O, önünde kuş yemi dolu plastik bardakların ardında sessizce oturmuş. Altmış yedi yaşında, geçim derdinde bir kadın. Beş çocuğu ve yalnız yaşamasının beş ayrı nedeni var. Yine de evlatlarına toz kondurmuyor, hepsinin hayat mücadelesinde olduğunu söylüyor. Kartal’ın kuşçu teyzesi Latife’yi meydanda kuş yemi satarken görürseniz lütfen es geçmeyin…
Kartal meydanda sessizce oturuyor Latife E. Son yedi senedir Kartal Meydanı’nda kuş yemi satarak geçiniyor, eşinin vefatından sonra geçim derdine düşmüş. Beş çocuğu, altı torunu olan altmış yedi yaşındaki Muşlu Latife E., bu haftaki Benim Hikayem Senin Hikayen’in de kahramanı….
Küçük tezgahında plastik bardaklara doldurduğu kuş yemlerini sessizce satıyordu. Üstündeki kalın giysileri, başındaki bereye sıkıca sardığı atkısına bakınca, sokakta çalışan birçok emekçi gibi onun da soğuğu pek sevmediği anlaşılıyordu. Oysa aslen soğuğuyla meşhur Muşlu, elli beş sene önce sıva ustası olan eşiyle birlikte İstanbul’a gelmiş. Beş çocuğu ve altı torunu olan Latife Hanım, hayatını eşine ve çocuklarına adamış. Ancak on beş sene önce eşinin vefatıyla hayatın farklı bir yüzüyle baş başa kalmış; geçim derdi! Aldığı dul maaşı yetmeyen, öz evlatlarından beklediği alakayı yeterince göremeyen Latife E., çareyi çalışmakta bulmuş.
“Eskiden Doğu’da adet gören kızlar hemen evlendirilirdi”
Latife Hanımın ağzında bir tane bile diş kalmamış olsa da güldüğü zaman ışıldayan çakmak çakmak mavi gözleriyle insanın kalbine dokunuyor. Ondaki samimiyet etrafına da yayılıyor, insanlar biraz da bu yaşlı ama tatlı kadına destek olmak için fazladan yem alıyor, paranın üstünü almayarak ellerinden geldiğince ona destek olmaya çalışıyorlar.
İleri yaşlarda çalışmak kolay değil elbet, üstelik onun evi satış yaptığı meydana çok uzakta; Sultanbeyli’de! Ama konuştukça fazla bir seçeneğinin de olmadığı anlaşılıyor. Ama hepsi sırayla…
Latife Hanım İstanbul macerasını şöyle anlatıyor; “Ben 13 yaşımda evlendim. Bizde, Doğu’da eskiden gelenek kızların aybaşı olunca evlendirilmesiydi. Ben de 13 yaşında adet oldum, olur olmaz da evlendirildim. Şimdi öyle değil, değişti artık. Ben evlendikten sonra rahmetli eşim askere gitti. O zaman askerlik iki seneydi. Döndükten sonra 16-17 yaşlarımda anne oldum. Ben küçük olduğumdan çocuğa nasıl bakılır bilmiyordum, çocuklara hep kaynanam baktı. Allah var, 20 sene kaynanamla oturdum. İyi bir kadındı.”

“On beş yıl önce dul kalınca çalışmaya başladım”
Eşi ve beş çocuğuyla uçup giden yılların ardından Latife Hanım, on beş yıl önce dul kalınca yalnızlığı ve yokluğu öğrenmiş. “Ben en başta, İstanbul’a gelmeyi çok istememiştim. Muş’ta kalsak daha iyiydi ama eşim sıvacı olarak inşaatlarda çalışıyordu. Devamlı İstanbul’da kalıyordu, bu yüzden bizi de yanına aldı. Elli beş yıl önce, İstanbul’a geldik. O zamanlar İstanbul şimdiki gibi değildi, her şey ucuzdu. Son yıllarda fiyatlar pahalandı. İlk geldiğimizde eşim Sarıyer’de bekçilik yaptı. İnşaatlarda devam etti, başka işler de yaptı. Halbuki hep fabrikalara girseymiş daha iyiymiş. Çok şükür en sonunda bir fabrikaya girdi de emekli olabildi. Bu sayede ben de dul maaşı alabiliyorum.”
“Vallahi oğullarımda kalamıyorum…”
İstanbul’un farklı köşelerinde oturan çocuklarıyla iletişim halinde olsa da Latife Hanım onlarla yaşamıyor, nedenini de şöyle açıklıyor; “Eşim öldükten sonra çalışmaya başladım. Vallahi hep açtım. Bana bakan kimse yoktu. O zamanlar gücüm yerindeydi. Böyle bu kadar çökmemiştim. Üç oğlum, iki kızım var. Oğullarımdan biri cezaevinde, biri TIR şoförü, diğeri asfalt döküyor. Kızlarım ev hanımı. Hepsi kiracı. Kiraları 17 bin-18 bin, çok para. Çocukları da var. Ama ben vallahi yanlarına gidemiyorum. Çünkü gelinler insan değil ki! Kızların da ‘kocaları istemez’ diyerek ben gitmek istemiyorum. Tek başıma Sultanbeyli’de yaşıyorum.”
“Çay kahve paketleme işi de yaptım”
Latife Hanım, eşi vefat edince, ileri yaşı ve bir meslek sahibi olmaması yüzünden başta epeyce zorlanmış. Ne yapacağını bilememiş. Yakınları sayesinden paketleme işine giren yaşlı kadın, “Paketleme işinde dört sene çay ve kahve paketledim. Ama bir süre sonra ayrılmak zorunda kaldım. Yedi senedir kuş yemi satarak geçiniyorum,” diyor.

