Kadınların yarısı dijital şiddete maruz kalıyor!
Bu yıl Kadınlara Yönelik Dijital Şiddete Noktayı Koy adıyla BM Kadın Birimi (UN Women) ve BM Nüfus Fonu (UNFPA) ortak kampanya temasını dijital şiddete odakladı. Çünkü BM verilerine göre, küresel düzeyde her iki kadından biri yaşamının bir döneminde dijital şiddete maruz bırakılıyor; kadınların %85’i çevrimiçi şiddete tanıklık ediyor. Hatta kadınlar dijital şiddete erkeklerden 27 kat daha fazla maruz kalıyor. Yine BM verilerine göre, Türkiye’de 18-29 yaş arası genç kadınların dijital şiddet hedefinde.

İşte bu yıl BM’nin Kadınlara Yönelik Dijital Şiddete Noktayı Koy adlı16 Günlük Aktivizm kampanyası sloganıyla “dijital şiddet gerçek, etkileri gerçek, sonuçları ağır” derken, kadın ve kız çocuklarının maruz kaldığı yaklaşık 40 türü gösteriyor: çevrimiçi görüntü temelli istismar, dijital flört şiddeti, deepfake* videolar, ısrarlı takip, doxing**, hesap çalma, çevrimiçi mobing, cinsiyetçi dezenformasyon, manosfer,*** iş e-postaları, siyasi nefret söylemleri, konum takip uygulamaları ve dahası.
25 Kasım’da şiddetin değişen yüzü: dijitalde üretilen ataerki
Dijital şiddete dair sorularımızı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Deniz Altuntaş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi’nden Evrim Kepenek, Oyuncular Sendikası’ndan Gizem Soysaldı, Özel Öğretmenler Sendikası’ndan Sevde Katıkcı, Eğitim-Sen İstanbul 4 Nolu Şube’den Mürüvet Yılmaz ve Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Şehlem Kaçar yanıtladı. BM Kadın verileri ile altı kadınının aktardıkları bize, dijital şiddeti, kadına yönelik şiddet türlerinin değişen ve çeşitlenen biçimi olarak konumlandırıyor.
Hepsinin sözleri, farklı işkollarında eğitimde, sanatta, sendikal örgütlenmede, medyada aynı baskı mekanizmasının farklı araçlarla nasıl işlediğini gösteriyor. Ortaya çıkan sonuç ise net: kadınlar görünmez bir kuşatmayla mücadele ediyor ve bu kuşatma sınıfsal, politik ve toplumsal cinsiyet temelli bir baskı düzenine işaret ediyor.
Evrim Kepenek, şiddetin mekân tanımadığını vurgularken sorunun köküne işaret ediyor: “Erkek asıl yurttaş, kadın ikincil yurttaş gibi görüldüğünden, şiddet bir hiyerarşik zeminde ilerliyor.” Bu hiyerarşik zemin dijitalde daha da belirginleşiyor. Çünkü Deniz Altuntaş’ın dediği gibi, “dijital alan muğlak bir alan; gerçek kişiler sahte kimliklerle dolaşabiliyor ve sınırsızmış gibi görünen bir ortamda kadınlara yönelik saldırılar kolaylaşıyor.” Bu nedenle dijital şiddet, sadece teknik bir saldırı değil; ataerkil düzenin dijitale taşınmış hâli.

