“Sigorta yok, ücretler düşük, cinsel taciz ve şiddet çok yaygın”

Güzellik merkezleri genel olarak kadınların gittiği ve çalışanların da kadın olduğu işyerleri. Buralarda çok düşük ücretlerle, sigortasız, hiçbir işçi sağlığı ve güvenliği tedbiri olmadan, cinsel taciz, hakaret ve mobbinge açık bir biçimde çalışıyor kadınlar. Bir sendikaları da yok. Merkez çalışanı iki arkadaşımızla dertlerini, taleplerini konuştuk.
Güzellik merkezi çalışanları zorda:
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Güzellik, bakım kapitalist sistemin en çok kâr ettiği alanlardan biri. Özellikle bazı kadınlara sonsuz yaşam ve her yaşta güzellik sunan bu sektörde, çalışanların da önemli bir bölümünü kadınlar oluşturuyor. Çok yönlü sorunlarla tek başlarına uğraşmak zorunda kalan kadın işçiler, bir görünmezlik çemberi içindeler.

33 yaşında ve bir güzellik merkezinde çalışan Damla’ya kulak veriyoruz önce. İnsan haysiyetine uygun olmayan koşullarda düşük ücretle çalıştığını belirten Damla, çalışma saatlerinin uzunluğuna dikkat çektikten sonra herhangi bir sosyal hakkı olmadığına da vurgu yaparak şöyle devam ediyor: “Sabah 10.00 akşam 20.00 çalışma saatlerim ama çoğu zaman mesaiye kalıyorum. Fazla mesaiye kaldık diye herhangi bir ücret almıyoruz. Gece 23.00 ve 24.00’a kadar çalıştığım günler oluyor. Bu kadar çalışmamıza rağmen asgari ücret alıyoruz. Aldığımız ücret geçinmemize asla yetmiyor. Kiramızı, faturamızı, gıdamızı ancak ucu ucuna yetiştiriyoruz. Bizlere yol ve yemek parası da verilmiyor. Çok nadiren güzellik merkezleri işçilere yemek veriyor. Uzun saatler çalıştığımız için hiçbir şekilde özel bir yaşamımız kendimize ait bir hayatımız yok. Patronlar genelde üç kişinin işini bir kişiye yaptırıyor.”

Görev tanımı belirsiz

Manikürcü olduğunu söyleyen Damla görev tanımı içinde olmayan pek çok işi de yapıyor; bazen bulaşık yıkıyor, bazen iş yerini temizliyor, bazen de patronun direktifi üzerine kapıda müşterileri karşılıyor. En büyük dertlerinden biri de sigortalı olarak çalışmamak, çünkü bu onun gelecekteki emeklilik planlarını da etkiliyor. “İşçilerin yüzde 90’nı SGK’sız çalışıyor. Dokuz yıldır bu sektörde çalışıyorum beş yıldır sigortam yatıyor. Sigortalı olduğunuzda da düşük ücret veriyorlar. Asgari ücretin altında çalıştırıyorlar. Özellikle çıraklar, karın tokluğuna bile çalışmıyor.

Hastalandıklarında bile çalışmak zorunda kaldıklarını belirten Damla, zaman stresi altında baskı ve mobbinge maruz kaldıklarına dikkat çekerek şöyle devam ediyor: “ Bir kez dizimi sakatladım. Üzerine asla basamayacak haldeydim, canımın çok acımasına rağmen kira tarihi yaklaşmıştı; çalışmaya devam ettim. O kadar çok kaygılandım ki faturamı, kiramı ödemeyeceğim için canımın acısından değil ama bu kaygıdan dolayı ağladım. Gözüm o anda canımın acısını bile görmedi.”

Yarım gün işe gitmediklerinde veya herhangi bir nedenle işe gitmediklerinde zaten düşük olan ücretlerinin kesildiğini ve üç gün çalışmasa kirasını faturalarını ödemeyeceğini söylüyor. Çoğu zaman bahşişler bile onlara verilmiyormuş. Yarım saatte yapmaları gereken işi 15 dakikada bitirmek zorunda olduklarını belirten Damla, bir sonraki müşteriye yetişmek için sürekli psikolojik baskı yapıldığına dikkat çekiyor. Sürekli ayakta durmaktan işlemlerin yoğunluğundan başlarını kaldırmadan çalışıyor güzellik merkezi işçileri. Fiziksel olarak da çok zorlanıyorlar “devamlı belimiz, sırtımız, başımız ağrıyor” diye durumunu özetliyor Damla…

İki seçeneğim vardı; ya elimi çalışırken suya sokmaya devam edeceğim ya da izin alıp çalışmayacağım. Ama maaşımdan kesildiği için iki ay boyunca mantarlı ellerim ile yara bere içinde çalıştım.

