Bir çilingirin kızı olarak dünyaya geldi. Alman Metal-İşçileri Sendikası’nda çalıştı. Berlin’de direniş hareketi içinde yer aldı. Görevi arananları saklamaktı. Pek çok insan onun sayesinde hayatta kaldı.
Bir işçi ailesinin çocuğu olarak Viyana’da dünyaya geldi. 14 yaşında okulu bırakıp şekerleme fabrikasında çalışmaya başladı. Genç yaşta Avusturya Kimya İşçileri Sendikasının daha sonra sosyalist partinin kadın sekreteri oldu. Sosyalist Partinin ve savaş sonrası Sosyal Demokrat Parti’nin devrimci kanadındandı. Hayatı boyunca faşizme karşı mücadele etti.
Zaman nehri zorbaları da onlara karşı mücadele verenleri de önüne katıp akmaya devam ederken, eylemleri ve dirençleri ile önümüzü açanlar sonraki kuşakların anılarında ve mücadelelerinde hayat buluyorlar. 12 yaşında önce tütün işçisi sonra sendikacı, en sonunda da milletvekili olan sosyalist ve feminist Marie’nin hikayesi bunun en iyi örneği.
ABD işçi hareketinin en önde gelen kadın örgütçülerindendi. 1919 yılında 8 bin telefon operatörü genç kadının altı gün sürdürdüğü greve öncülük etti. Kadınların evlendikten sonra da ücretli işlerine devam edebilmesi, eşdeğerde işe eşit alması ve daha iyi koşullarda çalışması için yaşamı boyunca mücadele etti.
İrlandalı göçmen bir aileden gelen Josephine Casey, düşük ücretle sağlıksız koşullarda çalışan kadınları örgütleyerek sendika kurdu. Korse şirketinde çalışırken örgütlediği grev ise kazanımla sonuçlandı. O, aynı zamanda bir eşit oy hakkı savunucusuydu…
Bir işçi ailesinin kızı olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren fabrikada çalışmaya başladı. Şube yöneticisi seçildi, TUC’un yönetimine giren ilk kadınlardandı. Oy hakkı mücadelesinin de içinde yer aldı.
Rosie Hackett, İrlanda’da 50 yılı aşkın süre sendikacılık yaptı. Kadın sendikasının kurucularındandı, binlerce kadın işçiyi örgütledi. 1913 Dublin Lokavtı’ndaki büyük grevde aktif rol oynadı. Büyük grevin 100’üncü yılında Dublin’de bir köprüye onun ismi verildi. Böylece Dublin’de bir köprüye ilk kez bir kadının ismi verilmiş oldu.
Nathalie Lemel, kitap ciltleyen işçilerdendi. Evlendi, üç çocuğu oldu, hayırsız kocayı boşadı, iş bulmak üzere çocuklarıyla Paris’e gitti. Ciltçilerin grevlerinde en öndeydi. Sosyalist harekette kadın emeğinin görünürlüğü için çalıştı. Paris Komünü’nde barikatlardaki kadınları örgütledi. Yenilgiden sonra sürüldü, işkence gördü. Sürgünden sağ çıktı ve “mücadeleye devam” dedi.
Olga Marie Madar’dan bahsediyoruz. Lisede spora yöneldi, yazları çalıştığı fabrikada sendikaya üye oldu. Beyzbolda işçi takımlarının kurulmasını sağladı. Kadınların atletizm ve spor yoluyla yaşamlarını dönüştürmesine ve sendika kadın komisyonlarının kurulmasına ön ayak oldu. Ölene kadar mücadele içindeydi.
Çalışan Kadınlar Sendikası’nın bünyesinde hazır giyim işçilerinin örgütlenmesi için çalıştı. Haymarket Direnişi’nde alandan sağ kurtuldu. Daha sonra İngiliz anarşisti eşi William Holmes’le birlikte New Mexico’ya taşınarak ölene kadar özgür aşk, evlilik, cinsiyet eşitsizliği, ekonomik adaletsizlik gibi konularda makaleler yazdı.
New Orleans’ta doğdu, hazır giyim fabrikalarında kadın işçilerin şartlarını değiştirmek için mücadele verdi. UGWA’nın (Hazır Giyim İşçileri Sendikası) yerel başkanı seçildi. Hapse girdi, sendika kampanyası ile dışarı çıktı. Sokaklar bizimdir, diyen Sellins, maden işçilerinin örgütlenmesinde de çalıştı. 26 Ağustos 1919’da örgütlü emeğin düşmanları tarafından öldürülene kadar bu görevi sürdürdü.
Çocukluğundan itibaren plantasyonlarda ve fabrikalarda çalıştı. Küçük yaşta evlendi, dokuz çocuğundan dördü yoksulluktan yaşamını yitirdi. Amerikan Tekstil işçileri sendikasının üyesi ve örgütleyicisiydi. Loray Mill grevinin en önde gelen savaşçısıydı, grev kırıcılarının saldırısı sonucunda kalbinden vurularak öldürüldüğünde 29 yaşındaydı. Katiller cezalandırılmadı. Mezarı ancak 1977 yılında yapılabildi.
Mevsimlik göçmen işçisi bir ailede büyüdü. Yıllarca tarım işçiliği yaptı. Tarım işçilerinin ve tarımda çalışan kadınların örgütlenmesinde çalıştı. Pestisle mücadelede öncülük etti. Meksikalı tarım işçilerinin İngilizce tercümanı, patronların ise baş belasıydı.
Eylemci bir kadın işçi olan Hattie Canty, Mutfak İşçileri Sendikası’nın başkanlığına kadar gelerek, Amerika tarihinde en uzun süren grevin de lideri oldu. Las Vegas’taki işçilerin yaşamını iyileştirmek için işçi haklarını savundu. Beyaz olmayan insanların daha iyi işler bulmasına yardımcı oldu.