1 Eylül Dünya Barış Günü’ne bu yıl savaşın tüm coğrafyalara yayıldığı bir ortamda giriyoruz. Filistin, Suriye, Lübnan, Irak yani Ortadoğu halkları savaşı somut olarak her gün yaşıyorlar. Bahçeli ağzı köpüre köpüre ırkçılık propagandası yaparken, ülkede savaş ve çatışma ortamında her gün bir Kürt siyasetçi, bilim insanı, feminist baskı ve zulme uğruyor.
Savaş mimarlarından barışı inşa etmesi beklenemez. Ukrayna- Rusya savaşına ve Filistin halkına yönelik soykırıma karşı tutumu Batı’nın bazı sol gruplar da dahil olmak üzere “barış”a yönelik iki yüzlü yaklaşımını gösteriyor. ABD’nin açıktan İsrail’in yanındayız demesi, Filistin halkına yönelik, soy kırıma destek vermesi emperyalist savaşların artık savaş meydanında top tüfekle yürütülmediğinin bir göstergesi…
Silah tekelleri kârlarına katlarken
En büyük silah tekellerinin ABD’de olması, çocuklar, kadınlar ölürken silah tekellerinin kârlarına kâr katması, dünyayı istedikleri gibi dizayn etmeleri, her türlü sendikal örgütlenme ve mücadelenin onlara karşı yetersiz kalması maddi bir gerçeklik. Küresel sendikaların Ukrayna da faşistleri kahramanı ilan edip barış çağrıları yaparken, Filistin konusunda sesiz kalmaları tesadüfi değil.
Savaşta en büyük zararı işçi sınıfı ve kadınlar görüyor. Sömürü artıyor, sınıf fakirleşiyor, kadına yönelik şiddet tırmanıyor erkekliğe dair değerler yükseliyor. Sınıf içinde ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin ideolojik hakimiyeti, bunu kırmak konusunda sendikacıların ve sol siyasi yapıların yeteri kadar mücadele etmemesi elimizi zayıflatıyor.
Savaşlarda erkeklik güçleniyor
Ülkede MHP – AKP ortaklığında varlık bulan sağ, militarist, otoriter rejim, Kürt halkı, siyasetçileri, belediyeleri, sanatçıları, Kürt olan her şeyi baskı ve şiddetle kriminalize ediyor, susturuyor. Savaş ve şiddet ortamında erkeklik ve erkek iktidarı güçlendikçe güçleniyor. Arkadaşının doğum gününe gidiyor diye bir genç kadının babası tarafından katli, kadınlara dayak atan kocaların ertesi günü serbest bırakılması ve onların ilk iş olarak kadınları öldürmesi, genç kadınların, kız çocukların birden bire ortadan kaybolması güçlenen erkekliğin ürünü…
Erkeklik, ırkçılık kollandıkça güçleniyor, güçlendikçe kadınların, LGBTİ+’ların hayatı çekilmez hale geliyor. Evde cinayetler artarken iş yerlerinde kadına yönelik, şiddet, mobbing, taciz tırmanıyor. Savaş ve şiddet ortamında ne sınıfsal ne de patriyarkal sömürü görülüyor.
Ulusal kurtuluş savaşları, işgale karşı yürütülen haklı savaşlar hariç, bugün dünya üzerinde çıkarılan her savaştan, uluslararası silah tekellerinin, emperyalizmin, patriyarkanın kârlarına kâr katarak çıktıkları artık bilinen gerçek…
Bugün savaşa, militarizme, cinsiyetçiliğe karşı olan kesimlerin bir araya gelme zamanı. Kadınların, emekçi kadınların bir günlerini kazasız belasız atlatmaları, kendileri ve hakları hakkında düşünmeleri ancak barış ortamında mümkün hale gelebilir…O halde gelin hep birlikte barış mücadelesini yükseltelim.
Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org