NEET Kadınlar Anlatıyor: “Yarım kalmış gibi hissettiriyorlar”

“Toplumda “ya evlenirsin ya işin olur” gibi bir anlayış var. İkisi de olmayınca sanki hayatın başlamamış gibi hissediliyor. Sanki boş oturuyormuşsun gibi. Katkın yok gibi, kendine de bir katkın yok gibi. Yarım kalmış gibi”
Paylaş:

NEET* Kadınlar Anlatıyor serisinin her bölümünde farklı hikâyeleri ele aldık. İlk yazıdan itibaren belirttiğimiz gibi NEET grubu, yani ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler, oldukça heterojen bir yapıdan oluşuyor. İnsanın NEET olma olasılığını belirleyen pek çok etken var; ancak bunların başında cinsiyet geliyor.

Veriler, yaş ilerledikçe kadınların eğitim ve istihdamın dışında kalma halinin belirgin bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. 2024 NEET verilerine göre[1] 15-24 yaş grubu erkeklerin oranı yüzde1 6,2 iken kadınların oranı yüzde 30,1, 15-29 yaş aralığı erkeklerin oranı yüzde 15,7 iken kadınların oranı yüzde 36,5, 15-34 yaş aralığı erkeklerin oranı yüzde 14,6 iken kadınların oranı yüzde 40,3’e çıkıyor. Bu oran gösteriyor ki Türkiye’de neredeyse her iki kadından biri NEET.

Uzun ya da kısa süreli işsizlik hem genç kadınlar hem de genç erkekler için ortak bir sorun olmakla birlikte, kadınların NEET statüsünde çok daha yüksek oranlarda yer alması ve bu durumun daha kalıcı hale gelmesi farklı toplumsal dinamiklerle ilişkili. Bu farkın en temel belirleyeni ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği. İstihdamda eşit hak ve fırsatlara erişememe, ev içi sorumlulukların büyük ölçüde kadınlara yüklenmesi ve buna bağlı toplumsal beklentiler kadınlar üzerinde çok daha yoğun bir etki yaratıyor. Örneğin, evlilik sonrasında işgücünden çekilme, kadınlarda erkeklere kıyasla çok daha belirgin ve yaygın bir şekilde görülüyor.

NEET genç kadınların temel gelir kaynaklarının ilki düzensiz işlerden elde edilen kazanç, ikincisi ise aileden gelen gelir. Bu durum özellikle genç kadınlarda aileye ekonomik bağlılığın artmasına ve NEET statüsünün zaman geçtikçe daha da kalıcı hale gelmesine sebep oluyor. Gerekli sosyal politikalar devreye girmedikçe ve erken müdahale mekanizmaları geliştirilmedikçe bu durumun gelecekte daha da derinleşmesi ise kaçınılmaz görünüyor.

Bu dezavantajlı durumu dönüştürecek bazı imkânları ise bu söyleşimiz esnasında örneklendirme fırsatı bulduk. Son söyleşimizde Ezgi ile konuştuk. Ezgi 36 yaşında, bekâr ve ailesiyle yaşıyor. Ortaokuldan sonra eğitime devam etmemiş. 16 yaşından sonra teyzesinden iğne oyası yapmayı öğrenmiş ve dönem dönem yaptıklarını satarak gelir elde etmiş. 34 yaşından sonra ise ilk defa çevresinin dışına çıkarak belediyenin kursuna gitmiş, burada öğrendiği kalıp/dikiş bilgilerini oyuncak bebeklere uyarlamaya başlamış ve şu anda oyuncak bebek kıyafetleri dikiyor. Temel ihtiyaçlarını aileden aldığı harçlıklarla sağlarken kurs ihtiyaçlarını aldığı siparişlerden kazandıklarıyla sağlıyor. Bu sadece kısmi bir gelirle kalmıyor, Ezgi’nin dünyası kurs kapılarının dışına açılıyor. İplikle, dikişle başlayan süreci kitaplarla, yeni arkadaşlıklarla örülmeye devam ediyor. Şimdi hayalleri arasında liseyi bitirip üniversiteye başlamak var.

