Kadınların boş zamanları bile parçalı

Boş zaman git gide bir lüks haline gelirken kadın işçiler boş zamanlarını nasıl değerlendiriyor? İpek Bozkurt yüksek lisans tezini Esenyurt’ta görüştüğü 33 kadınla bu konuda konuşarak hazırladı. Biz de haberimizi İpek ile konuşarak…
Paylaş:

Boş zaman hem üzerine çok düşünülen hem de sıklıkla değersizleştirilen bir kavram. Hayatın yaşanılır olabilmesi, insanın kendisini yenileyebilmesi için vazgeçilmez bir zaman aralığı olan “boş zaman” içerisinde bu yenilenme, dinlenme, eğlenme gibi faaliyetler rekreasyon olarak tanımlanıyor. Yıpratıcı ve yorucu çalışma yaşamı için rekreatif faaliyetler oldukça önemli. Peki kadın işçiler nasıl rekreatif faaliyetler gerçekleştiriyor? Seçimlerinde neler etken oluyor? Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans tezinde bu konuya odaklanan İpek Bozkurt ile buluştuk ve tezi “İşçi Kadınların Rekreasyon Davranışlarını Belirleyen Etmenler: Esenyurt Örneği” üzerine konuştuk.

“Ben aslında şehir plancısıyım ama meslek olarak şehir plancılığı yapmıyorum” diyen İpek, İşçilerin Birliği Derneği’nin yönetim kurulu üyesi ve özellikle kadın işçilerle birlikte çalışmalar yürütüyor. “Bu tez çalışmamla şehir planlama alanıyla işçi sınıfının yaşadığı sorunları birleştirmek istedim aslında. Özelde de kadınlar cephesinden bunu gerçekleştirmek istedim” diyerek bu konuya neden odaklandığını özetliyor.

“Kapitalizm boş zamanı da şekillendiriliyor”

İpek ile ilk olarak rekreasyon kavramı üzerine konuştuk. “Rekreasyon boş zamanlarda gerçekleştirilen her türlü aktivite diyebiliriz, en genel anlamıyla. Çalışmak amacıyla gerçekleşmemesi gerekiyor bu aktivitelerin. Kişinin kendisini yeniden üretebilmesi için yaptığı aktiviteler olarak tanımlanabilir. Literatürde rekreasyonla ilgili çok farklı tanımlamalar olabiliyor. Rekreasyon, ev dışı ortamlarda gerçekleşen birtakım aktiviteler olarak tanımlanabilir ama bir yandan da artık özellikle teknolojinin de gelişmesiyle birlikte rekreatif faaliyetlerin ev içi ortamlara da taşındığını görebiliyoruz. Rekreasyonda önemli olan, para kazanma amacı gütmeden kişinin dinlenmek, eğlenmek, mutlu olmak için gerçekleştirdiği faaliyetler olması aslında. Burada boş zaman kavramı karşımıza çıkıyor. Çünkü rekreasyonla ilgili bir şey yapabilmek için bu boş zamanı olması gerekiyor kişinin.”

Rekreasyon faaliyetlerinin çalışanlar, emekçiler açısından da önemli olduğunu söyleyen İpek, kapitalizmin bunu pazar haline getirdiğine de dikkat çekiyor: “Bir yandan da tekrar işe gidebilmemiz şimdi kendimizi yenileyebilmemiz gerekiyor. Rekreasyon burada önemli bir yerde duruyor. Kapitalizm de bunu kullanıyor ve rekreasyonun kapitalizm tarafından nasıl şekillendirildiğini de görebiliyoruz bir yandan. Bu tarz faaliyetlerin ticarileştirilmesiyle bunu görüyoruz. Ya erişimimizin zorlaşması ya da tüketim kültürüyle beraber birtakım alışkanlıklarımız bize empoze edilmesiyle görebiliyoruz bunu. Yani kapitalizm aslında bu alanında bir pazar haline getirmiş durumda. Bizler o dediğimiz kendimizi yenileyebilme şansına da ne yazık ki bize verilen imkânlar sınırında erişmek durumunda kalıyoruz.”

