NEET Kadınlar Anlatıyor: “Bir duvar tecrübe, bir duvar referans beklentileri”

“Bulunduğum yerin bir duvarını tecrübeler, bir duvarını insanların referans beklentileri oluşturuyor. Bunların ikisi de bende yok. Böyle düşününce onları nasıl yıkacağımı bilmediğim bir alandayım gibi hissediyorum. Çıkmazdayım” diyor bu yazıda konuştuğumuz Zeynep
Paylaş:

NEET, yani ne eğitimde ne de istihdamda yer alan genç kadınların deneyimlerine odaklandığımız bu seride, kavramın farklı yönlerini görünür kılmayı amaçladık. İlk yazıda NEET kategorisinin oldukça geniş ve birbirinden çok farklı yaşam deneyimlerine sahip gençleri kapsadığını, dolayısıyla heterojen bir yapı taşıdığını tartışmıştık. Bu araştırma doğrultusunda çeşitliliğin kendisi, hem Türkiye’de genç kadınların karşı karşıya kaldığı yapısal eşitsizlikleri düşünmek hem de bireysel hikâyelerin birbirine hangi noktalarda temas ettiğini görmek açısından önemli bir imkân sunuyor.

Tam da bu nedenle, bu hafta söyleşiye geçmeden önce araştırma sürecinde sık sık karşılaştığım bir duruma açıklık getirmek istiyorum. Görüşme öncesinde “ne eğitimde ne de istihdamda olma” halini kısaca açıkladığımda, bazı genç kadınların bu kategoriye dahil olduklarını fark ettiklerinde rahatsızlık duyduklarını, hatta kendilerini kötü hissettiklerini ifade ettiler. Bu tepki, kavramın bireyleri tanımlayan bir kimlikmiş gibi algılanmasından kaynaklanıyor. Oysa bu terim, kişilere bir kimlik atfetmek için değil, sadece bir durumu tanımlayıp politika yapıcılara belli bir sosyal gerçeği göstermek için kullanılır. Dolayısıyla hiçbirimizin hayatını, emeğini ya da hayallerini tanımlayan bir kimlik kategorisi değildir. Bu araştırmaya başlama motivasyonum da tam burada yatıyor: Bu geniş ve farklı deneyimler içinde ortaklaştığımız duyguları takip edebilmek, görünür kılmak ve çoğu zaman yalnızca bize ait sandığımız kırılganlıkların aslında ne kadar paylaşıldığını gösterebilmek. Çünkü araştırma boyunca beni en çok düşündüren şey, genç kadınların bu duyguları çoğu kez paylaşamaması ve yaşadıkları süreç içinde giderek yalnızlaşmaları oldu.

Üniversiteden mezun olduktan sonra KPSS’ye hazırlanma süreciniz ve sonrasındaki dönem nasıl geçti?

Öğretmenliğe gerçekten çok isteyerek girmiştim ve çok hevesliydim ki her sene “Bu sene girmeyeceğim” deyip tekrar tekrar sınava girip, en sonunda son sene ailemden akrabalarımdan hiç kimseye söylemeden gizli bir şekilde sınava hazırlandım. Hâlâ hiç kimse bilmiyor sınava girdiğimi mesela. O kadar hevesliydim ki. Olmayınca çok büyük hayal kırıklığı yaşadım. Artık evde durup, o sosyal hayattan kopmuşluk beni bir noktadan sonra sevdiğim insanlarla iletişim kuramaz hâle getirmişti.

Mesela kuzenlerimi seviyorum ama hepsi çalışıyor ve aynı ortamda bulunduğumuzda sürekli iş muhabbeti dönüyor. Ben artık o ortamda konuşacak bir şey bulamıyorum. Çok sevdiğim insanlarla bile konuşmak istemiyorum, aynı ortama girmek istemiyorum gibi bir noktaya gelmiştim. Halbuki konuşabilecek birçok konum var ama nedense dönüp dolaşıp sonunda oraya geleceğini düşünüp onu kendimce engelliyordum ve dedim ki: “bir çıkış bulmam lazım kendime ya da uğraşacak başka bir şey.” O şekilde bu sene belediye kurslarına başladım. Biraz da kız kardeşim teşvik etti. Hem başlayınca “Sene sonunda iş bulurum, buradan ilerlerim” diye düşünmüştüm. O da olmadı, hala bir iş arama döngüsündeyim. Tekstil çok kötü, işte “2-3 yıla kadar tekstilde kimse iş bulamayacak” gibi muhabbetleri duyunca daha da batmış hissediyorum kendimi. Bu kesinlikle bir tercih değil.

