Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eşit miras hakkını hedef alan hutbesi kadınların tepkisini çekti.Hutbede kullanılan, “Kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” ifadesi, kadın örgütlerince kadınların kazanılmış haklarına saldırı ve erkeklere kadınların malına el koyma çağrısı olarak değerlendirildi.
“Diyanet kadınların üzerinden elini çeksin”
Eylemde söz alan Yoğurtçu Kadın Forumu’ndan Cemile Kahraman, hutbeyi ilk duyduğunda şok yaşadığını belirterek şunları söyledi:
“Böyle bir hutbenin köylerden büyük şehirlere kadar bütün camilerde okunması bir propaganda aracıdır. Erkek egemen sistem kadınların giyimine, yaşamına, miras hakkına karışıyor. Din, kadınların saçlarının görünmemesi ya da mirastan az pay almaları demek değildir. Biz laiklikte ve kadın-erkek eşitliğinde ısrarcıyız. Diyanet kadınlarla ilgili bu tür yorumlardan vazgeçmelidir.”
Katılımcılardan Güzin Ağa ise, “Bunun bir saçmalık olduğunu düşündüğüm için buradayım. Erkek kadın ayrımı ne demek? Kimse bu tür şeylere alışmasın” diyerek tepki gösterdi.

Patriyarkanın kurumsallaşması
Feminist literatürde sıkça tartışıldığı üzere, patriyarka devlet kurumları eliyle yeniden üretiliyor. Diyanet’in hutbesi de kadınların yüzyıllar süren mücadeleyle kazandığı eşit yurttaşlık statüsünü hedef aldı.
Hutbeler, kadınların yalnızca görünmeyen emeğini yok saymakla kalmıyor; aynı zamanda erkeklere kadınların malları üzerinde hak iddia etme “meşruiyeti” de sunuyor. Bu durum, feminist kuramda “erkek şiddetinin kurumsallaşması” olarak kavramsallaştırılıyor.
“Hakkımızı tartıştırmayız”
Aralık Feminist Kolektif’ten Duygu Doğan, Diyanet’in aileci politikaların aparatı haline geldiğini belirterek şöyle konuştu:
“Bu ilk değil. Diyanet kadın düşmanı hutbelerle kazanımlarımıza saldırıyor. Eşit miras hakkı anayasal güvencemizdir. Kadınlar bu tür saldırılara paye vermez. Mahallelerde, her yerde tepki var. Buradayız ve hakkımızı tartıştırmayacağız.”
Kadınlar Birlikte Güçlü’den İrem Gerkuş ise hutbenin yalnızca miras hakkını değil, Medeni Kanun’un tümden hedef alındığını söyledi:
“Diyanet doğrudan erkeklere seslendi: Kadınların eşit miras hakkını tanımayın. Bu çok büyük bir saldırıdır. Medeni Kanun kadınların mücadelesiyle kazanılmıştır ve tartışmaya açılmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca bu yalnızca miras meselesi değil; nafaka hakkı, boşanma düzenlemeleri, kıyafet dayatmaları ve LGBTİ+ düşmanlığıyla birlikte bütünlüklü bir saldırıdır. Hayatımız ve haklarımız için mücadeleye devam edeceğiz.”

“Eşitlikten, Medeni Kanun’dan vazgeçmeyeceğiz”
Eylemde okunan ortak basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Diyanet, kadınların görünmeyen emeğini yok sayıyor, erkeklere mallarımızı gasp etmeleri için çağrı yapıyor. Ne emeğimizin ne de eşit miras hakkımızın gaspına izin veririz. Kadın düşmanlığını camilerden perçinleyen hutbelere karşı sokaktayız. Kazanılmış haklarımızı tartıştırmayacağız.”
Kadınlar, Diyanet’in hutbelerinin tesadüfi olmadığını; iktidarın aile politikalarıyla birlikte yürütülen sistematik bir kadın düşmanlığının parçası olduğunu da belirtti.
Kadıköy’de kadınların, feministlerin ve LGBTİ+ örgütlerinin ortak mesajı netti:
- Eşit miras hakkı tartışmaya açılamaz.
- Medeni Kanun’dan geri adım atılmayacak.
- Diyanet’in kadın düşmanlığına karşı mücadele devam edecek.
Kadınların yıllardır süren mücadelesiyle kazanılmış haklara sahip çıkma iradesi, bir kez daha sokakta dile getirildi:
“Bizler yalnızca kadınlar için değil; Türkiye’nin hukuk devleti olma niteliği için de mücadele ediyoruz.”

“Açık bir anayasal suç”
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Avukat Arzu Aydoğan, Diyanet’in hutbesinin yalnızca kadın haklarına değil, hukuk devletine de saldırı niteliği taşıdığını belirtti.
Aydoğan’a göre hutbe:
- Anayasa m.2’deki hukuk devleti ilkesine,
- Anayasa m.10’daki eşitlik ilkesine,
- Anayasa m.136’daki tarafsızlık ve laiklik yükümlülüğüne açıkça aykırı.
Ayrıca Medeni Kanun’un mirasa ilişkin hükümlerinin hedef alınmasının, “anayasal yetki aşımı” ve “anayasal suç” olduğunu vurgulayan Aydoğan şöyle dedi:
“Diyanet bir idari kurumdur; Anayasa ve yasaların üzerinde olamaz. Bu hutbeler toplumun yarısını oluşturan kadınları ayrımcılığa uğratıyor, laik Cumhuriyet düzenini doğrudan hedef alıyor. Normlar hiyerarşisinin en üstünde Anayasa vardır. Medeni Kanun halen yürürlüktedir. Diyanet, Anayasa’dan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz. Bu yalnızca dini bir yorum değil, açık bir anayasal suçtur.”
Aydoğan ayrıca, hutbenin Türk Ceza Kanunu m.216 kapsamında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu bağlamında da değerlendirilebileceğini ifade etti.