İstiklal yasağı yıkıldı, sıra erkek şiddetinde

25 Kasım’da Taksim Tünel’de bir araya gelen binlerce kadın, yolların kapatılmış olmasına rağmen, uzun yıllardır eylemlere kapalı olan İstiklal Caddesi’nde yürüdü. Eylemin önde gelen temaları, Dilovası’nda yanan kadınlar, Rojin Kabaiş ve faili gizlenen kadın cinayetleri, 11. Yargı Paketi, savaş ve cezasızlık politikası oldu
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Binlerce kadın ve LGBTİ+, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde erkek-devlet şiddetine karşı 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla “Aile ahlak dediniz, sömürdünüz katlettiniz! Erkek devlet şiddetine karşı kadınlar isyanda” şiarıyla Taksim Tünel’de bir araya geldi. İstiklal Caddesi ve Taksim’e çıkan tüm yolların kapatılmasına rağmen kadınlar yürüyüş ısrarından vazgeçmedi ve binlerce kadın uzun yıllardır eylemlere kapalı olan İstiklal Caddesi’nde yürüdü. “Kadın cinayetleri politiktir”, “Görünmeyen emek sesini yüksek”, “Erkek-devlet şiddetine son”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Rojin’e ne oldu?”, “Asla yalnız yürümeyeceksin”, “Kadınlara değil katillere barikat”, “Trans cinayetleri politiktir”, “Devlet elini bedenimden çek”, “Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz” sloganlarının atıldığı eylemde, “Aile ahlak dediniz, sömürdünüz katlettiniz! Erkek devlet şiddetine karşı kadınlar isyanda” pankartı açıldı.

“Dilovası’nda katlettiğiniz kadın işçiler için düzeninizle savaşacağız”, “Sermaye ve patriyarkaya karşı büyüt isyanı”, “Evde ücretsiz emek, sokakta şiddet, sömürüye karşı örgütlen”, “Rojava’dan Filistin’e direnen özgür kadınlar kazanacak”, “Rojin’den vazgeçmiyoruz”, “Yaşasın kadın devrimi”, “Kadın mücadelesi özgür yaşamın manifestosudur”, “Patronlara ev hapsindeki Şık Makas işçisi Buse Kara’nın selamını getirdik”, “Şüpheli kadın ölümlerini aydınlatacağız”, “Bedenimiz, emeğimiz, hayatımız bizim”, “Savaşsız bir dünya için örgütlen”, “Cezasızlığa son”, “Rojin intihar etmedi”, “Nefrete inat yaşasın hayat” dövizleri taşındı.

Dövizlerde en çok öne çıkan gündemler erkek devlet şiddeti, Dilovası’nda 6 kadın işçinin katledildiği yangın, kadın emeği sömürüsü, 11. Yargı Paketi, savaş politikaları, şüpheli kadın ölümleri, cezasızlık politikası, oldu. Kadınlar ayrıca bu yıl özelikle şüpheli kadın ölümlerine dikkat çekti. Rojin Kabaiş’in ölümüne dair gerçeklerin ortaya çıkarılması, faillerin bulunması da eylemin en öne çıkan taleplerinden biri oldu. Akıbeti bilinmeyen Gülistan Doku ve 11 yaşında şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Rabia Naz Vatan için de adalet istendi.