Beklentiler duvarı

Bu süreçte en çok zorlandığın şey ne oldu?

Biraz yaş konusunda zorlandım. Aslında 28 belki çok yaşlı bir yaş değil ama bu yaşta tecrübesizim ve sıfırdan iş arıyorum. Evet, yeni bir kariyer planladım kendimce ve yeni bir yola başladım ama o çok zorluyor beni şu anda. Bu saatten sonra bir yerde iş bulamazsam ve yine birkaç sene kaybedersem bu sefer yaşım çok ilerlemiş olacak ve tecrübesiz hâlde beni yine kimse almayacak gibi bir düşünce dönüp duruyor.

Şuan beni en çok bunaltan şey, CV’de doğal olarak hiçbir şey yok çünkü bu konuda bir tecrübem yok ama CV’yi dolduramadıkça da iş bulamıyorum. Böyle bir çıkmazdayım, hem bir yandan boşluktayım hem bir yandan da kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Çünkü dediğim gibi bir şeyler yapmak istiyorum, bir çabam var ama sanki etrafımı saran bir şeyler var ve oradan çıkmak için ne yapmam gerektiğini şu an bilmiyorum.

İş bakmak için, dediğim gibi tecrübe gerekiyor diyorlar. Bulunduğum yerin bir duvarını tecrübeler oluşturuyor, bir duvarını insanların referans beklentileri oluşturuyor. Bunların ikisi de yok. Böyle düşününce onları nasıl yıkacağımı bilmediğim bir alandayım gibi hissediyorum. Evet tecrübesizim ama işe alınmazsam tecrübesiz kalmaya devam edeceğim. Herkeste aynı durum var. Bir yerden başlamak istiyorum; çaba gösteriyorum. Bir emek var. Ne kadar iyi yaparım, ne kadar devam ederim bilmiyorum ama bunu ancak başlayınca görebilirim. Bunun için bir fırsat gerekiyor.

Şirketleri de anlıyorum; zor bir dönem olabilir. Ama en azından bir-iki kişilik “tecrübesiz kadro” ayırabilirler. Ben yüksek maaş peşinde değilim; işi öğreneyim yeter. Devamı zaten gelir. Bana göre çoğu kişinin önündeki en büyük engel bu. Bir de tanıdık meselesi. Şunu çok net idrak ettim, evet tanıdık olması gerekiyor bir işe girmek için. Çünkü bir dönem öğretmenlikte iş bakarken “Ben araya hiçbir tanıdık sokmak istemiyorum” diyordum. Başkalarının da işine engel olurmuş gibi bir hissiyatım vardı ve bunu hiçbir zaman istemedim. Şu an geldiğim noktada bu mecburi olması gereken bir şeymiş gibi hissetmeye başladım. Ve o sistemin içine ben de giriyorum gibi. Bir zamanlar eleştirdiğim şeyin içinde şu anda ben de varım. Bu alanda bu şekilde de yol arıyorum ama o şekilde de bulamıyorum. Çok garip bir döngü. Dediğim gibi arada tanıdıklar da var, şeyler de var ama olmayınca olmuyor. Kendi çabamla da olmuyor. Nasıl olacak bu iş o zaman?

Ertelenen hayat: “Önce işim olmalı, sonrası sonra.”

Modelistlik eğitimi sonrası kendi kendine kalıp çıkarmak, dikiş dikmek, az çok bildiğim şeyler oldu ama kendime yapmak bambaşka bir şey. Başkalarının standartlarında, onların istediği şekilde o işi yürütmek ve başka detaylara dikkat etmek başka bir şey. O yüzden bu açıdan gelişebileceğim bir iş istiyorum. Hayatımı yoluna koyabilmek için birçok şeyi işle bağdaştırdım. Medeni durumumu da mesela çünkü hep kafamda şu döndü: “Önce işim olmak zorunda, sonrası sonra.” Bu zamana kadar karşıma çıkan insanlara da hep öyle yaklaştım. Dedim ki, “Benim şu anda bir işim yok. Önceliğim iş olmak zorunda.” Öğretmenlik kısmında da şöyle düşünüyordum hatta; diyordum ki, “Ben atanacağım ve şehir dışına bir yere gideceğim. Kimseyi peşimden sürükleyemem, kimseye benimle gel diyemem.” Hep beklettiğim bir durumdaydım o konuda. Ama artık onu kırmak istiyorum. Tabii hâlâ önce bir işim olsun istiyorum ama iş olsun olmasın, özel hayatımı da bir tık daha ileriye taşımak istiyorum. Kendi kendime kalmak istemiyorum. Bu şekilde biraz kendi kendime hissediyorum çünkü. Arkadaş çevreme baktığımda çoğunluğu artık evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış, daha hayatını yoluna oturtmuş gibi geliyor. Benimki hâlâ eksikmiş gibi geliyor her anlamda. Kendimi hem iş anlamında eksik hissediyorum hem özel hayat anlamında eksik hissediyorum.

