenlerindeki 500 grevci işçinin Rus askerler tarafından vurulduğu Lena katliamına karşı sadece mektuplaşarak çok büyük eylemler ve fabrika grevleri organize ederler. Rusya işçi hareketi bakımından oldukça önemli bir süreç olan bu ayaklanma için tarih kitaplarında Anna ve Mariia’ya yeteri kadar yer verilmez.
1917’nin 23 Şubat’ında, Petrograd olarak adlandırılan St. Petersburg’daki işçi kadınlar, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak için bir yürüyüş planlar. Bunu planlayanların başında Anna ve Mariia da yer alır. Bu yürüyüş, Petrograd ve Moskova’da büyük bir grev hareketini tetikler ve hızla bir devrime dönüşür. Bir hafta içinde, Çar tahttan indirilmeye zorlanır ve Romanov ailesinin yüzyıllık yönetimine aniden son verilir. Anna hemen tutuklanır ancak diğer kadın mahkûmların Anna’nın özgür bırakılması için verdiği mücadele sonrası serbest bırakılır. Çıkar çıkmaz: “halk tarafından özgürleştirildim” der.
Ekim Devrimi, işçi sınıfını iktidara getirir ve bir işçi devleti oluşturulmaya başlanır. Ancak bu, yurtdışında bir dünya savaşıyla ve içeride de iç savaşla sarsılan bir ülkede gerçekleşir. Kadınlar ise tüm hem iç savaşın hem de dünya savaşının önemli bir parçası olur. Anna ve Mariia, savaşta yetim kalan binlerce çocuk için evler yaptırmak amacıyla “Çocuk Koruma Bakanlığı”nın kurulmasına öncülük ederler. Bu kurumun başına geçerek savaş ve devrim sonrası, çocukların nemli mahzenlerden kurtulmaları için “kamu komünistleri”ne birçok çağrı yaparlar. Çocuk evlerinin şehirlerin dışındaki mahallelere inşa edilmesi için kampanya yürütürler. Burada çocukların temiz havada oynayabilecekleri ve iyi eğitim alabilecekleri çalışmalara imza atarlar.
Nadya[9]
Nadya’nın ailesi kaynaklara göre tipik bir Rus orta halli, muhafazakar ve Hristiyan bir ailedir. Ancak annesi Elizaveta Krupskaya da Anne Maria Aleksandrovna gibi, çocuklarını Çarist baskıya karşı çıkmaya teşvik eder, eğitimlerine çok önem verir ve hapiste kaldıklarında (ya da sürgüne gönderildiklerinde) destekler. 1887’de, St. Petersburg’daki Smolny Enstitüsü’nde eğitimine başlar ve 1891’de öğretmenlik diplomasını alır. Bu süre zarfında, politik fikirlerle tanışır ve devrimci faaliyetlere katılır. 189-1895 yılları arasında işçi erkeklere akşam ve pazar okullarında ders verir. Lenin’le ilk kez 1894 sonbaharında tanıştığında, şehirdeki işçi hareketine hem teorik hem eylemsel açıdan hâkimdir. 1898’de Nadya sürgüne gönderildiği sırada, Lenin’le aynı evde kalmasının uygun olmayacağını belirten anne Elizaveta[10], kızının Lenin’le evlenmesini ister.
Nadya, bugün kadın aktivistler için rehber metinlerden biri olan Nikolay Çernişevsky’nin 1863 tarihli Nasıl Yapılmalı? eserinden çok etkilenir[11]. Çok geçmeden Ne Yapılmalı? eserinin patriyarkal evlilik anlayışı tarafından dayatılan yükünü anlar ve eşitlikçi, toplumsal yaşama biçimlerini savunur. Daha sonraki süreçte bu kitap, Rus sosyalizminin özellikle kadın hakları ve özgürlüğü meselelerinde temel metinlerinden biri haline gelecektir.