25 Kasım’da Taksim Tünel’de görüştüğümüz kadınlar erkek-devlet şiddetine karşı mücadele çağrısı yaptı.

Bu meydanları boş bırakırsak cinayetler artacak

Özge Bozkurt, 25 Kasım’a kadınların yaşam hakkı ve kadın cinayetlerine dur demek için geldiğini söylüyor. Bozkurt, “Tesadüfen yaşıyoruz, hayatın her alanı bizim için bir mücadele. Eğitimin, mesleki gelişimin, hiçbir şeyin kıymeti yok. Sokakta kendimi güvende hissetmiyorum. İşyerinde baskı, mobing, zorbalık yaşıyoruz. 35 yaşındayım. İki yabancı dil biliyorum. Bölümümü birincilikle bitirdim. Mezun olduğum bölümün üzerine iki-üç meslek daha edindim ama işsizim. Yoksulluk deseniz ayrı bir mesele. Yaşam hakkımız için bugün bu meydandayız. Burada kadınlarla yan yana olmak bana kendimi çok güçlü hissettiriyor. Her gün kadın cinayetleri haberleriyle uyanıyoruz. Bu meydanları boş bırakırsak bu cinayetler artacak. Adı Anıt Sayaç’ta* olmayan kadınlarda var, bunu da biliyoruz. Kadınlar ellerinden gelenin fazlasını yapıyor. Siyasiler hiçbir şey yapmıyor, televizyonlarda erkek erkeğe kavga edeceklerine cezasızlık için uğraşabilirler çünkü cinayetlerin cezası yok. Her gün kadınlar öldürüyor, MESEM’lerde çocuklar öldürülüyor çünkü cezası yok. O kadar ucuz ki hayatlarımız” dedi.

Öfkemizle buradayız

Berfin; “Bugün buradayız çünkü her güne uyandığımızda her gün bir kadın cinayeti haberiyle uyanıyoruz. Bir erkek şiddeti vakasıyla uyanıyoruz. Patriyarkanın tezahür ettiği herhangi bir katliam haberiyle uyanıyoruz ve artık bunun sadece kadınları değil bütün herkesi de etkilediğini görüyoruz. Özellikle işyerinde, fabrikalarda, kampüste, sokakta, güvencesiz emek sarfederken, erkek yöneticilerin tahakkümü altında, tacizleriyle, emek sömürüsüyle hayatın her alanında mücadele eden kadınlarız. Öfkeliyiz, öfkemizle buradayız. Geçmişte kaybettiklerimizi anarak yastayız. Biraz heyecanlıyız çünkü uzun zamandan sonra Taksim’de bir müdahale olmadan protestomuzu gerçekleştireceğiz, bu da bize ayrı heyecan veriyor. Kadın katliamların son bulması patriyarkal düzenin yıkılmasıyla ve bizlerin patriyarkaya karşı mücadelesiyle olacak. Dolayısıyla yapısal bir tahlilden, yapısal bir dönüşümden söz ediyoruz. İktidarda, devlette, hayatı her alanındaki hem gündelik hayatta hem devlet politikalarına içkin olan bütün mekanizmaların değişmesi dönüşmesi gerekiyor. Kadınlar, bunun için mücadele ediyor. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

Erkek şiddetini önleyecek politikalar üretilmelidir

Aralık Feminist Kolektif üyesi Zeynep Demirkol, erkek şiddetinin önlenmesi için etkin soruşturmalar yapılması ve şiddeti önleyecek politikaların üretilmesi gerektiğine dikkati çekti; “Seneler sonra Tünel’de ilk defa toplanabildik. Bu sene bir araya gelebilmek hepimize güç verdi. Özellikle Bu 25 Kasım’da Rojin Kabaiş’in ölümünde kadınların yürüttüğü adalet mücadelesinin görünür olduğunu gördük. Her gün kadınlar katlediliyor. Kadın cinayetlerine dair düzgün verilere dahi ulaşamıyoruz. Kadın cinayetleri maalesef ki yeni gelişen şeyler değil. Kadınlar, erkekler tarafından şiddetin birçok türüne maruz kalıyor. Kadınların emekleri, bedenleri sömürülüyor. Devlet, kadın cinayetleri üzerine, şüpheli kadın ölümlerinde gördüğümüz etkin soruşturmalar yürütmüyor. Bu soruşturmalar, konumları ne olursa olsun erkekleri korumak için yürütülmüyor. Kadınlara bu şiddete maruz kalmaya devam etmeleri reva görülüyor ya da ölmeleri reva görülüyor. Erkek şiddetine karşı 25 Kasım’da bir araya gelebilmek oldukça önemli. Bir arada olmak bize güç veriyor. Şiddetin nereden geldiğini de tartışmak önemli. Evde, işte, okulda her yerde şiddete maruz kalıyoruz. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir hak sahibi olmadığını söylenmesi, eşitliğin sağlanmasıyla da olacak bir şey. Erkekler, şiddeti kendinde hak görüyor. Devletin, şiddetin nedenlerini görerek, etkin soruşturmalar yürütmesi gerekiyor. Devletin, erkek şiddetini önleyecek politikaların üretmesi gerekiyor.”