İpek Bozkurt

“Kadının çifte yükü rekreasyona katılımı zorlaştırıyor”

Kadınlar açısından rekreasyona katılımı tartıştığımızda çok daha farklı etmenlerin karşımıza çıktığını söyleyen İpek, kadınların rekreatif pratikleri kendilerine hak olarak görmediklerini vurguluyor: “Rekreasyon kadınlar için de çok büyük bir ihtiyaç. Ancak içerisinde yaşadığımız ataerkil toplum düzenini düşünürsek, ev işleri artı çocuk bakımı, hasta bakımı, yaşlı bakımı ne yazık ki hâlâ kadınların sorumluluğu olarak görülmeye devam ediyor. Kuşkusuz verilen mücadelelerle, kadınların bilinçlenmesiyle bu rollerde birtakım değişiklikler zorlansa da toplumun genelindeki algı hâlâ bu yönde. Kadınların üzerindeki bu çifte yük çifte sömürü anlamına geliyor. Bu yönüyle aslında bir erkeğe göre çok daha fazla rekreasyona ihtiyaç duyuyor kadın. Daha çok ihtiyaç duysa da ne yazık ki buna daha zor erişebiliyorlar. İşçi kadınlar vakit bulamıyor. Çünkü hem zaten çalışma uzun oluyor, vardiyalı çalışıyorlar. Çalışmadan kalan süre çok kısıtlı, artı bir de ev işlerinin getirdiği saatler o boş zamanı çok sınırlandırmış oluyor. Kendilerine vakit ayıramıyorlar.”

“O toplumsal algılarla birlikte özellikle evli ve çocukluysa kadınların zaten kendisiyle ilgili bir şey yapmak gibi bir algısı ne yazık ki olmuyor. Bu hakkı kendinde görmüyor. E, bunların üzerine bir de maddi zorlanmalar işin içine giriyor. Bugün kamusal rekreasyon alanlarına ücretsiz erişim çok güç ve sınırlı. Yani böyle bir imkân yaratsa da kadınların zaten çok fazla seçeneği yok. Ya da ailelerinden izin almaları gerekiyor. Pek çok kadın bu tarz faaliyetlere izin alabildikleri ölçüde katılabiliyorlar gibi, gibi. Yani aslında çok boyutlu yönleri var kadınların bir rekreasyona katılımının. Bunların hepsine baktığımızda kadınların gerçekten de rekreasyona katılımları zorlaşıyor. Kuşkusuz bugün tüm emekçilerin bir rekreasyona katılımı özellikle İstanbul gibi bir kentte çok zor ama kadınlar bunu çok daha ağır, çok daha zorlanarak yaşıyor. Pek çok başka sorun da olduğu gibi aslında.”

“Kadınların boş zamanı da parçalı”

Bu tezi hazırlarken incelediği araştırmalarda karşılaştığı çarpıcı bir sonucu paylaşan İpek, bu araştırmalarda da kadınlar için boş zamanın sorunlu yanlarının açığa çıktığını söylüyor: “Yapılan araştırmalar şunu da gösteriyor. Bu çalışmayı yürütürken bana çarpıcı gelmişti. Aslında kadınlarla erkeklere kalan boş zamanlar arasında çok büyük bir fark olmuyor. Çünkü erkekler daha uzun süre çalışıyor. Genellikle toplumsal algılar gereği erkeklerin daha fazla para kazanması gerekiyor. Bugünkü koşullarda da fazla mesai, ek işte çalışmak anlamına geliyor bu. Kadınlar bu yönüyle belki işte daha kısa süre çalışıyor ama evde çalışmaya devam ediyorlar. Bu şekilde o süreler birbirine eşitleniyor gibi oluyor. Ama işte burada şöyle bir sıkıntı oluyor, kadınlar o boş zamanları kendi istedikleri gibi ya da kendileri için harcayamıyorlar. Araştırmalar şunu da gösteriyor, kadınlar o boş zamanları parçalı bir şekilde kullanabiliyor. Yekpare bir şekilde kullanamayabiliyorlar. Çünkü sürekli bir kesintiye uğrayabiliyor. Çocukla ilgili bir şey çıkabiliyor, evin ihtiyaçları ile ilgili şeyler çıkıyor. Bu da doğalında niteliğini düşürüyor o boş zamanın. Bunun da ötesinde kadınlar şöyle şeyler de geliştirmeye başlıyor; iki işi birden yapmak. Bir yandan ütü yapıyor, bir yandan televizyonda dizisini izliyor mesela.”

“Kadınlar ücretsiz ve yakın alanlar tercih ediyor”

İpek, bu tez için Esenyurt’ta 33 kadınla görüşme gerçekleştiriyor. Bu görüşmelerde kadınların en çok tercih ettikleri rekreasyon alanlarının park ya da deniz-göl kenarı alanlar olduğunu ifade ettiğini söyleyen İpek, “Buraların ücretsiz olması bu tercihi etkiliyor aslında. Bir de tabii ki doğal bir ortamda olmak, bu çok ilişkilendiriliyor gerçekten. Sakinleşmek, kafasını dinlemek en çok kaydettiğimiz tercih nedenleri oluyor. Bunu doğayla, denizle bağdaşlaştırma durumu var. Psikolojik olarak da çok doğal bir şey. Kendi mahallelerimizi düşünelim. Beton yığınları içerisinde yaşıyoruz. Çalışma alanlarımız, fabrika ya da başka bir işyeri olsun, beton bina içerisinde ve çoğunlukla gün ışığı dahi göremeden çalışılıyor. Doğalında açık alan, doğada vakit geçirme ihtiyacı çok fazla.”

