Gece Korkusu

Gece vardiyaları, kadın sağlığını olumsuz etkileyen, kadın işçinin ömründen çalan bir uygulama. Üstelik, birkaç istisna hariç, ne yıpranma payı olarak görülüyor ne de ileride yaşatacağı sağlık sorunlarından sorumlu tutuluyor. Kadınlar işlerini kaybetme korkusuyla bu uygulamalara ses çıkarmazken, işveren ve devlet, bu konudaki hak ihlallerini, kadının rızasıyla yaşanıyormuş gibi görme eğiliminde?
Paylaş:

Ne yazıyorsun diye sordu arkadaşım. “Gece Vardiyası’nı” dedim. “Ne yapacaksın o ucuz Hollywood filmini yazıp da” dedi küçümseyerek… Oysa aklıma gece vardiyası deyince düşük bütçeli, kalitesiz Hollywood filmleri gelmiyor benim. Vampirler, kurt adamlar gelmiyor, hele zombiler hiç gelmiyor.

Aklımda Ezine’de hastane bahçesinde tanıştığım Karanfil Hanım var. Dul, iki çocuğuna bakan ve çalışmak zorunda olan ve her gün gıda üretimi yapan bir fabrikaya 50 kilometreyi aşıp ulaşan Karanfil geliyor aklıma. Uyuması ve dinlenmesi gereken saatte çocuğunu hastaneye getirmek zorunda kalan Karanfil’in hayatının kabusa dönmesi için zombilere hiç ihtiyacı yok. Gece çalıştığı için sürreel bir hayatı var. Sanki evrende kapalı bir kutuda, tek başına. “Bir dönem için gerekli. Bir süre daha devam edip sonra bırakacağım” diyor. Eşi erken terk etmiş hayatı. Evden yaptığı birkaç işle ayakta kalmış. Düğünlere meze yapıyor ve el işlerinde de maharetli. Ama kazandıkları kalan borçları kapamaya ve günlük hayatı sürdürmeye yetmiyor. Çare olarak bir arkadaşının tavsiyesiyle 24 saat çalışan ve gıda üretimi yapan bir fabrikaya gece çalışmak üzere mevsimlik işçi olarak girmiş ve devam etmiş. Gündüz çocuklarıyla vakit geçirebilmek, demansı ilerleyen kayınvalidesini yalnız bırakmamak için gece çalışmayı tercih etmiş ama orada geçirdiği bir senenin ardından şimdilerde doğru tercihi yapıp yapmadığından o kadar emin değil.

“Çok yorgun oluyorum ve uyuyup kalıyorum. Günlük uykum 5 saat var yok. Kaynanam iyi kötü çocukların önüne bir yemek çıkarıyor ama tam olarak güvenemiyorum. Gece çalışmak beni çok yordu. Sürekli aklım karışık. Bir şey yapacaktım ama neydi diye dolaşıyorum. Çocuklara tahammülüm azaldı. Serviste uyukluyorum. Adet kanamalarım düzensiz. Erken menopoz dedi doktor. Sonra ahbap yüzü görmez oldum. Bir de o balıkların kokusu sanki hiç çıkmıyor üzerimden” diyor.

Kaynak: Birgün

Hayatımızın gerçek zombileri

İşini vakitsiz kaybetmekten o kadar korkuyor ki, “aman isim yazmayın, aman fabrikanın ismi de geçmesin” diyor. Korkması gereken Karanfil değil başka birileri olmalı. Onu azıcık parayla, bir yıl boyunca gece çalıştıran patronu olmalı mesela. Gece mesaisi yapma izni iş yerlerinde kaçak göçek çalışmalara, fırsatçılıklara bir kapı açmamalı. Patronlara kadınları, 4857 sayılı yasayla saat 20.00 – 00.06 arasında 7,5saat çalıştırma izni veren devlet de gece çalışan kadınların yıpranma payını kabul etmeli mesela. Gece çalışılan işyerlerinin denetimleri daha sık yapılmalı. İşçiler kaçak çalıştırılmamalı. Patronlar gündüz kayıt tutar, hakları öder, sigortalarken gösterdiği titizliği gece de göstermeli. Gece vardiyasının ücreti, gündüz vardiyasından yüzde 20 fazla olmalı. Ek ücret bordroya tam yansıtılmalı ki emeklilik maaşını artırsın. Gel gör ki, birçok işyeri bu ödemeleri eksik gösteriyor ya da elden vererek resmileştirmiyor. Mesela, mesela… Hak ihlalleri sadece yapılan işe uygun görülen ücretin düşüklüğü ya da uygulamadaki aksiliklerle başlayıp bitmiyor. Hayat en çok Karanfil’i korkutuyor. Karanfil’in korktuğu şeylerin dışında o kadar çok korkması gereken mesele var ki… Ortanın genci diyebileceğimiz bir yaşta, insan kanserden, ülserden başına gelebilecek sağlık sorunlarından pek korkmuyor ya da hayatın gerçek sıkıntılarını yaşarken korkmaya fırsatı olmuyor. Ama…