İktidar kadına yönelik şiddeti derinleştiriyor

25 Kasım Kadın Platformu’ndan, Sosyalist Kadın Meclisi İstanbul Sözcüsü Leyla Can: “Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü. Biz de Türkiye’de ve dünyanın her yerinde kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddete karşı sokaklarda, meydanlarda, alanlarda buluşmak için buradayız. Bugün Taksim Tünel’deyiz. Aslında bu sene, 2025 yılında kadın cinayetlerinin cins kırımına döndüğü, şüpheli kadın cinayetlerinin çok arttığı bir dönemi karşılıyoruz. Aynı zamanda iktidarın kadına yönelik şiddeti derinleştiren politikalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Biz kadınlar bugün alanlarda buna karşı mücadeleyi yükseltmek için buluştuk. Biz kadınların en büyük gücü örgütlü mücadelemiz. Bu yüzden her zaman ve bugünde kadın cinayetlerine karşı harekete geçmeye, kadına yönelik şiddete karşı alanlarda meydanlarda sokaklarda buluşmaya, özsavunmada buluşmaya çağırıyoruz.”

Birimizin akıbeti hepimizin geleceğini belirliyor

Rojin İçin Adalet Komisyonu gönüllülerinden Eylem Sıla Bayram, şüpheli kadın ölümlerin arttığının altını çizerek bunların bir an önce aydınlatılması gerektiğini söyledi. Bayram, “Şu anda mevcut durumu cins kırımı olarak yorumluyoruz. Kadınlar ucuz iş gücü olarak katlediliyor. Aile içinde katlediliyor. Şu anda şüpheli kadın ölümlerinin oranı, faili bilinenlerin oranını geçmiş durumda. Devlet bunun arkasına sığınıyor. Şüpheli kadın ölümleri başlığı altında cins kırımını gizlemeye çalışıyor. Biz şüpheli kadın ölümü yoktur, aklanan erkek şiddeti vardır diyerek bunu tersyüz etmeye çalışıyoruz. Gülistan Doku dört bir yanı kameralarla çevrili bir şehirde, Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle, ‘ondan habersiz keklik vurulmayan’ bir şehirde katledildi. Ve baş şüpheli gözaltına dahi alınmadı. Üvey babası Engin Yücel tüm delilleri kararttı. Delillerin karatılmasına izin verildi. Bu tamamen aklanan erkek şiddeti. Birimizin akıbeti hepimizin geleceğini belirliyor. Bugün aileler ‘Çocuklarımızı üniversitelere göndermeli miyiz?’ diyor. Rojin’in Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni tercih etmesinin nedeni aslında Özgecan Arslan’ın toplu taşımada katledilmesiydi. Van Yüzüncü Yıl Üniversite’sinde yurt kampüsün içinde. Biz bu şekilde kendimizi sınırlandırırken kadınlar katlediliyor” diye ekledi.