Çevren şu anki koşullarını nasıl yorumluyor, onların yanında kendini nasıl hissediyorsun?

Kişiden kişiye değişiyor gibi düşünüyorum biraz, böyle etrafımda daha yargılayıcı olduğunu bildiğim insanların yanında bu konular hakkında çok konuşmamaya çalışıyorum. Çünkü şöyle diyeceklermiş gibi hissediyorum: “Yine aynı şeye geldi; yine durdu kaldı.” Hâlâ öyle insanların çevresine çok girmemeye çalışıyorum. Kaçtığım çevreler içinde hâlâ biraz onlar var. Az çok beni anladığını düşündüğüm insanlara karşı öyle bir şeyim yok. Yani onlar az çok anlıyorlardır gibi geliyor. Çünkü dediğim gibi, biraz daha kendimi ifade edebildiğim için… Ve şöyle düşünüyorum: Öğretmenliğe 2019’dan 2023’e kadar belli bir zaman harcadım. Hadi o zaman öyleydi ama şu anda modelistlikte yeni bir zaman dilimine başlamış gibi hissediyorum ve daha başındayım. Başında olduğum için de herkesin bunun farkında olduğunu düşünüyorum. O yüzden herhalde daha rahat konuşuyorum. Yeni mezun bir öğrenci gibi hissediyorum kendimi diyebilirim. O konuda aramızda bir fark varmış gibi hissetmiyorum.

Evde, ailenin beklentileri nasıl?

Belki dışarıdan bakılınca “ailesi çalışmasını istemiyor” gibi düşünülebilir ama öyle değil. Çalışsam memnun olurlar mı? Evet. Çalışmadığım için bir sorun teşkil ediyor mu? Hayır. Hatta çalışmamamın onlara faydalı olduğu yönler bile var. Kalp hastası bir kız kardeşim var ve onun sorumluluğu daha çok bana kalmış gibi oldu. Evde kalması gerekiyor. Toplu taşıma kullanamıyor. Ayda bir çıkıyorsa çıkıyordur. Ameliyatı 2023’te oldu, tazeydi, ondan sonrası daha da zorlaştı. Ondan önce daha sosyal bir hayatı vardı, üniversiteye başlamıştı. Ameliyattan sonra bırakmak zorunda kaldı. Öyle olunca birbirimizin sosyal hayatını tamamlıyoruz gibi oluyor. Kardeşlik ilişkimiz de o süreçten sonra farklı bir boyut aldı. Eskiden bu kadar yakın değildik ama şu an çok daha yakınız; belki abla-kardeş gibi değil anne-kız gibi bile olabilir. Çünkü birçok şeyde kendimden önce onu düşünmek zorunda hissediyorum. İstiyor muyum, istemiyor muyum bilmiyorum ama o döngüye girdik, o sorumluluğu aldım bir kere.

“Yalnız değilmişim.”

Eklemek istediğin, paylaşmak istediğin bir şey var mı?

Görsel: Rachel Katstaller

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Hayalet değil, gerçek: Türkiye’de her iki kadından biri NEET” başlığıyla yaptığımız söyleşi** büyük ilgi gördü. Kadınların NEET olma konusunda yalnız olmadıkları, benzer duyguları paylaştıkları bir kez daha ortaya çıktı
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda özgün karnesini hazırlıyor. Bu çalışmaya göre Türkiye, OECD’nin 36 ülkesi arasında 36. sırada. Skorda küçük bir iyileşme olsa da ilerleme hızı hâlâ yavaş. Endeksi hazırlayanlardan Doç. Dr. Emel Memiş, eşitsizliği yaratan yapısal engeller kaldırılırsa dönüştürücü eşitlik sağlanabileceğini söyledi ve ekledi: “Gerileme olsa da umut var, eşitliğe doğru ilerleme kaçınılmaz.”
NEET kadınlar ihtiyaçlarını erteliyorlar, sosyalleşmeyi erteliyorlar, sağlığı erteliyorlar, hatta kendilerinden vazgeçiyorlar. Yalnızlaşıyorlar, küçülüyorlar ve görünmezleşiyorlar. İstihdama katılmak için çabalıyorlar olmadıkça “hayalet gibi hissediyorlar.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!