Mart ayında ilk sayısı yayınlanan bir dergi… Dikkatimi çeken haberleri merakla okudum. Hem sendikanın yayın organıydı hem de kadın dergisiydi. Yerel yönetimlerde çalışan kamu emekçilerinin örgütü Tüm Bel-Sen’in imzasını taşıyordu. Söz konusu sendikanın üyesi kadınlar adına, alanında önemli bir boşluğu dolduruyordu. Sadece yerel yönetimlerin çatısı altındaki kadınların sendikal örgütlenmesi çerçevesiyle sınırlı kalmamıştı. Birçok farklı başlığa da yer verilmişti. Öte yandan, kadınların hikayelerini ve fikirlerini paylaşmaları için bir zemin haline de gelmişti.

Yerel yönetim emekçisi kadınlar için bir platform
KESK’e bağlı olarak faaliyet gösteren Tüm Bel-Sen için de fark yarattığını düşündüm dergiyi incelemeyi bitirdiğimde. Yerel yönetim emekçisi kadınların haklarını savunmaları için bir platform sağlıyordu aynı zamanda. Kadın emeğinden, sendikal gündeme, eğitimden, siyasete, sosyal adalete kadar çok çeşitli haber ve yazılara yer verilmişti. Gündemde olan biten de, sanat haberleri de… İstanbul Sözleşmesi’nden, kadına yönelik şiddete, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, kadın öz savunmasına kadar her mesele ilgi alanlarındaydı. Cumhuriyet öncesi kadın hareketini inceleyen sayfalarında tarihe yer ayırmayı da ihmal etmemişlerdi. Dergi fikrini hayata geçiren Sendikacı Deniz Öztekin Hakkarili. Birçok baskı yaşadı. Hakkari Yüksekova Belediyesi çalışanıydı. 2016 yılında yerel yönetimlere yönelik olarak yapılan ilk KHK ile mesleğinden ihraç edildi. 2023 Aralık ayında Tüm Bel-Sen‘de gerçekleştirilen Genel Merkez Kongresi’nde, Merkez Kadın Sekreteri seçildi. Halen bu görevine devam ediyor. Derginin mimarı Deniz Öztekin’le görüştük.
Sendika dergisini çıkarma düşüncesi nasıl oluştu? Sendikalarda bir kadın dergisine ihtiyaç hangi koşullarda ortaya çıkabiliyor?
İki yıl önce merkez kadın sekreteri olarak seçildikten sonra bir dergiye ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Tüm Bel-Sen Kadın Meclisi’nin toplantısında öneri olarak sundum. Kabul edilince 6 kişilik bir yayın kurulu komisyonu oluşturduk. Bu komisyonla önce kendi içimizde bir karar alarak bir ilke koyduk. Derginin kesinlikle kadın temalı olması noktasında ve yazıların feminen bir dille kaleme alınmasında karar kıldık. Aynı zamanda konuları da belirledik. Şubelerimize dergiye yazmaları için çağrıda bulunduk. Kadın arkadaşlarımızın emeğinin dergide var olması çok değerliydi. Aynı zamanda ciddi bir potansiyel de mevcuttu. Bu potansiyelin dergiye yansıması gerekiyordu. Bu kapsamda önemli bir eksikliği gidermiş olduk. Hala da eksiklikler var. Ama önümüzdeki sayılarda bu eksiklikleri gidermeye çalışacağız.
Kadın emeğinin görünür olma mücadelesi çerçevesinde derginizde en çok neleri daha çok gözetiyorsunuz?
Öncelikle kadın emeği üzerinde duruyoruz. Kadınların yaşadığı şiddettin boyutlarını tartışıyoruz. Örneğin İstanbul Sözleşmesi bir başlıktır. Bu bizim vazgeçemeyeceğimiz bir durum. Özellikle bunu bütün yazılarda işliyoruz. 6284 sayılı yasanın etkin kılınması için yine bir çabamız oluyor. Bizler için bu başlıklar çok önemli.

Tüm Bel-Sen’li kadınlar her yıl “Kadın Meclisi” toplantısı gerçekleştiriyorlar. Hangi amaçlarla toplanıyorsunuz. Neler gündemde yer alıyor?
Biz Tüm Bel-Sen’li kadınlar olarak altı ayda bir araya geliyoruz. Çoğu kez il dışında yapıyoruz bu toplantıları ama bu dönem Ankara’da planladık. Kadın mücadelesine vurgu, çözüm önerileri bizim konularımızdan sadece ikisi. Kadın Meclisimizde sadece sorunlar değil gündem. Çözüme kavuşması gereken problemlerimizi tartışırken, politika da üretiyoruz. Sorunların çözüm bulması için tartışmalar yapıyoruz. Aynı zamanda atölyeleri, sunumları, eğitimleri de beraberinde yürütüyoruz. Yani tek başına tartışma odaklı toplantılar gerçekleştirmiyoruz. Sorunlarımızı ortaya koyduğumuzda çözüm önerilerini de belirtiyoruz.