Nadya uzun yıllar boyunca kilit parti aktivisti olarak görev yapar, Bolşevik Partisi Merkez Komitesi’nin mali işlerinden, yazışmaların şifrelenmesi ve çözülmesi işinden, örgütlenmedeki ajanların organizasyonundan sorumludur. Ancak tarihte birçok kadın gibi, bu çalışması görmezden gelinir. Çünkü ataerkil tarih yazımının Lenin ve devrimi her zaman önceliklendirdiği bilinir.
Vyborg Komitesi, Rusya’da RSDLP’nin önemli bir bölgesel komitesidir ve Nadya bu tür komitelerde bir Bolşevik olarak her zaman aktiftir. Eğitimci olduğu için Vyborg Komitesi’nin eğitime bağlı birimlerinde yer alır. Tüm çocuklara ücretsiz erişim sağlayacakları, insan onuruna yakışır bir eğitim sistemi kurmak çalışır ve başarır. Diğer kadın yoldaşları ile birlikte devrimin ilk iki yılında okul sayısını iki katına çıkarırlar. Cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele etmek için karma eğitimin hemen uygulanması için yetki ve sorumluluk alırlar. Engelli öğrenciler için okulların kurulması da ilk kez Nadya’nın döneminde gerçekleşir. Üniversitelere herkesin, hiçbir ayrımcılık olmadan bağımsız olarak girmesine de yine onun döneminde izin verilir. Kabullenmek gerekir ki, tüm bu gelişmeler, büyük bir okuma-yazma bilmeme oranına sahip savaştan yeni çıkan bir ülkede çok büyük bir başarıyı temsil ediyordu.
Daha sonra da “Asker Eşlerine Yardım Komitesi”nin de başkanı olur. Gerçekten de o günlerde, asker eşleri yardım arayan neredeyse apolitik kadınlar olarak kabul edilirken, Nadya burada yürüttüğü örgütsel politika ve güven ile kadınları emek mücadelesinde birer yoldaş yapmayı başarır. Çünkü Rus sosyalizminin “kadın” konusuna yaklaşımı, kendi çağında diğer Avrupa sosyalizmlerinden çok daha ileri seviyededir ve bunun nedeni ise çağdaşları olan kadın devrimcilerdir.
Üç güzel kadının Rabotnitsa’sı
– Kadın İşçi Gazetesi-Dergisi[12]
1898’da, Nadya’nın sürgünde olduğu yıllarda Kadın İşçi (Rabotnitsa)[13] adlı bir broşür yazar. Bu broşür 1901’de İskra gazetesi tarafından ilk kez yayınlandığında, Rusça olarak yazılmış ilk Marksist kadın yayını olduğu ileri sürülür. Kadın İşçi için Petersburg’da 1906’da düzenlenen işçi kadınların tartışma gruplarının ve ayrı örgütlenme taleplerinin temelini oluşturduğu da söylenir. Lenin ile birlikte 1901-1906 yılları arasında Nadya, Anna, Mariia ve yoldaşları bu örgütlenmeyi incelikli bir şekilde inşa ederler. Çünkü bu broşürün Bolşevik kadınlar için hayati bir politik araç olduğu yavaş yavaş kabullenilen bir konudur. Öte yandan bu broşür, kadın işçilerin kendi ücretlerini kazandıkları zaman, kötü koşullarda evde izole kalmaktan daha iyi bir noktada hakları için mücadele edebileceklerini savunur.
1914’te, uluslararası bir kadın konferansı düzenlenir ve Nadya’ya, Anna’ya bir mektup yazarak onlardan Kadın İşçi’nin bu konferans için canlandırılması ister. Bu konferans için yayın hazırlıkları ve tartışmalarının sonlarına yaklaşılmışken 8 Mart planlaması için yapılan bir toplantıda ihbar üzerine tüm Kadın İşçi’nin tümeditöryal ekibi tutuklanır. Neyse ki yazıların çoğu zaten matbaaya verilmiştir. Yalnızca Anna geç kaldığı için kaçabilir. Bu yüzden Anna 12.000 kopya ile Kadın İşçi’yi bastırır ve dağıtır. Birkaç sene düzensiz aralıklarla çıksa da bir nokta da zayıflar.
