2025 yılı bütçesi şaşırtmadı. Yine çalışanları yoksullaştırma, soyma, sömürme hattında yazılmış. Vergilerden, emekçilerin ücretlerinin düşük tutulmasına, sosyal devlet politikalarından kopuşa bu yılki bütçe yine “Biz sizi soyarız” diyor. Halktan al Saray’a ver, halktan al sermayeye ver, halktan al uluslararası sermayeye ver.
Geçtiğimiz yıl bütçe kamuoyunda bu yıldan daha çok gündem olmuş, tartışılmış, medyada daha çok yer almıştı. Üzerinde daha çok konuşulup yazılmıştı. Böylece hazırlanan bütçenin kimlerin bütçesi olduğu, kimlerin bu bütçe ile kazandığı, AKP/MHP iktidarında her daim bütçede kimlerin kaybettiği, hangi kesimlerin gelirlerine el konduğu ayrıntıları ile daha net anlatılabilmişti topluma.
Olağanüstü hızla gündemi değişen, üstelik devasa olaylarla gündemi değişen ülkemizde elbette hangi gündeme yetişeceğimizi şaşırmaktan da usandık artık. Ama yapacak bir şey yok.
“Bütçe üzerine konuşmak neden önemli, zaten konuşsak da konuşmasak da AKP/MHP bütçeyi Meclis’ten geçirecek güce sahip” diye düşünülebilir eğer sadece sonuç odaklı bakıyorsanız bu görüş anlaşılabilir. Ancak iktidar göründüğü kadar güçlü değil. Ayrıca öyle bile olsa siyaset taraf olmaktır ve hangi taraftaysanız toplumun o kesimlerinin haklarını savunmak zorundasınız. Kapitalist sistemde iki taraf olduğunu neyse ki biliyoruz. Hayatın devam etmesini sağlayan işçi sınıfı ve onların hayatı döndüren emeklerinin önemli kısmına el koyarak işçileri sömüren sermaye sınıfı.
Her yıl bir sonraki yıl için hazırlanan bütçe özetle bu iki taraftan birinin çıkarlarını korumayı hedefler. AKP iktidarı ve sonrasında ortağı olan MHP başından itibaren sermaye yanlısı bütçeler hazırladı. Siyasi politikaları (yer yer hala olumlu olarak bahsedilen AKP’nin ilk yıllarındaki ekonomi politikaları dahil) hep emekçi, işçi, emekli düşmanıydı. O yıllarda yürütülen ekonomi politikalarının sonuçlarını nicedir yaşıyor toplum. Özellikle son üç yıldır. Hep beraber enflasyon düşük ücret, yüksek vergi, yeni yeni eklenen vergiler, sosyal güvenlik sisteminde işçiler aleyhine yapılan değişiklikler, paralı sağlık ve paralı eğitim olarak kelimenin gerçek anlamıyla bedel ödüyoruz.
Emekçiyi soyan bütçe
Yılın sonuna yaklaşırken önemli gündem maddelerinden biri işçilerin, emekçilerin ve emeklilerin ücret zamları var. Kısık sesle olsa da sarı sendikalar üfürmeye başladı ama bu yıl öncekilerden farklı olarak rakam vermemeyi tercih ediyorlar. O da kamuoyunun baskısı ve eleştirileri sayesinde.
Artık açıktan IMF’nin de topa girdiği çalışanların 2025 yılı ücretlerinin belirleme oranları emekçileri yoksullaştırmakla kalmıyor, açlık sınırı altında yaşamaya mahkum ediyor. Ülkede çalışanların normal ve ortalama ücretine dönüşen asgari ücret açlık düzeyine gerilemişse de sermaye ve onun sözcüsü iktidar durumdan rahatsız değil.
Elbette bu kara tablo içinde kadın işçilerin durumu ayrıca zor. Çalışanların cinsiyetleri olduğunu ve bu cinsiyetlerin ücretlerin belirlenmesinde etkili olduğunu anımsarsak konuşulan asgari ücretin dahi birçok işyerinde kadın işçilere ödenmediği sır olmasa gerek. Yapılan iş sırf kadın olmak nedeniyle değer kaybediyor çünkü cinsiyetçi iş piyasasında.
Asgari ücreti alamayan işçilerin sadece kadınlar olduğunu söylemek doğru olmayacaktır ama kadın olmak ücret ve kalifiye işçi olarak kabul edilmek söz konusu olduğunda yazık ki olumsuzluk olarak kabul ediliyor.
Kanunsuzluk, denetimsizlik nedeniyle ülkede sermaye işçileri sömürmek ve hatta köle misali çalıştırma konusunda dilediği gibi at koşturabiliyor. Ödenmemiş ücretlerini talep eden işçileri mafyavari yöntemlerle işkence yaparak vazgeçirmeye çalışmak, tehdit etmek, işyerinde işçi dövmek… İşverenlerin elini güçlendiren Kod 29 çalışanları adeta damgalamak için çıkartılmış. Hırsızlık gibi yüz kızartıcı suçlar diye özetlenebilecek Kod 29 emek hırsızı patronlarca işçilere karşı hoyratça ve keyfice kullanılmakta.
Emekçi yanlısı bütçe
Zamlar ve sömürü açısından bir kabus gibi geçen 2024 yılının ardından gelecek 2025’in daha zor geçeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok. Bu nedenle sendikalar başta olmak üzere emek yanlısı kesimler emekçilerin ücretlerinin iyileştirilmesinde daha ısrarcı olmalı. Somut öneriler sunmalı. İnsanca ücretlere ulaşmak için sadece yapılacak zamların etkili olamayacağı ortada. Sosyal devlet politikaları anımsatılarak iktidar üzerinde baskı kurulmalı. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin ücretlerinin düzeltilmesi için bütçeden destek talep edilmeli. Böylece bütçenin sosyal devlet anlayışı ile hazırlanması gündemi oluşturulmalı. Sermaye ve Saray’a, onun yandaşlarına verilenden kesip çalışanlara aktarılmalı.
Elbette bütçede kadınlar için ayrıca başlık olmalı. Türkiye’de ücretli alanda çalışan kadınların yüzde 12 oranında erkeklerden daha düşük ücret aldığı gerçeği mevcutken bütçede pozitif ayrımcılık politikaları kadınlar açısından vazgeçilmezdir. Görünmez emek olan ücretsiz evişçisi kadınlar da unutulmamalı, sosyal güvence ve destek politikaları ile yer almalı bütçede.
Bir hayal ya da gerçekleşmesi imkânsız talepler değil bunlar. Bütçe en çok işçi ve emekçiler tarafından yaratılan değerin kimlere aktarılacağına karar vermek için hazırlanmıyor mu? Daha açık söylemek gerekirse para ve değer sermayeye, erkeklere ve devlete mi gidecek, yoksa kadınlara, emekçilere, emeklilere, engellilere, LGBTİQ’lara, gençlere, öğrencilere mi?
Fotoğraf: hürriyet