DEM Parti, Ekmek ve Adalet Kampanyası adıyla bir kampanya başlattı. 19 Temmuz’da Mardin’de tarım işçileriyle düzenledikleri mitingin ardından Hakkâri Yüksekova’da esnaf ve halkla bir araya gelerek toplantılar düzenledi. Gürbulak Sınır Kapısı’nda sınır ticaretinde yaşanan sorunların halka etkisi üzerine basın açıklaması yaparken, Batman’da çeşitli sektörlerden işçi ve emekçilerle buluştu. 29 Temmuz’da ise Hatay’da sera işçileri ve depremden etkilenen ve rezerv alan gaspıyla da mülksüzleştirilen halkla bir araya geldi. Parti yöneticileri ve Kadın Meclisi ağustos ayının sonlarına kadar il il dolaşarak derinleşen yoksulluğun pençesinde yaşamını sürdürmeye çalışan kadın, işçi, köylü, esnaf, öğrenci ve göçmenlerin yaşadığı sorunları görünür kılmaya çalışıyorlar.
Yerellerde ortak mücadele zemini yaratmayı da hedefleyen bu kampanyanın yürütücülerinden olan DEM Parti Emekten Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Sevtap Akdağ ile görüşerek kampanyanın kadın ayağını konuştuk. Kampanyanın daha uzun soluklu olacağını, ağustos ayından sonra da kurullar ve komisyonlarla, halkın kendilerine ilettiği talepleri değerlendirerek politika oluşturacaklarını dile getiren Sevtap Akdağ, kampanya sürecinde DEM Parti Kadın Meclisi’nin de aktif çalıştığını aktardı.
“Toplumun yüzde 90’ı yoksul”
19 Temmuz’da Mardin’de düzenlediğiniz tarım mitingiyle Ekmek ve Adalet kampanyasını başlattınız. Kampanyanız hangi sorunlar ve ihtiyaçlar üzerinden ortaya çıktı?
Sevtap Akdağ: Bu kampanya, hükümetin uzun zamandır devam eden ve artık toplumsal buhran yaratan ekonomik politikalarının toplumsal yaşamı tahrip eden yaklaşımı üzerine gerçekleşti. Bu hem sosyal haklar açısından böyle hem de tüm siyasal konular açısından böyle. Kayyum meselesinden basın emekçilerinin olur olmaz gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklanmasına; en temel haklardan olan sağlık hakkına ulaşamamaya; doğanın talanı konusunda ve tarım alanlarının yok edilmesi konusunda hiçbir yasal düzenlemeyi kabul etmeyen büyük bir talan politikasının işlemesine… Bütün bunlara tek tek baktığımızda ciddi bir adaletsizlikle karşı karşıyayız. En yoksullarla en zenginler arasındaki fark artık uçurum denilecek seviyede ve bu toplumun yüzde 90’ı çok büyük bir ekonomik yoksullukla karşı karşıya. Bugün bu ekonomik politikaların yansıması olarak belirlenmiş olan asgari ücret 17 bin lirada tutuldu ve bunu artırmamak için her türlü direnişi sergileyen hükümet, uyguladığı ekonomi politikasıyla, enflasyon oranlarının yüzde yüzlerin üzerinde seyretmesine neden oluyor.
Özellikle son dönemde emekliler talepleri için sokakları dolduruyor, ÖMK karşısında eğitim emekçileri mücadeleyi yükseltiyor, asgari ücrete zam yapılması konusunda toplumun çeşitli kesimlerinden yükseltilen sesler oluyor. Sendikalardan, konfederasyonlardan yükseltilen sesler de dahil olmak üzere kadınların haklarını ve bedenlerini hedef alan saldırılar karşısında yürüttüğü mücadelelere baktığımızda tüm bunlara bir itiraz söz konusu. Bu uygulamalar devam ederken biz aslında hem bu sorunlarla hem bunların direnme zeminleriyle buluşmak ve bu buluşmaları ortak bir siyasal mücadelenin paydası haline getirmek istiyoruz. Öncelikle ekmek ve adalet arasındaki ilişkiyi kopmaz bir ilişki olarak görüyoruz ve savaş politikasından kayyum politikasına son gelen vergi reformundan 9. Yargı Paketi’ne kadar bütün bunların bir ve aynı politikanın yansımaları olduğunu düşündüğümüz için bütünlüklü bir mücadele programının parçası haline getirmek istedik. Bu doğrultuda da çeşitli buluşmalar örgütlemeye başladık. Buluşmalarımız devam edecek.
