Gülay Toksöz: “Kadın istihdamı alanında 20 yılda katedilen yol çok sınırlı”

Ev kadınları için önerilen “Yeni Nesil Çalışma Projesi” bağlamında, Türkiye’de kadın istihdamının mevcut durumunu ve yakın geçmişteki seyrini Prof. Dr. Gülay Toksöz’le konuştuk. Toksöz, kadınların, geçici çalışmaya, kısmi zamanlı çalışmaya girdiklerinde, bunun ömür boyu süren bir kısır döngüye dönüştüğüne dikkat çekiyor.
Paylaş:
Pınar Erol
Pınar Erol
erol_pinar@hotmail.com

Prof. Dr. Gülay Toksöz Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar (KEFA) üyesi ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) Yönetim Kurulu Başkanı. ODTÜ Ekonomi-İstatistik Bölümünü 1978’de bitirdikten sonra DİSK Araştırma Enstitüsü’nde uzman olarak çalıştı. 1982’de yurt dışına giderek doktora derecesini Federal Almanya’da göçmen kadın işçilerin işgücü piyasasındaki durumları ve sendikal katılımları üzerine yazdığı teziyle aldı. Sendikacı Kadın Kimliği (1998, Seyhan Erdoğdu ile birlikte), Uluslararası Emek Göçü (2006), Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kadın Emeği (2012, Ahmet Makal ile birlikte) ve Emanet Emek, Göç Yollarında Kadınlar (2021) isimli kitapları var.

Toksöz sorularımıza verdiği yanıtları ile kadınlar için Türkiye’de neden insana yakışan, düzgün çalışma koşullarına sahip işler bulmanın bu kadar zor olduğuna, nelerin değişmesi gerektiğine ışık tuttu.

Kadınların istihdama katılımını etkileyen makroekonomik politikalar nelerdir? Bu politikaların 2015 öncesinde ve sonrasındaki seyrine bakacak olursak neler söyleyebiliriz?

Makro ekonomik politikalar deyince ekonomik büyümenin boyutlarına, yönüne ve uygulanan politikaların işgücü piyasasına etkilerine bakmakta yarar var. Türkiye’de ekonomik büyüme esas olarak ihracata dayalı sanayileşme ve inşaat sektörü üzerinden ilerliyor.

1980 sonrasında başlayan bu süreç özellikle 2000’lerde hız kazandı. İmalat sanayiindeki yatırımların istihdam yaratma etkisi sınırlı kalırken, inşaat sektörü erkek işgücüne talep ve istihdam yarattı. Dolayısıyla erkek işsizlik oranları düşerken, kadınların işsizlik oranları düşmek bir yana özellikle 2014 sonrasında artış eğilimine girdi.

Kadınlar imalat sanayiinde ağırlıkla tekstil, konfeksiyon, gıda gibi düşük vasıflı işleri barındıran iş kollarında çalışıyorlar. Ancak bu işkollarının toplam ihracat içindeki payı giderek azalıyor. İlk sıraları otomotiv ve beyaz eşya işkolları almış durumda. Buralarda kadın istihdamının payı düşük. İnşaat sektöründe ise bilindiği üzere çok sınırlı sayıda kadın çalışıyor.

Kadınlar arasında kayıt dışı çalışma çok daha yaygın

Hizmetler sektörünün genel olarak istihdam içindeki payı yükseliyor ve kadınlar esas olarak hizmetlerde istihdam ediliyorlar. 2021-2023 yılları arasında erkek istihdamındaki artışın üçte biri hizmetler sektöründen gelirken, kadınlardaki istihdam artışının dörtte üçü hizmet sektöründen geliyor. Belirtmeliyim ki, hizmetler sektörü kendi içinde çok farklı alt sektörleri barındırıyor. Bir yanda yüksek öğretimli kadınların istihdam edildikleri eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, finans ve sigorta faaliyetleri, mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler var, diğer yanda lise ve altı eğitimli kadınların istihdam edildikleri toptan ve perakende ticaret, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri vb. var. Yüksek öğretimli kadınlar daha çok sosyal güvenlik kapsamındaki tam zamanlı işlerde çalışırken, düşük eğitimli kadınların çalıştığı işler genellikle geçici nitelikte ve sigortasız işler. Kadınlar arasında kayıt dışı çalışma erkeklere kıyasla çok daha yaygın.

Kadın istihdamında 20 yılda artış çok yavaş

AKP iktidara geldiğinden beri resmi söylemde hep kadın istihdamını artırmanın hedeflendiği söylendi. Böyle oldu mu? Kadın istihdamının ve kadın işsizliğinin tablosu nereden nereye geldi?

Evet, 2002 sonrası dönemde kalkınma planlarına, orta vadeli programlara ve ulusal istihdam strateji belgelerine bakarsak kadın istihdamının düşük düzeyde olduğu, bunun artırılması gerektiği söyleniyor. İstihdamı artırmak adına yıllardan bu yana esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması ve kadınların bu tarz çalışmaya teşvik edilmesi ile kadın girişimciliğinin desteklenmesi çözüm olarak sunuluyor. Yirmi yılda artış çok yavaş, katedilen yol çok sınırlı.