Yakılarak katledilen kadın işçilerin hesabını sormak için buradayız

Birleşik İşçi Hareketi Temsilcisi Serpil Topal, iktidarın kadınların yaşamlarını ve kazanımlarını hedef aldığını vurguladı. Topal, “Kadınlar özellikle son birkaç yıldır devletin her alanda direkt şiddetine maruz kalıyor. Özellikle bunu görmek lazım. İktidar kadınların yaşamını her alanda evde, sokakta, işyerlerinde zorlaştıracak politikalar çıkarıyor. Kazanılmış haklarımıza da saldırıyor. Bu politikalardaki temel, kadınların eve kapatılıp çocuk doğurması, erkeğin hizmetini görmesi, evinin hizmetini görmesi. İktidar kadınların, patronlara, sermayeye ucuz işgücü olmasını istiyor. Aile yılı kapsamında bunu destekleyen politikaları var. Bugün kadınlar, hem yaşamlarına hem emeklerine hem bedenlerine dönük bu saldırıları kesinlikle kabul etmiyorlar. Biz 25 Kasım’a kadınların sokakta olduğu, sokakta isyana durduğu, şüpheli kadın ölümlerin aydınlatılmasını istediğimiz için, yakılarak katledilen işçi kadınların hesabını sormak için 25 Kasım’a doğru birçok etkinlikte bir araya geldik. 25 Kasım’da da dayanışmayla bunu büyütmeye çalıştılar” dedi.

Yaşamı biz kadınlar üretiyoruz

Topal, kadınların işyerlerinde yaşadıkları sorunları şu sözler ile aktardı: “İşyerlerinde çok fazla mobing, şiddet ve taciz var. Bu tacizler kayda geçilmiyor. Cezasız kalıyor. Mahkemelere başvurusu bile yapılamıyor. İşten de çıkamıyor. Çok ciddi anlamda kadın yoksulluğu var. Kadınlar eve ekmek götürebilmek, çocuklarına daha iyi bir yaşam sunabilmek, evini geçindirebilmek, kendini ihtiyaçlarını karşılayabilmek için patronun sunduğu en kötü koşulları kabul etmek zorunda bırakılıyor. Bunun rızası oluşturuluyor. İşyerlerinde hiçbir tedbir yok. ILO 190 uygulanmıyor. Güvencesiz çalışmaya ve güvencesiz yaşamaya mahkum ediliyoruz. Evde, sokakta, işyerlerinde, plazalarda, kampüslerde yaşamın her alanını, yaşamı biz kadınlar üretiyoruz. Güçlerimizi, aklımızı her alanda birleştirmek gerekiyor ancak bu şekilde birlikte mücadele ederek yaşamımızı kurtarabiliriz.”

Gözaltılar ve hakaretler

Eylemin ardından İstiklal Caddesi’nden Karaköy ve Şişhane yönüne dağılan kadın gruplarının bir kısmı polis tarafından ablukaya alındı. Trans bayrağı taşıyan LGBTİ+’lar ve yanlarında bulunanlar gözaltına alınırken, basın mensupları da alandan uzaklaştırılarak görüntü almaları engellendi. Erkek bir polis kadın gazetecileri iterek alandan uzaklaştırırken “ahlaksız”, “Peşlerine polisleri takın, çıkarın alandan” diyerek hakaret etti. Eylemde toplam 13 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Gözaltına alınanlar ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.

*https://anitsayac.com/

Fotoğraflar: Yadigar Aygün

Paylaş:

Benzer İçerikler

Bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü Evrim Kepenek ile Türkiye’de kadına yönelik şiddeti ve basının bu konuya yaklaşımını konuştuk. Evrim “İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasının sonucunu biz 2024’te görmüş olduk. Ekim ayında 2008’den bu yana tutulmakta olan erkek şiddeti çetelesinin en yüksek verisini tuttuk,” diyor. Kadına yönelik şiddete karşı durmak için ‘ben’ değil ‘biz’ demenin öneminin altını çiziyor.
9 Kasım 2024’te Genel İş 1 No’lu Şube’deki kadın arkadaşlarımız yeni bir toplu iş sözleşmesi (TİS) tanıtımı gerçekleştirdi. İş yerlerinde kadın çalışanların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlamayı hedefleyen bu TİS taslağı çok konuşulacak. Etkinliğin ardından bizler de Kadınişçi olarak Nazan Gevher Ay Çam, Ayşecan Ay ve Özge Çehreli ile konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!