Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan emeklilik hakkını kazanan işçilere “emekli olmayın çalışmaya devam edin” dedi.
“Bakanlık olarak şu mesajı vermek isterim. Bizim çalışanlarımızın daha çok üretimine ve çalışmasına ihtiyacımız var. Sistemde ne kadar çok kalırlarsa bizim için sosyal güvenlik sistemimizin geleceği açısından, sürdürülebilirliği açısından da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zaten emeklilik bir haktır. Hepimiz burada bir çalışma süresini doldurduktan sonra, yılını doldurduktan sonra hepimiz emekli olacağız. Ancak vatandaşlarımızdan önemli ricamız şudur ki elimiz ayağımız tutuyorken, nefes alıyorken, sağlıklıyken çalışmaya, üretmeye, hem ailemizin geçimini hem de kişisel gelişimimizi gerçekleştirmek hem de ülkemizin ekonomik anlamda büyümesini sağlamak amacıyla daha çok çalışmaya, daha fazla üretmeye ihtiyacımız var. Sistemde ne kadar çok kalırlarsa gelecekteki emeklilik aylıklarının daha da yüksek olacaklarını öngörebiliyoruz.”
Kısaca ölene dek çalışın demiş Bakan Işıkhan. Çalışanlara nefes alıyorken çalışın çağırısında bulunarak kendisinin bile hak olarak gördüğü emeklilikten vazgeçmelerini talep ettiğinin farkındadır herhalde. Ama ne gam.
Aynı cümlede itirafı da var. Ailenin geçimi için de çalışmaya devam edin diyor. Kendisi de biliyor ki emeklilik aylıkları geçindirmiyor, aç bırakıyor.
Emekli olmanın önündeki engellere rağmen emekli olabiliyorsanız bile
AKP iktidarında emekli olmayı zorlaştırmak için sosyal güvenlik yasalarında emekçiler karşıtı düzenlemeler yapıldı. Kazanılmış mevcut emeklilik yasalarına rağmen emeklilik hakkı doğan milyonlarca insanın emekliliği engellendi. Kimine yaş, kimine prim “engeli” var denerek milyonlarca insanın emeklilik hakkı AKP’nin keyfi uygulamalarına takıldı. Milyonlarca insan yaşa değil AKP’nin emekçi düşmanlığına takıldı. Emeklilikleri engellenenlere Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) diye ad kondu. Yetmedi prime takılanlar üretildi.
Böylece insanlar emeklilik haklarına ve o hakla elde edecekleri kazanımlara ulaşamadılar. Maddi olarak adeta soyulan emekli adayları kümesi oluşturuldu. Yasalara göre tamamlanmış 5 bin prim gün sayısı ile emekli olması gereken yüz binlerce kişi üç yıl daha yani 900 gün daha prim ödemeye mahkum edildi. Yasaya göre prim gün sayısı dolmuşken! Bu haksız uygulamayla Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kasasına havadan en az 36 ay daha prim ödendi yüz binlerce kişi tarafından. SGK’ya para aktı emekçilerin ceplerinden.
Bu paralara ne oldu?
Bakan emekli olmayın çalışın derken kasa boş emekli aylıklarını ödemekte zorlanıyoruz demiş oluyor açık açık. Peki işçinin, emekçinin, ev kadınlarının, bağımsız çalışan bireylerin emekli olmak için yıllarca her ay SGK’ya ödediği primlere ne oldu? Öyle görünüyor ki Yenidoğan çetesi dahil onun gibi nice çete alem yapmış bu paralarla. Muhalefet partilerinin hastanelerde bebek ölümlerinin araştırılması için verdiği önerge Meclis’te AKP/MHP oylarıyla reddedildi. Medyada birçok kişi anlatıyor, sosyal medyada kimi iddialar dolaşıyor, isimler veriliyor, akrabalık ilişkilerine dek bilgiler belgeler gösteriliyor Yenidoğan çetesi ve onun ilişki ağları ile ilgili. Ortaya çıkanın buzdağının görünen kısmı olduğu iddiaları mevcut. Ama üç maymun oynanıyor.
Basına yıllardır ara ara SGK’nın nasıl dolandırıldığı yansıyor. Ucuza alınan ilaçların SGK’ya çok yüksek fiyatlarda fatura edildiği artık sıradanlaştı gibi. Bakan Işıkhan sistemin üzerindeki yükten bahsederken hiç buralara değinmiyor. Bu yük yıllarca çalışıp prim ödeyen emekçilerin neden olduğu yüküymüş gibi yansıtılıyor. Oysa burada mağdur olanlar emeklilik hakkı iktidar tarafından itinayla gasp edilen emekçiler.