‘Eldivensiz çalıştırılıyoruz’

Merkezlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da ciddi sorunlar yaşanıyor. İşin niteliğinden kaynaklanan farklı risk ve hastalıklarla karşı karşıya kalıyorlar. Hijyen koşullarına hiç dikkat edilmediğini, protez tırnak yaparken toz ve kimyasala maruz kaldıklarını, pek çok güzellik merkezinde masraf olduğu gerekçesiyle eldiven verilmediğini belirtiyor. “El, ayak ve genital bölgede mantar enfeksiyonu olan kişiler ile temas halindeyiz. Yaptığım bir işlemden dolayı el parmaklarımda mantar oluştu. İki seçeneğim vardı; ya elimi çalışırken suya sokmaya devam edeceğim ya da izin alıp çalışmayacağım. Ama maaşımdan kesildiği için iki ay boyunca mantarlı ellerim ile yara bere içinde çalıştım. Eldiven de yoktu.”

‘Müşteriler tarafından aşağılanıyoruz’

Damla merkezlere gelen müşterilerin aşağılamalarından, hakaretlerinden de bıkmış durumda. Kendisiyle sohbet etmek isteyen bir müşterinin sohbetin ilerleyen safhasında bir noktada kızarak ‘Sen ne anlarsın, sen nereden bileceksin bunları, alt tarafı bir manikürcüsün, sen anlamazsın, senin nereden bilgin var?’ dediğini aktarıyor. Bu tür davranışların haysiyet kırıcı olduğuna vurgu yaptıktan sonra “ Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü okudum. Kendi sektörümde iş bulamadığım için bu işi yapıyorum. Bizleri, vasıfsız hiçbir şey bilmeyen insanlar gibi görüyorlar. Küstahça dayanabiliyorlar. Asla üslubuna dikkat etmiyorlar” diyor.

Dizimize dokunan oluyor, küçük temaslarda bulunanlar oluyor. Bizimle ‘Canımlı cicimli’ konuşuyorlar. Sadece kadın ile temas etmek için gelen erkek müşteriler var. Masajı erotik bir şey gibi algılayan müşteriler oluyor.

‘Uzaklaştırma kararı aldırdım’

Bu işyerlerinde patron ve müşteri tacizleri ise neredeyse sıradan bir hal almış. Yaygın olmasına rağmen hiçbir biçimde gündeme getirilmeyen müşterilerin yaptığı cinsel taciz ve sataşmalar işin doğası olarak kabul ediliyor neredeyse, Damla’ya kulak veriyoruz: “Çalışanların çoğu patron ve müşteriler tarafından taciz ediliyor. Dizimize dokunan oluyor, küçük temaslarda bulunanlar oluyor. Bizimle ‘Canımlı cicimli’ konuşuyorlar. Sadece kadın ile temas etmek için gelen erkek müşteriler var. Masajı erotik bir şey gibi algılayan müşteriler oluyor. Ben cinsel tacize karşı asla susmamamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Müşteriler beni rahatsız ettiklerinde hemen uyarıyorum. Net bir şekilde tepki koyuyorum.”

Patronların müşteri bir daha gelmez diye alttan almayı önerdiklerini, ‘bizi müşteri ile papaz etme’ diyerek tacize göz yummalarını istediklerini de sözlerine ekliyor.

Yaşadığı en ağır olay eskiden çalıştığı bir güzellik merkezinde iş arkadaşının patron tarafından tecavüze uğraması, öfkeyle anlatıyor: “Biz işten ayrılmıştık. Arkadaşımız maddi nedenlerden dolayı çalışmaya devam ediyordu. Bu durumu bize ancak 10 gün sonra anlatabildi. Mahkemeye verelim, basın açıklamaları yapalım, burayı kapattıralım, dedim. Kadın arkadaşımız yabancı bir ülkeden geldiği için tehdit edildi. Ben de ‘yeriniz yurdunuz belli çocuğun var’ gibi söylemler ile tehdit edildim. Uzaklaştırma kararı aldırdım. Ne kadar ısrar etsem de kadın arkadaşımız korktuğu için bir şey yapamadı.”

Emeğimizin sömürülmediği, tacizin olmadığı, hijyen koşullarının olduğu, güvenilir iş yerlerinde çalışmak istiyoruz.