Ezgi’nin etrafını saran haleden çıkması bir kursla mümkün olmuş. NEET olmasının payı bu halenin kalınlaşmasında kuşkusuz etken. Bu durum aile ile birleştiğinde ise çok daha katmanlı bir hal alıyor. Verilerin gösterdiği üzere NEET olma durumu uzuyor ve daha da kalıcı olmaya devam ediyor. NEET genç kadınlarla başlayan yazı dizisinin son bölümünde 36 yaşındaki Ezgi’nin sesine kulak vererek bu durumun kalıcı olmasına dikkat çekmeye çalıştık.

Bir günün nasıl geçiyor?

Kalkıyorum, kahvaltı sonrasında ev işi varsa onu yapıyorum. Sonra oturuyorum, dikiş dikiyorum, aldığım siparişlerle ilgileniyorum. Yemek yapılacaksa anneme yardım ediyorum. Sonra tekrar dikiş dikiyorum, yürüyüşe çıkıyorum. Siparişler genelde ayda bir oluyor ama bazen çok sık geliyor, üst üste oluyor. O zaman, siparişi veren kişiyle konuşuyorum, süresine göre ayarlama yapıyorum.

Maddi düzenini nasıl sağlıyorsun?

Düzenli gelirin olmadığı zaman yaşantını da çok özgürce yaşayamıyorsun, o şekilde kısıtlıyorsun kendini birçok şeyde. Birine bağımlı oluyorsun. Aldığın harçlığa göre kendini şekillendiriyorsun. Her şey o şekilde oluyor. Aldığım siparişlerle şöyle oluyor, temel ihtiyaçlarımı babamın verdiği harçlıkla karşılıyorum. Siparişlerden kazandıklarımla ise kendime göre biraz daha lükse kaçıyorum, geziyorum mesela, alacağım şeyi daha az düşünerek alıyorum. O yüzden düzenli bir işim olsa daha rahat olurdu.

İnsanların bu konuda düşündükleri seni nasıl etkiliyor?

Toplumda “ya evlenirsin ya işin olur” gibi bir anlayış var. İkisi de olmayınca sanki hayatın başlamamış gibi hissediliyor. Çevremdeki insanlar hep “Evli misin, çalışıyor musun?” diye soruyor. Eğer bunlar yoksa, sanki hiçbir şey yapmıyormuşsun gibi görülüyorsun. Sanki boş oturuyormuşsun gibi. Katkın yok gibi, kendine de bir katkın yok gibi. Yarım kalmış gibi. Bu da bazen “başaramamış mıyım” duygusu veriyor. Aslında insan kendini biliyorsa başkalarının ne düşündüğü önemli değil diyorum ama aynı görüşleri sık sık duyunca, bakışları hissedince o zaman diyorum ki çok mu hafife alıyorum. Olması gereken bu mu? diye kendimi sorguladığım oluyor. Aslında bir yandan çok etkilemiyor gibi ama etkilediği zamanlar da oluyor. Yani ya evlenmek zorundasın ya da çalışmak zorundasın, bunu mecbur hissettiriyorlar. Eğer ikisi de yoksa hiç gibisin.

‘Kursla birlikte çok farklı bir dünya oldu benim için’

Kurs süreci nasıl başladı ve o süreç seni nasıl etkiledi?

