Ayla Önder onderayla@gmail.com
Doğu’dan, Güneydoğu’dan ve farklı bölgelerden aileler, fındık mevsiminde Karadeniz’e akıyorlar. Ekimi, toplanması yoğun emek ve bakım gerektirdiği için genellikle kadınlar çalıştırılıyor. Yevmiyeler hayatı idame ettirecek miktarda olmasa da, yoksulluk kadınları fındığın peşinden sürüklüyor.
Türkülere konu olan fındık üretiminin ve hasadının, nağmelerdeki gibi neşeli bir hikayesi yok. “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsü, ceplerine üç kuruş girecek işçiler için sadece bir start zamanını simgeliyor. Ülkemizin en önemli tarım ürünlerinden biri olan fındık bahçelerinde hasat başladı. Her yıl binlerce fındık işçisi, aynı rutinle yollara düşüyor. Tarlalarda binlerce ağaç, mevsimlik tarım işçilerini bekliyor. Bu yıl da yine büyük çoğunluğu kadın olan emekçiler, hasada başladılar. Fındık genellikle Karadeniz ve çevresinde yetiştiriliyor. Emekçiler, ilk iş olarak yere dökülenleri topluyor. Dallardaki fındığı almak ise güç gerektiriyor. Dalı eğip fındığı toplamak ya da yerdekileri çuvala doldurmakla iş bitmiyor. Acaba kaç çuval toplanacak? Üreticinin derdi bir işçinin günde en az beş çuval toplaması! Bu miktardan az olursa kâr-zarar hesabı bozuluyor! Fındık işçisi Aysel Karaca, “Ağaca çıkıp toplama şansımız daha az, tırmanması zor bir ağaç çünkü. Bundan dolayı dalları aşağı eğip öyle topluyoruz. Tepe dallardan fındık hasadı zor olsa da, gün bitince istenilen miktarda dolu çuvalı çavuşlara teslim etmemiz gerekiyor” diyor.
İki aydır çadırdalar
Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden Fındık hasat dönemi başlamadan bir hafta önce geliyor insanlar. Ev tutma imkanları yok. Çoğu çadır kuruyor. Kendileri için hazırlanan konaklama alanlarında bir “işçi çadır kent” oluşturuyorlar. Altınordu, Fatsa ve Ünye gibi ilçelerde, Giresun’un bazı ilçelerinde böyle onlarca işçi çadırı var. Binlerce dönümlük fındık bahçelerinde hasat devam ediyor. Gezici ve geçici mevsimlik tarım işçiliği yapan kadınların yaşam koşulları çok ağır. Çalışma saatleri sabah 8.00, akşam 7.30. Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Şırnak gibi illerden toplama yerlerine gelirken, yanlarında küçük çocuklarını da getirenler var. Hemen hemen büyük çoğunluğu Kürt. Hakları, iş güvenlikleri olmadığı gibi Covid salgını nedeniyle can güvenlikleri de yok. Irkçı saldırılardan dolayı bu yıl iyice tedirginler. Sakarya ve Düzce bölgelerindeki gezici işçi çadırlarına iki aydır (Temmuz-Ağustos) yerleşmiş durumdalar. Binlerce kadın yolunu fındığa doğru bellemiş. Tek amaçları, tek hedefleri onu toplamak ve yevmiyeyi çıkarmak. Bu düzen yıllardır böyle sürüp gidiyor.
Bir tarladan ötekine
Büyük çoğunluğu küresel çikolata ve şekerleme fabrikalarına ihraç edilen fındığın öyle bir tatlı kârı var ki. Bu kârdan taviz vermemek için herkes “işçiye ne kadar düşük veririm” hesabının peşinde. Her gün televizyon ekranlarında izlediğimiz fındıklı bir çikolatanın ya da ekmeğe sürülecek kahvaltılıkların, imrendirici reklam görüntülerinin arka planını kimse tahayyül edemez. Ailesiyle kaldığı tıkış tıkış bir çadırda belki de hiç uyumadan ertesi sabah fındığa giden bir kadın, ürünleri çuvala doldururken eline geçecek üç kuruşa öfkeleniyor. “Toplayıcı kadınlar, hasat mevsimi boyunca genellikle bir çiftlikten diğerine koşturuyor. Bunlardan biri de Huriye Çivi. Zonguldak Alaplı’nın Dağlıca köyünden kadınları toplayıp fındık diyarı Yenidoğan köyüne getiriyor. Kendisi bir fındık emekçisi, ama aynı zamanda işçi başı olarak da eleman topluyor. Alaplı’nın Dağlıca köyünde sekiz yaşındaki kızını evde bırakarak işe gelen genç kadın, işin inceliklerini anlatıyor; “Sabah 06.00’da kalkıp 6.30’da kahvaltı etmeden yola çıkarız. 1.5 saat sürüyor yolumuz. Saat 08.00’da hemen işe başlıyoruz. Saat 11.00’e kadar tek derdimiz ne kadar fazla çuval fındık toplayacağımız… 11’de kahvaltımızı ederiz, sonra yine devam.. Bu arada o kadar yoğun iş var ki… Kadınlar daha ilk 20 günde zayıflamaya başlıyor. Örneğin ben 11 kilo verdim çalışırken!”