Dijital Şiddetin Sektörel Halleri
Eğitim alanından aktarılan bazı örnekler, işte tabloyu daha görünür kılıyor. Mürüvet Yılmaz’ın sözleriyle kadınlar “dijitalleşmeyle birlikte 7-24 denetim altında.” Yıllarca devam eden dijital gözetim, sosyal medya paylaşımları nedeniyle açılan soruşturmalar, WhatsApp üzerinden bitmeyen iş dayatmaları…
Yılmaz, dijital şiddetin kadınların iş yaşamını nasıl kuşattığını örneklerle aktarıyor: Bir kadın öğretmen, yalnızca Facebook paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturma geçiriyor. 8 Mart etkinliğini duyuran eğitimcilere gece yarısı gönderilen yazıyla “adli ve idari soruşturma” tehdidi yöneltiliyor. Sosyal medya paylaşımları, kadınların siyasi kimliğinin izlenmesi için baskı aracına dönüşüyor. Bu örnekler, dijital şiddetin işyerlerinin görünür olmayan bir uzantısı haline geldiğini gösteriyor.
Sevde Katıkcı, özel okul sektöründe benzer bir baskı düzeninden söz ediyor: Kadın öğretmenler hem sınıfta hem ekranda “disipline edilmeye” çalışılıyor; sosyal medya hesapları patronlar tarafından izleniyor, eleştirel bir paylaşım işten çıkarma tehdidine dönüşebiliyor. Katıkcı’ya göre bu, bireysel bir mesele değil; “kadın emeğine yönelik politik bir tahakküm biçimi”.
Dijital şiddet sanat emekçilerini de hedef alıyor. Oyuncular Sendikası’ndan Gizem Soysaldı, sanatta itibar hedefli saldırılarına dikkat çekiyor ve dijital şiddetin erkek egemen sektör yapısının yeni bir denetim mekanizması hâline geldiğini anlatıyor. Kadın oyuncular birkaç saat içinde organize linç kampanyalarının hedefi olabiliyor; kariyerleri ve ekonomik güvenlikleri bir sosyal medya saldırısıyla sarsılıyor.
Şehlem Kaçar ise bir bütün olarak dijital nefret kültürünün büyüyen yapısını şöyle özetliyor: “Bu ortamlar kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan kadın düşmanlığını ve homofobiyi normalleştiren dijital ekosistemlerin yayılması olarak da görülebiliyor.” Bu ifade, yalnızca bireysel bir saldırıyı değil, örgütlü bir dijital patriyarka düzenini tarif ediyor.
Emeğin yeni sınıf mücadele sahası: dijital şiddet
Peki dijital şiddet, kadınların iş hayatına, kadın emeğine somut olarak nasıl bir etki yapıyor? Sorularımızı yanıtlayan kadınlar aynı noktayı işaret ediyor: Dijital şiddet sınıfsal bir sorun. Soysaldı “Dijital şiddet, emek sömürüsünün en yeni biçimlerinden biridir” derken, Katıkcı, kadınların dijital ortamda itibarsızlaştırılmasının patronların elinde yeni bir baskı aracına dönüştüğünü söylüyor. Katıkçı ayrıca “dijital şiddet kadınların kamusal alanlardan, işyerlerinden, örgütlenme alanlarından geri çekilmesine neden olan yapısal bir şiddet biçimi” sözleriyle dijital şiddetin sınıf boyutunu ve neden bu kadar yıkıcı olduğunu açıklıyor.
Yılmaz’ın “dijital denetim” analizleri de buna eklenince ortaya, dijital şiddetin ekonomik bağımsızlığa yönelen bir saldırı olduğu çıkıyor. Kaçar’ın sözleri ise bu tabloyu daha da netleştiriyor: “Dijital şiddet, kadın emeğini görünmez kılan, sesini kısmaya çalışan, işyerinde güvencesizliği derinleştiren yeni bir baskı rejimi.” Bu nedenle dijital şiddet yalnızca toplumsal cinsiyet meselesi değil; sınıf mücadelesinin de yeni ve görünmez bir cephesi.
Bu sözlere Deniz Altuntaş da katılıyor: Sahte hesaplarla düzenlenen saldırılar, sistematik ifşa girişimleri, itibarsızlaştırma kampanyaları, tacizler, hedef göstermeler… Tüm bunlar “iş başvurularında, profesyonel ilişkilerinde ve kariyer fırsatlarında karşılarına çıkabiliyor. Bu, kadın emeğini değersizleştiren ve görünmez kılan bir mekanizma”. Bunlar kadınların sesinin kısılmasına yol açıyor.

Çözüm örgütlü mücadele ve dijitali dönüştürmek!
Bizimle görüşlerini paylaşan 6 kadın, dijital şiddetle mücadelenin bireysel çabalarla yürütülemeyeceğini söylüyor: bu mücadele örgütlü bir hat gerektiriyor. Altuntaş, dijital şiddet kadınların ekonomik bağımsızlığını doğrudan hedef aldığından, mücadelenin sınıfsal olmak zorunda olduğunun altını çiziyor. Gizem Soysaldı, “Güvenli olmayan bir ortamda özgürce çalışmak mümkün değildir” derken Sevde Katıkcı: “Dijital alanı erkek şiddetinin değil, kadın dayanışmasının örgütlü gücü belirlemeli” sözünü ekliyor.
Evrim Kepenek, devletin yalnızca muhafazakâr örgütlerle değil, Mor Çatı’dan KCDP’ye tüm kadın örgütleriyle işbirliği yapması gerektiğini hatırlatırken, Mürüvet Yılmaz sendikaların dijitalleşmeyi toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ele almasının zorunlu olduğunu vurguluyor.
Şehlem Kaçar ise kampanyaların bilgi üretme gücüne dikkat çekiyor: dijital şiddetle mücadelede kampanyalar güçlendirilmeli, teknoloji şirketleri hesap verebilir hâle getirilmeli ve dijital şiddet kavramları herkes tarafından bilinmeli. CŞMD’nin hazırlamakta olduğu Cinsel Şiddet 101 kitapçığı, deepfake’den dijital flört şiddetine kadar dijital şiddetin kavramlarını görünür kılmak için kritik bir araç.
Dijital şiddet kadınları susturmayı hedeflese de görüştüğümüz altı kadın aynı gerçeği gösteriyor:
Kadınlar dijital alandan çekilmeyecek; aksine dijitali dönüştürerek mücadeleyi buradan büyütecek. Kadınların emeği, sözü ve dayanışması dijitalde de örgütlenmeye devam edecek.
* Mevcut bir görüntü veya videoda yer alan bir kişinin bir başka kişinin görüntüsü ile değiştirildiği bir medya türüdür. Bu teknikle sahte pornografik videolar, sahte haberler üretmek, siyasi liderlerin konuşmalarında değişiklikler yapmak ve finansal sahtekârlıklar mümkün.
** Bir kişi veya kuruluş hakkında bilgileri herkese açık veritabanları ve sosyal medyada arayarak veya bilgisayar korsanlığıyla araştırmak ve kamuya açık platformlarda yaymak.
*** Temel ideolojisi feminizmin erkek ve kadın doğasını hiçe sayarak modern toplumda büyük yıkımlar yaptığı ve erkeklerin aşırı dominant ve maskülen cinsiyet rollerini benimsemesi gerektiği olan, erkeklerin ve maskülenitenin sorunlarına odaklanan, birbiriyle bağlantısı olan bloglar, web siteleri ve forumların birleşiminden oluşan ağ.
Ana Görsel: https://south.euneighbours.eu/story/online-violence-screens-shame/