Gece çalışan kadının sağlığı tehlikede

Tekstil atölyeleri, tarım ve tarıma bağlı üretim tesisleri, gıda işleme, paketleme, balık işleme, sağlık, güvenlik, turizm gibi sektörlerde gece çalışan kadınların sorunları bunlarla bitmiyor. Fizyolojik, psikolojik, sosyo kültürel pek çok sıkıntı var… Ve bu sorun taa sanayi devriminden beri sürüyor. Elbette günümüzde o günlerdeki dikenlerinden oldukça arınmış olsa da hala bir sıkıntı kaynağı olmaya devam ediyor.

Bu konuyu işçi lehine ilk yazan kişi Karl Marx sermayenin emeğe sınırsız el koyma arzusunun bir sonucu olarak işçiyi gece gündüz çalıştırdığını tespit etmiş. Bu sayede sermayenin onların sadece emeklerini değil, aynı zamanda yaşam sürelerini de tükettiğini söyleyerek işçilerin hakları konusunda ileri gözlemler yapmış.

Marx gece vardiyası diye ayrı bir tanımlama yapmamış ama buradaki adaletsizliği görerek fabrikalardaki 12 saatlik vardiyaları kıyasıya eleştirmiş. İşçilerin bir gün gündüz bir gün gece çalıştığını, bu sistemin sağlık ve sosyal yaşam üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını belirtip Kapital’de sanayi devrimi sırasında İngiltere’deki işçi sınıfının karşılaştığı uzun çalışma saatleri, gece çalışmaları ve bunun bedensel ve zihinsel etkileri üzerine ayrıntılı analizler yapmış.  Günümüzde Marx’ın bu söylediklerini pek çok araştırma kanıtlıyor.

Gece vardiyasında çalışmanın özellikle kadınlar açısından sağlık sorunlarına yol açtığı, yüksek oranda tip2 diyabet, kalp krizi ve kanser riskini artırdığı kanıtlanmış durumda. İngiltere’nin Surrey kentindeki Uyku Araştırma Merkezi’nde yapılan bir çalışma, gece vardiyasının insan vücudunda moleküler düzeyde değişikliğe sebep olduğunu ortaya çıkarmış. İnsan bedeninin gece uyumak, gündüz etkin olmaya ayarlı olduğunu söyleyen bilim insanları uyanık kalmak yüzünden meydana gelen hasarın oranı ve hızının şaşırtıcı bir biçimde şiddetli olduğunu saptamışlar. Gece vardiyası pek çok hastalığa ve kanser gelişimine yardım ve yataklık etmekten suçlu.

ChatGPT ile üretilmiştir.

Gece uyumak normal

Sıradan bir insanın uyku süresi 6-9 saat arasında değişiyor ve sağlıklı kalması için bu süre yeterli. Gece vardiyasının en çok rastlanan etkisi ise uyku bozuklukları. Gece çalışanların yüzde 70’i uykuya dalmada zorluk çekiyor. Uyumak için hap kullananlar, iki kadeh bir şeyler içenler de var.

Daha fazla kafein, daha fazla alkol, daha fazla sigara tüketimi gece çalışmalarında ortaya çıkan bir başka sonuç. Ezineli Karanfil ağzına içki sürenlerden değil ama bazı arkadaşlarının ilaç almadan ya da bir şişe bir şey içmeden yatamadıklarını anlatıyor. “Günlerce doğru dürüst uyumayınca, bazen bayılıp kalıyorum. Geçenlerde uyandığımda nerede olduğumu, saatin kaç olduğunu kavrayamadım. Baktım gece yarısını geçmiş. Her gün 5-6 saat uyuyorum ama bu sefer çocuklar bile beni uyandıramamışlar.”

Yıllarca ebe hemşire olarak görev yapan Necla B. nöbet sonrası “anne karnım acıktı” diyen çocuğunun sesine bile kalkamadığını söylüyor. “Çalışma koşulları çok ağır. İşimiz insan sağlığıyla ilgili olduğu için önce hastamızı sonra kendimizi düşündük hep. Bir keresinde kriz geçiren hasta dilini ısırmasın diye kendi parmaklarımı hastanın ağzına sokmuşum refleksle… Parmaklarım zor kurtarıldı kopmaktan. Köylerde doğum yaptırdım. Zayıf, küçücük bir kadındım. Doğuma yardım etmek için karına baskı uygulamak gereken bir müdahale vardır. Bunu yapmak için bütün gücümle gebenin karnına yüklenir, kendim bile nasıl başardığıma şaşırırdım. Sonuçta omurgamda birden çok fıtık var. Karpaltünel bizim işimizin bir parçası. Kalp krizi, dolaşım bozuklukları, kanser geceli gündüzlü işimizin sonuçları maalesef.”