Daha sonra 1917’deki geçici hükümet, Rus birliklerini savaştan çekmeyi reddeder. Bolşevik Partisi, işçi kadınlar arasında savaşa karşı artan muhalefete yanıt olarak Kadın İşçi’yi yeniden başlatır. Mariia bir daktilo alır ve Anna ile birlikte gazeteyi yeniden baştan sona yazar. İlk sayı 10 Mayıs 1917’de yayınlanarak yaklaşık 40.000 nüsha hızlıca tükenir. Haziran 1917’de Bolşevik Partisi’nin programını yeniden düzenlediğinde Kadın İşçi’nin yıllardır verdiği mücadelenin ilk kazanımları görülmeye başlanır. Devrimin ilk günlerinden itibaren kadınların siyasi talepleri (özellikle seçme-seçilme hakkı), kız çocukları için ücretsiz eğitim gibi ekonomik talepleri, işyerinde kreşler, emzirme için izin ve doğum izni gibi hakları için harekete geçilir.
Fotoğraflar
Anna ve Maria https://lenin.shm.ru/en/photo-anna-ilyinichna-ulyanova-elizarova-and-maria-ilyinichna-ulyanova/#gallery
Nadya https://uk.m.wikiquote.org/wiki/%D0%A4%D0%B0%D0%B9%D0%BB:Nadezhda_K_Krupskaya.jpg
Kadın İşçi (Rabotnitsa) https://www.rbth.com/education/335684-soviet-womens-magazines
[1]Devrimci, gazeteci, Komintern temsilcisi, Internatsionalnaya Literatura dergisi editörü, d.1873-ö.1966.
[2]Politikacı, devrimci, dönemin Iskra isimli gazetesinde yazar, d.1786-ö.1947.
[3]Politikacı, devrimci, işçilere yönelik eğitim merkezlerinde öğretmen, d.1870-ö.1917.
[4]Öldüğünde henüz 19 yaşında olan Olga tifoya yakalanmıştı. Üstelik tıp eğitimi almaktaydı ve doktor olma hayali vardı.
[5]Dmitry, pek siyasetle ilgilenmedi. Komünist Üniversitesi’nde akademisyendi.
[6]Tam adı Anna İlyiniçna Ulyanova (d.23 Aralık 1864-ö.22 Temmuz 1935).
[7]Tam adı Maria İlyiniçna Ulyanova (d.14 Haziran 1878-ö.24 Temmuz 1937).
[8]“Rabochaya sel’skohozyaystvennaya korrespondentsiya” kelimelerinin kısaltmasıdır ve tam karşılığı “İşçi ve Köylü Tarım Haberleri”dir. Bu yayın, işçi ve köylülerin durumu hakkında bilgi toplamayı ve bunu yaymayı amaçlar.
[9]Tam adı Nadezhda Krupskaya (d.26 Şubat 1869-ö.27 Şubat 1939)
[10]Her ne kadar muhafazakâr biri olsa da anne Elizaveta Cenevre, Paris, Brüksel, Galicia ve Londra’da sürgündeki devrimcilerle yaşayarak, Bolşevik Parti yazışmalarını deşifre ederek ve belgeleri kaçırmak için özel cepli elbiseler dikerek mücadeleye katkı sağlar ve görünmez bir emek üretir.
[11] Hatta Lenin’in, 1902’de yazdığı eseri Ne Yapılmalı?’yı, henüz genç bir devrimci olan Lenin’in buradaki düşüncelerden etkilenerek isimlendirdiği ileri sürülür.
[12]Söz konusu yıllarda gazeteler dergi formatına çok benzeyen bir şekilde basıldıklarından, bazı kaynaklar “dergi” olarak nitelendirmekte, bazıları da “gazete” olarak isimlendirmektedir.
[13] Kadın İşçi tarihçiler tarafından uzun süre göz ardı edildiyse de ancak gerçekten kadın hareketi tarafından göz ardı edilmez.