TÜİK işgücü verilerine göre 2023’te sadece her üç kadından biri işgücünde, erkeklerde ise her dört erkekten üçü. Oysa AB ülkelerine baktığımızda bu oranın kadınlarda yüzde 70 olduğunu görüyoruz. Türkiye’de işgücü dışında kalan her 100 kadından 43’ü neden olarak ev ve bakım işlerini söylüyor. Bu nedenle işgücü dışında kalan tek bir erkek yok.

İşgücü dışında kalma nedenlerine daha yakından bakarsak iki grup dikkatimizi çekiyor: iş bulma ümidi olmayan yani iş aramış ama bulamadığı için aramaktan vazgeçmiş olanlar ile çeşitli nedenlerle iş aramayıp çalışmaya hazır olan kadınlar sayıca erkeklerden çok daha fazla. Bu durum işsizliğin kadınlar açısından erkeklere kıyasla daha yoğun bir sorun olarak yaşandığını gösteriyor. Resmi kadın işsiz sayısı yaklaşık bir buçuk milyon kişi iken geniş işsiz kadın sayısı üç milyonu geçiyor.  Peki neden kadınlar iş aramıyorlar veya aramaktan vazgeçiyorlar?

Bakım yükümlülükleri kadınları iş aramaktan alıkoyuyor

İnsana yakışan, düzgün çalışma koşullarına sahip işler bulmak son derece zor. Ayrıca kadınların üzerlerindeki bakım yükümlülükleri, yani bakmakla sorumlu oldukları küçük çocukların, hasta ve yaşlıların varlığı onları çalışmak isteseler de iş aramaktan alıkoyuyor. Bazen haberlerde içimizi acıtan yangın haberleri okuyoruz. Anne, kapıyı çocukların üzerine kilitleyip çalışmaya gidiyor. Oysa bu çocukların bırakılabileceği kreşler, çocuk yuvaları olsa, yaşlıların bırakılabileceği gündüz veya yatılı bakımevleri olsa, kadınlar çok daha kolay çalışabilecek.

Resmi metinlerde iş ve aile yaşamını uyumlulaştırmak için bakım kurumlarına ihtiyaç olduğu tespiti yapılıyor. Belediyelerin kreş açması için mevzuat değişikliği yapılacağı söyleniyor ama icraata gelince ciddi hiçbir ilerleme olmuyor. Erken çocukluk dönemi yani 3-5 yaş arası okullaşma oranları yüzde 50’yi biraz geçiyor. Çocukların yarısı okul öncesi eğitim sisteminin dışında. İşte bu koşullarda kadınlara esnek çalışma modelleri öneriliyor, yani evden çalışsın hem bakım yükümlülüklerini yerine getirsin hem de biraz para kazansın.

Kadınlar bu tarz çalışmaya girdiklerinde bu ömür boyu süren bir kısır döngüye dönüşüyor

“Yeni Nesil Çalışma Projesi” olarak duyurulan proje, söz konusu üniversite öğrencilerini ve ev kadınlarını hedefliyor. Öğrenciler için başvurular başladı. Çalışma Genel Müdürlüğü’nde “Yeni Nesil Çalışma Modelleri” toplantısı geçtiğimiz hafta gerçekleştirildi. Öncelikle kısaca ifade edecek olursanız yeni bir şey mi getirilmek isteniyor ve eğer öyleyse bu nedir? 

Getirilmek istenenin daha önceki politikalardan pek farklı olduğunu düşünmüyorum. Orta Vadeli Program 2024-2026’da yeni nesil esnek çalışma modelleri ile uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışmasından, bu tarz çalışma biçimlerinin sosyal güvenlik kapsamına alınmasından söz ediliyor. İş ve özel yaşam dengesi gözetilecek denerek esas olarak kadınların hedeflendiği görülüyor. Bunlar daha önceki resmi metinlerde de dile getirilen politikalar. Gerçek şu: geçici çalışanların, kısmi zamanlı çalışanların başta işsizlik sigortasına ve diğer uzun dönemli sigorta haklarına yani emeklilik hakkına kavuşması imkânsız olmasa bile son derece zor. Gençler işgücü piyasasına yeni girdiklerinde bir süreliğine geçici veya kısmi zamanlı işlerde çalışabilir. Gençlik insan yaşamının bir dönemi, sonrasında tam zamanlı ve güvenceli işlere geçebilir. Ancak kadınlar bu tarz çalışma biçimlerine girdiklerinde bu, ömür boyu süren bir kısır döngüye dönüşüyor. Çünkü kadınlardan ev ve bakım işlerini aksatmadan çalışmaları bekleniyor.

Öğrenciler ve ev kadınları için getirilen “Yeni Nesil Çalışma Projesi” kapsamında özellikle çalışmanın tam değil kısmi zamanlı olacak olması dikkat çekiyor. Kadınlar çok kez çocukları ile de birlikte geçimi sağlayan kişiler. Bu durumda bir geçim ücretini nasıl kazanabilecekler?