Emekliler için yaşanabilir kentler…
Kampanya çerçevesinde nasıl bir yol haritası çizdiniz, hangi çalışmaları yürüteceksiniz?
Öncelikle 85 milyonun sorunu olan bu meseleler özelinde, olabilen en geniş zeminde buluşmalar gerçekleştirmek istiyoruz. Mardin’den başladı Manisa’dan devam etti. Kocaeli’nde, Ağrı’da, Hatay’da olacak ve her bir yerel açısından, o yerelin temel dinamikleriyle, temel sorunlarıyla buluşmayı hedefleyen bir hat kurmak istiyoruz. Bunların bir kısmı basına yansıyan şeyler olabilir ama biz asıl olarak buralarda yerelde ve yerinden bir buluşma gerçekleştirmek istiyoruz bu mücadele dinamikleriyle. O yüzden bir yandan bu mücadele zeminleriyle il, ilçe örgütlerimiz ilişkilerini geliştirecekler. Bu mücadele zeminlerinin direnme dinamiklerini ortaya çıkartacaklar, taleplerini ortaya çıkartan buluşmalar yapacaklar. Bir yandan burada açığa çıkan sorun, talep ve çözüm önerilerini biz iki yönlü olarak politik mücadelemizin parçası yapmayı önümüze koyacağız.
Bunlardan bir tanesi kayyum tehdidiyle karşı karşıya olan yerel yönetimlerimizin bu sorunların çözümü konusunda adım atmalarını sağlamak. Bir yandan mesela emeklilerin yaşadıkları sorunlar ve yoksulluk karşısında emekliler için daha yaşanabilir kentler oluşturmak; kadınların hem sosyal hayata ulaşamama hem yaşadıkları yoksulluk karşısında yaşamak durumunda kaldıkları kapatılmışlıklar karşısında onların ekonomik zeminlerini güçlendirecek kooperatifleşmelerin, kentin park ve alanlarını kullanabilecekleri zeminler gibi çeşitli seçeneklerin açığa çıkartılması çerçevesinde yerel yönetimlerimizin programatik hedefleri arasında. Sadece bunlar yetmiyor tabii. Çünkü bu yoksullaştırıcı politikalar, merkezi ekonomik politikalar çerçevesinde hayata geçiyor. Bu kampanyadan açığa çıkan toplam talepleri ve mücadele zeminini ise hem mecliste hem bulunduğumuz tüm alanlarda ortaklaşabileceğimiz tüm güçlerle, yani tüm demokrasi güçleri, toplumsal muhalefet güçleri, dernekler, sendikalar, çeşitli dayanışma ağları gibi buluştuğumuz tüm kesimlerle daha bütünlüklü bir mücadelenin ve aslında demokratik bir dönüşümün açığa çıkmasını sağlayacak bir ortamın inşa edilmesi olarak değerlendiriyoruz.
Hayatın tüm yükümlülükleri kadınların üstünde
Kampanyada tarım mitingleri öne çıkıyor. Kadınların güvencesiz çalıştığı alanlardan biri olarak tarım işçiliği yapan kadınlar daha çok hangi sorunları yaşıyor, hangi talepleri öne çıkarıyor?
Henüz buluşmalarımız yeni. Bu buluşmaları sağlamak üzere görüşmeler gerçekleştirdik tüm kesimlerle. Önümüzdeki günlerde tarım emekçilerinden parça başı çalışan kadınlara kadar ya da evinde bakım emeğiyle uğraşan kadınlara kadar pek çok farklı kadın kesimiyle buluşacağız. Sizin de ifade ettiğiniz gibi tarım alanı gerek ücretsiz aile işçiliği açısından gerek mevsimlik-geçici işçilik açısından, kadınların en yüksek oranda mağduriyet yaşadığı alanlar. Hem bu alanlarda ya ücretsiz aile emekçisi olmaktan dolayı ekstra bir yoksullukla karşı karşıyalar hem de çalışma koşulları, buralarda kadınların varoluşu açısından daha büyük sorunlar açığa çıkartıyor. Çünkü tarım alanlarında çocuk bakımı ve yaşlı-hasta bakımı olarak adlandırdığımız bütün bu yükümlülükler aynı derecede yine kadınların üzerinde. İster mevsimlik geçici işçi olsun ister bulunduğu yerde tarım emekçisi olsun, çiftçi kadın olsun bu ‘sorumlulukları’ devam ediyor.