Türküler bile ‘işçi kızlara’ yakılmış
Karadeniz bölgesi boyunca fındık temalı çok fazla türkü var. Bu iş o kadar kadına mal edilmiş ki, yöre ezgilerinin çoğunda onlar özne. Ve iş başındaki kadınları işaret ediyor. “Dalda Fındık Kalmasın” türküsündeki nakarat bölümü şöyle; “İyi toplayın kızlar/ Mal sahibi saymasın!”. Türküleriyle, emeğiyle, çadırların kurulmasıyla birlikte başlayan bu senenin hasadı bir önceki yıldan daha farklı.. Bu yıl çok fazla fındık vermiş ağaçlar. “O nedenle herkesin yüzü gülüyor” diyor işçi Huriye. Başlarındaki “çavuş” denilen kişiler bulunuyor. İşçi işini yaparken strese girmiyor. Ama çalışanlara hakaret ederek verim almak isteyen çavuşlar da var. Onlar moralleri çok bozuyor.
Bu sezon fındık tarımı yapanlar, piyasanın taban fiyatını aşağı çekmesinden dolayı zora girdi. Fındığı köylüden ucuza almak istediler ve başardılar da. Tasını tarağını toplayan ve işçi olarak fındık illerine gelenler ise bu taban fiyatından etkilendiler ve yevmiyeleri düştü. “Gördüğünüz gibi, ‘Biz de kazanamadık’, diyerek toplayıcı çalışanlara daha az yevmiye verildi” diyor Huriye. Bu durum en çok kadınları etkiledi. Çünkü onlar zaten daha az ücret alıyordu erkeklerden, iyice küçüldü yevmiyeleri. Fındık piyasasında kadın emeği görünür değil. Kırsal alanlardan gelenler kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılıyorlar. Ve yıllardan bu yana bu sorun sürüyor.
Üniversite öğrencileri de var
Huriye Çivi, Yenidoğan köyünde gün boyu ağır ve çok yorucu zaman geçirdikten sonra 1.5 saatlik yolun ardından evine gittiğini fakat dinlenemediğini söylüyor. Temizlik, çocuk bakımı, yemek ve aileye gıda temini gibi ev içi sorumlulukları var. Gider gitmez hemen ertesi günkü yemeği ocağa koyuyor. Sonra sofraya oturuyorlar. Yemek bitince temizliğe başlıyor. “Biz yine de iyi durumdayız” diyor. Şundan dolayı bu yorumu yapıyor; “Çünkü akşam evime gidebiliyorum. Başka şehirlerden gelen kadın arkadaşlar çadırlarda kalıyor.” Gezici mevsimlik tarım işçileri arasında üniversite öğrencileri de var. Onlardan biri Kültürel Miras ve Turizm bölümünde okuyan genç bir kadın. Okul masraflarını çıkarmak için mevsimlik işçi olmuş F.U. ailecek Şanlıurfa’dan gelmişler Ordu’ya. Çadırda yaşıyorlar. Genç kadın günde 10 saat çalışıyor. Birçok gerçeğin de farkında. Şunları söylüyor; “Her yıl ağustos ayından eylüle kadar fındıkçılar çalışır burada. Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında çoğunluğu bizim gibi ‘göçmen işçi’ olarak emek harcayan kadınlar. Ve o ailedeki gençler de genellikle hasat zamanı geliyor. Eğer varsa benim gibi üniversite öğrencileri de hasada katılır.. Emek sömürüsü mevsimlik kadın tarım işçilerinde çok yaygın. İşverenler tarafından suistimal ediliyorlar. 12 saatten fazla sözleşmeler imzalamak zorunda bırakılıyorlar. Aşağılayıcı koşullarda yaşamaya ve çalışmaya zorlanıyorlar.”
Ben hemşire olamadım ama kızım olacak
Huriye’nin 16 yaşında bir de oğlu var. O da annesi ile gelip yardım ediyor. Okumaya çok önem veriyor genç kadın. Kendisi hemşire olmak istemiş. Ailesi çok ağır ekonomik koşullarda yaşadığı için hayaline kavuşamamış. Bu büyük isteğini başka bir yolla yaşayacak Huriye! Kızından söz ediyor; “Kızım ‘hemşire olmak istiyorum anne’ dedi bana. O kadar fazla sevindim ki. Sanki kendim olacakmışım gibi heyecanlanıyorum. İş çıktıkça çok mutlu oluyorum. Koşullar umurumda değil. Burası bitince Hasan Kahtalar Köyü’ne fındığa gideceğiz. Sonra da Musa Köyü’nden çağırdılar. Bizi tanıdıkları için iş veriyorlar. Ne kadar çok yere toplamaya gidersem kızımın okul masrafları için daha çok para biriktirebileceğim!”. Çocukluğunu yaşayamayan kadınlardan olduğunu özellikle söylüyor; “Çocukluğum hiç güzel geçmedi. Oyun oynayamazdık kesinlikle. Annem hep ev işi yapmamı ve öğrenmemi isterdi. Ev işi yapayım diye döverdi sık sık. Eğer yapmak istemezsem, kaytarırsam yerdim bu dayakları. Onu dinlemiyordum, çünkü okulumu okumak istiyordum, ilkokuldaydım. Hemşireliği kafama takmıştım. Ama annem ‘Neyle okuyacan’ dedi! Yaşım gelince de evlendim. Fakat eşim şiddet uygulamaya başladı bu sefer. O çok istediğim mesleğe kavuşamadım maalesef. Ama ne yapıp edip çocuğumu hemşire yapacağım!”