Sorun tam da burada. Asgari ücretin bile temel ihtiyaçların karşılanmasında ne kadar yetersiz olduğu ortadayken kadınlara yeni nesil çalışma adı altında on ay evden çalışması karşılığı ayda 15 bin lira ödenmesi öngörülüyor. Zaten buna da “cep harçlığı” deniyor. Kadınların cep harçlığına değil, tam zamanlı, düzgün ücretli işlere ihtiyacı var. Eğer merkezi ve yerel yönetimler yeterli sayıda çocuk bakım kurumu, yaşlı bakım kurumu açarsa, kadınların üzerindeki bakım yükünün sorumluluğu paylaşılırsa, ondan sonra kısmi zamanlı çalışmak veya tam zamanlı çalışmak kadınlara dayatılan değil kendilerinin karar vereceği bir konu olur.

“Evde bakım” yapan kadınlar hiçbir şekilde sosyal güvenlik kapsamında yer almıyor

2022 rakamları ile bir hesaplama yaptığımızda “evde bakım yardımı” aylık ücreti Osmangazi Köprüsünden geçen her araç için yapılan devlet ödemesinin kabaca beş katı olmuş. Geçiş garanti sayısına ulaşılamadığı için eksik kalan her araç için yapılan devlet ödemesinin ise dört katı. Yani aracı ile bir ayda Osmangazi köprüsünden üç kez geçip geri dönen bir araç için devlet evde bakıma muhtaç ağır engelliye bakım veren bir kişiye yaptığından fazla destek ödemesi yapmış. Geçiş garanti sayısından eksik kalan her dört araç geçişi için de yine daha fazla kaynak aktarmış. Bu rakamları nasıl yorumlamalıyız?

Bu verdiğiniz, kamu harcamalarının ve kamusal teşviklerin nerelere gittiğini görmek açısından çok çarpıcı bir örnek. Evde ağır engelli yakınının bakımını üstlenenlere, ki bunların ezici çoğunluğu kadın, devlet ayda 10.125 lira yardım yapıyor. Zamanın büyük kısmını evde bakım işi yaparak geçiren kadınlar hiçbir şekilde sosyal güvenlik kapsamında yer almıyor, kendileri yaşlanıp çalışamaz hale geldiklerinde geçimlerini nasıl sağlayacakları sorulmuyor. Burada görülmeyen, değer verilmeyen bir emek söz konusu.

Kamunun bakım alanına yatırım yapmasını talep etmek gerekiyor

“Yeni nesil çalışma modelleri” gündemine ilişkin olarak kadınlar, feministler, kadın örgütleri, sendikalar hangi konularda dikkatli olmalı, itirazlar yükseltmeli, taleplerde bulunmalı?

Kadın örgütleri ve sendikalar yıllardan bu yana çocuk bakımı için kreş talebini yükseltiyorlar. Çocuk bakımının sadece annenin değil babanın da sorumluluğunda olduğunu söyleyerek ebeveyn izinlerinin düzenlenmesini istiyorlar. Nüfus yapısının değişmesi, yaşlı nüfusun payının giderek atması göz önüne alındığında bakımın bir sosyal hak olarak tanınması, herkesin çocuklukta ve yaşlılıkta insan onuruna yakışan şekilde bakım hizmetlerinden yararlanması için kamunun bakım alanına yatırım yapmasını talep etmek gerekiyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Türkiye’nin her bölgesinde, her işkolunda kadın işçilerin sorunları benzer ancak tekstil sektöründe bunlar katmerleniyor. Hele ki Güneydoğu, ucuz ve örgütsüz kadın emeği diyarı adeta! Bu bölgede tekstilde kadın işçilerin durumunu ve sendikalaşmaya bakışını ortaya koyan yeni bir raporla, “Kadın işçilerin emeği görünür, duyulmayan sesi duyulur oldu!” Rapor, kadının fabrikada 18 saat çalışsa bile, evdeki ücretsiz, görünmeyen emeğiyle düşük ücret, uzun mesai ve güvencesizlik kıskacında tükenişini gösteriyor. Kadın işçiler iş-özel hayat ve yorgunluk döngüsünde tükenirken ne patrona ne eşlerine ne çocuklarına yaranabiliyor.
haziran ayı dünyanın her yerinde onur ayı. sendikalar ve genel olarak emek hareketi, sanki bu insanlar emek gücünün parçası değilmiş gibi davranmaya devam etse de biliyoruz ki lgbti+ emekçiler var; onlar da geçinmek için emeklerini satmak zorunda. bütün bunları pembe yaka inisiyatifi’nden seçin tuncel ile konuştuk.
Bakım Emeği Podcast 5.Bölüm yayında: “Rehabilitasyonda bir tane baba yok”
Belediyeler sadece kadına yönelik yaptığı hizmetlerle değil aynı zamanda bir istihdam alanı olarak da önem arz ediyor. Son dönemlerde erkek işlerine kadınların alınması ile yeni istihdam alanları da açıldı. Kayyuma devredilen belediyelerde ise kadın kazanımları geri alınıyor. Olan biteni belediye çalışanı kadınlarla konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!