Gece vardiyası ve yıpranma payı

Bazı meslek gruplarında çalışanların, çalışma şartlarının zorlukları nedeniyle emeklilik sürelerini daha erken tamamlamasına olanak tanıyan süreye yıpranma payı deniyor. Hemşireler için bu pay gün olarak bir yılda iki aya denk geliyor. Böylece her altı yılda bir yıl daha fazladan emekliliğe yaklaşmaları mümkün oluyor. Sorun mecburi hale gelen gece çalışmasını reddetme şansının olmaması. Yasa “kimse gece çalışmaya zorunlu tutulamaz” diyor ama hayat “İlla ki nöbet” diyor.

İnsan sağlığıyla ilgili ve gece çalışmanın kaçınılmaz olduğu bu iş kolunda, gece duyulan ihtiyaç nöbetlerle ve vardiyalı gece çalışanlarıyla düzenleniyor. Necla B. “Sağlık sektöründe işin sürekliliği için gece vardiyaları tek seçenek. Ama işin yapılış pratiğine bakarsan, 24 saat çalışma gerçeği çıkıyor ortaya. Sağlıkçısın, insanların sağlığını düşünüyorsun ama sistem göz ardı ediyor çalışanın sağlığını. Sağlık hizmeti veren sağlıkçının sağlığının hiç önemi yok işin yönetimiyle ilgilenenlerin gözünde” diyor.

Yorgunluğun bedelini kim öder

“Bütün gün kendi servisimizde çalışıp, sonra acilde görev alıyorduk. Sürekli yorgunluk. Günler gecelere karışıyor. Uzun vadede risklerini biliyoruz ama işimizi yaparken kendimizi de unutuyoruz” diye anlatıyor Necla B.

Gece personel azalıp, ortalık sessizleştiğinde rutin kontroller hariç dinlenmeye çalıştıklarını ama bunun bile çok görülebildiğini söylüyor. Hasta yakınlarının da hemşirelerin halini hiç anlamadığını söyleyen Necla B. “Kavga gürültüler olmazsa olmazı bu işin. Hassas ve beklentili hasta yakınları bazen fiziksel şiddete varan tepkiler verebiliyor. Seni yüzde yüz koruyan bir sistem yok. Ne kadar haklı olursan ol, sözel ya da fiziksel şiddet görmüş ol, problemli kişiyi yatıştırmaya ya da seni hasta yakınıyla uzlaştırmaya çalışırlar. Yani, etliye sütlüye dokunmadan ateşini nasıl sürdürürüz diye bakarlar. Sen işi yargıya taşırsan belki bir şeyler olur ama seneler süreceğini bilirsin ve sonunda sen de ‘lanet olsun başımdan gitsinler’ dersin” diye anlatıyor.

Kaynak: nosb.com.tr

Sosyal Hayat Yok

Hastane ve evin dışında hiçbir hayatı olmayan insanlar haline geldiklerini anlatıyor Necla B. “Niçin doktorlar ve hemşireler birbirleriyle evlenir. Cevabı basit: Çünkü başka kimseyi görmezler. Sosyal ihtiyaçlar da hep hastanede karşılanır. Doğum günleri orada kutlanır, sohbet etme ihtiyacı orada giderilir. Bu geceli gündüzlü çalışma bizi bir fanusun içine sokar” diye anlatıyor.

Çiğdem H. hemşirelik işini çok seven ve yıllarca bebek hemşiresi ve başhemşire olarak görev yapmış bir başka sağlık çalışanı. Yıllarca nöbet çizelgesi hazırladığını ve işyerinde en büyük tartışmaların buradan çıktığını söylüyor. İşin gerçeği kimse gece çalışmaya hevesli değil. Her zaman herkese eşit nöbet dağılımı yapmaya çalıştığını ama hayat içinde bunun da adaleti sağlamaya yetmediğini anlatıyor. “İnsanız ve elbette yüzde yüz adalet sağlamak mümkün olmayabilir ama yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Buna rağmen hep bir problem çıkardı. Birinin işi olurdu, yerine kimse geçmek istemezdi ya da bir başkası fazladan izin yapmak isterdi.”