‘Cinsiyetçi sorulara ve söylemlere maruz kalıyoruz’

Sektörde çalışan erkeklerin kendilerine göre çok rahat olduğunu, çocuk bakımı, ev temizliği, yemek kadınların yaptıkları işleri yapmadıklarını, sosyal hayatlarının olduğunu, kadınların ise kendilerine ayıracak zamanı olmadığını düşünüyor Damla. İşe girerken de ayrımcılığa uğradıklarını iş görüşmelerinde patronların “Evli misiniz, evlenmeyi düşünüyor musunuz? Çocuğunuz var mı? Çocuk yapmayı düşünüyor musun? Hamile misiniz?” şeklindeki cinsiyetçi sorularına maruz kaldıklarına da vurgu yapıyor.

Güzellik merkezinde çalışanların herhangi bir sendikası yok. Damla sendika bilinci olan bir kadın, örgütlenmeyi kendi aralarında hiç konuşmadıklarını belirttikten sonra, “Uzun saatler esnek çalışma koşullarında çalışmak istemiyoruz. Güvenceli bir işte çalışmak istiyoruz. Sosyal haklarımızın olmasını istiyoruz. Üzgün olduğumuzda bile bizlerden hep güler yüzlü, robot gibi çalışmamız bekleniyor. Emeğimizin sömürülmediği, tacizin olmadığı, hijyen koşullarının olduğu, güvenilir iş yerlerinde çalışmak istiyoruz” diye ekliyor.

Yıllardır bu sektörde çalışıyorum sadece iki yıla yakın bir sigorta primim ödenmiş. Çoğu patron sigorta yapmıyor. İşçileri, güvencesiz, düşük ücrete uzun saatlerce çalıştırıyor.

Ayaklarını yıkamadan gelenler var

37 yaşındaki güzellik merkezinde çalışan manikürcü Emel de saatler boyu çalışmaktan şikayetçi. O da sabah on, akşam sekiz durmadan çalışıyor. Bazen gece yarılarına kadar iş yerinde oluyor. Haftada bir gün izin yapıyor. Bari aldığı ücret ve çalışma koşulları iyi olsa.

Aldığımız ücret ile asla geçinemiyoruz. Maaşımız ucu ucuna ancak yetiyor. Sürekli yaşamımızdan kısıyoruz. 37 yaşına kadar asla sigortalı bir şekilde çalışmadım. Yıllardır bu sektörde çalışıyorum sadece iki yıla yakın bir sigorta primim ödenmiş. Çoğu patron sigorta yapmıyor. İşçileri, güvencesiz, düşük ücrete uzun saatlerce çalıştırıyor

Yaptığının pis iş olduğunu düşünen Emel, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin hiçbir tedbir alınmadığını, işyerinde müşterilerin aşağılama ve hakaretlerine maruz kaldıklarını da anlatıyor; “Mantar enfeksiyonu ve bulaşıcı hastalıkları olan kişiler ile çalışmak zorundayız. Ayaklarını yıkamadan gelenler var. Müşteriler bizi çok aşağılıyor. Çalışmak zorunda olduğumuz için çoğu zaman alttan alıyoruz. Çok uç boyuta ulaştığında ‘dur’ diyoruz. Düşük ücret ile emek sömürüsü ile çalışmak istemiyoruz. Kendimize ait özel yaşamımızın olmasını istiyoruz” diyor. 

*Kadın işçilerin isimleri değiştirildi.

*Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kınıklı domates üreticileri geçtiğimiz günlerde domatesteki düşük alım fiyatlarını protesto için eylem yaptı. Domates üreticisi Selma ile sorunlarını konuştuk. Önceleri tütün ekiyorlarmış. Devlet tütünü bitirdikten sonra domatese yönelmişler. Bu yıl ondan da geçim yok, “Fiyatı çok düşük, domatı ne alan var ne satan” diyor.
Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Mersin Serbest Bölge’de tekstil işçisi olarak çalışan Nazlı erkek işçilerin sokak ağzı ile konuşmasından rahatsız olduğunu dile getirdikten sonra, kadınların giyimleriyle ilgili laf etmelerine vurgu yaparak, “Diyelim, bir kadın hafif önü açık bir şey giydi. Çatal ucu gözüküyor. Arkasından neler neler derler.” diyor. Tüm bunların adını ise birlikte koyuyoruz; cinsel taciz…
Deprem sonrası işyerlerinin daha fazla kar hırsı ile kadınları düşük ücrete ve fazla iş yüküne mahkûm ettiğini söyleyen depremzede kadınlar, birçok kadının mecburiyetten bu durumu kabul ettiğini anlatıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!