Temel hedef örgütlü olmak
“Erkek egemen anlayışın kadını, erkek cinsi için bir kullanım nesnesi haline getirmesi” gibi birçok ifade dergide dikkat çekiyor.
Bunu dergimizde çok sık dile getiriyoruz. Çünkü kadın ile erkek arasındaki ilişki adeta insani bir ilişki olmaktan çıkarılmış durumda. Erkek egemen anlayış, kadını, erkek cinsi için bir kullanım nesnesi haline getirerek, bir tahakküm ilişkisine dönüştürme çabasında. Bu da kadın ile erkek arasında bir yarılmaya neden oluyor. Diğer yandan mevcut iktidarın “Kadın erkek eşit değildir, fitratta yoktur” sözü de tahakküm ve biat ilişkisini tanımlıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçerek, 6284 sayılı yasayı etkin kılmayarak, nafaka hakkına göz dikerek, erkek egemen bir sistem ve yoğun bir erkeklik inşası söz konusu. Her gün daha fazla kadın şiddete uğruyor. Taciz yaşıyor ya da sokak ortasında öldürülüyor. Bu koşullarda kadınlar hem özel alanda hem kamuda ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalıyor. Aynı zamanda çok güvenli bir ortamda olmadıklarını bildikleri için örgütleniyorlar. Bu örgütlülük de sendika çatısı altında gerçekleşiyor. Çünkü biz kadınlar farkındayız. Örgütsüz kalışımız zayıflıktır ve bu bize güzel bir yaşam sunmuyor. Oysa örgütlülük bir güç ve önemli bir duruş. Erkek egemen sisteme karşı bir tutum. Biz örgütlülüğümüzü büyüttüğümüz oranda iyi yaşanılır koşulları sağlarız. Temel hedefimiz hiçbir kadın arkadaşımızın örgütsüz kalmaması. İşte aynı zamanda bir sorunun dile getirilmesi ve çözümü de dergimize yansıyor.
Regl izni ve ücretsiz HPV aşısı
Son uygulamalarda muhalif belediyelerde kreşlerin kapatılması da ciddi sorun oldu.
Tüm Belediyelerde kreşler kapatılarak kadın emekçiler için çok önemli haklar ellerinden alındı. Bununla birlikte aile politikası dayatması ile birlikte nafaka hakkı, kürtaj, kadının nasıl doğuracağı, ne giyeceği, kiminle konuşacağı yönünde kadınların bedeni üzerinde sömürü daha da arttırdı. Kadın katilleri cezasız bırakılarak, iyi hal indirimleri ile ödüllendiriliyor. Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak geri çekilmesiyle gördük ki, erkek cinsini iyi bir biçimde kendine yedekledi. Devam da ediyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele birimlerine, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı belediye bütçelemelerine, kadın istihdam ve meslek edindirme alanlarına zarar vermeye de devam ediliyor.
Belediyelerde yönetimlerin kayyımlara verilmesiyle buralardaki kadın çalışanların kayıpları neler oldu?
Kadınlar olarak daha önceki kayyım darbelerinden de biliyoruz ki, belediyelerimizi gasp edenler ilk olarak emekçi arkadaşlarımızın ve kadınlarımızın kazanımlarını hedef alıyorlar. Kadın ve kültür alanındaki çalışmalarımız durduruluyor. Toplu sözleşmelerimiz askıya alınıyor. Kayyımlar eliyle kadınlara yaşamda daha çok alan açan birimler kapatılıyor ya da işlevsiz bırakılıyor. Örneğin Tüm Bel-Sen’in Batman Belediyesi ile yaptığı emekçiler ve kadınların kazanımları açısından örnek teşkil eden TİS, kayyımın gelmesiyle birlikte askıya alındı. Kadın daire başkanlıkları, kadın müdürlükleri kapatıldı. Kadınların görev alanlarına kayyım erkekleri atadı. Kadın emeği pazarları, dayanışma merkezleri, ana dilde eğitim veren kreşler, kooperatifler, çamaşırhaneler gibi birçok önemli hizmet alanı çalışamaz duruma getirildi. Kazanımlarımızın en görünür olduğu yerler tamamen yok ediliyor. 8 Mart ve 25 Kasım’da izin talebimiz, regl izni, ücretsiz HPV aşısı, kreşler gibi kazanımlarımız yok sayılıyor ve hiçbiri uygulanmıyor. Kadın kimliğimiz ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar artarak devam ediyor. İşte bütün bunlara da dergimizde yer verdik, vereceğiz.
Kadınlara dayatılan uygulamalara karşı bilinçlenme mi? Yoksa kadın dayanışmasını büyütmek mi? Bu iki fikre dergide nasıl yer veriyorsunuz?
Bilinçlenme demeyelim de “bilinci açığa çıkarma” diyelim. Kadın dayanışmasını büyüterek birlikte yol yürümeyi hedefliyoruz dergimiz kanalıyla. Bunu da zaten dergi yazılarımızda sıkça dile getiriyoruz.