“Bana bıçak çektiler, dövdüler”
Kuş yemi satmak nereden aklına geldi diye merak edip soruyorum. Bana Büyükada’da oturan büyük kızına gezmeye gidip evine dönerken Kartal Meydan’da kuş yemi satışı yapan yaşıtı kadınları gördüğünden bahsediyor. Kendisinin de kuş yemi satabileceğini düşünen Latife Hanım, başta kendi oturduğu ilçede bu işi yapmak istese de izin çıkmayınca, mecburen Kartal’a geliyor. Tabii bu meydanda satış yapan diğer iki hemcinsi tarafından pek hoş karşılanmıyor. Kuş yemi satışı yapan yaşıtı diğer kadınların hışmına uğradığını söyleyen Latife Hanım şöyle devam ediyor; “Yedi sene önce bu meydanda bir heykel vardı. (Neyzen Tevfik’in heykeli vardı, kaldırıldı.) Gelip yanına oturdum. Kuş yemi satan diğer iki bayan vardı, bana saldırdılar. ‘Buraya gelme, oturma’ dediler. Bana vurdular, bıçak çektiler. Rabbime şükür. Millet de yardım etti. Öyle kalabildim. O kadınlardan biri İstanbul’da kiralar yükselince çekip memleketine gitti. Diğeri geliyor, oturuyor. O da hala benimle kavga ediyor ama ben karışmıyorum. Rabbim biliyor, hep sabrediyorum. Onlar bana çok şey yaptı. Ben Allah’a bırakıyorum. Zaten her gün gelemiyorum. Çünkü bacaklarımın her ikisi de çok ağrıyor. Bin dört yüz liraya ortopedik dizlik aldım, geçen gün. Bunu takmazsam, adım atamıyorum. Yine de bu sakat ayaklarla meydana gelince ta aşağı yoldaki camiden kuşlara su taşıyorum.”
Yaz kış aynı meydanda
Yazları haftanın yedi günü, kışınsa havanın durumuna göre sabahın erken saatinde yola çıkan Latife Hanım, sabah sekizden öğlen üçe kadar meydanda yem satıyor. Oturduğu ilçeden Kartal’a ulaşmak için, gidiş dönüş, yolda iki saat zaman geçirdiğini anlatıyor; “Sultanbeyli’den Kartal köprüye geliyorum yol bir saat sürüyor. Köprüde inip Kartal’ın içinden geçen başka bir otobüse aktarma yapıyorum. Yanıma karnımı doyurmak için evden kuru ekmek, biraz çökelek, meyve suyu ve çay getiriyorum. Yemler ağır olduğundan evden buraya getirip götüremiyorum, bu yüzden bir dükkânın deposunu kullanabilmek için ayda bin lira kira ödüyorum. Meydana varınca ilk işim depoya gidip yemleri ve tezgahımı almak oluyor. Sonra da bardaklara yemleri dolduruyorum.”

Bir bardak kuş yemi 15 lira
Bir bardak kuş yemini 15 liradan veren Latife Hanım, iki senedir zam yapmadığını ama yılbaşından sonra yem fiyatını 20 lira yapacağını söylüyor. Bu düşüncesini de sık sık tekrarlıyor; hala emin değil gibi. Sebebini de sormadan açıklıyor; “Satışlar belli olmuyor, yılbaşı geliyor. Yirmi liraya çıkarmak istiyorum ama satar mı, bilemiyorum. Bir çuvalda elli kilo yem oluyor. Çuvala 1200 lira para ödüyorum. Ne zamandır bardak yemi 20 lira yapmak istiyorum ama millet ya almazsa diye çekiniyorum. Yılbaşından sonra yaparım herhalde. Kesin. Zaten her zaman gelemiyorum. Bir ara hastaydım, hiç uğrayamadım. İyileşince geldim, çalışmadan olmuyor. Geçen doğal gaz faturası geldi, 1300 lira, elektrik var, su var… ”
“Ev kredisi ödüyorum, az kaldı”
Hayat pahalı, Latife Hanım sürekli sokaklarda ekmek parası derdinde, çocuklarında da kalamıyor, peki ev kirasını nasıl ödüyor? Sorduğumda, “Sekiz yıl önce krediyle 300 bin liraya ev aldım, çok şükür. Çocuklarım da yardım etti, bir kredi kaldı. İnşallah o da bitecek. Allah’a çok şükür kira derdim yok! Şimdi Sultanbeyli’de bile daireler sekiz milyon, kiralar da, ev fiyatları da pahalı. Şimdi olsa alamazdım. Eşimden dul maaşı da alıyorum. Ama yok vallahi, yetmiyor. Su geliyor, doğalgaz geliyor. Yetseydi sabahın köründe benim burada ne işim var? Buradan kazandığımın yarısı yem parasına, yarısı da bana kalıyor” diyor.
Gücü yettiğince meydanda çalışmaya devam edeceğini söyleyen Latife Hanım, “Birkaç yıl daha devam etmek istiyorum. Bir de maaşlara biraz zam gelse çok iyi olacak, faturalara yetmiyor. Allahtan insanımız da çok iyi, şükür” diye konuşuyor.
“Yeni yıl da geliyor, hayattan ne istiyorsun?” diye soruyorum. Latife Hanım, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, “Rabbim bize iman ve Kur’an versin. Kimseye muhtaç etmesin, günlük hayatımızı geçirebilelim, yeter” diyor.