Alışveriş merkezlerinin görüştüğü kadınlar arasında rekreasyon alanı olarak çok özel olarak tercih edilmediğini söyleyen İpek, bu konuda sadece şu örneği aktarıyor: “Mesela bir tek şöyle çarpıcı bir örnekle karşılaştım. Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan genç bir bekâr çalışan, AVM’ye kışın boş zamanlarında ısınmak için gittiğini söylemişti. Ama bu bir rekreatif bir faaliyet değil.”

Kadın işçiler için zaman oldukça kıymetli bir şey ve bu da rekreasyon tercihlerini belirliyor. İpek bu konuda şunları ekliyor: “Bir de tabii ulaşım masraflarından kaynaklı da kendisine en yakın, en kolay gidebileceği yerleri tercih ediyor. Ulaşımın niteliksiz oluşu da etkiliyor. Görüşme yaptığım kadınlar arasında özel araç kullanımı çok azdı; bir ya da iki kişiydi. Genel olarak arabası yoktu benim görüşme yaptığım kadınların ve ailelerin. Doğalında toplu taşıma kullanıyorlar. Toplu taşımadaki kalabalık, trafik sıkışıklığı artı maddi zorlanmalar da yakın yerlere yönlendiriyor. Bu açıdan mahallelerdeki değişik küçük park alanları ya da biraz daha büyük kent parkı diyebileceğimiz alanlar çok önemli. Fırsat buldukça, ayda bir, iki ayda bir Kadıköy gibi daha uzak yerleri tercih ettiklerini söyleyenler vardı. Buraları neden tercih ettiklerini sorduğumuzda kendilerini uzak kent merkezlerinde daha rahat hissettiklerini ifade ediyorlar. Bu, bir modernlikle bağdaşlaştırılarak da söylenebiliyor.”

Bekâr ve aileleriyle yaşayan ya da bekâr ve tek veya ev arkadaşıyla yaşayan kadınlarla da görüşen İpek, en çok evli ve çocuğu olan kadınların boş zaman bulmakta zorluk yaşadıklarını belirtiyor. “Ama bunu bir sorun olarak tanımlamıyor bu kadınlar. Dediğimiz gibi bu toplumsal yapı gereği aslında sıradanlaşmış bir şey gibi. Böyle olması gerekiyor diye görüyorlar” diyor.

Çocuğu olmayan bekâr kadınlar aileleriyle yaşıyorlarsa biraz daha rahat olduklarını ifade eden İpek, bunun nedeninin de ev içi sorumlulukların başka bir kadın tarafından gerçekleştirilmesi olduğuna ve görüştüğü kadınların da bunu söylediğine dikkat çekiyor. “Onlar açısından da maddi zorlanmalar, kaynak yaratamamak, uzun iş saatleri daha zorlayıcı oluyor. Ama yine de onlar biraz daha fazla bulundukları mahallede arkadaşlarıyla, akrabalarıyla vakit geçiriyorlar. Ama onlar da ücretsiz ya da bütçelerine uygun yapabilecekleri birtakım faaliyetlere yöneliyorlar. Tek ya da ev arkadaşıyla yaşayan kadınlar açısından da evli ve çocuklu kadınlar kadar olmasa da ev işleri ve evi tek başlarına geçindirdikleri için maddi yük zorlayıcı oluyor. Yani hayatta kalma mücadelesi de bu kadınların üzerinde daha fazla.”

“Esenyurt’ta kadınlar asgari ücret bandında çalışıyor”

Esenyurt İstanbul’un en büyük ve birçok ilden fazla nüfusa sahip olan ilçesi. İpek burayla ilgili “Sosyo-ekonomik açıdan baktığımızda da bir işçi-emekçi ilçesi. İlçenin sınırları içerisinde sanayi alanları çok fazla. Yapı yoğunluğunun çok yüksek olduğu, açık ya da yeşil alanların çok sınırlı olduğu bir bölge. Aynı zamanda göçmenlerin çok fazla olduğu kozmopolit yapıya sahip bir ilçe. En düşük gelir seviyesindeki insanların yaşadıkları ilçelerden biri” diyor.

Kadınlar bu bölgede çok çeşitli sektörlerde çalışıyorlar. İpek bu konuda “Başta tekstil, metal, gıda olmak üzere bu tarz fabrikalarda, bu bölgede çok yoğun olan depolarda, market gibi hizmet alanlarında çalışıyorlar. Çoğunluğu asgari ücret ve o banttaki ücretlere çalışıyor. Benim görüştüğüm kadınlar genelde fabrikalarda çalışmış, mavi yakalı, sigortalı-güvenceli bir işte çalışan kadınlardı. Ama tabii özellikle göçmen kadınları düşündüğümüzde ne yazık ki güvencesiz çalışma koşullarında çalışan çok fazla kadın da var. Sadece göçmenler açısından da değil, bir bütün kadınlar açısından baktığımızda bu yaygın bir durum” diyor.

