İstanbul’u çiçekleriyle güzelleştiren kadın!

O, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’u ilkbahar ve sonbahar aylarında rengarenk çiçeklerle süslüyor… Ama hepsi bu değil, Hülay Özdeş, bir yandan serasında İBB için çiçek üretirken diğer yandan kendisi ve ailesi için bahçecilikle uğraşıyor…
Paylaş:
Gülay Fırat
Gülay Fırat
glyfirat@gmail.com

O, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’u ilkbahar ve sonbahar aylarında rengarenk çiçeklerle süslüyor… Ama hepsi bu değil, Hülay Özdeş, bir yandan serasında İBB için çiçek üretirken diğer yandan kendisi ve ailesi için bahçecilikle uğraşıyor…

Günümüzde köy yaşamı çok ilgi çekiyor. İnsanlar akıllı binalarında, smartTV’lerinden, akıllı veya android telefonlarından ya da tabletlerinden doğal yaşamı gösteren videolar izliyor. Ahırda inek, koyun, keçi sağan; tarlada, bağda, bahçede sebze ekip diken insanların yaşamına özeniyor. Bu tür videolar dijital platformlarda milyonlarca kişinin ilgisini çekiyor. Kimileriyse imkânları doğrultusunda daha cesur davranarak bir zamanlar herkesin hayallerini süsleyen büyük şehirleri geride bırakarak kırsalda, doğanın içinde küçük ama mutlu bir hayalin peşine takılıyor. Peki köy hayatı gerçekte nasıl? Hayatı İstanbul’un köylerinde geçen Hülay Özdeş’i tanıyınca bu konuda bir fikrimiz olacak sanıyorum… Evet bu haftaki Senin Hikayen Benim Hikayemin kahramanı emekçi köylü kadını Hülay Özdeş…

“Gülay değil, Hülay!”

Ona, İstanbul’da Şile’nin Bozgoca köyünde rastladım. İsmini ilk duyduğumda “adaşız” diyerek gülümsedim ama yanlış anlamışım adı Gülay değil Hülay’mış! Nüfusa kayıtta yazım hataları yaşandığını duyarız ya hep, ben de öyle sandım ilk. Bunu da kendisine söyledim ama kabul etmedi, üstelik isminin anlamını da bilmiyordu. O an için üstünde durmadım. Sonradan modaya uyup yapay zekâya sordum, ChatGPT bana Hülay’ın Türkiye’de nadir kadın isimlerinden biri olduğunu ve Hülya ismine benzer bir formda olsa da aynı anlama gelmediğini belirtti. Üstüne, “Hülay’ın Hülya’nın ses değişimine uğramış hali olabilir” gibi bir yorum yaptı.

Mangalda kışlık biber közlüyordu!

Hülay Özdeş elli dört yaşında İstanbul Şileli bir kadın. Onunla karşılaştığımda bahçesinde mangalda kırmızı biber közlüyordu. Organik beslenmeye özen gösteren pek çok kişi gibi o da ailesi için kışlık erzak hazırlıyordu.

Hülay Hanım, megakentin bilmediğimiz ya da pek aşina olmadığımız bir yerinde, İstanbul’un Şile ilçesine bağlı köylerden Şuayipli’de dünyaya gelmiş. Yirmi yaşında da evlenip yine güzel Şile sınırları içindeki Bozgoca köyüne gelin gelmiş. Bu İstanbul’un köylerinde sık rastladığım bir durum. Kadınların neredeyse hepsi evlenince eşlerinin köyüne yerleşiyor. Şu ana dek evlenip de karısının köyüne giden bir koca görmedim açıkçası. Hülay Hanıma gelince, o da Şileli diğer kadınlar gibi, güleç yüzlü, sakin ve hamarat bir kadın. Bir yandan konuşuyor, bir yandan da kışlık biberlerini közlüyor…

“Köyde işler peş peşedir”

İki çocuğu ve bir torunu olan Hülay Hanım evlendiğinden beri çalışıyor, ona göre köyde işler hiçbir zaman bitmez. Şöyle anlatıyor;