Gece çalışması nedeniyle en büyük zorluğu çocuğunu yetiştirirken yaşadığını ve kendi gibi eşinin de vardiyalı çalışması nedeniyle çocuklarını yatılı okulda okutma kararı aldıklarını anlatıyor. “Eşlerin çoğu gece çalışmasını desteklemez. Ben şanslıydım çünkü eşim beni de işimi de anladı” diyor. Bu çalışma biçiminin aile düzenini bozduğunu anlatıyor: “Kızım 4-5 yaşındayken anne ve babasını birlikte 10 gün görebiliyordu. Bir ayda sadece 10 gün… Çocuğun bütün aileyi bir arada görememesi, sıkıntılı bir durum yaratıyor. Sürekli olarak çocuğuna ve eşine yeterli olamadığın hissini yaşıyorsun.”

Kanser ve kısırlık

Gece saat 21.00 önemli bir saat çünkü vücudumuzu pek çok beladan koruyan melatonin bu saatte salgılanmaya başlıyor. Gece 02.00 ve 04.00 arası ise en fazla melatonin salgılanan saat. Melatonin sadece kaliteli uyku için gerekli olan bir hormon değil, aynı zamanda vücuttaki tümör gelişimini baskılıyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütünün Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, geceleri çalışmayı “Muhtemel kanserojen etkisi bulunanlar” listesine dahil etti ve gece çalışmasının vardiyalı yapılmasının bile bu sorunu gidermediği vurgulandı.

8 bin kişi üzerinde yapılan bir başka araştırma, vardiyalı çalışmanın diğer çalışanlardan 8 kat fazla ülsere sebep olduğu konusunu da ortaya çıkardı. Gece vardiyasının zararları saymakla bitmiyor. Mesela gece vardiyası bazı ruhsal problemleri de tetikleyebiliyor ve baskılanmış sorunları açığa çıkarabiliyor. 

Kadınlarda doğurganlıkla ilgili sorunlar da ortaya çıkartabiliyor. Sağlık- Sen’in yaptığı bir araştırma, gece nöbetlerinin kadın sağlık çalışanlarında adet düzensizlikleri, erken menopoz ve düşük riski yarattığı gözlemlenmiş. Türk Metal tarafından yapılan bir diğer araştırmada bazı kadınların düşük yaptığı, bazı kadınların ise gebe kalmakta zorlandığı belirtilmiş. Tek Gıda-İş sendikasının sektör raporunda ise kadınların vardiyalı çalışmadan dolayı tüp bebek tedavisi görmek zorunda kaldıkları ve ancak gece vardiyasının bu işlem sonucunda başarı şansını düşürdüğü ifade edilmiş.

Kadının yükleri fazla

Biraz daha fazla para kazanmak, ek gelir elde etmek gibi nedenlerle ilk anda cazip gelen gece vardiyası, orta vadede neredeyse kurtulmak istenen bir tacize dönüşüyor.  Tekstil, gıda işleme, sağlık, güvenlik gibi üretim ve hizmetlerin durmaması gereken iş alanlarında çalışan kadınlar her gün çifte mesai yapar hale geliyorlar. Gece çalışma uyku düzenini, uyku düzeninin bozulması hormonları, hormonların bozulması kalp ve damar hastalıklarından üreme sağlığı sorunlarına kadar pek çok sıkıntıyı peşinde getiriyor.

Bazı iş alanlarında özellikle gece vardiyası bir cinsel taciz alanına ya da vardiya baskısı bir mobbing biçimine dönüşebiliyor. Gece vardiyasında çalışmaya kimse zorunlu tutulamaz deniyor ama hayatın gerçeği, kadının önüne deccalin kılıcı gibi getirilen iş yeri kuralları itiraz etmeyi engelliyor. “Ya gece çalışmaya uygun olursun ya da senin yerine gelecek başkaları var” deniyor.

Hollywood’un korkunç filmlerindeki zombiler, vampirler, kurt adamlar mı korkunç yoksa sinsice hayatımızı elimizden alan ve bizi işten ayrılmakla da kurtulamadığımız hastalık riskleriyle baş başa bırakan işyerleri ya da iş kuralları mı korkunç? Birinde hızlı ölüyorsun ya da sen de seni yok eden ötekine dönüşüyorsun, diğerinde sana yaşa diye verilen o güzel hayatın ipotekleniyor ve ölümün yavaş ve acılı oluyor. Peki bu insanın kayboluşuyla sonuçlanan hal, üretimin ve tüketimin acımasızlaştığı bu dünyada nasıl çözülür? Biri bana anlatsın.

Fotoğraf: UİD-DER

Paylaş:

Benzer İçerikler

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde tekstil sektöründe çalışan kadınlara ulaşarak yaşadıkları sıkıntıları ve 8 Mart’la ilgili düşüncelerini öğrenmek istedik. Dört farklı atölyede çalışan kadınların ortak sıkıntısı: Tacize, mobbinge maruz kalmak ve asgari ücretin bile altında kalan ücretler…
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!