Yapay zekâ (YZ) artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Yapay zekâ kadının görünmeyen emeğini hafifletiyor ama cinsiyet temelli eşitsizlikleri ortadan kaldırmıyor, sürdürülmesine katkıda bulunuyor. Peki YZ cinsiyet eşitliği için fırsat olabilir mi? Konunun uzmanlarına danışalım dedik; Doç. Dr. Ece Paralı Öztan ve Doç. Dr. Özgün Biçer yanıtlıyor.
“Banu’yu kaybettiğimizi öğrenince saatlerce dinledim şarkılarını. Yolda yürüyordum. Aslında bir şarkıdan ötekine duygu duygu, anı anı dolaşıyordum. Her şarkıda farklı on yıllara giderek. Şarkılarla beraber yeniden yeniden düşündüm kendimin, memleketin, mücadelenin dününü. Banu’nun müzik kariyerinde temsil ettiği ilklerin başka kadınlara nasıl yol açtığını…”
İsviçre Sufrajetlerinin en önemli isimlerinden birini tanıtmak istiyoruz bu hafta; Marie Goegg Pouchoulin. Uluslararası Kadınlar Derneği’nin kurucusu olarak yazar onu tarih kitapları. Yaşamı kadın hakları için mücadeleyle geçen Marie, ölümünden sonra unutuldu. 1970’lerden sonra tekrar keşfedildi.
Yoksulluktan hukuk fakültesinden ayrıldı. Kuyumcuda kasiyerlik yapmaya başladı. Önce bir anarşistti sonra devrimci Marksizm’de karar kıldı. İsviçre Sosyalist Partisi Kadın Komisyonunun kurulmasını sağladı. Gazetecilik yaptı. Kadın işçilerle birlikte açlığa karşı ilk feminist direnişi örgütledi.
80’li yıllarda cinsiyet ayrımcılığını cesurca eleştiren bir kalem Pınar Kür. Kitaplarının sayfalarından kadınların görünmezliğinin boyutlarını gözler önüne serdi. Toplumsal cinsiyet rollerini ve önyargıları o yıllarda cesurca sorguladı. Geçtiğimiz hafta hayata veda eden yazara bir vefa borcudur bu yazı.
Feminist yorumcular onu Alman (Avusturya) sosyalist kadın hareketinin gölgede kalan figürlerinden biri olarak tanımlıyorlar. Hakkında çok yazılı belge, bilgi yok. Arbeiterinnen gazetesinde yayımlanan yazıları var ama…Dönemin en iyi ajitatörü…
Zeynep’in çocukluğu yokluklar ve sıkıntılarla ile geçti. Büyüdü öğretmen oldu. Eğitim Sen Kadın Sekreteriydi. Ankara Gar katliamından kurtuldu, KHK ile işten atıldı. Bu süreç psikiyatri kliniğinde son buldu. Öteki Yayınları’ndan çıkan “KAPALI KADIN PSİKİYATRİ’YE HOŞ GELDİNİZ Parçalanmış Ruhlar Bütün Bedenler” isimli kitabıyla kendini ve oradaki kadınları anlattı.
“Kadınlardan kadınlara uzanan, görünür olan bir yol var. O yol, bu yol işte. Evliliğe, aşka, erkeklere güvenmeme bilgisi. Hepsi biter gider. Kendini erkeklerin insafına bırakma uyarıları levhaları ile donatılmıştır bu yol. Hayat bir yerde kadınları annelerinin bu nasihatiyle sınar. Ve anneler ne kadar da haklıdır.”
Dünya’da aşırı sağ güçlenirken kadın ve LGBTİ+ lara karşı düşmanlık ve hak ihlalleri artıyor. Türkiye’de de son zamanlarda toplumsal cinsiyet eşitliği yasaklanan bir kavrama dönüşüyor. Normal doğum ve aile kutsanırken aile içindeki emek sömürüsü ve şiddet görünmüyor. Feministler olan biten karşında nasıl bir mücadele öneriyor? Kulak veriyoruz.
“toplumsal sebepleri olan olguları yasaklarla değiştirmenin mümkün olduğu fikri, tam da içinde yaşadığımız otokratik rejime uygun bir kafa yapısı. sağlık bakanlığı, bizi tartacağına piyasadaki abur cuburu denetlese hatta yasaklasa çok daha iyi olur. “
Zaman nehri zorbaları da onlara karşı mücadele verenleri de önüne katıp akmaya devam ederken, eylemleri ve dirençleri ile önümüzü açanlar sonraki kuşakların anılarında ve mücadelelerinde hayat buluyorlar. 12 yaşında önce tütün işçisi sonra sendikacı, en sonunda da milletvekili olan sosyalist ve feminist Marie’nin hikayesi bunun en iyi örneği.
Berlin’de doğdu. Anne ve babası o küçük yaştayken ölünce evlerde çalışmaya başladı. Prusya İmparatorluğu’nda o dönemde ev işçilerinin durumu çok kötüydü; işveren onları dövebiliyordu. Sosyalist partiye üye oldu. Daha sonra arkadaşları ile birlikte örgütlenmesi en zor kesim olan ev işçisi kadınları örgütlediler. Savaştan sonra Doğu Almanya’da yaşamaya karar verdi.
fransa’da gisèle pelicot’a ilaçların etkisinde uyuyorken, kocası başta olmak üzere çeşitli zamanlarda 83 erkek tecavüz etti. bu dava sürerken, sosyal medyada erkekler #notallmen (bütün erkekler değil) diye bir etiket çalışması yaptı. doğru bütün erkekler tecavüz etmiyor, her erkek şiddet suçu işlemiyor. ama bu suçları işleyenlerin hepsi erkek! bu tabii ki tesadüf değil.
“entelektüel gerçekliği anlama ve anlatmakla yükümlü. bu ücretli/ücretsiz emek süreçlerini deneyimlemeyi gerektiriyor. entelektüel olmak bir meslek değil, bir varoluş biçimi; o varoluşun bir parçası da emek. bulaşığını yıkamayanın tahlillerine karnımız tok.”