“Kadınlar Esenyurt’u güvenli görmüyor”

Kadınların Esenyurt’u güvenlikli bir yer olarak tanımlamadıklarını belirtiyor. “Biz zaten Esenyurt’ta yaşıyoruz. Burada nasıl sokağa çıkayım ki”, “Tek başıma nasıl gezeyim burada” gibi ifadelerin sıkça kullanıldığını belirtiyor. “Bunların bir kısmı karşılaştıkları şeylerden kaynaklı, bir kısmı da asıl oluşturulan algıdan, atmosferden kaynaklı. Ne yazık ki yer yer göçmen karşıtlığına da dönüşebiliyor bu güvenlik kaygısı. Ya da erişilemeyen bir dizi imkânın sebebi göçmenler olarak görülebiliyor. Kadınların gözünden Esenyurt’ta yaşıyor olmak bir dizi rekreasyon imkânına sahip olmadan yaşamak demek. Sağlıksız bir kent ortamında yaşıyor olmak demek. Güvenli bir mahallede yaşamıyor olmak demek. Böyle bir dizi sorun olarak tanımlıyorlar burada olmayı.” Kadınların taciz ya da ‘nasıl gözle bakılır’ kaygısı taşıdıklarını ve zaten çoğunun tek başına dışarı çıkmayı tercih etmediğini belirten İpek, “Yalnız başına bir rekreasyon faaliyetinde bulunma oranı çok azdı” diyor.

İmkânınız olsa ne yapmak isterdiniz, sorusuna ‘İstanbul’u gezmek isterdim’ diyen çok kadın var. “Kadınların çoğu böyle bir imkâna sahip değil” diyor İpek. Ancak son dönemlerde kendi gözlemlerine de dayanarak Esenyurt’ta fiziki olarak bir dizi olumlu düzenleme yapıldığını söylüyor. “Parklarda hijyen ya da aydınlatma ve benzeri açıdan düzenlemeler var. Ama bu alanlar yetersiz. Kişi başına düşmesi gereken yeşil alanın çok çok altında. Tüm İstanbul’da zaten böyle bir sorun var. Ama Esenyurt’ta nüfus yoğunluğunun da çok fazla olmasıyla birlikte daha da artıyor bu sınırlılık.”

Bir açık alan haricinde, kültürel faaliyetler gibi farklı bir rekreatif faaliyette bulunmak;   tiyatroya-sinemaya gitmek… “Bunlar çok daha düşük oranda” diyor İpek. “Gündemde dahi olamayan faaliyetler oluyor. Çünkü hem erişim daha zor hem de kültürel alışkanlıkların bu seçimde etkisi var. Bu tarz faaliyetlerin kent merkezlerinde yoğunlaşması da Esenyurt’taki işçi kadınların erişimini etkiliyor.”

“Planlama ile artış olur ama…”

Kadın işçilerin rekreasyon faaliyetlerine katılımını artırmak için şehir planlamalarında nasıl adımlar atılabileceğini soruyoruz İpek’e. “Planlama yoluyla fiziki mekânda düzenlemelerin yapılması, kadınların rekreasyon faaliyete katılımını kuşkusuz arttıracaktır. Bu nedir? Kadınlar için daha fazla kamusal ve erişilebilir rekreasyon alanları yaratabilmek. Kadınların ev içi yüklerini azaltabilecek birtakım destekler sağlanabilir. Sosyal ve kültürel tesisler, kreşler, çocuk bakım evleri gibi. Ama işçi kadınlar açısından bunlar ücretsiz ya da bütçelerine uygun olabilmesi gerekir. Ama işin şöyle bir boyutu var. Kadınların çalışma yaşamındaki koşullarının iyileşmesi ve toplamında ataerkil kapitalist düzen içerisinde bize dayatılan algılarda birtakım değişikliklerinin de olması gerekiyor ki kadınlar rekreasyon faaliyetlerine daha rahat katılabilsin. Bu değişiklikler de mücadelelerle olabilecektir.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kadın mühendis, mimar ve şehir plancıları, uzaktan çalışmanın yeni meselesi “buradayımcılık”tan ve “hazır ve nazırcılık”tan mustarip. Bu nedenle “bağlantısızlık hakkı”nı daha fazla dillendiriyorlar. İşsiz kalma ve temel ihtiyaçları karşılayamama konularında erkeklerden daha kaygılılar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!