“Ben bu yaşıma kadar hep köy işleri yaptım, bahçe, seracılık.. Köy de işler peş peşedir. Mesela fındık işleri vardı, yeni bitti. Köyde işler yorucudur ama güzeldir ve sürekli işlerin biri biter, diğeri başlar. Sadece kışın, Ocak’ta tatilimiz olur. Onu da evde geçiririz. Şubat ayı kar ve ayaz olduğu için yine fazla bir iş yapmamıza imkân vermez. Ama Mart gelince bağ bahçe işleri başlar. Önce bahçe temizliği yapılır, sonra toprak çapalanarak, havalandırılır… Mart sonu, Nisan başında artık fideleri dikerim… Bahçenin bakımıydı, çapaydı, fasulye sırıklarıydı derken hiç boş durmam…”

“Artık sadece ailem için bostan yapıyorum”

Bin belki de 1500 metrekarelik bostanında mevsimlik sebzeleri mutlaka diken Özdeş, geçmişte bu bostan sayesinde de eve destek olmuş. Ne var ki şimdilerde bostanda sadece kendi ailesi için ekim dikim yaptığını söylüyor, “Bostanda her şeyi kendimiz yapıyoruz. Ben de mevsime göre fasulye, biber, patlıcan, domates, kabak dikerim. Köydeki bazı arkadaşlarım bahçesinde satımlık üretim de yapıyor, eskiden ben de yapardım ama artık çok yoruluyorum. Çoluğum çocuğum var zaten, sadece kendimize yapıyorum. Dışarı satış yapmıyorum. Dediğim gibi şimdilerde ailem için taze organik sebze üretimi yapıyorum, bu bana yetiyor.”

“Yılda iki kez seramda çiçek yetiştiriyorum”

İstanbul’un parklarında, bahçelerinde ve daha pek çok yerinde karşımıza çıkan gözümüzü gönlümüzü açan birbirinden güzel çiçeklerin bir kısmında da Hülay Hanım’ın da emeği var:

“Ev işleri ve bahçenin yanı sıra sera da yapıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne satış yapıyorum. Ben de bir komşum sayesinde bu işe başladım. Onlar yapıyordu, hoşuma gitti, ‘Ben de yapabilir miyim, acaba?’ diye düşündüm. Bir cesaretle başladım, şimdi üç tane seram var. Yılda iki kere, ilkbahar ve sonbahar aylarında seralarımda çiçek üretimi yapıyorum. Daha çok kartopu yetiştiriyorum. Mesela eylül ortasında serada çiçekler ekildi, Kasım ayı ortasında çiçekleri göndereceğim. Çiçeklerim tam 45 günde yetişiyor. İlkbaharda Nisan’da yeniden serada çiçekler ekilecek… Bu şekilde on senedir seracılık yapıyorum, çiçeklerle uğraşmayı da seviyorum. Bilmiyorum ne kadar sürer.”

“Şimdi de kışlık sebze dikeceğim”

Hülay Hanım, köy işlerinin zorluğunu “hiç bitmemesi ve hep devam etmesi” olarak gördüğünü sık sık vurguluyor. Bahçesini de bir süre sonra temizleyerek kışa uygun hale getireceğini söylüyor, “Yani hayatımız bir süreç! İşlerin biri bitiyor, diğeri başlıyor. Şimdi mesela, yaz biterken bahçe yenilenecek. Bostanı temizledikten sonra yerine kışlık sebzeler; brokoli, karnabahar, pırasa, marul falan dikeceğim.”

“Boş vaktim kalmıyor”

Bunca koşturmaca içinde fazla boş vakti kalmayan Hülay Hanım, fırsat buldukça komşularıyla görüştüklerini de anlatıyor.

“İşlerimizi hallettiğimizde komşularla görüşüyoruz da. Mesela geçen yaz komşularımla denize gittik. Köyümüzde komşuluk hâlâ var. Ancak herkes işinin gücünün peşinde olduğu için çok sık görüşme imkânı buluyoruz diyemem… Fırsat buldukça kadınlar bir araya da geliyoruz. Köyde zaten pek genç yok. Bizim işimizin zorluğu her şeyin bir tarihi var. Onun için biri bitiyor, biri başlıyor.”

Sohbetimizle mangaldaki biberlerin közlenme işlemi aynı anda bitiyor. Közlediği biberleri naylon poşetlere koyarak ağızlarını bağlayan Hülay Hanım, bu şekilde biberlerin kabuklarının daha kolay soyulacağı bilgisini veriyor. Elbet bir gün işimize yarar ümidiyle bu bilgiyi de aldıktan sonra birlikte biraz yeşil bostanı gezip, vedalaşıyoruz…

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!