Dolayısıyla kadınlar bir yandan tüm bu bakım emeklerinin hayata geçirilmesi yükümlülüğünün altındalar hem de buralarda yaşanan yoksulluk, üretimin ortadan kaldırılmış olmasının ortaya çıkardığı tüm o zorlukları katmerlenmiş olarak yaşıyorlar. O yüzden buralarda, biz aynı zamanda çocuklarının okul sorumluluğunu taşımak, ailelerin hijyen koşullarını üstlenmek, bakım emeğini ücretsiz gerçekleştirmek zorunda kalan kadınların üretim süreçlerinde kadın olmaktan kaynaklı ortaya çıkan sorunları ve talepleriyle de buluşmalar gerçekleştireceğiz. Manisa’da, Iğdır’da ve yine diğer illerde tarımda çalışan kadın işçilerle gerçekleştireceğimiz buluşmalarda temel sorunları ortaya koyarken aynı zamanda yerelin çalışma hayatı içerisinde olan kadınların yaşadıkları sorunların özgün yönlerini de biz ayrıca değerlendireceğiz. Kadın meclisimiz bu örgütlenmelerin içerisinde tüm gövdesiyle yer alacak. Biliyorsunuz ki bizim özgün bir kadın örgütlenmemiz var. Her kurumumuzun eşdeğeri olan kadın örgütlenmelerimiz söz konusu. O örgütlenmelerimiz de aynı zamanda tüm alanlardaki kadınların sorunlarını takip edip tüm bunların sonuçlarını ortaya koyacak.
“Kadınların ve kadın işçilerin yaşadığı sorunları görünür kılmaya çalışacağız”
Kadın meclisiniz bu kampanya sürecinin sonundu bir kadın emek komisyonu gibi komisyonlar oluşturmayı düşünüyor mu?
Kampanyanın sonunda değil bu kampanyayı ilerletirken kadın meclisimiz şimdiye kadar hep önüne koymuş olduğu komisyon kurma meselesini bu süreçte biraz daha ilerletecek. Kadın Meclisi’ne bağlı Kadın Emek Komisyonumuz, buralarda açığa çıkan, kadınların emek yaşamında yaşadığı sorunları bütünlüklü olarak ortaya koyacak bir çalışmayı gerçekleştirecek. Yani bu çalışmanın sonunda değil, bu çalışmanın başından itibaren böyle bir komisyon kurma ve daha özgün sorunları yakalama meselesini önümüze koyacağız. Hedeflediğimiz şeylerden biri de bu, kadınlar olarak.
Kadın emeği açısından bakıldığında, ücretli çalışma yaşamıyla buluşamayan kadınlar da bu kampanya çerçevesinde hedeflerimiz arasında olacaklar. Çünkü çarşıdaki pazardaki fiyatlardan en fazla etkilenen kadınlar. Yani yoksulluktan en fazla etkilenenler kadınlar. Aile ekonomisini çevirmekle yükümlü bırakılanlar olarak evdeki tencerenin kaynaması kadınlardan beklenir aile yapısı içerisinde. Fahiş fiyatlar karşısında eline geçen az parayla çocuğuna süt almakla, ailenin genel beslenme koşullarını oluşturmak arasında kalmak ya da önümüzdeki ayın kirasını vermek sorumluluğu kadınların üzerinde. Bu süreçler karşısında çeşitli direnme ve ayakta kalma stratejileri geliştirmekle yükümlüler. Yani bu, yaptıkları işleri artırarak yaşanıyor. Almak durumunda kaldığı bir şeyi bir marketten almayıp on tane market gezerek en ucuzunu bulmakla, çarşıda pazarda pazarın sonunu bekleyerek, kalmış ürünleri satın almaya çalışmak gibi bütün bunların hem psikolojik ağırlığı hem de ekonomik olarak bunun altından çıkma konusundaki sorumluluk kadınların üzerinde kaldığı için biz aynı zamanda bu süreçte bu anlamıyla kadın yoksulluğuyla daha bütünlüklü, sadece ücretli çalışma yaşamı açısından değil tüm sosyal hayatının örgütlenmesi, hayatını sürdürmesi açısından gerekli sorumluluklar açısından da kadınlarla buluşmalar gerçekleştireceğiz. Burada aslında, bu sürecin içerisinde temas ettiğimiz, ulaşabildiğimiz, dokunabildiğimiz kadınların sorunları, beklentileri, çözüm önerilerinin görünür kılınması önemli diye düşünüyorum.
Fotoğraf: ANKA