Kadın hakları savaşçısı ilk kadın avukat: Marie Munk

Erkek kardeşine açık olan lise öğrenimin kendine kapalı olduğunu deneyimledikten sonra toplumdaki cinsiyetçiliğin farkına vardı. Yılmadı, dolaylı yollardan okuyarak hukukçu oldu. Berlin’in ilk avukatı ve ilk yargıcıydı. Boşanmada eşit mal paylaşımı, evlilik dışı çocukların hakları meselelerini yine ilk o gündeme getirdi. Hitler Rejimin hışmına uğradı, Amerika’ya göç etti.
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com

Bugün siyasi dava avukatlığından, boşanma avukatlığına kadar pek çok dalda başarılı bir çizgi sergileyen ve erkek egemen kurumlar olan barolarda bile yönetimlere gelen kadınların, hukuk eğitimi alarak kendilerine alan açmaları uzun ve meşakkatli bir sürecin sonunda gerçekleşti. Yine de savunma makamının kaydettiği bu başarıyı, yargı makamında henüz gözlemleyemiyoruz. Yargı ne de olsa bir tür “iktidarı” gerekli kılıyor.

Size hukuk okumak için her türlü zorluğu aşan Hitler rejiminin gazabına uğrayıp memleketini terk etmek zorunda kalmış, Alman İmparatorluğu ve Cumhuriyeti’nde ilklere imza atan bir kadın hukukçudan bahsetmek istiyoruz; Marie Munk’tan….

Hukuk doktoru oldu      

Marie yargıç Wilhelm Munk ve eşi Paula’nın en küçük kızı olarak Berlin’de 4 Temmuz 1885’te dünyaya geldi.  Erkek kardeşi de yargıç olan Marie’nin kız kardeşi ise bir sanatçıydı. 

Marie erkek kardeşi Ernest liseye başladığında ilk kez eğitim politikasının kızları okumaktan men ettiğinin farkına vardı. Dönemin Almanya imparatorluğunda kız çocukları lise öğrenimi göremiyorlardı. Yılmadı kızlara açık olan ana okulu öğretmenliği dalında okudu. Okul bittikten sonra Alman kadın hareketinin önde gelen isimlerinden Helene Lange’nin kadınlara yönelik düzenlediği gramer kurslarına giderek üniversite için hazırlandı. Üniversiteye giriş sınavında başarılı oldu.

Psikoloji, felsefe ve ekonomi okuduktan sonra, hukuka devam etmeye karar verdi. Ancak üniversite yönetmeliklerinde o yıllar cinsiyet ayrımı olmasa bile, bunların farklı üniversitelerdeki yorumları farklı olduğu için kadınlar 1908’yılına kadar bazı üniversitelere tam kayıt yaptıramıyorlardı. Mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora yapmaları ise çok zordu. Bu şekilde kadınlar 1920’lere kadar da üniversite bitirip hukuk diploması almalarına rağmen yükselme olanaklarından mahrum bırakılmıştı. Engellemelere rağmen Marie Munk, hukuku bitirdi ve Alman İmparatorluğu’nun en liberal okullarından biri olan Heidelberg’deki Ruprecht-Karls Üniversitesi’nde sekiz sömestr sonunda 1911 yılında hukuk doktorasını tamamladı.

Evlilikte mal paylaşımı rejimi

Weimar Cumhuriyetiz döneminde çıkan eşitlik yasaları ile kadınların da kamu hukuku sınavlarına girmesinin yolu açıldı. Marie Munk bu sınavları geçerek 1924 yılında Prusya Adalet Bakanı’nın danışmanı oldu. Ancak birkaç ay sonra bütçe sınırlaması nedeniyle görevine son verildi. Ayrıntı yok, ama büyük ihtimalle bu sınırlama erkek danışmanları vurmamıştı. 

Munk, kadınların hukuk alanında var olmalarını kolaylaştıracak yasaların çıkması için örgütlenmeleri ve güçlenmeleri gerektiğine inanıyordu.  Margarete Berent ve Marie Raschke ile birlikte 1914 yılında Alman Kadın Avukatlar Birliğini kurdu. Bu kadın avukatların örgütlenmesinde dünyada da ilk girişimlerden biriydi. 1924 yılında ise Almanya’da baroya kabul edilen ilk kadın oldu.

Aynı yıl yapılan 33. Alman Hukukçular Konferansı’nda evlilikte edinilen malların paylaşımı konusunda erkek hukukçuları ikna etmeye çalıştı. Sunduğu raporda, kadının kocasına itaat etmemesi, evlilikteki mal varlığı ve mesleği hakkında kendisinin karar vermesi, boşanmadan sonra evlilikte elde edilen gelirlerin paylaşılması gerektiğini savunmuştu.

Çocukların ortak velayet hakkı

Boşanma hukuku da Marie’nin çalıştığı konular arasında yer alıyordu. Weimer Cumhuriyeti dönemindeki eşitlik yasaları ile bu konuda da bazı düzenlemeler yapılmıştı. O boşanma yasasında yapılan değişiklikleri yeterli bulmuyor bazı hataların yapıldığını ileri sürüyordu. Hatasız bir boşanma yasasından yanaydı. Boşanmış ebeveynler için evlilik sonrası ortak velayet hakları ve evlilik dışı doğan çocukların ebeveynleri için ortak velayet hakları konusunda İskandinav hukukunu örnek alan çalışmalar yaptı.

Onun önerilerinin bazıları çok sonraları 1998 ebeveyn ve çocuk hakları reformu ve 2009 aile hukuku reformunda dikkate alındı. Evli olmayan ebeveynlerin çocukları için ortak velayet ise ancak 2013 yılında yürürlüğe girdi.

Kadın hakları mücadelesinin bu tür bir yönü de vardır, sadece belli bir alanda bir ülkede kadınların ihtiyaçları doğrultusunda talep oluşturma ile yetinemez o, ileriye yönelik ve kadın özgürlüğünün sınırlarını genişletecek teorik, politik çözüm yolları da önerir. 

Munk’un evlilik, mal rejimi, boşanma konularında yazdığı makaleler yıllarca hukukçulara yol gösterdi. 

Yargıç olma hedefine ise ancak Ağustos 1930’da ulaştı. Bu konuda erkek hukukçuların da desteğini aldığı belirtilir.

Hitler faşizminin tırmanması ile 31 Mart 1933’te izne ayrılan Munk, 22 Mayıs 1933’te Yahudi kökenli olması nedeniyle emeklilik hakkı verilmeden yargıçlık görevinden azledildi.

Reich Adalet Bakanlığı’na ABD’ye gitmek için izin başvurusunda bulundu.  1933-1934 yılları arasında Amerika’da misafir öğretim üyeliği yaptı. Almanya’da işlerin kötüye gitmesi nedeniyle, 1936 yılında ise bu ülkeye yerleşti. 

1939 yılından itibaren Max Rheinstein ve Hans von Hentig gibi Almanya’dan kaçan akademisyenlerle birlikte, Ulusal Aile İlişkileri Konferansı’nda ve Ulusal Aile İlişkileri Konseyi Aile Hukuku Komitesi’nde evlilik, mal rejimi ve boşanma hukuku üzerine konuşmalar yaptı. Bu alanda Amerikan hukukunda da mevzuatın oluşturulmasına katkıda bulunduğu söyleniyor.

17 Ocak 1978’de Cambridge’de 92 yaşında yaşama veda etti.

https://www.fembio.org/biographie.php/frau/biographie/marie-munk

https://www.digitales-deutsches-frauenarchiv.de/akteurinnen/marie-munk#actor-links

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!