Konserin etkinlik duyurusunu gördüğümde, doğrusu programdan çok, İstanbul Tuzla’da yapılacak olması ilgimi çekti. Dijital platformdan bilet fiyatlarına baktığımda, böyle bir etkinliğe katılmam bugünün koşullarında çok zor görünüyordu. Ama kararlıydım. Bilgi almak için üniversiteyi arayıp yetkili kişiyle görüştüğümde, işçi mahallelerinden katılımın daha çok olması için indirim yapıp yapamayacaklarını sordum. Kampüs ne de olsa işçi mahalleleriyle çevriliydi. Konserin tek fiyat olduğunu, indirim yapılamayacağını söylediler. Konserin depremzede öğrencilerle dayanışmak ve üniversiteyi kazanan dar gelirli öğrencilere burs sağlamak amacıyla yapıldığını belirttiler.
Arkasında Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarından biri olan üniversitenin yeterli burs bütçesinin olmaması (!) ya da birilerine yardım ederken bile bunu konserle para toplayarak- başkalarının paralarını toplayarak- yapması, sermayenin sanata ve hayır işlerine yaklaşımını görmek açısından öğreticiydi. Zengin olmak böyle bir şey herhalde.
‘Böyle bir konser senin için lüks’
Etkinlikle ilgili bilgiler paylaşıldıkça takip etmeye devam ettim. Bu arada çevremde ekonomik durumu daha iyi olan arkadaşlarla konuştuğumda, patronların bize verdiği ücretlerle (Buna Sabancı grubu da dâhil elbette) ay sonunu bile getiremezken böyle bir konsere katılmamın gereksiz bir lüks olacağını, benim etkinliğe katılmak istememin anlamsız olduğunu söyleyenler oldu. Ama çok istiyor, konsere gitmenin benim de hakkım olduğunu düşünüyordum. Mahalleden kadın arkadaşlarımla konuştuğumda “Keşke daha uygun fiyatı olsaydı, biz de gitmek isterdik” diyenler de olmuştu.
Etkinlik tarihi yaklaştıkça bu kadar yakınıma gelen bu konsere katılmak için elbette ekonomik koşullarımı çok zorlamam gerekti.
Tuzla’da sanayiye girişi ve çıkışı olan bu üniversitenin önünden onlarca kez gelip geçmişimdir. İlk kez konser için gittiğimde dışarıda göründüğünden çok farklı bir ortama girdiğimin farkına vardım.
Konser katılımcılarının işveren, akademisyen, yazar-çizer, üniversite öğrencisi olduğunu gördüm. Sosyo-kültürel açıdan bambaşka bir ortamdı burası. Belli ki kendi içlerine kapalı olarak düşünmüşlerdi etkinliği; işçiler, orta-alt sınıf da katılsın filan gibi bir dertleri yoktu.
Sanayi bölgesinden konsere kaç kişi katılabilir?
Konser saatini beklerken alanı gözlemleme fırsatım da oldu. “100 bin işçinin çalıştığı Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nden böyle bir konsere kaç işçi katılabilir?” sorusunu sordum kendime sıkça.
Bir kadın işçinin hafta sonuna yığılan ev işlerini düşündüm. Hafta sonuna kadar biriken işleri bir biçimde çözse dahi, ekonominin her geçen gün daha da kötüye gittiği, iğneden ipliğe her şey zamlanırken aldığımız ücretin kuşa döndüğü bu zamanda, mahallesinde, burnunun dibinde yapılan bu konsere gitmesi mümkün müydü? Kadın işçiler açısından bu, lüksün bile ötesindeydi.
Konsere dönersek… Fotoğraf çekmeyi çok severim ben. Program başlamadan önce gözlerim Serenad Bağcan’ı aradı. Kadındı, biraz daha bizdendi sanki. Göremedim. Ama objektife bakmasa da Fazıl Say’la bir fotoğrafımız oldu. O da bir şeydir.
İlber Ortaylı hocanın katılımcılarla sohbet havasında geçen sunumu keyifli, güzel bir açılış oldu.
Kadın şairleri Serenad Bağcan’ın sesinden dinlemek…
Fazıl Say’ın edebiyatımızda iz bırakan kadın şairlerin şiirlerinden esinlenerek bestelediği eserlerden oluşan konser, bir yandan isimlerini hiç duymadığım kadın şairlerle tanışmamı sağlarken, diğer yandan şiirlerini sevdiğim kadınlarla da tekrar buluşmamı sağladı. Şukûfe Nihal, Füruğ Ferruzad, Didem Madak, Bejan Matur, Birhan Keskin, Nilgün Marmara gibi yaşamları boyunca erkek egemenliğine karşı şiirleriyle mücadele eden kadınları Serenad Bağcan’ın sesinden dinlemek, onların sahnede yeniden varoluşlarına tanıklık etmek büyüleyiciydi. Her kadın şair için Bağcan’ın dönem mantığına uygun, özenle seçtiği kostümler de dinletinin bir parçasıydı.
Kadın şairler arası tarihsel yolculukta bir köprü vazifesi gören konsere katıldığım için çok mutlu oldum. Kadınlar hep vardı ve var olacaklar, dedim kendi kendime… Birbirimizin deneyimlerinden öğrenip hep birlikte yürüyeceğiz.
Kadın işçilerin de müzik, sanat, edebiyatla uğraşabileceği, onlara rahat ulaşabileceği ekonomik koşullara sahip olabileceği güzel günlere erişmek umuduyla, ayrıldım konserden.
Fotoğraf: Beyaz Haber Ajansı