Söz konusu emeklilik hakkını kazananlar olunca ülkede emekli sayısının “fazlalığından” şikayet ediyor ve her iki aktif çalışanın üzerine bir emeklinin düştüğü söyleniyor. Oysa bu oran dünyadaki diğer ülkelerden farklı değil. Yetmiyor EYT’liler tüm günahların nedeni olarak gösteriliyor. Böylece EYT üzerinden emeklilik hakkı ve emekli olma koşulları tartışmaya açılmış oluyor. Bakan’ın yaptığı da bu. Oysa EYT’liler bedavadan emekli olmuyor. Emeklilik hakkını kazan herkes gibi on yıllarca çalışıp prim ödeyerek emekli oluyor. Burada özellikle manipülasyon yapılıyor. EYT’liler hedefe konarak emeklilik yaşı hedef alınıyor. AKP’nin ara ara gündeme getirdiği emeklilik yaşının yükseltilmesi çalışmalarına zemin hazırlanmış oluyor. Bakan Işıkhan’ın emekli olmayın, çalışın söylemi aynı gündemin devamı. Hatta bakan bey el yükseltiyor yaş sınırı falan bile koymuyor sağlıklıyken, nefes alıyorken çalışın diyebiliyor.
Sağlıklıyken emekli olmak varken
Bakan kusura bakmasın, emeklilik ölüm döşeğinde ya da mezarda ulaşılacak hak değil. İşçi ve emekçiler köle değil son nefeslerine dek çalışsınlar sermaye, iktidar, yandaşlar ve çeteler daha çok kazansın diye.
Çalışanların insanca emeklilik talebine kulakları tıkayan bu söyleme de emekçiler kulaklarını tıkamalı. Zaten Bakan açıklamasında çalışanları yanıltıyor. Sistemde daha çok kaldıkça emeklilik aylıkları yükselmediği gibi düşüyor. Çünkü aylık bağlanma oranlarını düşürdü AKP. Ayrıca enflasyon var ve örneğin 2024 yılında emeklilik hakkına sahip olup sistemde daha uzun süre kalacakların emeklilik aylığı 2024 yılında emekli olacaklardan daha düşük olacak. Bakan Işıkhan emekçilere son nefesine dek ve sağlıklıyken çalış diyerek sınırsız sömürüden yana tavır koymuş oluyor. İşçi emekçi düşmanlığı yapıyor.
Patriarkal sömürüden esinlenen kapitalizm
Sadece emeğin sömürüsüne değil emeklilik hakkı kazanan emekçilerin bedenlerine göz koyan, onların sağlıklarına ve aldıkları nefese çökmeye çalışan kapitalist sistem adeta patriarkadan esinleniyor. Kadınları eviçinde ölene dek yaşlı, hasta demeden erkeklerin ve ailenin hizmetinde canı çıkana dek çalıştıran patriarkal sistemden esinlenen kapitalistlerin sözcüsü rolüne soyunmuş bakan duruyor karşımızda.
2006 yılında Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) kanunu hazırlanırken birçok başlığın yanı sıra biz feministler bir kampanya yürütmüştük ve orada ev kadınlarının sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesini talep etmiştik. Bu talep hâlâ acil ve gerekli. Elli yaşına gelmiş, ücretli alanda çalışmış ya da eviçinde çalışan her kadına emeklilik hakkı diye formüle etmiştik. Çünkü çok fazla kadın çok genç yaştan itibaren ve nefes aldıkları sürece eviçinde karşılıksız çalışmaktalar. Kendilerine ait herhangi bir gelirleri yok ve sağlık hakkı için kocalara bağımlılar. Hayatları boyunca eviçinde çalışan milyonlarca kadının güvencesi yok. Eviçi emek görmezden gelindiğinden, sistemin içine dahil edilmiyor ve milyonlarca kadın sırf bu cinsiyetçilik nedeniyle sosyal güvenlik sisteminde yer alamıyor. Devlet kadınları sosyal güvenlik sisteminden dışlıyor. Güvencesiz ve erkeklere bağımlı kılıyor. En iyi ihtimalle sosyal yardıma muhtaç bıraktırıyor. Kadınların haklarını vermeyip onlara “yardım” ediyor.
Bakan’ın tüm manipülasyonlarına rağmen sağlıklıyken, nefes alıyorken emekli olmak istiyor insanlar. Üstelik bu kadar düşük emeklilik aylığına rağmen. İnsanca emeklilik hakkı da cepte. Bir de ev emekçisi kadınlar dahil tüm kadınların emeklerinin görünür olması, haklarına kavuşması için direnmeye devam edeceğiz.