Benim “bulunduğum durum o an için en iyi durumdur” gibi bir mantığım var. Bir üstüne çıkınca, “Bu daha güzelmiş” diyorum. Kardeşlerim daha sorgulayıcılar. Kardeşimle konuşurken geçen sene, mesela (Allah korusun) “Babam ölse abim mi bakar sana?” dedi, “Yoksa devlet mi maaş verecek, hiçbiri olmayacak. Hem eğitim olarak hem kurs olarak kendini geliştirmen lazım” dedi. Ben kendi çapımda dikiş dikiyordum ama bir yürüyerek ulaşmak var bir uçakla ulaşmak, zaman alıyor. Doğru yanlış yaparak öğrendim dikişi. Ama sonra öğreten bir yer varsa niye kendimi zorlayayım dedim. Şimdi kendi param olunca daha rahatım. Bu düşünceye gelmem gözlemler sonucunda oldu aslında. Sağlamım, elim ayağım tutuyor, sağlığım yerinde. Ailemin de düşünceleri değişti. Babam bir kural koyuyor, ben sorgulamadan kabul ediyordum. Küçük kardeşim daha sorgulayıcı, “Niye koydun bu kuralı?” diyor ve onun bana çok etkisi oldu. Kursa yazılırken de acaba yapabilir miyim dedim çünkü çok dışarı çıkıp gezen bir insan da değildim kursa kadar. O kadar yolu nasıl giderim diye düşündüm. Kardeşim dedi ki, “Düşünme o kadar, sadece kursa yazıl, anne ben kursa yazıldım gidiyorum diyerek bitir” dedi. O da bir kapı oldu benim için. Çevrem çok sınırlıydı, tanıdığım görüştüğüm insanlar hep bebekliğimden itibaren görüştüğüm insanlardı. Kursla birlikte çok farklı bir dünya oldu benim için. Her türden insanla tanıştım, bana aykırı gelebilecek insanlarla arkadaşlık kurdum. Çok güzel bir deneyim oldu. İlk başta çok sessizdim, sonra açıldım. Hocam da söyledi, “Hiç konuşmazken şimdi çok konuşmaya başladın” dedi. İlk kursa başladığımda kendimizi tanıttığımızda bir arkadaş şey düşünmüş, “Ezgi bu kursu hiç istemiyor çok isteksiz bir şekilde geldi, sonrasında baktık çok istekli çok hevesli.” İnsanlarla iletişim konusunda çok açıldım. Eskiden insanlara çok gerek yok, kendime yeterim diye düşünürdüm ama aslında insan ilişkileri çok motive ediciymiş. Bir müşterimle arkadaş olduk, birkaç gündür enerjim epey düşüktü, bir isteksizlik vardı içimde. Onunla görüştük, sonra eve gittim, enerjim epey yükselmişti. Çok etkisi oldu. Sadece kendini ve çevrendekileri görünce yaşantın da o şekilde, herkes böyle gibi geliyor. Başka insanlarla konuşunca çok farklı düşüncelere, görüşlere sahipler, farklı planları var.

Son olarak, eklemek istediğin bir şey var mı?

Farklı insanlarla tanışmak çok güzel. Kendini kapatmamak lazım. Her insan bir şey öğretir. Kitap okumak da çok faydalı; insanın düşüncelerini değiştiriyor. Önceden romanlar insanın hayatına ne katıyor, diyordum. Çok güzel şeyler katıyormuş. Instagram’dan bir kızla tanışmıştım. O çok seviyordu okumayı. Onun önerdikleriyle epey düşüncelerim değişti. Hayat görüşüm değişti. Zaten bu kurslar, açık öğretim biraz o değişimden sonra devreye girdi.


[1] TÜİK (2025). İşgücü İstatistikleri, 2024. Mart 2025. Erişim adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-2024-54059

Görsel: Xuan Loc Xuan

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Bulunduğum yerin bir duvarını tecrübeler, bir duvarını insanların referans beklentileri oluşturuyor. Bunların ikisi de bende yok. Böyle düşününce onları nasıl yıkacağımı bilmediğim bir alandayım gibi hissediyorum. Çıkmazdayım” diyor bu yazıda konuştuğumuz Zeynep
“Hayalet değil, gerçek: Türkiye’de her iki kadından biri NEET” başlığıyla yaptığımız söyleşi** büyük ilgi gördü. Kadınların NEET olma konusunda yalnız olmadıkları, benzer duyguları paylaştıkları bir kez daha ortaya çıktı
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda özgün karnesini hazırlıyor. Bu çalışmaya göre Türkiye, OECD’nin 36 ülkesi arasında 36. sırada. Skorda küçük bir iyileşme olsa da ilerleme hızı hâlâ yavaş. Endeksi hazırlayanlardan Doç. Dr. Emel Memiş, eşitsizliği yaratan yapısal engeller kaldırılırsa dönüştürücü eşitlik sağlanabileceğini söyledi ve ekledi: “Gerileme olsa da umut var, eşitliğe doğru ilerleme kaçınılmaz.”
NEET kadınlar ihtiyaçlarını erteliyorlar, sosyalleşmeyi erteliyorlar, sağlığı erteliyorlar, hatta kendilerinden vazgeçiyorlar. Yalnızlaşıyorlar, küçülüyorlar ve görünmezleşiyorlar. İstihdama katılmak için çabalıyorlar olmadıkça “hayalet gibi hissediyorlar.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!